Çin Türkiye Başkonsolosunun, Doğu Türkistan’daki toplama kampları hakkında “Beyinleri hastalıkları onları tedavi ediyoruz” açıklaması sonrası Türkiye’de yaşayan Uygur Türk’ü bir arkadaşımızdan son derece dokunaklı bir mesaj aldım. Kendisi Türkiye’ye okumaya geliyor. Ailesi de para gönderiyor. Çin rejimi “Teröristlere para gönderdiniz” diyerek anne ve babasını toplama kampına alıyor. Anne 1 yıl, baba ise 2 yıl kampta tutuluyor. Baba içeride stres ve üzüntüden diyabet hastası oluyor, çıktıktan kısa bir süre sonra da kalp krizinden hayatını kaybediyor. Babasıyla vedalaşamamış bile… Mesajlarını kendi ağzından olduğu gibi sizinle paylaşmak istiyorum:
“Çinliler Türkiye’de yaşayan Uygur Türklerini terörist ilan etti. Ben nerdeyse 10 yıldır gidemiyorum memlekete. Annem ile babamı toplama kapma kapattılar 2 yıl. Babam orda yaşadıkları yüzünden diyabet oldu ve vefat etti. Son kez bile veda edemeden toprağa verildi. Annem orada yaşadıklarını anlatıyor. ‘Anlatma’ diyorum. ‘Ben içeride bin kere öldüm gelsin alsın beni kafama sıksa artık üzülmem’ diyor. Çin Komünist partisine 35 yıl çalışmış devlet memuruna bile bunu yaşattılar.
HASTALIKLI OLAN BİZ MİYİZ YOKSA ONLAR MI?
Bizim düşüncelerimiz hastalıklı mi yoksa onların mı? Orda hala annem ve abim yaşıyor diye ses edemiyoruz. Rüyalarımız da ancak gidip geliyoruz. Ama rüyalarımızda bile tutuklanma korkusu yaşıyoruz. Çok üzgünüm. Annem diyor ki ‘Babanla beni ilk evden aldıkları zaman kaç saat sorguya çekildik hatırlamıyoruz kafamıza çuval giydirip götürdü ellerimiz ayaklarımız kelepçeliydi.’ Annem 65 yaşında. Hayatını üç çocuklarına adamış insanlar. Bunun gibi belki kaç milyon örnek var.
BANA PARA GÖNDERDİKLERİ İÇİN TERÖRİST İLAN ETTİLER
Ailem, Türkiye’de üniversite okurken bize para gönderirdi. Toplama kampına aldıklarında ‘Teröristlere neden para gönderiyorsunuz?’ diye sürekli aynı soruları sorup bir koğuşa atmışlar. Baba ayrı anne ayrı koğuşlara. Selamlaşmak bile yasak bir birini gördüğü zaman sadece kafa sallıyormuş birbirlerine. Annemin kaldığı koğuşta 6 tane ranza varmış. O 6 ranzada 25 kişi yatıyormuş. Hijyenik şartların kötü olmasından dolayı saçları pirelenmiş yatak üzerinde her yerde pireler. Sonra bir gün gelmişler saçını kazıyacağız. Herkes yaşlı insanlar olduğu için kabul etmemiş.
ANNEM BABAM ÇIKSIN DİYE SOKAKLARI SÜPÜRDÜ, BULAŞIKLARI YIKADI
Annem, babam ilk kampa alındığında devlet kurumuna gidip ‘Kocamı bırakın’ deyince o zaman 60 yaşında olan anneme ‘Gidip sokakları süpür puan topla kocan çıkar.’ demişler. Annem de gitmiş sokak süpürmüş. ‘Sokakları süpürdüm ne zaman çıkar’ diye geri gitmiş. ‘Şimdi git komşuların bulaşıklarını yıka’ onu da yapmış. Sonra annem sürekli gidip ‘Ne zaman çıkacak’ deyince annemi de almışlar. Annem 1 yıl babam ise 2 yıl sonra kamptan çıkabildi.
Babam eskiden çok spor yapan dinç biriydi. Vefat ettiğinde 65 yaşındaydı, sanki 80 yaşındaki insan gibi eğilip kalmıştı aşırı zayıflamıştı. Annem de gözlerindeki ışığı kaybetmiş. Babam ilk görüntülü konuşurken bana ne dedi biliyor musunuz. ‘Kızım büyümüş’ dedi. ‘Baba 2 senedir görüşemiyoruz’ dedim. Gözyaşlarımı tutamadım babam da çok ağladı. Sonra babam daha fazla dayanamadı acısız zararsız insanlardan uzak yere göç (vefat) etti. Telefondan son kez yüzünü gördüm son kez toprağa vermeden bir fotoğraf gördüm. Veda bile edemedik.
Şimdi bütün bunlardan sonra Çin’in ruh hastası Başkonsolosun çıkıp da bize benim Anne ve Babama ve ayrı zulüm ve işkenceler yaptıkları Uygurlara (Hastalıklı Beyinlerini tedavi ediyoruz !” iftirasını atması muamelesi benim çok ağırıma gidiyor !
Asıl ” Hastalıklı Beyinli olanlar ve tedavi edilmesi gerekenler!” ÇKP’nin acımasız ve vahşi insanlıktan nasibini almamış Nazi kafalı rejimidir !