Son Dakika
Ahmet Muhemmet / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Çin’e Demokrasi gelirse, ÇKP yönetiminin Doğu Türkistan’daki iktidarı son bulacaktır. Ama ülkeye etnik asimilasyon amacı ile zorla getirilen mevcut etnik Çinli göçmenler ülkelerine dönmeyecek ve Doğu Türkistan’da kalmaya devam edeceklerdir. Yönetimin şekli değişecek, ÇKP.nın kadroları, bu kez yönetimi yine etnik demokrat Çinilere devredecekler.Doğu Türkistan’daki Çin İşgal Ordusu (Sözde Çin Halk kurtuluş ordusu)’nun adı,flaması,sembolleri ve ,bayrağı değişecek,tamamen etnik Çinlilerden oluşan Çin ordu aynen kalacak, yerinden kımıldamayacaktır. .Bingtuvan diye adlandırılmış, devlet içindeki devlet olan gasıp Birlikler yine konumunu koruyacaktır. Doğu Türkistan’ın stratejik ve zengin kaynaklarının olduğu bölgelerine yerleştirilmiş bu etnik Çinli silahlı sivil kurumun Uygur yerleşim bölgelerini çevreleyen ve kuşattığı mevcut durum de hiçbir şekilde değişmeyecektir.
1911’de Çin’de Mançur imparatorluğu devrilip,yerine cumhuriyet kurulduğunda,Doğu Türkistan’daki Mançur Genel Valisi Yang Zengşing, Çin- Mançur bayrağını indirip yerine cumhuriyet bayrağını göndere dikmiştir. Mançurlara sadakat simgesi olan uzun saçını kesmiş, üzerindeki Maçur usulu uzun cüppeyi çıkarmış ve cumhuriyet rejiminin simgesi ve kıyafeti olan kısa montu giymiştir. 1928 yılında Yang Zengşing gerçek cumhuriyetçi Gelao Huy örgütü tarafından suikast ile öldürülene kadar Doğu Türkistan’da hiçbir şey değişmemiştir. Cumhuriyetçiler yine Yang’ın Generalı Cing Şurin tarafından yakalanıp öldürülmüştür. Doğu Türkistan’daki Çin işgal yönetimi ve Hakimiyet, Cing’den,Şing Şisey’e ve onun devrilmesinden sonra Milliyetçi Çin’in eline geçmiştir. 1949’da ise, Çin kızıl ordusu Doğu Türkistan sınırına yaklaştığında,Doğu Türkistan milli ordusu ile savaş pozisyonunda bulunan, Gomindang(Çin Halk Parteisi)’a bağlı 100 bin kişilik Çin Ordusu,Japonların teslim olmasından sonra Doğu Türkistan’a getirilmiş doğu ve güney bölgelerinde konuşlandırılmıştır. Çin kızıl ordusu ile savaşması için Mareşal Cang Key Şek’ten emir alan Doğu Türkistan’daki bu Çin İşgal Ordusu’nun Komutanı General Tao Siyu “Yabancı topraklarda Çinli’yi Çinli’ye kırdırtmam.” Diyerek Kızıl Çin ordusuna katılma kararı almıştır. Kızıl Çin ordusu Doğu Türkistan’a gelene kadar bu Çin Milliyetçisi General Tao, Mao hakimiyeti adına Doğu Türkistan’da düzeni sağlamaya devam edeceğini açıklamış ve Mareşal Cang Keyşek Doğu Türkistandaki milliyetçi Çin ordusunu, “Hain” ilen etmesine aldırmadan Çin kızıl ordusu’na katılmıştır.(Hakikata dönmüştür.) Günümüzde Doğu Türkistan’daki Sözde İnşaa ve Üretim Ordusu ( Bingtuvan) denilen ve merkezi Çin yönetimine direkt bağlı stratejik ve özel Çin Ordusu, aslında o 100 bin kişilik eski Çin ordusundan kurulmuş olan sözde sivil gerçekte ise, bir silahlı sivil bir güçtür.
Doğu Türkistan’ın 19.yüz yılda Yakuphan Bedevlet(1863-1877 arası) devletinin yıkılması ve Doğu Türkistan’ın tekrar Çin işgaline maruz kalmasında Rus ve İngilizlerin, 20.yüz yılda kurulan iki bağımsız Doğu Türkistan devletinin(1933-Kaşgar ve 1944-Gulca merkezli) yıkılmasında ise, Rusların rolü çok büyük olmuştur. Bundan sonra da Doğu Türkistan’ın özgürlük mücadelesinde bu topraklar Çin ile onun rakipleri ve Çin’i zayıflatmak isteyen dış güçlerin mücadele sahnesine dönüşebilir.Çünkü Doğu Türkistan Asya’nın merkezinde,Doğu –Batı,Kuzey-Güney ulaşım hattının tam odağında yer almaktadır. Bununla birlikte, Doğu Türkistan’ın durumu ve konumunun ne olacağı, Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri ve Çin’in geleceğini direkt etkileyecektir.Doğu Türkistan’ın konumundan direkt etkilenecek olan ülkeler arasında Rusya,Pakistan ve Hindistan’da bulunmaktadır.
Uygurların bundan sonra ne yapabileceği konusuna geçmeden önce tarihten birkaç olayı hatırlatmayı önemli buluyorum;
1860’lı yıllarda İngilizler Hongkong’u işgal ettikten sonra, Çin’in 5 büyük limanını İngilizlere açma ve mallarının serbest girmesine izin ,Çin’de serbestçe afyon ticareti yapabilme haklarını elde etmiştir. Aynı yıllarda Çarlık Rusya,Vladivostok limanı’nın de içinde bulunduğu Çin’in Mançurya Bölgesi’nden büyük bir toprak parçasını ilhak etmiştir. Tam bu yıllarda Doğu Türkistan Hükümdarı (Emiri) Yakup Han Bedevlet, Keşmir’ den Çin Seddi ne kadar toprakları birleştirerek Bağımsız Doğu Türkistan(Kaşgariya) devletini kurdu ve bunu dünya’ya ilan etti. Bu durumdan Ruslar, Bağımsız Doğu Türkistan’ın Rus işgali altındaki Batı Türkistan’da yaşayan Müslüman Türkler ve İngilizler de sömürge ve işgalindeki Hindistan halkının , Komşu Doğu Türkistan dan ilham alacağından endişe ettiler ve bu ezeli iki rakip ortak bu çıkar noktasında birleştiler. Batılı güçlere yenilmiş ve Ezik Çinli’lerin gönlünü almak ve onları tekrar Doğu Türkistan üzerine salmak için, Çin ordusunun Doğu Türkistan’a girmesini teşvik ettiler. Bu sıralar Çin’in hazinesi bomboştu ve Çin’in Doğu Türkistan’a saldıracak mecali de yoktu ve ülkenin genel durumu de bu işgale hiç uygun değildi. Bunu iyi bilen İngilizler Çinlilere kesesini cömertçe açtı ve Çin’e kredi sağladı. Ruslar ise, İngilizlerden alınan bu paralarla Çinli’lere Silahlar sattı ve cephane temin etti. Böylelikle Pekin ,doğu’da kaybettiklerinin yerine, batı’da yeniden toprak kazanmak ve kazanç elde etmek için Doğu Türkistan’a saldırdı. Doğu Türkistan siyasi tarihinde 2. Çin-Mançur İstilası olarak anılan Çin işgalı böylece tekrarlamış oldu. Bu suretle İngilizler ve Ruslar da bir taşla iki kuş vurmuş oldular.
1933’te Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni yine Sovyet Rusyası aynı endişe ile tekrar ortadan kaldırmak için harekete geçti. Stalin’in emri ile Sovyet Kızıl Ordusu , Karadan ve havadan Doğu Türkistan Milli Ordusu’na saldırdı. Sovyet kızıl ordusunu göndererek dağıtarak yok etti. Doğu Türkistan’ı Urumçi’deki Rus uşağı olan Çinli Cellat ve Eşkıya General Şeng Şisey’e teslim etti.
1944’te İli bölgesin merkezi Gulca şehrin’de kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nın Devlet başkanı Alihan Töre Haziran/1946 ayında KGB ajanlarınca Sovyetlere kaçırıldı ve ölüm tarihi olan 1976 yılına kadar Taşkent’te gözaltında tutuldu.Cumhurbaşakanı Ali Han Töre kaçırıldıktan sonra Sovyetler, Aksu ve Tacikistan-Afganistan sınırındaki Sınır Kasabası Taşkorganı ele geçirip bu yol ile Kargalık,Yarkent’e kadar ilerleyen Doğu Türkistan milli ordusunu’nun ileri kurtarma harekatını durdurdu ve Milli Ordu’nun Gulca’ya derhal geri dönmesini istedi. Stalin’in hıyanetini hisseden Osman Batur,Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nden ayrıldı ve Vali olarak atandığı Altay bölgesinde kendi egemenliğini ilan etti. İli ve Altay’da ikiye bölünen Doğu Türkistan Milli Ordusu kendi aralarında 3 yıl kadar savaştılar. Stalin,Doğu Türkistan Milli Ordusunun Düşmana(İşgalcı Çin Ordusu’na) karşı tek kurşun sıkmaya izin vermedi ve bu ordu’nun ileri hareketanı başkent Urumçi’nin varoşu olan Manas Irmağı kıyılarında durdurdu.
11 haziran 1946’te kaçırılan Ali Han Töre’nin yerine Devlet Başkanı olan Ahmetcan Kasimi, Genel sekreter Abdülkerim Abbas, Savunma Bakanı Delilhan Sugurbayov (Kazak Türkü),Genel kurmay Başkanı General İshakbek Monolov (Kırgiz Türkü) başta olmak üzere Doğu Türkistan Cumhuriyetinin Önderlerini Sovyetler Alma-Ata’ya topladı. Onları Çin’de iktidarı ele geçiren ve devlet başkanı olan Mao ile Pekin’de görüşmeleri ve anlaşmaları için onları ikna etti ve Uçağa bindirdiler.Ruslar,daha sonra uçağın havada kayıp olduğunu iddia ettiler. Böylece Doğu Türkistan Cumhuriyetinin önderleri Stalin tarafından topluca ortadan kaldırıldı. Sovyetler Birliği böylece Bağımsız Doğu Türkistan devletini Komünist Çin’e hibe etmiş oldu. Doğu Türkistan semalarında 6 yıldır,özgürce dalgalanan bağımsızlığımızın sembolü Gökbayrak böylece Stalin tarafından bir kez daha indirilmişi oldu.
Sovyetler Birliği tarihe gömüldükten sonra,1996 yılında Rusya Federasyonu yönetimi o dönemin gizli arşivlerini açtı ve araştırmacıların incelemelerine izin verdi. Tanınmış bir Çin uzmanı olan Rus Akademisyen Yuri Mihayiloviç Galenoviç “ İki Mareşal : Stalin ve Cang Keyşek “ adlı kitabında şunları yazdı , “ 14 ağustos 1945’te Moskova’da Sovyet – Çin arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile o gün Stalin, Moğolistan’in bağımsızlığının Çin tarafından tanınması karşılığında Doğu Türkistan’ın Çin’e iadesine onay verdi. iki ülke arasındaki 8 maddelik o anlaşmanın 5.maddesine göre; “ Taraflar karşılıklı egemenlik,toprak bütünlüğü ve bir birinin iç işlerine karışmama prensipleri temelinde işbirliği yapma konusunda anlaşmışlardır.”
Sovyetler Birliğinde Stalin tarafından 13 yıl rehin tutulan ve tahsilini bu ülke’de tamamlayan Çin devlet Başkanı Mareşal Cang Key Şek’in oğlu Cang Cingo, Babasını temsilen 29 Aralık 1946’da Stalin ile görüştüğünü ve görüşme ile ilgili anılarını hatıratında şöyle yazıyor; “ Stalin konu hakkında kendi görüşlerini açıklayıp şöyle dedi; Mançurya’da ağır sanayi tesislerini kurmaya, Uygur bölgesi ekonomisinin kalkınmasına yardım etmeye istekliyiz. Ancak,ben şunu tekrar ediyorum ki, tek bir Amerikan askerini dahi Çin topraklarına ayak bastırmayacaksınız. Amerikan askerleri Çin topraklarında görülürse durum hemen değişebilir”
Gerçi,Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti devleti, 1945 yılında Kremlin sarayındaki gizli odalarda Stalin tarafından Çine satılmıştır.Buna rağmen, ta ki 1949 sonuna kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti devlet adamları ve Askeri yetkilileri ülkeleri hakkında Moskova’dan hiçbir şekilde şüphe duymamışlar ve Moskova’nın her emrini kusursuz bir şekilde yerine getirmiştir.Çünkü,onlar Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğünün tek garantörünün Moskova olduğunu düşünüyorlar ve buna inanıyorlardı.
Müslüman Uygur Türkleri bağımsızlık ve özgürlükleri için tarihte pek çok mücadeleler vermiş ve pek çok de bedel ödemiştir. Milletçe kitlesel olarak pek çok kahramanlıklar göstermiştir. Ancak,yüz binlerce,milyonlarca şehit vererek elde ettikleri topraklarını, devletlerini ve bağımsızlıklarını korumada siyasi olgunluk ve liderlik konusunda kahramanlıkları kadar başarılı olamamışlardır.Bu konuda tarih içinde bir çok ve önemli siyasi olgunluk eksikliği ve zafiyeti ortaya çıkmıştır. Bunun temel nedenlerinin başında ve hayatı konularda Uygur Türkü Liderlerimizin kendi kararlarını kendi alabilme yetenek ve cesaretini ve kararlılığını maalesef gösterememiş olmalarında yatmaktadır.
Eğer 1933’te Kaşgar’ da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hoca Niyaz Hacım, Rusların vaatlarına inanıp, kendi Hükümetini dağıtarak başkent Kaşgar’dan ayrılmasaydi ve Yine Rusların isteği ile Yarkent’te Başbakan Sabit Damolla’yı tutuklattırarak Aksu’da Sovyet KGB’ sine teslim etmeseydi bu devlet elebetteki yıkılmazdı. Kendisinin Ruslarla yaptığı anlaşma gereğince, Başbakan Sabit Damollam’ın teslimi ve Urumçi’deki Rus kuklası,Çinli Uygur Celladı ve Çin Eşkiyası General Şeng’e Yardımcılık koltuğuna heveslenip, devletini bırakarak Urumçiye gitmeseydi, Urumçide Genaral Şeng ve Sovyet KGB.’si tarafından kurbanlık koyun gibi boğazlanarak öldürülür miydi?
Devlet başkanı Hoca Niyaz Hacı kendi hükümetinin başbakanı Sabit Damolla’yı tutuklattığında tarih Nisan 1934’tü. Eli ayağı kelepçeli halde Ruslara Aksu’da teslim ettiği tarih ise, Mayıs ayı idi. Kendisi, Haziranda/1934’te Urımçi’de Şingşisey’in başkan yardımcılığ koltuğuna oturdu ve Şeng,ona Çin askeri üniforması giydirdi.1942 Yılına kadar Urumçi’de kalan Hoca Niyaz Hacı ve Sabit Damolla aynı günlerde Şing’in ceza evinde KGB elemanlarının gözetiminde şehit edildiler.
Hoca Niyaz Hacı bir halk kahramanı ve yetenekli bir asker ve iyi bir komutan idi. Kumul’da o 1930 yılında başlattığı Milili ayaklanma ve açtığı Özgürlük bayrağını 3 yıl içinde Kaşgar’a kadar taşıdı.Çin Seddi’ye yakın olan Doğu sınırı Kumul’dan Aksu,Kaşgar Yarkent ve Hoten’e kadar olan bölge’yi yanı bütün Doğu Türkistan topraklarının düşman’dan temizlemiştir. Doğu Türkistan topraklarının %70’i Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin kontrolünde iken, Devlet Başkanı olarak; Hükümet ve taraflar arasındaki iç anlaşmazlıkları görüşmeler yolu ile çözmek yerine, düşmanla iş birliği yapmayı tercih etti. Sonunda, kendisi hapsedildikten sonra, Güney bölgelerinde kalan Ordusu Rus uçaklarınca bombalandı ve karadan sınırı aşarak gelen Rus Kızıl Ordusu tarafından acımasızca imha edildi. Böylelikle, Doğu Türkistan Milli Ordusunun baş komutanı, anayasada belirtilen “ Cumhur başkanı 4 senede bir seçilecektir.Ancak,Milletimizin hürriyeti,ülkemizin bağımsızlığı için önderlik yapan Hoca niyaz Hacı ömür boyu Doğu Türkistan İslam cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı’dır.” Olarak taltif edilen bir Cumhur başkanı şerefli hayatını, şerefsiz bir koltuk uğruna veba etti ve çaresiz bir koyun gibi şehit edildi. Bu facianın bir çok nedenleri bulunmaktadır. Ancak,en önemli ve başta gelen neden ise, Vatan ve Milletin mukadderatına ait hayatı konularda kendi kararlarını kendilerinin alabilme yetenek ve kararlığını gösterememiş olmalarıdır.
Aynı tarihi hata 1944’te İli bölgesinde kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyetinde de tekrarlanmıştır. Devlet başkanı Alihan Töre, Rusların “Çinlilerle barış masasına oturacaksın” emrini kesinlikle ret etmişti. Çünkü,Milli ordu bir yıldan de az bir süre içerisinde İli, Çöçek ve Altay bölgelerinden Çin ordusunu tamamen temizlemekle kalmamış,Urumçi’ nin ön kapısı Kutubi İlçesine kadar ilerlemiştir. Güney bölgesin’deki Kolordu, Korla, Yultuz’u kurtararak Bay kasabalarını fetih etmiş Aksu’ya kadar ilerlemişti. Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin bir diğer Kolordusu Kaşgar’ın Taşkorgan, Kargalık ve Poskam İlçelerini kurtararak Hoten ve Kaşgar’a ön keşif ve özel harekat timlerini yollamışlardı. Stalin ve Ruslar bu duruma tepki gösteriyor çıldırıyorlardı. Alihan Töre Batı Türkistan’da uzun süre Ruslara karşı mücadele eden,Rusları iyi tanıyan bir Lider idi.Bu yüzden Rusya’da eğitim görmüş Rus yanlısı Ahmetcan Kasımı gibi yetenekli milliyetçi gençleri hükümetin en üst düzey makamlarında değerlendirdi. Ancak,hayatı konularda Ruslara hiç taviz vermedi. İli deki Rus konsolosu önce “Rus sınırındaki Tekes ilçesinde bir Türk ajan yakalandı. Bu ajan, Alihan Töre ile iletişime geçmek için görevli olduğunu itiraf etti” dedikodusunu yaydı ve hemen ardından “Alihan Töre Özbekistanlı bir Özbek,Uygurların devletinde Cumhurbaşkanı olabilecek bir Uygur çıkmadı mı?” gibi el altından fitne ve fesatlar yaymaya başladı. Bu dedikodulardan sonra Haziran/ 1946 ayında bir gecede Alihan Töre bizzat Gulca’daki Sovyet Konsulusu tarafından Sovyetlere kaçırıldı ve ve Doğu Türkistan Milli Ordusu’nun diğer bölgeleri kurtarmaya yönelik ileri harekatını böylece durdurmuş oldu. Çin ile karşılıklı savaş te böylece sona erdirildi. Güney bölgelere doğru ilerleyen milli ordu geri çağırıldı. Çin işgalinden kurtarılmış topraklar ise, tekrar Çin ordusunun işgaline terkm edildi. Can korkusundan Urumçi’yi boşaltmakta olan Çinliler bu durumu görünce tekrar geri döndüler.
Mareşal Alihan Töre’nın yerine Devlet Başkanı olan Ahmetcan Kasımı çok zeki, iyi eğitim görmüş,diplomasiyi çok iyi bilen yetenekli bir lider olmasına rağmen,Ruslara son derecede güveniyordu. O, Doğu Türkistan’ın kurtuluşunun Ruslar ile uyum içinde çalışmaktan geçtiğine inanıyordu. Hatta 27 Ağustos 1949’te Kazakistan başkenti Alma-Ata’da Ruslar, “ Uçak sizi Pekin’e götürecek.Mao ile masaya oturacaksınız. Sizin arkanızda yine biz varız ve size olan desteğimiz bundan böyle de sürecektir.” Vaadına karşılık uçağa binmiştir. Ahmetcan Kasimi bu vatlarla uçağa bindiğinde, bile “Neden ben Generallerim ile birlikte gidecekmişim ? Benim Dış işleri Bakanımın başkanlığında bir delege gönderirim. Ben Devletimin başında olmalıyım ve ,Generallerim de Milli Ordusunun başından ayrılmamalıdırlar.” demeyi bile aklına getirmemiştir.
Doğu Türkistan Cumhuriyetinin en tepesindeki 4 Lider Sovyet uçağı ile Pekin’e gitmek üzere havalandı ve bir daha geri dönmedi.Bir ay sonra uçağın Moğolistan sınır içindeki bir dağa çarparak parçalandığı ve içindeki yolcularnın de yanarak öldükleri açıklandı. Devletimizin bu aziz Liderlerine ait olduğu iddia edilen, yakılmış,kimlikleri hiçbir zaman anlaşılamayacak kadar kömüre dönmüş 4 ceset Gulca şehrine girildi….Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti dağıtıldı, Ay yıldızlı bayrak gönderden indirilerek yerine esaretin sembolü Çin’in beş yıldızlı kızıl bayrağı çekildi. 30 bin kişilik Doğu Türkistan Milli ordu silahsızlandırıldı ve zamanla dağıtıldı. General Zunnun Tayyip ve Gani Batur gibi ordu komutanları, Abdurraup Mahdum ve Ziya Semedi gibi yüksek dereceli devlet erkanı ve bakanlar Batı Türkistan’a(Sovyetlere) kaçarak kendilerini kurtarmış olsalar da, Çin’e güvenip sivil yönetimlerde görev alan bir çok milli ordu komutanları sonra teker-teker toplanıp ceza evine konuldu ve çalışma kamplarında baskı,zulüm ve işkencelerle öldürüldüler.
Savaş meydanlarında hep zaferden zafere koşan bu Millet, neden masada,hatta masaya oturmaya bile fırsat bulamadan elindeki her şeyi kaybetti? Neden vatan topraklarında bu kadar kan boşuna aktı?Tabi ki bunun çok nedenleri vardır.En önemli nedeni kendi mukadderatımız hakkındaki can alıcı kararı kendimiz alabilme yetenek ve cesaretimizin olmayışında yatmaktadır.
Müslüman Uygur Türkleri olarak,bundan sonra da özgürlük ve bağımsızlık savaşında büyük devletler ile iş birliği yapmaya mecburuz. Önemli olan bir kısım önemli ve iç sırlarımızı kendi içimizde saklayabilmek. Çok önemli ve kritik konularda kendi kararlarımızı kendi başımıza alabilmek yetenek ve cesaretine sahip olabilmemizdir.
Doğu Türkistan Çin işgaline uğradığı yaklaşık 100 kusur yıldan beri,Uygurların kan ve göz yaşlarından beslenmeye alışmış, kemikleşmiş yönetici Çinli elit topluluğu vardır. Onlar alıştıkları bu beslenme kaynaklarından asla vaaz geçmeyeceklerdir. Çin’e demokrasi gelirse dahi, ,tarihinin hiçbir döneminde demokrasi kültürünü yaşamamış olan yine etnik Çinliler eli ile gelecektir.Kör adam için gece ile gündüzün farkının olmadığı gibi,Çin ulusu için de diktatörlük ile demokrasi arasında önemli bir algılama farkı olmayacaktır. Demokrasi Uygurlara bireysel özgürlük için belirli ölçüde ve geçici bir rahatlama getirebilir.Uygurların ilk arzu ve beklentisi önce toplumsal hak ve özgürlüktür. Biz Uygurlar için kolektif özgürlük olmadan bireysel özgürlük garantiye alınamaz. Çin gibi Doğu tipi demokrasiler etnik sorunlara çözüm getirme yetenek ve kapasitesine sahip değildir. Batı demokrasi’lerinin bile etnik sorunları çözmede yetersiz kaldığına şahit olmaktayız.Biz Uygur Türklerinin Kardeşi ve modeli olan Türkiye 1946’da çok partili demokrasiye geçmesine rağmen,Kürt sorunu çözüme kavuşturulamamış,onların dil ve kültürel hakları konusu halledilememiştir. Son 30 yıllık savaşta 40 bin can feda edildikten sonra ancak,bu sorun sorun çözüm aşamasına girmiştir.
İspanya bir batı Avrupa ülkesidir. Demokrasiye çok geç olarak geçmesine rağmen, kurallar iyi işliyor. Ancak,İspanya içindeki Basklar bir asrı aşan siyasi ve silahlı mücadeleden sonra, ancak 1978 yılında özerkliğe kavuşabilmiştir.
Bizim yurt dışındaki bazı Uygur sivil toplum Kuruluşları,Çin’e demokrasi gelirse her şeyin çözüleceğine inandırılmış durumdadırlar.
Bunların içlerinde Çin’e demokrasi gelir gelmez Pekin’e,Urumçi’ ye uçmayı sabırsızlık ile beklemekte olan “Lider”ler ve “Uygur Temsilciler” mevcut bulunmaktadır.
Uygur Türklerinin geleceğini belirleyecek temel ve esas faktörler, Doğu Türkistan’ın dışında yanı diaspora’da değil, bizzat Doğu Türkistan’ın içinde yanı Uygur Türklerinin ana vatanlarının içinde olacaktır.
Uygur Türklerinin kutsal özgürlük ve bağımsızlık davası,Yurt dışında yabancıların siyasi serasında yetiştirilmiş küçük beyinlere bırakılmayacak kadar kutsal ve büyüktür.
Tarih tekerrür edecektir.Uygur Türkleri bugün düne göre daha olgundur Daha bilinçlidir ve tarihinin hiçbir devresinde olmadığı kadar de vatan sevgisi ile dopdoludur.
Günümüzde Uygur Türkleri ne bekliyor? Ne yapabilir?Ne yapmalı?
(Devam edecektir)
KAYNAKLAR :
1- 杨增新为何能统治新疆17年
(Yang Zengşing Uygurları 17 yıl Nasıl yönetti-Çince)
2- 俄占外满洲海参崴鸟瞰
(Çarlığın Vladivostok’u ilhak etmesi-Çince)
3- Юрий Михайлoвич Галинoвич “ Маршал Сталин и Чан Кай-ши”
(Yuri Mihayiloviç Galenoviç “Mareşal Stalin ve Jangkeyşek- Rusça)
4- 蒋介石回忆录 (Mareşal Cangkeyşek’in hatıraları-Çincve)
5- 蒋经国回忆录 (Jang jing go’nun hatıraları -Çince)
6-胡德平:张治中先生谈新疆
(Hudepeng: Cangjecung Şinjiang (Doğu Türkistan’ı konuşurken-Çince)
( 12.03.2015 : 462 kez okuma)
Etiketler: Çin » Dünya » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER