Son Dakika
Çin’in, Doğu Türkistan’daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmektedir.
Halkı dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Mao’nun 1966-1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kuran kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi.21
Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çince’dir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20’dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır. Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.
Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devrimine rağmen Çin alfabesine dokunmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce’ye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır.
İslam coğrafyası, Suriye’de savaş, Mısır’da siyasi kaos ve katliamlar, Burma’da Budist çetelerin terörü ile zor günler yaşarken, Çin zulmü altında ezilen Doğu Türkistan’daki Uygurlar ise dünyanın sessizliğinin gölgesinde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Birleşmiş Milletler’in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler’in koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletler’e yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde “kaybolmuş” durumdadır. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir.
Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da 400 kişiyi ‘internet üzerinden propaganda yapmak’ suçlamasıyla gözaltına aldı. 26 Haziran-31 Ağustos tarihleri arasında 110 kişi bu tür suçlamalarla tutuklanırken, 164 kişi ise uyarıldı. Yakın zamanda Uygur bölgesinde ‘mücahid’ oldukları gerekçesiyle 139 kişi tutuklandı.
MEMNUNİYETSİZLİK ‘AŞIRILIK’ OLDU
Komünist Parti yetkilileri, her fırsatta Doğu Türkistanlı Müslümanlar üzerindeki baskıyı arttırırken dünyanın gözü önünde soykırıma devam ediyor.
İŞTE YAKIN ZAMANDA YAŞANANLAR
Üç farklı noktada polis tarafından uygulanan şiddette 7 kişi öldü. Ebu Dona köyünde ise protestolara katılmak için yola düşen 9 köylü, polis tarafından gözaltına alındı ve bu kişilerden bir daha haber alınamadı.
BUGÜN 8 KİŞİ ŞEHİD EDİLDİ
Uygur Özerk Bölgesi’nde güvenlik güçleri sekiz Uyguru katletti.
Çin’in batısındaki Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan)’nin Kaşgar vilayetinde, güvenlik güçleri sekiz kişiyi katletti.
YALAN İDDİALARLA KATLİAM
Bölgenin resmi haber portalı Tienşan, “9 kişinin, yerel saatle 06:30 sularında Şaçı kasabasında polis karakoluna bıçaklarla saldırdığı ve bir polis aracını ateşe verdiğini” öne sürdü. Bunun üzerine emniyet güçlerinin açtığı ateş sonucu 8 kişinin öldürüldüğü, 1 şüphelinin ise gözaltına alındığı kaydedildi.
Ölenlerin ve tutuklanan kişinin kimliğine ve söz konusu eylemin neden düzenlendiğine ilişkin ayrıntı verilmezken, kapsamlı incelemelerin başladığı açıklandı.
Çin işgal yönetimi Doğu Türkistan’da çoğunluğu elinde bulunduran Müslüman Türklere yönelik baskılar uyguluyor ve zaman zaman da büyük katliamlar yapıyor.
DOĞU TÜRKİSTAN TARİHİNE BİR BAKIŞ
Doğu Türkistan konusundaki sayılı akademisyenlerden İstanbul Üniversitesi Tarih bölümü hocalarından Yrd. Doç. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu Haber7’ye Çin’in amaçlarını ve Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü özetledi.
ÇİN’İN HEDEFİ ZENGİN YERALTI KAYNAKLARI
Siyasi, ekonomik ve askeri yönden oldukça ehemmiyetli olan Doğu Türkistan coğrafyası; petrol, volfram (silah sanayisinde kullanılan önemli bir maden), altın, gümüş, platin, kömür (2.2 trilyon ton) ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip bir ülkedir. Çin genelinde 148 çeşit madenin 124’ünün çıkarıldığı Doğu Türkistan, Çin’in petrol ve doğal gaz alanındaki en stratejik bölgesi haline gelmiştir. Nitekim Çin’in petrol rezervlerinin %25’ini, doğal gaz rezervlerinin ise % 28’ini barındırmaktadır. Bu oranlar Japonya’da çıkan Fuji Sankei Business Gazetesi’nin 07.09.2004 tarihli sayısında açıklanmıştır. Doğu Türkistan’ın petrol rezervleri İran ve Irak’ın rezervlerinin 10 katıdır. 910 bin km²’lik alanda petrol tespit edilmiştir. Her yıl 10 milyon ton petrol Çin’e taşınmaktadır. Buna rağmen Petrol Çin’den daha pahalıdır. Tarım Havzası (petrol rezervi 74 milyar varil), Karamay Bölgesi (yılda 1.286.000 ton petrol çıkarılmakta), Kumul-Turfan Bölgesi (petrol rezervi 75 milyon ton) Taklamakan Çölü (petrol rezervi 50 milyar ton) önemli petrol sahalarıdır. Doğu Türkistan 17.4 trilyon metreküp doğal gaz rezervlerine sahip bulunmakta ve 30 bölgeden doğal gaz çıkarılmaktadır. Özellikle Cungarya ve Tarım havzaları doğal gaz bakımından oldukça zengindir. Ekonomik imkânları yeterli olmasına rağmen Çin Devleti’nin sömürü politikaları ile uzun süredir devam eden ve son zamanlarda hızlandırılan göç ve asimile politikaları nedeniyle Çinli nüfusun hızla artması Doğu Türkistan’da açlık ve sefalete yol açmış, işsizlik çoğalmıştır.
ÇİN GELİRİNİN YÜZDE 40’INI DOĞU TÜRKİSTAN’DAN SAĞLIYOR
Kızıl Çin yıllık millî gelirinin % 40’ını Doğu Türkistan’dan temin ettiği halde, Uygur Türkleri yoksulluğa mahkûm edilmiştir. % 80’i açlık sınırında bulunan Doğu Türkistan’daki Türkler arasında kişi başına düşen millî gelir ortalama 100 dolar iken (çoğu yerde bu rakam 40-50 dolardır), Çinliler arasında bu rakam 360 dolardır. Bütün yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Çin’e akıtılmakta, Doğu Türkistan dünyada emsali görülmemiş şekilde sömürülmektedir. Fabrikada çalışan Türk asıllı işçiler Çinlilerin onda birine bile ulaşamamaktadır. Mesela başkent Urumçi’deki 200 bin endüstri işçisinin ℅ 10’u Türk’tür. Tekstil çalışanlarının da ℅ 90’ı Çinlidir. Yüksek okullarda öğretmenlerin ℅ 25-26’sı Türk’tür. Çinlilere sağlanan lojman ve sıhhî tesisler Türklere sağlanmamakta, Türkler adeta sefalete itilmektedirler. Devlet dairelerinde memurların ℅ 90’ı Çinli geri kalanı Türk’tür.
İSLAMI’I ÖĞRETENLER KURŞUNA DİZİLİYOR
Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesindeki ”Her Çin vatandaşı dinî inanç ve hürriyete sahiptir. Devlet normal vatandaşların dini faaliyetlerini korur” şartına rağmen, Çin idaresi tarafından Uygur Türklerinin İslam dinini öğrenme ve ibadet haklarına zorbalıkla kısıtlamalar getirilerek, Uygur gençleri arasında dinsizliğin yaygınlaştırılması için özel gayretler sarf edilmektedir. Kâğıt üzerinde devlet güvencesi altında olan din ve ibadet hürriyeti yöneticiler tarafından engellenmektedir. Ailelerin çocuklara dinî eğitim vermeleri yasaktır. Hac ibadetine kısıtlamalar getirilmiştir. Hacca giden devlet memurlarının işine son verilmektedir. Nitekim okullara 200 metreden yakın olan camiler, Kur’ân kursları, medreseler kapatılarak dinî kitaplar yakılmış, âlimler ve Uygur aydınları tutuklanarak öldürülmüşlerdir.
120 BİN DİN ALİMİ İDAM EDİLDİ
Öyle ki, zamanın Doğu Türkistan Genel Valisi Burhan Şehidi’nin ifadesine göre 1952’de çoğu din adamlarından oluşan 120 bin kişi idam edilmiştir. Bugün dahi 18 yaşından küçüklerin, devlet memurlarının, işçilerin, emeklilerin, kadınların, öğrencilerin camilere girmesinin yasak olduğu Doğu Türkistan’da, yetişkinlerin de gruplar halinde ibadet etmelerine, vaaz verilmesine, uzun dua ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlerin okunmasına da kısıtlamalar getirilmiştir. Yasaklara uymayanlar ise sorgusuz sualsiz en ağır şekilde cezalandırılmışlardır ve halen de cezalandırılmaktadırlar. 1949-1979 yılları arasında Doğu Türkistan’da 29 bin cami yok edilmiş, 54 bin din görevlisi ağır çalışma kamplarına gönderilmiş ve yalnız Urumçi’de 370 bin Kur’ân-ı Kerim yakılmıştır. 1997 yılından bu yana sadece Hoten bölgesinde 1200 cami kapatılarak birçoğu da baraka, komünist parti merkezi, büro hatta mezbaha hâline getirilmiş ve Cuma hutbeleri de diğer bazı bölgelerde olduğu gibi yasaklanmıştır.
11-12 YAŞLARINDAKİ ÇOCUKLARA AĞIR İŞKENCE
Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Müslümanlar üzerindeki dinî baskılar büyük oranda artmış, sahte patlama ve şiddet olayları bahane edilerek milliyetçi Uygur gruplarına terörist damgası vurularak gençler yargısız infaz edilmişlerdir. Çin işi o kadar ileri götürmüştür ki, terörist diye 11-12 yaşındaki çocukları işkencenin en yoğun yaşandığı sağ çıkmanın mucize olduğu ilkel hapishanelere atmışlardır (mesela Urumçi’de yaşları 7-12 arasında iki yüze yakın çocuk yasadışı dinî eğitim aldıkları gerekçesiyle hapis yatmışlardır). 1990 Nisan ayında Kaşgar’ın Barin kasabasında binlerce Uygur Türkünün şehit edilmesi ve tutuklanması ile sonuçlanan olaylardan sonra, 2009 yılı Ocak ayının sonunda Urumçi’de gerçekleşen ve ancak haftalar sonra haberdar olunan olay oldukça vahimdir. ”Şin-ciang Uygur Özerk Bölgesi” Komünist Parti Sekreteri Wang Le-quan’ın Hong-kong’daki bir televizyon kanalında yaptığı açıklamaya göre, ‘devleti parçalama’ faaliyetinde bulunmak için toplanan Uygur gençleri yakalanıp araba ile götürülürken, onları kurtarmak için bisikletle arabaya yakınlaşan iki Uygur genci (yaşlarının çok genç olduğu söylenmekte) öldürülmüştür. Bu beyan Çin gazetelerinde verilen haberlerle çelişki göstermektedir. Çünkü gazetelerde yazılanlarda iki Uygur gencinin çatışma sırasında öldürüldüğü bildirilmişti. Hadise, Uygur gençlerinin asılsız iddia ve isnatlarla sorgusuz-sualsiz kurşunlandıklarının ve her an da katledilebileceklerinin göstergesidir.
BAŞÖRTÜSÜNÜ ÇIKARMAYANLAR DİRİ DİRİ YAKILDI
2013 yılı yazında Kaşgar bölgesinde İslami hassasiyetleriyle tanınan ve çevresinde sevilen, sayılan bir aile, kadınların başörtülerini çıkartmasını reddetmeleri üzerine ayrılıkçı terörist damgasıyla evlerinde diri diri yakılmıştır. Akabinde Karılıkta (Kargalık yakınlarında) işgalci, katil Çin yönetimi insansız hava araçlarından silahsız ve savunmasız bir grup Uygur gencini vahşice açılan ateşle katletti. Manzara o kadar vahim olmuştur ki, şehit gençlerin kimlikleri ancak et parçalarının DNA analizi sonucu tespit edilebilmiştir (edilmeye çalışılmıştır). Ağustos ayında Doğu Türkistanlı büyük İslam alimi Abdulkadir Karihacım vefat etmiş. Kaşgar’da 30 bin Uygur sabah namazı sonrasında son yolculuğuna uğurlamıştır.
60 MİLYON MÜSLÜMANIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ ÜLKE
Kaşgar Hitgah Camisinin imamı Karihacım’ın naşı Çinliler tarafından Uygurların elinden alınmak istenmiş, direnen ahaliye zorbalıkla karşılık verilmiştir. Doğu Türkistan’ın her caddesinde vur emri almış, elleri tetikte gezinen Çin askerleriyle doludur. Her gün tren dolusu serseri Çinlinin yerleşmek gayesiyle getirtildiği Doğu Türkistan Uygur Türklüğü; öz yurdunda baskı, zulüm, korku, dram, acı ve katliamlarla varlık mücadelesi vermektedir. Sonuçta Doğu Türkistan’da Çin işgalinden bu yana 60 milyon (?) Müslüman Türk hayatını kaybetmiştir ki, bu sayı Bosna, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin’de ölenlerin on katıdır.
KAYNAK : serkan.ustuner@haber7.com
BENZER HABERLER