logo

trugen jacn
04 Mayıs 2015

20.YÜZYILIN KURŞAD’İ : OSMAN BATUR

Ahmet Türk

Ahmet TÜRK

Maalesef İslam dünyasında her mağduriyet alanı eşit önemde ve değerde ilgi görmüyor. Dünya üzerinde en uzun süreli zulme uğrayan ve hala uğramakta olan Doğu Türkistan coğrafyası ve insanlarının ilgi ve hassasiyet noktasında böyle bir garipliği var. Haliyle, bu toprakların yetiştirdiği “mühim” insanları da zihinlerden ve gönüllerden ırak oluyor!

Oysa Doğu Türkistan; Hoca Niyaz Hacı, Sabit Damollam, Mahmut Muhiti, Alihan Töre Sağunî, Dr. Mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin, Nurgocay Batur, Hüseyin Teyci gibi can ve mallarını vatanı ve dini adına feda etmiş veya hicret etmek zorunda kalmış nice kahramanlara ve kıymetlere sahiptir… Lakin hürmetle yâd ettiğimiz nice ismin içerisinde benim için Osman Batur’un (1899-29 Nisan 1951) ayrı bir yeri vardır…

Üç gün önce şehadetinin 64’ncü yıldönümü hayırla ve rahmetle yâd ettiğimiz Osman Batur Rusya, Çin ve Japonya’nın hegemonya yarışına girdiği bir dönemde yetişti… Bu üç ağır tehdidin hengâmesi içinde, sırf “Türk” ve “İslam” olduğu için ortadan kaldırılması veya sürülmesi gereken milleti için “çıkış yolu” arayan biriydi…

II. Dünya Savaşı yıllarında Doğu Türkistan topraklarındaki Türkler’e yönelik Çin emperyalizminin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Herkesin silahlarını Çin askerlerine teslim etmeye zorlandığı bu yıllarda, Çin tasallutu Osman Batur’un aile ocağına da dayandı! Osman Batur, silahını teslim etmeyi reddederek: “Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar!” dedi ve tek başına dağa çıktı. Zulüm artarsa zalime dirençte artar! Müthiş bir mücadelenin fitini ateşleyen Osman Batur tepki hareketlerini iyi organize etti. Neticede kısa zamanda sayısı otuz bine erişen bir ordu kurdu.

Altayları Çinlilerden temizlemeye başlayan Osman Batur 1943 yılında hedefine ulaştı. O yıl Bulgun’da yapılan törenle Altay Kazakları’nın Han’ı ilân edildi. 1945’e gelindiğinde Doğu Türkistan’da birkaç şehir haricinde kontrol Türklerin eline geçmişti. Yokluk içinde akıllara durgunluk veren ve şimdi dilden dile destanlaşan bir mücadele sergiledi. Durum Çinliler için artık tahammül edilemez ve tehlikeli bir hâl alınca Çin orduları bölgeye zamanın tüm teknolojik imkânlarıyla destekli sert ve yoğun operasyonlar uyguladı.

Önce asker sayısı yaklaşık dört bine düşen Osman Batur Targabatay ve Altaylardan çıkarıldı… Sonra 1951 yılında Kanambal’da sıkıştırılarak esir düştü ve Urumçi’ye götürüldü. Osman Batur, halk arasında dolaştırılarak teşhir edildi ve 29 Nisan 1951 tarihinde elleri ve ayakları kesildikten sonra kurşunlanarak şehit edildi. Ardından ailesinin birçok ferdi vahşice katledildi…

Osman Batur’un şehadetinden önceki sözlerinin “Allahu Ekber! Ben ölürüm, ama dünya durdukça milletim mücadeleye devam edecektir.” şeklinde olduğu rivayet edilir…

Hülasa

Sarsılmaz bir inançla milletine bir vatan ve gelecek inşa etmek isteyen; şahsında ilim, basiret, feraset ve sabırdan ziyade yiğitliğin teberrüz ettiği köylü bir halk önderi olan Osman Batur’u kelimelere dökmek gerçekten güçtür.

Dillere destan bir yiğitlikle anıla gelen Osman Batur, yanında cengâverliği öğrendiği Böke Batur’un “Bir gün, biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile..!” sözleriyle motive olup istikamet sahibi olmuş gerçek bir kahramandır. Kaleme aldığı “Göç” eseriyle 1940–1950 yılları arasında Doğu Türkistan’da yaşananları ve kahramanları öyküleştiren İngiliz Yazar Godfrey Lias onun için: “Eğer Osman Batur uçak ve motor çağından önce yaşasaydı, Türkistan hür olabilirdi şu an!” demişti…

Hani Nihal Atsız “milliyetçilik; Bolivya dağlarında öldürülen Arjantinli maceracı serseri Che Guevara için zırlayıp da, sıra kazak kahramanı Osman Batur’a gelince susmak hiç değildir!” demişti ya… Gerçekten de Türkistan’ın bu şanlı baturu bu mücadelesini Türk bağımsızlığı için değil de komünizm için yapsaydı inanın her yere silueti resmedilir, adına onlarca film ve belgeseller hazırlanırdı…

Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun!

KAYNAK : Vahdet Gazetesi    03.05.2015

Etiketler: » » » » » »
Share
1115 Kez Görüntülendi.