Rayhan Eset: “Çin tarafından yok edilen Uygurların toplam hapis cezası 4,4 milyon yıla ulaşacak”
2024.08.16
Amerikalı insan hakları avukatı ve aktivisti Rayhan Esset, Yale Soykırımı Araştırma Projesi için bir rapor olarak yayınlanan “Uygurlar Düşman Olarak Görülüyor: Çin’in Yasallaştırılmış Otoriter Baskısı ve Kitlesel Hapsedilmesi” başlıklı bir rapor hazırlamak için Yale Üniversitesi’nden Min Kim ile işbirliği yaptı.
Raporun giriş kısmı şöyle:
Komünist Çin’in Uygurlara yönelik baskı politikası ve baskıları 75 yıldır devam ediyor ve 2014’ten sonra Çin, baskı ve baskıyı aşıp zirveye çıkaran “sert bir operasyon” başlattı. Çin’in Uygurlara yönelik kitlesel baskısı, milyonlarca insanı gözaltına alıp hapishanelere ve kamplara göndermesi, bir şekilde “vahşeti ortadan kaldırma ve terörizmle mücadele eylemi” olarak adlandırıldı. Hatta Çinli komünistler işledikleri suçları “halkın teröre karşı savaşı” olarak adlandırdılar.
Çin hükümeti bu suçları “Sincan’ı hukukun üstünlüğü altında yönetmek” çerçevesine oturtmuş, Uygurlara karşı işlenen menfur suçları ve soykırımı “kanunlara uygun saldırılar” olarak gizlemiş ve Çin’in bir “devlet” olduğunu halkına duyurmuştur. hukuk”. Çin’in “vahşeti ortadan kaldırma ve ulusal güvenliği koruma” kisvesi altında uyguladığı sözde “ciddi baskı”, aslında milyonlarca masum Uygur’un ve diğer Türk etnik gruplarının hayatını mahvetti ve uluslararası hukuka ve hatta Çin’in kendi yasalarına tamamen aykırıdır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), 2022 yılında Çin’in “savaş savaşı” olarak adlandırılan büyük çaplı bir kaçırma operasyonunun parçası olarak kurduğu “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırılan dört yerde insan istismarı uygulamalarının varlığını ortaya çıkardı. Terörle mücadele” ve aslında bu tesislerin büyük çapta hasat edildiği. Birimlerin (kampların) olduğu doğrulandı. Soruşturma sonucunda Çin’in eylemlerinin uluslararası bir suç, yani insanlığa karşı suç oluşturduğunu belirlediler.
Beş yıldır uluslararası toplum bunu şiddetle protesto etti ve kınadı, ancak Çin hala milyonlarca Uygur’u ve diğer etnik grupları esir kamplarında taciz etmeye devam ediyor. Dünya bu krizi durduramadı. Çin, Kovid sonrası suçlarını örtbas etmeye, Batı medyasına kendini haklı çıkarmaya ve turist çekmeye başladı. Beyaz Terörün dehşeti, yani mekanlarda kontrol noktaları, her yerde kameralar var, böylece gelen misafirler ve turistler görünmüyor. Ancak Çin baskısı sona ermedi ancak Uygurlara yönelik genel tutuklama ve zulüm yasallaştırılarak suçun gizlenmesi kolaylaştırıldı.
Avukat Rayhan Eset, bu raporu hazırlama nedenini şöyle açıkladı: “Çin’in yaklaşık 10 yıldır Uygurlara yönelik geniş çaplı baskı uyguladığı biliniyor. Diğer krizler nedeniyle dünya bu soruna daha az önem veriyor. Ancak Uygur’daki iğrenç şiddet henüz durmadı. Aslında Çin şu anda uluslararası hukuku ihlal ederek ve birçok insanı hapse atarak otoriter bir savaşa hazırlanıyor; Bir yandan yalan ve yanıltıcı propaganda yapılarak insanlar bu menfur suçun gerçekliğinden şüphe etmeye başlıyor. Bu raporu hazırlayarak insanları Çin’deki yasal baskının tehlikeleri hakkında bilgilendirmek ve aynı zamanda dünyanın dikkatini Çin’deki bu suça yeniden odaklamak istiyoruz.
Raporun içeriği dört bölüme ayrılıyor. İlk bölümde Çin’in Uygurların keyfi olarak kaçırılmasını yasallaştırdığı ikinci bölümde Çin’in hukuka aykırı bir şekilde Uygurları tutuklayarak yasadışı yerlere gönderdiği ve insanlığa karşı işlenen suçlara odaklanılıyor. soykırım ve Çin’in bu kadar ciddi insan hakları suçlarını nasıl yasallaştırdığı. Dördüncü bölümde uluslararası topluma, BM’ye ve insan hakları kuruluşlarına bu soykırımla mücadele edilmesi ve durdurulması yönünde önerilerde bulunulmaktadır.
Avukat Rayhan Eset, yıllardır Uygurlar arasında delil toplayarak Çin’deki insan hakları suçlarını durdurmaya çalışıyor. En önemlisi, bu raporda Rayhan Eset, Çinli Uygurların sistematik ve kitlesel olarak kaçırılmasının yalnızca insanlığa karşı bir suç ve soykırım değil, aynı zamanda yüksek risk içeren geniş çaplı bir “kolluk” eylemi olduğunu da kanıtlamıştır. Rapor, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmeyen bu kadar büyük çaplı kaçırma ve tutuklamaların, uzmanların “yasal otoriterliğin” zirvesi olarak adlandırdığı durum olduğunu ve insanların bunun farkında olması gerektiğini gösteriyor.
Rayhan Eset, “Çin’in Uygurlara yönelik yasa dışı toplu tutuklamaları, cezaevlerinde işkence yapması ve onları dünyadan gizli tutması endişe verici. Ancak Çin’in eylemlerinin tüm Uygur vatandaşları üzerindeki sonuçlarını özel olarak analiz ettik ve en düşük tahminle bile Uygur mahkumların toplam 4,4 milyon yıl hapiste kalacağını hesapladık. Bu Uygurlar kendi toplulukları ve kültürleriyle tanışamıyor ve bu toplu hapsedilmenin etkisini burada vurguluyoruz. Bu etki, bir kişinin hapis cezasına çarptırılması ile sınırlı değildir. Dünyada bu kadar toplu tutuklama görülmedi. “Çin’in Uygurları 4,4 milyon yıl boyunca alıkoymasına izin vermek, Uygurların canlılığını yok etmektir.”
Rayhan Eset’in de belirttiği gibi bu rapor, Çinli Uygurlara yönelik kitlesel kaçırılma olayının ciddiyetini konu alıyor. Rapora göre, Uygurların esir kamplarında kitlesel tutukluluğu bu şekilde devam ederse Uygurların cezaevindeki toplam hapis süresi 4,4 milyon yıla ulaşacak. Yani özgürlüklerinden mahrum bırakılan Uygur halkı 4,4 milyon yıl içinde yok olacak.
Yale Üniversitesi Siyaset Bölümü öğretim görevlisi ve Soykırım Araştırma Projesi direktörü David J. Simon bu konuyla ilgili bizimle röportaj yaptı. Bu tür bir hesaplamanın özel bir hesaplama olduğunu, Uygurların toplu kaçırılması durumunda Uygurlara yönelik zulmün boyutunu, miktarını ve düzeyini bilmenin önemli olduğunu açıkladı. Bu tür sistem politikalara, silahlara dayanıyor. ve ceza tek bir millete (Uygurlara) yönelikti. Kaç kişi olursa olsun, ister bin ister yüzbin kişi olsun, hepsi kilit altında. Bu rakamlar ne kadar süreyle gözaltında tutulduklarını göstermiyor. Cezaevlerinde bulunan Uygurların kaybettikleri yılları toplarsak toplam 4,4 milyon yıl kaybetmiş olacaklarını düşünüyorum. Bu gerçekten şok edici. Raporun yazarı bana bunun hala en genel tahmin olduğunu ancak Çin yasalarına göre Uygur siyasi suçlularının hapis cezasının daha uzun olduğunu vurguladı.
Çin yıllardır “Sincan’da hukukun üstünlüğünü” teşvik ediyor ve aslında hukuku Uygurlara baskı yapmak için bir araç olarak kullanıyor ve bu rapor bu noktayı çok açık ve gerçekçi bir şekilde ortaya koyuyor. David Simon şunları söylüyor: “Bu raporun bir başka özelliği de Çin’in hukuk sisteminin ve hukuk sürecinin nasıl istismar edildiğini açıkça göstermesidir. Diğer ülkelerin gözünde Çin’in hukuk sistemi bu kadar keyfi (şiddet içeren) değil, hatta bazı ülkelerin gözünde mantıklı. Ancak bu raporun yazarı gibi dikkatli baktığımızda, yasanın kendi içinde şiddet içerebileceğini, ancak yalnızca belirli siyasi amaçlarla kullanıldığında görüyoruz. “Demek istediğim, Çin’deki hukuk sistemi insan haklarına ve insan onuruna zarar veren bir sistem.”
Rayhan Eset, Çin’deki hukukun halkın hak ve çıkarlarını değil, otoriter rejimi korumaya yönelik bir araç olduğuna inanıyor. Çin’de farklı görüşlere sahip insanlar, gazeteciler, aktivistler her zaman düşman olarak görüldü ama artık tüm Uygurlar düşman olarak görülüyor. Bu nedenle Çin, Uygurlara saldırmak için “yasayı” silah olarak kullandı. Rayhan Eset şöyle diyor: “Sadece Uygurların tutuklanmasını bilen bu kanunun hiçbir hukuki dayanağı yok. Eğer Uygur iseniz 15-20 yıl ceza almadan hiçbir hukuki yoldan adalet isteyemezsiniz. Çünkü Çin hükümetinin “yasaya göre” dediği her şey yasa dışıdır. Raporumda, bu gerçekleri açığa çıkararak, kitlesel hapsetmelerin mevcut iğrenç şiddetine son vermeyi hedefliyorum.
Raporda ayrıca Çin’in bu menfur zulmünün yalnızca milyonlarca Uygur’un hayatını mahvetmekle kalmayıp, gelecek nesillerin onurunu da yok ettiği, onları zenginliklerinden ve özgür yaşama fırsatlarından mahrum bıraktığı belirtildi. Rapora göre, siyasi suikast, düşmanlık ve soykırımın Uygurlar üzerindeki yıkıcı etkileri ayrı bir konu olup, derinlemesine araştırılıp üzerinde çalışılması gerekiyor.