Son Dakika
Kaşgar merkezli olarak Türkistan’da kurulan Karahanlı Türk devleti’nin ünlü bilgini,Felsefeci, düşünür, devlet adamı ve Saray Baş Hacıbı Balasagun’lu Yusuf Has Hacip 11.yüzyılda yazdığı ünlü eseri Kutadgu Bilik’te (Mutluluk Veren adlı ) Kitabında hukuk,felsefe ve devlet yönetimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Bu makalede Kutadgu Bilik’ın ana temaları hakkında özet bilgiler verilmektedir.
Doç. Dr. Nejat DOGAN ( KAYSERİ – Erciyes Ün. Ikt. ve Idari Bilimler Fakültesi)
Kutadgu Bilig, dört ana karakter arasında geçen diyaloglardan oluşmaktadır. Eserdeki bu dört ana karakterin her birinin belirli bir sosyal rolü vardır ve her biri belirli bir değeri temsil eder.
Küntogdi hükümdardır ve hukuku temsil eder;
Aytoldi vezirdir ve saadeti temsil eder;
Ögdülmis de vezirdir ve akli temsil eder;
Odgurmis ise asetiktir ve akıbeti temsil eder.
Eserin öyküsü şöyle özetlenebilir.
Aytoldi devlet hizmetine girmeyi çok istemektedir. Bir yakını aracıliğıyla o dönemin has hacibi ile tanışır ve hacip kendisini hükümdarin huzuruna çıkarır. Hükümdar, Aytoldi’dan hoşlanır ve kendisini vezir yapar. Bir süre sonra Aytoldi ölür ve geriye tek oğlu Ögdülmis’i bırakır. Hükümdar Ögdülmis’in yetişmesini ve eğitimini üstlenir.
Akıllı ve bilgili olan Ögdülmis, hükümdarin gözüne girerek bir süre sonra vezir olur. Ögdülmis’i çok seven ve onu kaybetmekten korkan hükümdar, ona yardim edebilecek ve gerekirse onun yerini alacak akilli ve bilgili bir kisi daha arar. Bu amaçla Ögdülmis arkadasi Odgurmis’i hükümdara tavsiye eder.
Hükümdar bu kisiyi kendi hizmetine almak istese de, basarili olamaz. Odgurmis, insanlardan uzak bir yerde ibadetine devam etmek ister. Daha sonra, Ögdülmis de devlet hizmetinden çekilip kendini tamamen ibadete vermek ister; ancak, Odgurmis buna karsi çikar ve herkesin yerinde kalmasini ve topluma en iyi hizmeti bu sekilde verebileceklerini söyler. Bir süre sonra, Odgurmis ölür ve geride müridi Kumaru’yu birakir. Vezirleri ve Odgurmis’in ögütleri sayesinde hükümdar, iyi kanunlar yaparak memleketi düzene koyar ve ülke refaha kavusarak halk mutlu bir yasam sürer.
Kutadgu Bilig’in Temel Devlet Felsefesi:
Kutadgu Bilig’de Yusuf bize bir Türk-Islam devletinin temel felsefesini çizmektedir. Bu felsefe, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini isaret etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, devletin bu niteliklerinin Kutadgu Bilig’de birbirine sıkı sıkıya bagli olmasidir. Bugüne kadar Kutadgu Bilig incelemelerinde, belki de Yusuf’un karakterlerini hükümdar-vezir seklinde ayrima tabi tutmasi nedeniyle, belirli bir hiyerarsik sistem aranmistir.
Töre (kanun), kut ve akil, sadece astlik- üstlük iliskisi içinde incelenmistir. Ancak, eser dikkatli okundugunda anlasilmaktadir ki, Yusuf’un çizdigi tüm karakterler, bunlarin temsil ettigi degerler ve bu degerlerin bizi götürdügü temel devlet nitelikleri birbirinden ayrilamaz. Örnegin, töreye uymadan insan kut alamaz; hukuk devleti olunmadan sosyal devlet olunamaz. Diger taraftan, haklarinin ödenmedigi bir insan, devletin degerleriyle uyumlu yasayamaz; yani, sosyal devlet olunmadan hukuk devletinin temelleri saglamlastirilamaz.
Asagida devletin her bir niteligi üzerinde durdugumuzda bu nokta daha iyi anlasilacaktir.
1. Demokratik Devlet:
Bir noktaya isaret etmemiz gerekir ki, Kutadgu Bilig demokratik bir devlet sistemini açiklar ve tavsiye eder dedigimizde, demokrasinin bugünkü sekil sartlari ile 11.yüzyilin sartlari arasindaki farki göz önünde bulundurmaliyiz. Kutadgu Bilig’de bugünkü demokratik rejimlerin tüm niteliklerinin açiklandigini degil, ve fakat bu niteliklerin temelleri bulundugunu, 11.yüzyil sartlarinda çok ileri bir demokratik yapiyi isaret ettigini ve bu nedenle eserin politik mesajinin ileriye yönelik oldugunu savunuyoruz. Demokratik devletin önemli niteliklerini ve bunlarin Kutadgu Bilig’deki yerini söyle açiklayabiliriz:
a. Gücün Sinirlandirilmasi:
Demokratik devlet dedigimizde, herseyden önce, devleti yönetenlerin gücünün, yani iktidarin, sinirlandirilmasi anlasilmalidir. Demokratik devlet genel olarak, gücün tek elde toplandigi ve sinirlandirilmadigi totaliter-otoriter devletin karsiti olarak belirmektedir. Demokrasilerde devleti yönetenler anayasa ve yasalar, ayrica demokratik sistemin köklesmesi oraninda demokratik gelenek ve degerler tarafindan denetim altinda tutulur ve güçleri sinirlandirilir.
Kutadgu Bilig’de, ve genel olarak eski Türk toplumlarinda, hükümdarin gücü ilk önce töre ile sinirlidir. Hükümdarlar töreye göre, ve eger töre isterse, is basina gelir ve kendileri de töre koyarlar. Basarili olmayan hakanlarin töre tarafindan istenmedigi düsünülür.
Kutadgu Bilig’de hükümdar Küntogdi’nin bizzat kanunu, yani bir anlamda töreyi temsil etmesi rastlanti degildir; töre toplumun basidir ve hükümdar yüzyillar boyunca halkinin olusturdugu degerlere, gelenek ve görenek ile yasalara uymak zorundadir. Diger bir deyisle, yöneticiler toplumsal degerlerin yansimasi olan töreye karsi gelemezler; yetkileri töre ile sinirlidir. Törenin Türk toplumlarinda ilahi menseli oldugunun kabul edilmesi, bu sinirlamanin gücüne güç katmaktadir.
Bu inanisa göre, töreye uymayan hükümdar sadece bu dünyada degil, öldükten sonra da huzur bulamayacaktir. Böylece hükümdar, töreyi uygulamali ve iyi kanunlar koymalidir.
Kutadgu Bilig’de hükümdarin gücünü sinirlamaya yol açan önemli bir diger demokratik düsünce ise isin ehline verilmesidir. Genis bir açidan bakildiginda Kutadgu Bilig, iyi yöneticiler bulma ve devlet yönetimini bu isi yapabilecek nitelikteki insanlarin eline birakma mesaji üzerine kuruludur. Hükümdarin Aytoldi ve Ögdülmis’i vezirlige kabul ederek yaninda tutmasinin, bu sahislarla hükümdar arasinda geçen diger devlet görevlilerin sahip olmasi gereken nitelikler hakkindaki diyaloglarin ve Odgurmis’i saraya baglama çabasinin arkasinda hep “isin ehline verilmesi” mantigi yatmaktadir. “Isi is bilen kimselere ver” düsüncesi Kutadgu Bilig’in özüdür.
Bir Türk-Islam devlet gelenegi halini alan “isin ehline verilmesi” düsüncesi, bizi demokratik rejimlerde yöneticilerin yetkilerinin sinirlandirilmasini saglayan birçok kurum ve uygulamaya götürür. Kutadgu Bilig’de bu tür kurum ve uygulamalardan en önemlileri seçim, danisma, gücün paylasilmasi/devredilmesi ve görev degisimi olarak karsimiza çikar.
Sirasiyla bunlara deginelim.
Demokratik bir devlette, özellikle günümüzün demokratik toplumlarinda, seçim en önemli kurum olarak belirir. Dogal olarak, Kutadgu Bilig’deki seçim anlayisini 19. yüzyilda yeserip 20. yüzyilda yayginlasacak “dogrudan seçim” olarak algilamamak gerekir. “Isin ehline verilmesi” düsüncesi Kutadgu Bilig’de, yöneticilerin yeni göreve alinacaklari sınama, onlar arasinda bir seçime gitme sorumlulugu olarak belirir. Ise alinacak kisiler, toplumun ileri gelenleri veya yöneticiler karsisina çikar ve her açidan sınamadan geçirilir. Örnegin Aytoldi ilk sehre gittiginde ve hükümdar ile karsilasmayi arzuladiginda Küsemis onun kisiligini tartar ve onu ancak iyi insan olduguna kanaat getirdikten sonra dönemin has hacibi ile tanistirir. Has hacip de onu begendikten sonra hükümdar Küntogdi’nin huzuruna çikarir. Bu kez hükümdar Aytoldi’yi sınar ve sonra devlet hizmetine davet eder. Yani Kutadgu Bilig’e göre: “Beyler hizmetkarlarina dikkat ve hizmete girecekleri de esasli bir sekilde tecrübe etmelidir. Ancak kulun isin ehli oldugu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapisini açmalidir.”
Aytoldi’nin sınanma süreci Ögdülmis’in vezirlige atanmasinda da tekrarlanmistir ve aslinda, yukarida belirttigimiz gibi, Yusuf eserin önemli bir kismini devlet yönetimine gireceklerin nitelikleri ve seçimi üzerine diyaloglara ayirmistir. Böylece, demokratik bir devletteki seçimin islevini, ülkeyi yönetebilecek bilgili insanlari göreve getirmek olarak görürsek, bu konunun Kutadgu Bilig’de ayrintili olarak ele alindigini söyleyebiliriz. Eserdeki seçim süreci, ancak ehil insanlarin kademeli olarak en üst devlet görevlerini üstlenebilmesine olanak tanir: “Kulu önce, tavri ve hareketi bakimindan, iyice tecrübe etmeli; sonra anlayisi nispetinde ona paye verilmelidir.”
Yöneticilerin seçimi, demokratik yönetim kapisini elbette tek basina açamaz. Tarihte seçilen nice insanlar bir köseye itilmistir. Iste, Kutadgu Bilig bu seçilen insanlara, danisma (mesveret) kurumu araciligiyla devlet yönetiminde etkili olma imkanini tanimistir. Kutadgu Bilig’in diyaloglardan olusmasi bir rastlanti degildir. Yusuf düsüncelerini hiç diyaloglara yer vermeden dile getirebilirdi; ancak o, karakterlerini karsilikli konusturarak, görüs alis verisinde bulundurmakta, birbirlerinin görüslerinden etkilendiklerini açikça ortaya koymaktadir. Iste eserini diyaloglar üzerine kuran Yusuf, insanlarin birbirleriyle danisma içinde olmasi gerektigini anlatmak istemistir: “Her isi…danisarak yapmalidir; danismayan herkes isinde zarar görmüs ve sonunda pisman olup inlemistir. Dinle Tanridan insanlara haber getiren nebi ne der: her yapilacak ise mesveret ile çare bulunur.”
Danisilacak kisi isinin ehli ve bilgili insanlar olmalidir. Eserde hükümdar ve onun temsil ettigi kanunun gözünde akil ve istisare çok önemlidir; zaten, akli temsil eden Ögdülmis de hükümdarin bas danismanidir. Aslinda Kutadgu Bilig bilgili her insani potansiyel bir danisman olarak görmektedir. Yusuf söyle der: “Insan için akil ne iyi seydir: akilli insanlara müşavir gözüyle bakmali. Tavrin dogru ve hareketin temiz olsun; yoldasin akil ve müsavirin bilgi olsun.”
Böylece, Kutadgu Bilig, bilgili ve isinin ehli insanlarin karsilikli danismada bulundugu diyaloglardan kuruludur. Hükümdar Küntogdi, önce veziri Aytoldi ile, o ölünce de yeni veziri Ögdülmis ile ve ayni zamanda Odgurmis ile görüs alis-verisinde bulunur, islerini onlara danisir. Bunun yani sira, Aytoldi ile oglu Ögdülmis, Ögdülmis ile arkadasi Odgurmis da yapacaklari isi birbirlerine danisirlar.
Kutadgu Bilig, sadece devlet yönetiminde degil, toplumsal yasamda da insanlarin birbirleriyle danismasinin önemini belirtir: “Insan kendisi kendisini iyice bilemez; onu baskasina danisarak yapmak faydali olur. Ne gibi is yapmak istersen, onu baskalarina danis; danismayan kimseye karisma, ondan uzak dur.”
Isin ehline verilmesi düsüncesi ve böylece devlet görevine alinacaklarda seçici olunmasi ile bu göreve seçilenlerle hükümdarin danisma içinde olmasi, bizi demokratik yasamda ve Kutadgu Bilig’in demokratik örgüsünde önemli bir sonuca ulastirir: yöneticilerin yardimcilarinin bulunmasi, yani gücün mutlak olmamasi. Totaliter/ otoriter ülkelerde ve mutlak hükümdarlik yönetimi altinda olan yerlerde asil olan, yöneticilerin gücünü kimse ile paylasmamalari, kararlarini tek baslarina kimseye danismadan almalaridir.
Demokrasilerde ise asil olan, devleti ilgilendiren önemli kararlarin tek kisi tarafindan degil, halkin çikarlarini gözetecek kisiler tarafindan karsilikli danisma içerisinde ve çok çesitli görüslerin uzlasmasi sonucunda alinmasidir. Kutadgu Bilig’de iste bu tür demokratik bir karar mekanizmasi görülmektedir. Hükümdar Küntogdi, eserdeki tek kisi olmadigi gibi, her karari tek basina alan bir yönetici de degildir. Küntogdi’nin, sarayin yönetiminde kendisine yardimci olan kapicibasi, katip, asçibasi, içkicibasi gibi görevlilerin yaninda bugünkü demokratik yasamda her biri bir bakanlik tarafindan temsil edilen çok önemli yardimcilari bulunmaktadir.
Bunlardan bazilari:
vezir (basbakanlik), subasi (genel kurmay baskanligi ve millisavunma bakanligi), elçi (disisleri bakanligi), hazinedar (maliye bakanligi), kadi (adalet bakanligi), ve muhtesiptir (içisleri bakanligi ve polis/belediye teskilati). Ayrica, Yusuf bu yardimcilarin disinda bir de “hükümdara vekalet edecek kimse”den bahsetmektedir ki, vekalet makaminin o dönemde bile otomatik olmamasi gerektigini anlamaktayiz. Yusuf burada dogrudan “veliaht” veya “hükümdarin oglu” gibi vekalet edecek sahislari siralayabilirdi. Vekalet kurumunun isin ehline birakilmasi ve törelere uygun olarak islemesi gerektigi için belirli kimseler ismarlama bir sekilde vekil olarak adlandirilamaz. “Halkin huzur bulmasi ve saadetle yasamasi için, [hükümdara vekalet edecek kisinin] dürüst ve güvenilir bir kimse olmasi sarttir.”
Kutadgu Bilig’de devlet isleri, hükümdarin islerinin ehli ve bilgili olan yardimcilarina danismasi ve bu danisma sonucunda alinan kararlar dogrultusunda yürütülmektedir. Hükümdarin yardimcilarinin olmasi gerektigi eserde sik sik karsimiza çikan bir düsüncedir. Örnegin vezir arayisinda olan Küntogdi eserin daha ilk basinda söyle düsünür: “Memleketin her isini kendim yapamam…Yardimci çok olursa, bey zahmet çekmez; onun her isi yoluna girer ve nizam bozulmaz. Bil ki her iste yardimci gerektir; beylik isinde ise kendine daha çok yardimci edinmeye bak.”
Kisaca, Küntogdi Kutadgu Bilig’de karsimiza mutlak hükümdar olarak çikmamakta; tam aksine, devlet islerinde basta vezir olmak üzere birçok yardimcisi bulunmaktadir. Burada önemli olan bir diger konu ise, hükümdarin salt yardimcilarinin bulunmasi ve hükümdarin bunlara danismasi degil, hükümdarin devlet yönetiminde politik gücü, yani iktidari, bu kisilerle paylasmasidir. Gücün paylasilmadigi ve yetkinin devredilmedigi bir rejimde, devleti yönetenlerin ne kadar çok yardimcilari olursa olsun demokratik degerlerden söz edilemez. Iste Kutadgu Bilig’de hükümdar ile vezirleri arasindaki geçen konusmalarda devlet islerinin bizzat vezirlere devredildigini görüyoruz. Zaten Küntogdi’nin iyi vezirler aramasi ve bu makama aday olanlari bizzat kend isinin sinamasi, bu nedenden dolayidir; hükümdar devlet islerini teslim edebilecegi bilgili ve güvenilir yardimcilar aramaktadir. Kutadgu Bilig’de görüyoruz ki:
“Hükümdar Ögdülmis’i takdir etti ve ona itimat ederek, bütün isleri onun eline birakti.” Hükümdar, her isi kendisinin yapabilmesi için ne yeterli zamani ne de bilgisinin oldugunun ayrimindadir. Devleti temsil eden en üst makam hükümdarlik olmakla birlikte, yönetimdeki önemli isler vezir ve diger görevliler tarafindan yerine getirilmektedir. Ögdülmis, hükümdara söyle seslenir: “[Hükümdardan] sonra, onun yerine, hareket ve söz ile memlekete hükmeden insan vezirdir.” Küntogdi da vezirinin bu sözlerini onaylayarak “Sen benim gözüm ve kulagimsin, sen gör ve isit; uygunsuz ne görürsen, onu öyle birakma, düzelt” der.
Bu gücün paylasimi ve yetki devri konusunda önemli bir nokta da, Kutadgu Bilig’de makamlarda bulunanlarin faniliginin vurgulanmasi ve “görev degisimi” için sürekli yeni insanlarin yetistirilmesine önem verilmesidir. Bu bir nevi bugünkü devlet yönetiminde görülen bürokratik yapi ve kadrolarin olusturulmaya çalisilmasidir. Örnegin Küntogdi, Ögdülmis yasiyor olmasina ragmen yeni bir vezir bulma telasina düsmekte ve bu nedenle Odgurmis’i saraya davet etmektedir. Küntogdi Ögdülmis’e söyle seslenir: “Senin gibi daha baska biri bulunmus olsa idi, senden önce veya senden sonra ayni yolu takip etmis olurdu.” Ögdülmis de bu görüsü benimser ve hükümdari söyle yanitlar: “Ne kadar çok olursa olsun, memleket isine yardimcilar ara; memleket böyle tanzim edilir.” ( 1.Bölümün sonu – devam edecek.)
Kaynak.http://www.yenidenergenekon.com/164-kutadgu-biligin-devlet-felsefesi
Etiketler: Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Sanat » SiyasetBENZER HABERLER