logo

trugen jacn

VEFATI’NIN 21.YIL DÖNÜMÜNDE LİDERİMİZ MERHUM İSA YUSUF ALPTEKİN

iSA yUSUF aLPTEKİN rESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu

Dr.Ferhat Kurban TANRIDAĞLI

21 yıl önce 20 aralık günü, hava karla karışık yağışlı soğuk bir gündü. İstanbul’daki Fatih Cami avlusu tarihindeki en kalabalık cenaze namazlarından birine şahitlik ediyordu. Ön safta MHP.Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş,dönemin İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, siyaset ve ilim camiasının tanınmış simaları, sivil kuruluş temsilcileri başta olmak üzere on binlerce vatandaş cami avlusunu tıka basa doldurmuştu.
Musallat taşında 17 Aralık 1995 gecesi Hakkın rahmetine kavuşan Doğu Türkistan’nın efsane lideri, Türk-İslam dünyasının yılmaz mücahidi, Türkiye sevdalısı , insanlığın hizmetkari, mümtaz insan ,Uygurlar’ın sevgili “Eysa Ependimi ve Eysa Beg’i” – İSA YUSUF ALPTEKİN beyefendi’nin Ayyıldızlı Al ve Gökbayrakla sarılı naaşı vardı. İmam efendi’nin duygulu konuşmaları ile başlayan cenaze namazından sonra cenaze Tekbirler ve sloganlar eşliğinde omuzlarda taşınarak Topkapı Mezarlığında Anıt mezarın karşısındaki  ana  yolun üzerinde bulunan  aile kabristanına defnedildi.
1.İsa Yusuf Alptekin(Eysa Beg) Adını ilk Duyuşum.
Kaşgar 3.Orta okulda öğrencilik yıllarım(1976) idi. O zamanlar babamın Kaşgar Valiliğindeki memur iş arkadaşları ara sıra evimize misafirliğe gelirdi. O kişilerden birine “Abdulkerim Beg” diye hitap edilmesi dikkatımı çekmişti. Çünkü Uygurlar genelde erkeklere” Ahun, Can, Han” (Mahmut Ahun, Ahmet Can, Mehmet Han) diye hitap ederler. Maddi ve manevi olarak çok önemli kimseler için ancak ” Beg” veya “Begim” sıfatı kullanırlardı. Üstelik 1949 yılından sonra “Beg”ler komünist rejimin darbe vurduğu ve dışladığı kimseler olduğu için birilerine “Begim” diye hitap etmek de cesaret isterdi. Bir gün babama sordum:” O kişiye niye Begim deniyor?”. Babam biraz durakladıktan sonra anlamlı bakışlarla şöyle dedi: ” Kendileri bizim Uygurların önemli bir beg ailesine mensuptur. Bu aileden yetişen çok önemli bir zat var, adı Eysa beg, şu an Türkiye’de yaşar…..”

Daha sonraki yıllarda idrak ettim ki, Uygurlar kendi liderlerine olan saygı ve sevgisini ifade etmek için rejimin zor şartlarına rağmen İsa beyin akrabalarına israrla “Beg, Begim” diye hitap ediyorlardı.
İsa Begi’min doğum yeri Kaşgar vilayetine bağlı Yenihisar İlçesidir. Uygurlar’ın severek söyledikleri şu türkü ona olan özlem ve saygısının zekice dile getirilişini göstermektedir ;
Yenihisar’ın yolları, Etrafında bağları,
Hiç yılmadan çalışır, işcan oğul kızları.

tanriagli
2. İsa Begım İle İlk Tanışmam   
1987 yılının Temmuz aylarından bir gün idi. İsa Yusuf Alptekin Bey’in Aksaray Yusuf paşa’da bulunan “Doğu Türkistan Vakfı”na geleceğini haber almıştık. Vakfa vardığımızda kapıyı o zaman vakıfta görevli olan Ömer Kanat bey açtı. Biz önce Ömer bey’in odasına girdik. Bir süre sonra Ömer bey muzip bir ifade ile bizi salona davet etti.  Salon kapısından selamla girerken Uzun boylu, nur yüzlü bir kişinin ayağa kalktığını gördük .Daha sonraları öğrendim ki, kendisinin   oturarak birileriyle selamlaşıp tokalaştığına ve vedalaştığına hiç bir zaman şahit olmadım. Yaşı , sıfatı ne olursa olsun o herkesi ayakta karşılar ve ayakta uğurlardı.Bir nezaket abidesi idi. Ben kendisini hayatımda ilk kez gördüğüm için  heyacannımdan adeta titredim ve çok mülayım bir  “Hoş geldiniz Balalarım” sesiyle  kendimi toparladım.  Elini  öpmeyi yeltendim ancak,buna zarifçe bir hareketle müsaade etmedi ve beni kucaklayarak  bağrına bastı. Biraz heyecanım geçip kendime gelip sohbete başladım.Bu esnada  yüzüne dikkatle baktım ve  o ileri yaşına rağmen   dişleri   bembeyaz ,inci taneleri gibi düzgün ve muntazam idi.  idi.  gibi dişleri vardı.
Evet, Liderimiz her şeyden önce Allah vergisi  çok düzgün  bir yaradılışa ve uzun  bir boya sahip ve  son derece yakışıklı, ve  karizmatik bir insandı.
3. Bizi Evine Davet etmesi ve  ev adresini tarif edişi:
O günden sonra İsa beyi toplantılarda, faaliyetlerde sık sık görme şansımız oldu. Bayramlarda devlethanesine ziyarete gider olduk. Görme kabiliyetini büyük oranda kaybetmişti  ama Selam kendisine sesli olarak selam veren bir kişinin sesinden hemen tanır ve selamını de adı ile hitap ederek alırdı.
Yüksek lisans eğitimine başladığımızdan sonra ise derslerimizin olmadığı günlere denk getirerek fırsat buldukça İsa Beyler’in evine gitmeye başladık. Biz geldiğimiz zaman kapıyı İsa bey’in kıymetli zevceleri Fatma Hanım açardı.Biz selam verip salona girdiğimizde İsa bey’in ellerini ovuşturup , gülümseyerek ayakta durduğunu görürdük. Hal hatır faslından sonra ise çay içerken sohbetimiz başlardı. Gündem konularından, Memleketten haberler hakkında konuştuktan sonra günlük gazeteleri okurduk. Asil işimiz memleketten gelen kitapları seçerek okumaktı. Özellikle Burhan Şehidi’nin “Şin can’ın Elli yılı” adlı hatıratlarını okumamız baya uzun sürmüştü. Çünkü 40’lı yıllarda Urumçi’de yaşanan bir çok siyasi olaylarda İsa bey ile Burhan Şehidi’nin yolları kesişmiş, değişik görüş ve tarafları temsilen birlikte bulunmuşlardı. Burhan Şehidi’nin hatıratında yer alan çoğu olayların tarih ve mekanı İsa bey’in ” Esir Doğu Türkistan için” adlı hatıralarında yazılanlar ile aynı olmakla birlikte içerik ve yorumlar çok farklı olduğu için ben okurken İsa bey arada bir yorum yapar düzeltir bazen de acı acı gülerdi.(Bu detaylar ileride ayrı bir konu olarak ele alınabilir). Bu sırada Burhan Şehidi’nin kitabında İsa bey için kullandığı kaba sıfatlara rağmen İsa bey’in sert eleştiri yaparken dahi edebinden hiç taviz vermemesi benim çok dikkatimi çekmişti.
4.Liderimiz bilge, asil, bir o kadar da mütevazi bir insan idi.
Bazen İsa bey memleketi çok özlediği günlerde Fatma hanımla akrabalarını teker teker sayar, onlarla ilgili olayları konuşurlar, hatta hangi gün ne olduğunu bile konuşurlardı. İsa bey’in müthiş bir hafızası vardı, yer ve kişi isimleri, olayların zamanı , mekanı ve konuşulanları sanki dün olmuş gibi anlatırdı.
İsa bey hüzünlendiği zaman “Her belalar gelir geçer  oğul balanın başından – Çölde değirmenler döner mi gözden akan yaşından ?”  beytini mırıldar ve sessizce hayallere dalardı.
Bu gibi hüzünlü  durumlarda ben İsa bey’in kulağına eğilir “Efendim, size dutar çalıp, bir iki türkü söyleyim mi” dediğimde hemen canlanır , “Olur oğlum, olur” der beni dinlemeyi çok istediğini bana his ettirirdi.
Ben saz çalıp şarkı söylerken ritim tutar, bazen “vay, vay, ah” çeker, bazen de eşlik ederdi.
Bu sefer de söz sanattan açılır, kendilerinin 1945 yılında Urumçi’de kurduğu Uygur sanayi nefise sanat ekibini anlatırdı. Çin’in çeşitli bölgesinde Doğu Türkistan’ı tanıtma çalışmalarında bu gurubun konserlerinin çok etkili olduğunu özellikle vurgulardı. Bu sohbetlerden, Doğu Türkistan’da şarkılara bile konu olan meşhur dans sanatçısı Kamber Hanım’ın da o zamanki sanayi nefise sanat ekibinden olduğunu öğrenmiştim.
5-Liderimiz Sanatçı ruhlu, sanata ve sanatçıya önem veren bir kültür adamı idi.
İsa bey Doğu Türkistan davası ile yatar adeta  onunla  kalkar, Uygurlar’ın acısı ile kavurulur, Türk- İslam dünyası’nın geleceği ile kaygılanırdı. Aynı zamanda o bir Türkiye sevdalısı, Osmanlı hayranı idi. Bu duyguları dile getirmek için en ufak fırsatı bile bilinçli olarak kullanırdı. Şöyleki, kendi ev adresi Ataköy 4. Kısım T.O 89. Tipi daire 5 olup, telefonda ev adresini yazdırırken özellikle “Türkiye’nin T si, Osmanlı’nın O su ” nu üzerine basa basa söylerdi.
Şimdiyedek  tartışmasız olarak eşine rastlamadığım Liderimiz ve Atamız İsa Yusuf AlptekinBegimizi vefatının 21.yıl dönümünde rahmetle ve  özlemle  anıyorum.

 Kabriniz pür nur, Mekanınız cennet olsun Hörmetlik  Eysa efendim.

Etiketler: » » » » » » » »
Share
1737 Kez Görüntülendi.