logo

trugen jacn
23 Haziran 2016

İŞGAL MİLLİYETÇİLİĞİ

Çin yazılı kaynaklarından sonra Ruslar’ın Türk tarihi, etnoloji, arkeoloji, Türkoloji, Türk inançları, Türklerin sosyal yapıları ile ilgili çalışmalarını görmeyecek miyiz? İstediğiniz kadar böbürlenin Radloff’u aşabilir misiniz? Barthold Türk Tarihi ve Türkolojide bir gerçektir! Kuznetsov, Gumilev, Katanov, Vernandsky, Viladimitrov’u aşın bakalım da bir adım öteye gidebilir misiniz? Bunlara itibarı olmayan kaynaklar diyebilir misiniz? Elimizde bir elin parmak sayısını bile bulmayan kıymetli yerli çalışmalar var, bunlarla iktifa edebilir miyiz? Şüphesiz Besim Atalay, Hüseyin Namık büyük işler başarmışlardır! Ama Necati Lügal, Ahmet Caferoğlu, Ahmet Temir’i ihmal etmeyin! Elbette önce onlara bakacağız! Fakat modern Rus kaynaklarına eğilmeden yeni Türkistan tarihini, yazılı Çin kaynaklarını görmeden de eski Türk tarihini yerine oturtamayız

İŞGAL MİLLİYETÇİLİĞİ

Ali ALPARSLAN
( alialparslan78@gmail.com – SMS:0542.311.1564)

Yeni kuşaklardan tertemiz gençler, bir roman olan Atsız Bey’in “Bozkurtlar”larını kaynak olarak kullanmakta ve çok basit sorular sormaktadırlar. Cidden insan üzülüyor; demek ki 2000’ler başından beri yeni çalışmalar bulunmuyor! Halbuki zamanın basım teknolojilerindeki gelişmeler yayın faaliyetlerini o kadar kolaylaştırmıştır ki böyle bir sür’ate yetişmek hemen hemen mümkün değildir. Demek ki herşey o nesille, yani Atsız Bey kuşağı ile sona ermiştir. Hadi siyaseti bir tarafa bıraktık da ilmi çalışma nerede? Genç nesilller kendi lisanlarına uygun dolu dolu çalışmalara nasıl kavuşacaklar! Bu işler şimdilik hayâldir! Akademi dışında serbest çalışanlar “Âlim” değildir; yazdıkları sınırlı kalmak zorundadır! Serbest çalışanların gücü Cumhuriyette hissedildi; elbette onların “Osmanlı”dan gelen bir eğitim üstünlüğü ve alt yapısı bulunuyordu. Köprülü sâde bir tarihçi değil aynı zamanda filolog-ilâhiyatcı-sosyolog idi! Doğru bir deyimle tam bir âlimdi! Onun öğrencileri de kendisi gibi olmaya çalıştı; Nihâl Atsız Beğ gibi! Netice itibariyle Köprülü akademide yetişmemiş bir alaylı idi; fakat Türk tarihi ve Türkolojide dünyaya ders verdi! Çünkü erdemli bir ilim adamı idi ki, hatâ yaptığını anladığı zaman 20 yıl sonra da olsa düzeltmesini bildi! Peki şimdi?

Bahaedddin Ögel’in ciltler dolusu kültür tarihini okuduğunuz zaman doyuıyorsunuz ve kendinizi bir bilgi ağırlığının altında ezilmiş gibi görüyorsunuz! Erol Güngör çok düşündüren bir âlim! Bunlardan sonra yeni çalışmaların yüzüne bile bakamıyorsunuz, zayıf ve sıradan olduğu hemen anlaşılıyor! Halbuki şimdi âlimin elinde çok iyi imkânlar var; neden yaratıcı olmuyorlar; çalışmaları neden ilkokul öğrencisi seviyesindedir? Gölpınarlı insanlara dini sevdirirken, yeni mukallidler nefrete indirgemektedir! Artık özelliği tarih olmuş Gökalp bile kendinden sonra sosyolog yetişmediğini ortaya koymuyor mu? Hilmi Ziya elbette derinliğe iniyor; fakat o da herşeyden evvel dili ile eskimiştir! Cumhuriyet devrinin siyasi talimatla gerçekleşmiş sipariş ilimcliği de iflâs etmiştir! Artık Anadolu sosyolojisi, bilhassa Alevilik Yusuf Ziya Yörükan’ın gördüğü ve ifâde ettiği gibi değildir!

Şartlar ne olursa olsun ilmî milliyetçiliğin temelleri cumhuriyettedir; fakat Atatürk’e empoze edilen “Kafkaslı” görüşleri de din karşısında yavan durmaktadır! Kafkas milliyetçileri yetiştikleri coğrafya ve siyasi ortam sebebiyle İslâm’ın Türk milliyetçiliği üzerindeki hakim rolünü anlayamamışlardır! Ne yazık ki bu önemli hususu ortaya koyan Erol Güngör maksatlı ve şiddetli saldırılara uğramıştır! Hocayı bir “Anadolucu” ve sıradan bir milliyetçi ilim adamı olarak değerlendirmek mümkün değildir! Yeni nesiller sosyolog olarak Güngör, kültür tarihçisi olarak Ögel’i iyi okumaları gerekiyor! Olay tarihçiliği ve klâsik dilcilik devri kapanmıştır. Çin yazılı kaynaklarını anlamak için sinolog olmak yetmiyor, aynı zamanda kuvvetli ve hâkim derecede tarih bilmek gerekiyor! Şu anda böyle bir eğilim bulunmuyor!

Başta Fransızlar olmak üzere batılılar iki yüzyıl şark tarihi ve kültürüne çok büyük hizmetler ettiler. Hâlâ Deguignes’in çalışmaları aşılabilmiş değildir; fakat kafası saplantı içinde görüşlerle dolu mukallid kafalar “Massignon”u muteber olmayan çalışma olarak değerlendirmektedir! Bugün bu eser sağ sol demeden dünya tarafından kullanılmakta ve bir adım öteye taşınmak istenmektedir! Adam onbeş sene Kahire ve Ortadoğu’da bulunmuş ve alışılmamış İslâmi görüşler ortaya çıkarmış, Araplık ile Müslümanlığı ayırmıştır! Elbette yabancı kaynakların mahsurlu tarafları vardır; bizler bunları ayıklayamıyorsak yazıklar olsun ilim adamlığına! Çin yazılı kaynaklarından sonra Ruslar’ın Türk tarihi, etnoloji, arkeoloji, Türkoloji, Türk inançları, Türklerin sosyal yapıları ile ilgili çalışmalarını görmeyecek miyiz? İstediğiniz kadar böbürlenin Radloff’u aşabilir misiniz? Barthold Türk Tarihi ve Türkolojide bir gerçektir! Kuznetsov, Gumilev, Katanov, Vernandsky, Viladimitrov’u aşın bakalım da bir adım öteye gidebilir misiniz? Bunlara itibarı olmayan kaynaklar diyebilir misiniz? Elimizde bir elin parmak sayısını bile bulmayan kıymetli yerli çalışmalar var, bunlarla iktifa edebilir miyiz? Şüphesiz Besim Atalay, Hüseyin Namık büyük işler başarmışlardır! Ama Necati Lügal, Ahmet Caferoğlu, Ahmet Temir’i ihmal etmeyin! Elbette önce onlara bakacağız! Fakat modern Rus kaynaklarına eğilmeden yeni Türkistan tarihini, yazılı Çin kaynaklarını görmeden de eski Türk tarihini yerine oturtamayız! Rus âlimleri yerli hocaların çalışmalarını bir adım öteye taşıdı, acaba bizler ne yaparız! Kısaca demek isteriz ki sadece siyasette değil kültürde de Türk milliyetçiliğinin önü tıkalı, hatta işgâl altındadır! Bu işgali ortadan kaldırmak siyasetten de çok önemlidir. Ülkücü değil de ne olursa olsun kültür hayatımızı bu bilgisizlerden temizlemeliyiz!

Muhabbetle.

Kaynak :  http://www.ulkucukadro.com/2016/06/isgal-milliyetciligi/

Etiketler: » » »
Share
1034 Kez Görüntülendi.