Son Dakika
Sezgi ARSLAN
“Ey Türk! Doğu Türkistan’da kıyım var!”
“Ey Müslüman! Doğu Türkistan’da kıyım var!”
“Ey insanlar! Doğu Türkistanda kıyım var!”
Kafkasyada can veren bir şehidin kızı
Bir eliktir ..yüreğinde erir her sızı
Yansın,dayan! Çünkü sende bir kahramansın!
Ey ekmeği alınanlar selam sizlere
Ey rütbesi çalınanlar!selam sizlere
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri ,
Selam size’Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur tarih sizi elbet alkışlar.
Atsız ATA
TÜRKİSTAN
Kan damlayan satırlar.
İşkencenin dile gelmiş hali.
Bitmeyen zulüm, esaret, kıyım.
Ana vatanım, yurdum Türkistan.
Kür Şad’ın ve 40 yiğidinin yüce makama ulaştığı tabir-i caizse kırklara karıştığı ezeli evimiz.
Yıllar önce “Türk çocuğa Çin İşkencesi” manşetli bir haber yayınlandı. Aylarca aklımdan çıkaramadım o görüntüyü. “Ya benim kardeşime de yaparlarsa” diye korktum. Sonradan fark ettim ki zaten bunu kardeşime yapıyorlar.
Bir gazetenin 3.sayfasında, kıytırık televizyon kanallarında ara haber olarak geçen ana yurdumun çilesi. Kimse anlatmadı, kimse sahip çıkmadı. Bir annenin karnı, sırf Türk-Müslüman nüfus artmasın diye deşilip bebeği çıkarılırken, küçük çocuklar Çin askerleri tarafından tekme tokat dayak yerken ve bugün oruç tutamaz, ibadetlerini yapamıyorlarken. Kim vardı?
Aslında kitaplarda gençlerin nasıl militan haline getirildiklerini kendi milli benliklerine “Türk’e” ne kadar düşman olduklarını anlatılıyordu. Üniversitelerde verilen komünizm eğitiminin vahşi Markistler, kıyımcı Darwinciler yetiştirdiğini biliyorduk zaten. Türkistan’ın çilesi evladını, eşini kaybetmekle bitmeyecekti, Türkistan binlerce yıl önce Çin’lilere korku salan, Çin Seddi’ne sebep olan büyük Türk kimliğine duyulan kinin bedelini ödeyecekti. Ve bunu engellemek için Osman Batur’lar, kahraman Türk kadınları Dilşad’lar, Rabia Kadir’ler çıkaracaktı. Kırım’ın Cemil Kırımoğlu, Azerbaycan’ın Elçi Bey’i gibi olacaktı bu yiğitler. Osman Batur’un çocukları doğranacak, Rabia Kadir türlü işkenceler görecek ama özgürlük için direneceklerdi.
Fakat yine de ilerleme kaydedemiyorduk. Çinli bir asker 8 yaşındaki kıza tecavüz edip boğarak öldürüyordu. Bu olayı dillendiren 50 kişi anında idam ediliyordu. Uygur Türkler’i kaçıyor, Türkiye onları bekletiyor, adeta ölümlerine davetiye hazırlıyordu. Diğer Türk devletleri de Rus ve Çin baskılarıyla hareket edemiyor gözlerini Türkiye’ye dikiyorlardı.
“Ey Türk! Doğu Türkistan’da kıyım var!”
Bir günde 200 kişi idam ediliyordu, ibadet eden görüldüğü an vuruluyor, kan sanki Çinli’lere korkularını unutturuyordu. Ve bir gün bir yiğit çıkıyor Çin karakolunu basıyor yüze yakın polisi öldürüyordu. Hatırlıyorduk o yağmurlu geceyi, Kür Şad’ı, yeniden dirilen ruhumuzu.
Bir umut. Öyle güzel bir umuttu ki Türk olmakla gururlanan birileri var, birileri Türk vatanını satmaktansa ölmeyi tercih ediyor. Birileri bizim unuttuğumuz, kendi yurdumuzda sindirilen davamızın peşinde gidiyor. Birileri Büyük Türkistan için canlarını veriyor. Ve biz öz kardeşlerimiz yerine başkalarına ağlıyor, başkalarına yardım ediyoruz. Bugün davamız için Adnan Oktar konuşuyorsa utanmalıyız, Adnan Oktar yardım edin Türkistan’a diye çabalıyorsa kahrolmalıyız. Bugün bir Esma etmeyen Almıla’ya ağlayamıyorsak ölmeliyiz!
“Ey Müslüman! Doğu Türkistan’da kıyım var!”
Çin’in yıllarca kıyımlar yaparak soyunu bitiremediği, atamadığı Uygur Türkleri direnmeye, savaşmaya, ibadet etmeye devam edecekler. Ve biliyoruz bir gün o saraya giren çeriler, bizler olacağız. Kimsenin yardım etmediği ama ısrarla hümanizm palavraları attığı bugünlerde,
“Ey insanlar! Doğu Türkistanda kıyım var!”
“En sonra ölüm kızı onun eline bir sağrak sundu. Kür Şad bu acı sağrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hala sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu.
Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti.
Ölmüş, fakat yenilmemişti.
Yağılar, onun yiğit başını gövdesinden ayırıp Çin Kağanı’na götürdüler. Çin kağanı, bütün saray, bütün Siganfu ondan tirtir titremişti. Bu titreyiş yalnız Kür Şad’dan değil, onu yetiştiren ırktan geliyordu. Kürşad ölümüyle budunu kurtarmıştı.
Çinliler geldikleri zaman Kürşad’ın kızı yalnızdı. Yargının önünde ihtilali bildiğini, anasıyla kardeşinden haberi olmadığını söyledi. Babasının kesik başını gösterdiler. Gözlerinden yaşlar akarak : “Yurt ve şeref için.” diye karşılık verdi. Hayatını kurtarması için bildiklerini açığa vurması gerektirdiğini bildirdiler. Sustu.
Kür Şad’ın kızı ölüme mahkum edildi.*
Sezgi ARSLAN
*Hüseyin Nihal Atsız-Bozkurtların Ölümü
Kaynak : http://blog.radikal.com.tr/insan-haklari/yurt-ve-seref-icin-101155
BENZER HABERLER