Son Dakika
ئەسسالامۇئەلەيكۇم
مەن يەكەنگە قايتىپ بىر كۈندىن كىيىن ئۇيغۇر يىقىنقى زامان تارىخىدىكى ئەڭ چوڭ قانلىق قىرغىنچىلىق 28.ئىيۇل قانلىق قىرغىنچىلىق يۈز بەردى
ھەممىمىز ھىيتنىڭ ئاخىرقى تەييارلىقلىرى بىلەن ئالدىراش بولۇپ كەتكەنئىدۇق .27 .جىسلا كەچتۇيۇقسىز يىزىدىكى بىر خىزمەتچى تۇققىنىمىزنىڭ ئۇرغان تىلفونى بىزنى ساراسىمگە سىلىپ قويدى. ئۇ بىزگە تىلفوندا «خىزمەت مۇناسىۋىتى بىلەن بىر يىلغىچە ئۆيگە قايتالمايدىغان بولدۇم پەقەت ئۇرۇق تۇقانلار بىلەنلا ھىيتلىشىڭلار يىراقلارغا بارماي بىخەتەرلىككە ئالاھىدە دىققەت قىلىڭلار « دىگەنلەرنى يەتكۈزگەن ئىدى يەنە ئارتۇقچە كوچىلاپ سورىغىلى بولمايتتى دىمەك ۋەزىيەت كەسكىن ئىدى
ئەتىسى ئەتىگەندىلا دادام ۋە ئاكام ئۈچىمىز بۇرۇنقىدەكلا ھىيت نامىزى ئۈچۈن ئالتۇن مەسچىتكە قاراپ يول ئالدۇق. يولدا شەخسىلەرنىڭ ماشىنلىرى، موتوسىكلىتلار ، ئىغىر قوراللىق بىرونىۋىكلار ۋە بەدبەشىرەچىۋىندەك ئايلىنىپ يۈرگەن ساقچى ماشىنلىرىدىن بۆلەك ئاممىۋى قاتناش كۆرۈنمەيتتى. ئۆيىمىز بىلەن مەسچىتنىڭ ئارلىقى خىلى بار ئىدى. ئامالسىز پىيادە مىڭىشقا مەجبۇر بولدۇق. ئىسىمدە قىلىشىچە كىچىك ۋاقىتلىرىمىزدا ھىيت ئايەم كۈنلىرى مەخسۇس ئاممىۋى قاتناش ماشىنلىرى قاتناپ جامائەت ئۈچۈن خالىسانە خىزمەت قىلاتتى. دەۋر ئايلىنىپ بۈگۈنگە كەلگەندە ھىيت كۈنلىرى ئاپتوبوسنىڭ ئورنىغا ئىغىر قوراللىق بىرونىۋىك ۋە ساقچى ماشىنىلىرى ئالماشقانئىدى
بارلىق ھىيت نامىزى ئوقۇلىدىغان مەسچتىلەرنىڭ ئەتراپىدا ئاھالە كومىتىت كادىرلىرى ۋە ئوقۇتقۇچىلار بار بولۇپ ئۇلار مەخسۇس مەكتەپ يىشىدىكى بالىلارنى مەسچىتتىن توسۇش ئۈچۈن ئورۇنلاشتۇرۇلغانئىدى. بەرىبىر كىچىك ئۇكىلىرىمىزنى ئەكىلەيلى دىسەكمۇ ئۇلارنى بۈگۈنكى كۈندە مەكتەپلىرىدىن بايراق چىقىرىش باھانىسى بىلەن يىغىۋىلىشقانئىدى
YARKENT MEKTUBU (I.BÖLÜM)
Memleketim Yarkent’e döndükten bir gün sonra Uygurların yakın tarihinde meydana gelen en büyük kanlı 28 Temmuz soykırımı meyedana geldi.
27 Temmuz akşamı ailece hepimiz iki gün sonra kutlanacak Ramazan bayramının son hazırlıkları ile meşgul idik. Bu arada başka bir yerde bulunan bir yakınımızdan beklenmeyen bir telefon haberi ile sarsıldık. O,telefonda bize “ görevim dolayisiyle en az bir yıl süre ile eve her halde dönemeyeceğim. Bu bayram’da yalnızca Akrabalar ile bayramlaşın. Fazla uzaklara gitmeyin.Güvenliğinize çok dikkat edin.” sözleri ile bizi ikaz etti. Bu konuda daha fazla soru sormamız gereksizdi. Demek ki, durum çok ciddi idi.
29 Temmuz sabahı Babam, Ağabeyim ve ben üçümüz birlikte Bayram namazını eda etmek üzere Altun Mescit’e doğru yola çıktık. Yolda şehir sakinlerinin arabalarından başka, Motosikletler, ağır silahlarla donatılmış askeri zırhlılar ile birlikte suratsız ve sinek gibi her yerde dolaşan Çin Polislerinden başka kimseler yoktu. Toplu ulaşım araçları ortalarda görünmüyordu. Altun Mescit (Haziresinde Yarkent Saidiye Hanları ve ailelerinin mezarlarının bulunduğu 16.yüzyılda yapılmış Merkez cami) ile evimizin arasındaki mesafe bir hayli uzaktı. Aracımızı yolda park ederek cami’ye yürüyerek gitmek zorunda kaldık. Aklımda kaldığına göre, çocukluğumda, Bayram günü sabahında Kitle ulaşım Araçları ile halka ait Otobüsler, Minibüsler ve diğer araçları ücretsiz olarak seferber ederler ve halkın Camilere intikalı sağlanırdı. Zaman değişti ve günümüzde Bayram Sabahları ücretsiz otobüsler yerine ağır silahlarla donatılmış Polis zırhlıları yollarda idi.
Yarkent’te Bayram namazı kılanan Cami ve Mescitlerin etrafında Ahali Komite (Mahalle ve Köy Yönetiminde görevli) Memurlar ve Öğretmenler yer almakta idi. Bunlar özel olarak Mahalle ve Köylerde oturan öğrencilerin Cami ve Mescitlere gitmelerini önlemek ile görevlendirilmişlerdi. Bayramın en önemli bireyleri ve neşe kaynağımız olan Küçük Kardeşlerimizi ve Yeğenlerimizi Bayram namazı dönüşü evlerde göremiyorduk. Çünkü,onlar Bayram Sabahı Okul’da yapılacak Bayrak töreni için Okula zorla götürülmüşlerdi.Bayram namazını eda edeceğimiz Yarkent Şehrinin tarihi Camilerinden Altun Mescit(Altunlukum)’ın çevresi zırhlı Polis ve asker araçları ile kuşatılmıştı.Bu araçların önlerinde ise,tam silahlı Polis ve asker cellatları pür dikkat hazır ol vaziyette beklemekte idiler. Motosiklet,Bisiklet ve insanların bunlara yaklaşmaları yasaktı. Bu nedenle Cami’ye araçları ile gelen Uygurlar araçlarını çok uzaklarda park ederek yaya olarak Mescide gelmek zorunda kalıyorlardı.
Yarkent şehrinin inançlı Müslüman halkı, mübarek Bayram gününü sünneti seniyye’ye uygun kutlamak için milli elbiselerini giyerek, başlarına Müslüman Uygurların sembolü güzel doppalarını takarak Camaat halinde ve toplu şekilde salavat getirerek saf saf cami’ye doğru yol almakta idi. Çin’in bu işgalci Cellatları,büyük bir kin ve nefretle Bayram namazı için yolda yürüyen halkı dişlerini gıcırdatarak izlemekte idi. Kahraman Yarkent halkı,Çinli işgalcıların bu tavırlarını hiç de önemsemediklerini belli etmek için,onları nefret nazarları ile süzmekte ve cesur adımları ile Cami’ye doğru yol almakta idi. Bu esnada eğer her hangi bir karşı koyma olayı vuku bulsa idi,bunların tamamı onlara karşı kendilerini hazır bir ruh haleti içinde görünüyordu.İşgal Askerleri ellerinde tuttuğu ağır silahlara güvenememiş olacakki, önlerine kendilerine kalkan olarak ellerine ağaç sopalar verilmiş olan silahsız Uygur Kurbanlık Askerlerini dizmiş ve kendilerini de demir kafeslerinin içine atmışlardı.
Cami ’ye girdik ve bayram namazını eda ettik.Hutbe okunurken, Camaat’ın büyük bir kısmkının iç içinden sarsılarak ağladığı görülüyordu.Kuran-i Kerim tilaveti ve duadan sonra Cami’den çıkan Camaat, bir birleri ile kucaklaşarak bayramlaştı ve ardından topluca Altun Mescit’ın bir az ilerisinde yer alan tarihi ve kadim Çihilten(Kırk Ten) mezarlığına doğu yola düştü. Altun Mescit’in avlusunun hemen dışında görkemli bağımsız tarihimizin canlı şahidi olan, Müslüman Uygurların son bağımsız devletinin kurucusu Sultan Sait Han ve oğlu Abdurreşit Han’ların muhteşem çinilerle süslü Türbesi yer alıyordu.Onlarla birlikte Saidiye Hanlığının bütün Hükümdarları,Ailesi,Çocukları,ünlü devlet adamaları, meşhur Bilginlerimiz, cesur Komutanların kabirleri de Altun’lukum olarak adlandırılan bu kadim mezarlık içinde bulunuyordu. Bunlar içinde Yarkent Saidiye Hanlığının Kurucusu ve İlk hükümdarı (15014) Sultan Sait Han ile onun kahraman evladı Hükümdar Abdurreşit Han’in kabirleri ,nefis çinilerle süslenmiş ihtişamlı Türbeleri içine yerleştirilmişti. Cami’nin önündeki meydana karşı tarafına ise,Sultan Abdurreşit Han’ın Hanışı şair ve Müzik bilgini ve bestekar Melike Amannisa Hanım’in modern tarzde yapılımış heykeli yer alıyordu..Türbeler ile bu Modern Heykel adeta gizli şekilde mukayese bir birleri ile yarışmakta idi. Ben bildim bileli,bu Hilebaz Hitayların şom entrikaların farkında olduğumdan, anıt veya hatıra yapılar inşa ederken,bu işlerin ehli olan mahir Mühendis ve ustaları değil, kendi gizli kindar emellerini ortaya koyacak yanı kendilerine hizmet edecek olanları kullanıyor ve işe salıyordu. Melike Amannisa Hanımın heykelini yaparken de,Bağımsız Devletin kurucusu ve onun en ünlü Hükümdarının ikinci planda kalması niyeti ap açık ortada idi. Çihiltenlerim Mezarlığından sonra Heyit Fatihası(Bayramlaşma) resmen başlandı. Ama,bu yılkı Bayramlaşma Bayram Fetisi değil, Matem Fetisine dönüştü.Bu durumu hiç kimse aklının ucuna bile getirmemişti. Sokaklarda halkın eskiden olduğu gibi toplu şekilde bayramlaşma manzaralarına rastlanmıyordu. Çünkü,şehrin bütün ana arterleri,yolları ve hatta bisiklet trafiğine tahsis edilen özel yollar bile,Çin Ordusu tarafından işgal ve kontrol altına alınmış ve bu yollar araç ve yaya trafiğini kapatılmıştı. Yarkent şehrine giriş ve çıkışlar öncekinden kat kat fazla zorlaştırılmıştı. İlişku’daki Halk Ayaklanması ve ardından Çin İşgal Ordusunun gerçekleştirdiği soykırım haberleri kulaktan kulağa fısıltı şeklinde yayılıyor ve halk arasında korku ve endişeye sebep oluyordu. (devamı var.)
BENZER HABERLER