Son Dakika
Hanife ÖZEL
Hak ile Batılın mücadelesi kıyamete kadar hiç bitmeyecek maalesef. Bizler sonuçtan olmasa da süreçten sorumluyuz. Bize düşen ise Hakk´ın tarafında olmak, bir karınca misali safımızı belli etmek.
Zalimin zulmüne engel olacak kadar güçlü değilsek bile, kapalı kapıları açan dua ve sabrımız var. Buyurulmuş ki ‘Dua müminin silahıdır.´ Ne güzel silahlardır onlar, dua ve sabır. Allah bir dua nakşetsin yüreğimize, şu olup bitenlere karşı bir de sabredecek bir hâl. Duamız olmasa nasıl görür ki umutlarımız zaten güneşi.
An itibariyle çağımızın vebası zulüm, dünyanın birçok yerinde Müslümanlara karşı hala devam ediyor. Filistin, Suriye, Mısır, Arakan ve şimdi de Doğu Türkistan. Diğerleri ne kadar davamızsa, Doğu Türkistan da o kadar davamızdır.
Bizim canımız ve bir parçamız olan Doğu Türkistan´da neler oluyor?
Komünist Çin devleti, sistematik zulüm, etnik soykırım ve asimilasyon uygulayarak şimdiye kadar 60 milyon Müslümanı öldürdü. Hala da devam ediyor.
Sokaklar ceset dolu ve oruç tutanlar hunharca katlediliyor hatta oruç tutmalarına da gerek yok. Müslüman Türk olmaları yeterli derileri yüzülerek katledilmeleri için.
Çin´in, Doğu Türkistan´daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olması. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmekte.
Halkı dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin şovenizmi devam ediyor ve 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altında. Öyle normal yollarla da öldürülmüyorlar, çocuk yaşlı kadın demeden Çin işkencesiyle derileri yüzülerek, canlı canlı kesilerek, tırnakları çekilerek yavaş yavaş öldürüyorlar. Ve sadece nüfusları artmasın diye Müslüman Türk oldukları için vahşice katlediyorlar.
Doğu Türkistan vatandaşları inançlarını yaşayamamakta, hukuksal hakları yok sayılmakta ve bunların en ağırı ise yaşama hakları ellerinden alınmakta. Kadın, yaşlı, çocuk, bebek demeden soykırımını gizli gizli yapıyor ve bu işkencelere, cinayetlere tanıklık edip sosyal medya ile dünyaya duyurmaya çalışan Türk vatandaşları idam ile cezalandırılıyor. Türklerin çocuk doğurması yasak, hamile olan Türk kadınlarının bebekleri kürtaj ile alınıp ölmeleri sağlanıyor, hali hazırda doğmuş olanlar ise Çin devleti tarafından zorla alınıp asimile ediliyor. Doğu Türkistan halkına akıl almaz zulüm ve işkenceleri reva gören Çin, uygulamaya koyduğu nüfus planlaması projesiyle 10 milyon çocuğu anne karnında katletti. Anne karnındaki 7-8 aylık çocukları dahi gözünü kırpmadan kürtaj yaparak katleden Çinliler, mahalle aralarında parayla tuttukları Çinliler´in ihbarlarını gece gündüz takip ederek evlere baskın düzenliyor. Çocuklar da dahil tüm Türkler Çin işkencesine maruz kalıyor. Korkularından evlerinden çıkamayan Türklerin ise evden çıkarılması için elektrik ve suyu kesiliyor, kapıdan çıkanlar Çinliler tarafından ölümüne dövülüyor.
Çin´ de Türkçe konuşmak yasak. Çinli çeteler Türk mahallelerinde Türk kızlarında sarkıntılık ediyor, çıkan olaylara Çin polisi müdahele etmiyor, ettiğinde de sadece Türk gençleri tutukluyorlar. Doğu Türkistanlı genç kızlar, istihdam bahanesiyle zorunlu göçe tabi tutularak, ailelerinden adeta sökülüp alınıyor. Son alarak Çin´in iç bölgelerine götürülen 500 bin genç kız, kölelere dahi reva görülmeyecek ortamlarda, karın tokluğuna çalıştırılırken, pek çoğu da zorla ahlaksız ortamlarda insanların zevk ve sefalarına sunuluyor. Karşı çıkanlar, en ağır Çin işkencelerine maruz bırakılırken, pek çoğu bu işkencelerde hayatını kaybediyor.
‘´Oruç tutan 18 kişiyi katletmek” cümlesini aklıma sığdıramadığım gibi bunu yapanlara bir sıfat dahi bulamıyorum.
İnsanlar elbet ölür ya insanlık ölürse? Ve dünya vicdanlarını ipotek etmiş bir halde susuyor, susuyor, duymuyor, görmüyor. ( Japonya hariç ) Bu olaylar bir Avrupa ülkesinde olsaydı ya da bir Avrupalı bebek veya çocuk bunları yaşasa idi Unicef, Avrupa İnsan Hakları Konseyi, Birleşmiş Milletler çoktan dünyayı ayağa kaldırmışlardı. Yaşama hakkı, konu Müslümanlar olunca devre dışı kalıyor nedense!
Medeniyetleri ile övünen insanların duyarsızlığına karşı, Türkistanlı bir çocuğun bakışı yakmıyorsa yüreklerimizi, bu acıyı kendimize dert edinmiyorsak bunun hesabı ahirette muhakkak sorulur. Bu mesuliyetten kaçış var mı? Onlar Müslüman olmanın bedelini ödediler bize kardeş olmanın bedelini ödeyebilecek miyiz?
Buna mukabil, katliamların sesini duyamayan, ömrünü kılıçların gölgesi altında geçiren bir Peygamberin, cihad edenlere bile sahip çıkmaktan korkan ümmeti olsa da Doğu Türkistan yalnız değildir, kalbimiz, dualarımız ve Allah onlarla.
Elimden bir şey gelmiyor, demeyelim, avuçlarımızda kaderi değiştiren ne dualar gizlidir. Belki bir dua, çokça dua, kalpten edilmiş bir dua her şeyi değiştirir, bilemeyiz. Zulmü durduramıyorsak da en azından duyuralım. Korkmayalım, vicdan azalan bir şey değildir, asla bitmez. Çin´de Türkler vahşice öldürülüyormuş dediğimizde, faşist de olmayız. Sadece insan oluruz.
Acının dini, ırkı, rengi olmaz. Olur diyenden de insan olmaz. Mazluma el uzattığımızda, çocukların ağlamadığı bir dünyada yaşadığımızda biz tam anlamıyla insan olacağız.
Al bayraktan gök bayrağa selam olsun. Ortak adımız Müslümandır, bir yanımız Filistin, bir yanımız Türkistan´dır.
Kaynak : http://www.anadoluhaber.com/kose-yazilari/vakit-dogu-turkistan-icin-dua-vakti-133.html
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER