Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Yurt dışında bir veya birkaç dil bilen Uygur aydınlarının yeterince olmalarına rağmen, yaşadığı ülke halakının dili ile Uygurların problemi hakkında bilgi ve belgeye dayalı akademik yazı yazan Aydınlarımız çok azdır. Diasporada yaşayan suskun Uygur aydınları içinde Çin’i karşısına alarak takma isimle de olsa yazı yazmaya cesaret gösteren birkaç kişi vardır. Onlar da yaşadığı ülke dilinde değil, Uygurca yazarak Uygurları Uygurlara anlatmakla meşguller. Bende Uygur toplumunun gözündeki bandı söküp atmak, gerçekler ile yüzleştirmek için Uygur Türkçesi ile herkesten çok fazla yazı yazdım. Uzun yıllardan sonra yurt dışındaki Uygur Türklerinin düşünce ve akla fazla ihtiyacı olmadığını anladım. Bunun için son yıllarda Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri problemini Türkiye Türkçesi ile yazmaya ve Türk insanına anlatmaya karar verdim. Hafta içinde yoğun çalıştığım için yazılarımı ancak hafta sonları yazabiliyorum. Uygur Türkçesi ile yazmayı zorunlu olarak gördüğüm zamanlarda da yazılarımı Uygur Türkçesi ile kaleme aldım ve yayınladım. Çünkü, Uygur Kardeşlerimin bunları özellikle bilmesi benim için çok önemliydi. Uygurca kaleme aldığım bu yazılarımı daha sonra yine ben kendim Türkçeye çevirdim. Çünkü, bilinen bazı mahremiyetimizin Türk Kardeşlerimiz ve okuyucularımızın bilmesinde zarar değil,belki de yarar olduğunu düşünüyorum.
Uygur Türkleri Sömürge Boyunduruğu Altına Girdiği Tarihten Beri,Tarihininin En Kritik ve En Tehlikeli sürecini Yaşamaktadır
Almanya’nın NAZİ Diktatörü Hitler, 1940’lı yıllarda Yahudileri Toplama kamplarında toptan imha ve yok etmişti. Ancak, NAZİ Almanyası’nın kontrolü dışındaki ülke ve topraklarda daha fazla Yahudi topluluğu yaşadığı için Yahudiler bir Millet olarak varlığını sürdürmeyi başardı ve en sonunda da bağımsız İsrail devletini kurmayı başardı. Çin,bugünkü Doğu Türkistan’ı Hitleri’in yaptığı gibi Uygur Türklerini 21. Yüz yıl dünyasının en büyük doğal toplama kapına dönüştürmüş durumdadır. Doğu Türkistanlı Kardeşlerim benim bu yazdıklarımı “Senin Söylemene ve yazmana gerek yok. Bunu biz zaten biliyoruz” diyebilir. Ama, tam bu günlerde hepimizin tam bilemediği veya bilmediğiniz bir şey vardır; Pekin yönetimi,01 Nisan 2017’de , İslam dini için “Aşırılıkla savaş” kanununu neden şimdi çıkardı? Neden bu kanunda “ erkeklerin sakal, bıyık bırakması, kadınların tesettürü giyinmesi, Dini nikah kıydırmaları , çocuklara İslami çağrıştıran isim koymalarını yasal olarak “suç” kapsamına alındı? Neden?
İşin Perde Arkası
6-7 Nisan 2017 tarihinde Çin devlet başkanı Şijinpeng ile ABD devlet başkanı Donald Turmup’un Florida’daki Malikanesinde bir araya geldi. Şi, Turump’ın karşısına bir dosya ile gelmişti. Dosyanın konusu kuzey Kore idi. Şi, Donald Turamp’a kimsenin tahmin etmediği bir teklif sundu. Çin, ABD ile birlikte kuzey Kore’nin işini bitirecekti. Kulaklarına inanamayan Turamp şaşkınlığından twitter hesabından Çin Lideri Xi için “ Harika adam” övgüsünde bulundu. Çin’in para manipülasyon yapan ülkeler listesine alınmayacağını, eğer kuzey Kore işine yardımcı olurlarsa Çin mallarına yüksek gümrük vergisi koyma konusunu yumuşatabileceği sinyali de verdi. Bu ekonomik ayrıcalıklar ise Çin komünist parti iktidarının ayakta kalması için hayatı önem taşıyan konular idi. ABD deniz savaş Filosu kuzey Kore’ye doğru ilerlerken, Çin iki hafta içinde kuzey Kore sınırına 200 bin asker yığdı. ABD, kuzey Kore’nin önemli stratejik noktalarını bombalayacak, Çin ise karadan girerek kuzey Kore’yi işgal edecek ve bu ülkenin imarını üstlenecekti. Kore yarımadasının birleşmesini engellemek noktasında Washington ile Pekin ortak görüşte birleştiler. Ancak ayrıntılar noktasında hala derin görüş ayrılıkları sürüyor.
Kaderin şu cilvesine bakın ki ; Çin kendisi büyütüp nükleer bomba sahibi yaptığı bir canavarı Kuzey Kore’yi 67 yıldan beri ABD’ye karşı koz olarak kullandıktan sonra, şimdi ABD ile birlikte yok etmeye hazırlanıyor.
Doğu Türkistanlı Kardeşlerimi ve Hemşerilerim “ Kore savaşı ile Uygurların ne alakası var?” Diye soracaklardır elbette. İşin püf noktası esas bu noktada düğümlenmiştir. 1950- 1953 yılları arasında devam eden Kore savaşında ölen bir ABD askerine karşılık 18 Çin askeri ölmüştür. Bu defa ABD, Kuzey Kore’ye sadece bomba atacak ve karaya asker çıkarmayacaktır. Bu savaşta Çin’in 500 bin veya 1 milyon askeri muhtemel Kore Savaşı’nda haşyatını kaybederse bunun sonucu ne olacaktır ? Bunun cevabı ise tek kelime ile ; “ Denizden bir damla Su kayıp olacaktır.” O kadar.
Çin’in Esas Planı Bir Taşta Birkaç Kuş Vurmaktır
Çin Kuzey Kore krizinden yararlanarak yine bir taşta birkaç kuş vurmaya hazırlanıyor.
1) ABD.Başkanı Trump’un Rus Lider Putin’e hazırladığı “Misafir Koltuğu”’na bu kez Çin Lideri Şijinpeng aniden oturuvermiştir. Ruslar ise şaşkın bir durumdadır.
2) Başkan Trump de Çinliler gibi “Çin Liderinin “müthiş zekası” na hayran kalmıştır.
3) Çin , 1979 yılında Komünist kardeşi, eski müttefiki ve güney komşusu Vietnam’a saldırmıştır. Zamanın Çin Lideri dengşiaopeng saldırıdan iki hafta önce Waghington’da ABD başkanı Regan ile görüşmüş ve anlaşmıştı. Şimdi kuzey komşusu ve komünist kardeşi kuzey Kore’ye saldırıdan önce Şijinpeng ABD başkanı Trump ile anlaşmaktadır. Tarih bir bakıma tekerrür etmektedir. 1979 Vietnam Savaşından beri hiçbir sıcak savaşa girmeyen Çin ordusunun gerçek savaş tecrübesine ihtiyacı bulunmaktadır.
4) Çin, Kuzey Kore gibi kendi başına buyruk,kimseyi dinlemeyen bir Korsan devleti ortadan kaldırmada büyük bedel ödeyecek. Ve bu suretle Çin dünyada büyük saygınlık kazanmayı hedeflemektedir.
5) Kuzey Kore gibi bölge’de yeni bir stratejik öneme sahip toprak parçası üzerinden kendisine pay kapacak ve ileri’de Kuzey Kore’de kendine bağlı kukla ve uydu bir yönetim kurmayı düşünmektedir.
6) Washington’un destiğini arkasına alan Xi Liderliğindeki Çin Komünist Partisi ülkesindeki muhalif güçleri tamamen tasfiye edebilecek ve onların tamamını silip süpürecektir.
7) Kore krizi çözülme esnasında Çin ordusunun ülke içerisindeki baş hedefi Doğu Türkistan ve Müslüman Uygur Türkleri olacaktır.
Çin, Doğu Türkistan’da Kültürel soykırımdan Fiziki Soykırım Uygulamasına Geçme Ön Hazırlığında
Doğu Türkistan’da Çin’in 500 bin askeri ve 300 bin silahlı polis gücü vardır. Bunlardan başka Doğu Türkistan’da konuşlanan “Bingtuvan – Askeri çiftçi Milis Gücü = Sözde Üretim ve İnşaat Ordusu ” adında ordu statüsü ve disiplinine sahip 2 milyon silahlı etnik göçmen Çinli bulunmaktadır. Doğu Türkistan’daki Çin işgal Askeri,Polisi ve Sömürge Ordusu Bingtuen’in elinde daha önceleri de Uygur Türkleri üzerinde denemiş ve test edilmiş nükleer başlıklı füzeler dahil, kimyasal ve biyolojik silahlar da mevcuttur.
Çin devlet başkanı Şi, ABD.Başakanı Trump ile görüşmeden önce tüm bu hesapları detayları ile planlayıp projelendirmiştir. Xi yönetimi sadece Doğu Türkistan’da uygulanacağıni ilan ettiği ve bu yasanın bir maddesinde net olarak yazılan İslam’a karşı “Aşırılıkla savaş yasası” ziyaret öncesi çıkarmış ve hemen yürürlüğe koymuştur. Çin, Doğu Türkistan’da İslam’a karşı top yekun savaş açmakla birlikte, İslam dinini isim vermeden “Aşırı Dinci Akımlarla Savaş” adı altında Çinin zulüm aracı haline sokmuştur. Buna karşılık etnik Çinli Çin vatandaşlarına yanı kendi halkına Uygurlar kadar acımasız olmamıştır. Bu yasayı icra ederken, Çin, ilk iş olarak yıllardan beri kendi Milletini satan,aşağılayan ve onlara zulmeden ve kendilerine sadakat ile hizmet eden işbirlikçi Millet ve Vatan hainleri Sözde Uygur yöneticileri görevden alarak ve onları tutuklayarak cezalandırmakla işe başlamıştır. Çin’in bu sinsi ve iki yüzlü uygulamaları meyvelerini hemen vermeye başlamıştır. Uygur İşbirlikçi Hainler, Çin devlet medyasında “Ben Uygurum. Ancak Müslüman değilim.” Anlamında adeta bir birileri ile yarışırcasına peş peşe Açık Mektuplar” ilan etmeye başlamışlardır.Bundan sonra Çin,ikinci merhalede bu Vatan ve Millet hainlerine “Ben Uygur değilim, Büyük Cunghua Milletindenim( Çinliyim).” dedirteceklerdir. Diğer yandan bir hafta önce ÇKP’nin yayın organı olan “ Global Times”, gazetesi , Eğitim sektöründeki tüm Uygur öğretmenler Çin komünist Parti’sine sadık görünmeye çalışan ancak aslında hiç de sadık olmayan “ iki yüzlüler” olduğunu açıklamıştır. İki hafta önce Doğu Türkistan’daki tüm Üniversitelerde Uygur Öğretmenlerin “ Geriye dönük olarak ; Ne zaman ve nerede bölücülük ile ilgili söz ve davranışlarda bulunduklarını itiraf etmeleri için ikrarnameler(Formlar) dağıtılmıştır. Tüm Uygur Memurlar, kimler ne sebeple ve hangi ülkeye seyahate gitmiştir ? O ülkelerde yaşayan hangi Uygurlar ile görüşmüştür ? Devlet Memuru olan bu Uygurlardan Kimin çocuğu,yakını veya akrabası hangi yabancı ülkede hangi şehir ve Üniversitede okumakta veya çalışıyor? Bu şablon sorular üzerinden her Memur tek tek sorgulanmakta ve ifadesi alınmaktadır. Yabancı ülkelerde okuyan çocukları olan bir çok anne, baba tutuklanmış olup halen ceza evlerindedir. Çin yönetimi tarafından yüksek maaşla satın alınarak Uygur toplumuna karşı muhbir ve Ajan olarak kullanılan Sözde Vatansever duyarsız Aydınlar korkakça ve alçakça bir birini ihbar etme yarışı içine girmiş bulunmaktadır. Çocuklarını Uygur okullarına değil, Çince okullara vererek Çine sadakat gösteren, ve bugün ana okuldan Üniversiteye kadar Çince eğitimin zorunlu hale gelmesini teşvik ederek Doğu Türkistan’da Uygur dilindeki eğitimin tasfiyesine katkı sağlayarak buna sebep bu vicdanını,imanını Çin’in kanlı parasına satan bu Hainler Uygur genrçlerinin Uygur dilinden, Uygur ruhundan, Uygur kültüründen, Uygur örf adetinden arındırılması uygulamasında büyük vebalı bulunmaktadır.Bu Hainler Uygur gençlerinin medeni kölelere dönüşmesinde esas suç ortakları iken, şimdi bu sözde “Uygur aydın”lar kendileri topluca tasfiye edilerek gözden düşmüş durumdadırlar. Çünkü, Çin’in stratejik hizmet takvimine göre, onların tarihi Misyonunu tamamlanmış ve kullanma tarihi geçmiştir.
Ben 1997 de kaleme aldığım “İstiklal Savaşı” adlı kitabımda “ Uygur toplumu sindirildikten sonra Çinlilerin Uygur maşalara ihtiyacı kalmayacaktır.” Diye yazmıştım. Bugün görülüyor ki, Çinlilerin, maşaları olan sözde Vatanperver Uygur adındaki Hainlere yanı zulüm araçlarına ihtiyacı kalmamıştır. “Uygur aydınlar” dediğimiz insanların çoğu zaten para karşılığı Çine teslim olmuş, halkından kopmuş, isteyerek beyaz yakalı kölelere dönüşmüşlerdi. Onları Çinlilerin sindirmesi çok kolaydır.
Esas Hedef Uygur Para Sahipleridir
Kültür servetten bağımsız yaşamamını sürdürebiliyor. Ancak servet kültürlerin gelişmesinde vaz geçilmez en önemli besin kaynağıdır. Uygurların şu anda devleti ve ordusu olmadığı için gücü de yoktur. Servet sahibi olmak demek, güç sahibi demektir. Çin’in Doğu Türkistan’daki baskı ve soykırımında Çok yakında sıra servet sahipleri olan Uygurlara gelecektir. Çin’in asıl hedefi Uygur iş adamlarıdır. Ancak Uygur Türkü İş adamları servetine güvenerek derin bir uykuya dalmış durumdalar. Çin yönetimi, onları veya çocuklarını siyasi suçlu diye tutuklayarak tüm mal varlığına el koyması mukadderdir.Bir diğer gerekçesi ve töhmeti ise, onları “Sen dış ülkelere gittiğinde falancı terörist ile görüşmüşsün.” diye tutuklayıp servetini tamamen ellinden alacaktır. Çin’in bu düzenbazlık temelli sinsi tertiplerinden asla Kaçış yoktur. Çin, son bir asır içinde Uygurları bu ve benzeri yöntemleri kullanarak 6 kez soymuş ve mal ve mülkünü gasbederek onları soyup soğana çevirmiştir. Uygurlar içinde servetleri ile öne çıkan bir çok iş adamı Çinli rüşvetçi yöneticilerin himayesinde büyüdüğü için “ Beni Çinli patronum koruyacaktır.” diye aç kaplanlar arasında dolaşan kuzu gibi gamsız dolaşmaktadır. Sadece Uygur iş adamları değil, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerinin tamamı Çin tarafından 7. kez tekrar soyulup soğana çevrilme tehlikesi altındadır. Bu konuda Çin’in girişimleri başlamıştır bile.
Bütün bunlar Çin’in topyekün bir soykırım uygulamasının ön hazırlıklarıdır. Müslüman ülkeler ve İslam dünyasının büyük bir bölümü ateist Çin Komünist Partisi iktidarının saflarında yer almaktadır. ABD’nin de Çin ile yakın bir iş birliği için yanaşması, Çin’in büyük bir Müslüman (sadece Uygur) katliamına hazırlamasına şart ve imkan sağlamaktadır. Tarihi şan ve şereflerle dolu Aziz Uygur Türklerini tarihin hiçbir döneminde görmediği ve karşılaşmadığı büyük bir tehlike beklemektedir.
Uygurlar Ne Yapmalı?
Bugün her şeyden önemli olan şey. Uygur Türklerinin kendi varlıklarını koruyabilmeleridir. Uygur Türkleri olarak büyük bir dikkatle ve sabırla sükunetimizi ve soğukkanlılığımızı muhafaza etmeliyiz. Gerçi Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı, çıkardığı yeni yasa ile, “sabır” kelimesini kullananların da “terör şüphelisi” olarak izlenmesi gerektiğini bildirmektedir. Bu konuda yayınlanan isim listesinde bu “Sabır^kelimesi de en başlarda yer almaktadır. Çin işgal yönetimi, kullanılması yasak olan isimlerin listesini yayınlamış olsa da, biz bu Sabir bu kelimesini kullanmadan da sabretmemiz pekala mümkündür. Peygamberimiz Efendimiz, Mekke’i Mükrereme’de iken, Müşriklerin üzerine devenin pis işkembesini attıklarını ve ve kendisinin bu pislik altında altında nefessiz kaldığında bile sabırlı olmalarını Müslümaanlara emretmiştir. Peygamberimiz,Müslümanların ilk şehidi Hz.Sümeyye’yi Müşrikler parçalayıp şehit ettiğinde de sabretmiştir.
Zamanı gelmeden İşgalcılara karşı toplu halde isyana kalkışmak kendimizin toplu olarak imhasını hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacak ve olumlu hiç bir sonuç de vermeyecektir.
Doğu Türkistan’da yaşayan Bazı gençlerimizin küçük gruplar halinde Çin İşgal güçleri ile çatışarak Allah yolunda şehit olma tercihleri Uygur toplumunun ruhunun canlı tutulmasında yegane motivasyon kaynağı olmaktadır. Bu Cesur Kahramanlarımız kanları ve canları pahasına kutsal inançlarımızı ve milli onurumuzu koruyan ve bizim 21.yüzyıldaki kutsal mücadele tarihimizi yazan kahramanlarımızdır. Bu cesur Kahraman Fedailerimiz hakkında kötü söz söyleyen her kim ise,bilsinler ki bunlar tam bir vatan hainidir.
Ancak, düşmana toplu halde karşı koymak zamanı bu bugün değildir. Uygur Türkleri ve halkı olarak sayıca azalsak bile toplum olarak hayatta kalabilirisek ileride üreyerek çoğalmamız ve özgürlüğümüze tekrar kavuşma şansımız olacaktır. Halkımız bugünkü şartlar altınıda duşmanı olan da Çin’den asla ve kat’a şefkat beklemediği gibi, yurt dışından de kendisine her hangi bir yardım gelebileceği beklentisine girmemelidir.
Peki ; Biz Uygurların Sonumuz Ne Olacak?
Her şerde bir hayır vardır derler ve çok doğru ve yerinde bir sözdür. Bugün Çin ile ABD kuzey Kore’ye savaş açma konusunda gizli antlaşmaya vardığı kesinlik kazanmış bulunmaktadır. Ancak, ileride elde edilecek kar pastasını bölüşme safhasında herkesin kendi hesabı mutlaka var olacaktır. Gerçekten ABD-Çin ile Kuzey KOre arasında bir savaş çıkarsa, 3.Dünya savaşının de fitili ateşlenmiş demektir. Esas savaş, muhtemel elde edilecek pastayı bölüşürken patlayacak ve ve savaş ateşi bütün Çin’i mutlaka saracaktır.
İşte o gün Çin’in düşmanları biz Uygur Türklerini kendiliğinden bulacaktır. O zaman geldiğinde ise, halkımızı örgütleyecek ve doğru yola sevk edecek en güvenilir, dürüst ve yetenekli kadrolarımız mutlaka ortaya çıkacaktır.
Şimdi ise ben herkese, SABIR diyor ve soğukkanlılıkla beklemelerini öneriyorum.
Diaspora’da Yaşayan Uygur Vatan Sevdalılarına Bir Çift Sözüm Var
Diaspora’da bir birlerini anlamayan ve hiç sevmeyen teşkilatlarımız mevcuttur. Bu teşkilatlarımızda bir birine kuyu kazan “LİDER” ‘lerimizin mevcut olması , dış ülkelerdeki faaliyet gösteren Doğu Türkistan Teşkilatlarımızın bir araya gelip güç oluşturmamızı engelleyen en büyük faktörlerin başında gelmektedir. Asırlardan beri şöhret ve yetki açlığı çeken toplumlarda her sokaktan bir “Lider” çıkmasının önüne geçmek çok zor ve hatta imkansızdır. Vatanımız içinde bir askeri oluşum ve bu oluşuma emir ve komuta edecek ve Doğu Türkistan özgürlük savaşını yönetecek yetenekli bir yönetim ve en önemlisi merkezi bir komuta organı ortaya çıktığında, yurt dışındaki oluşum ve disiplin kendiliğinden tekrar sağlanabilecektir. Diaspora’da milli dava içinde yetişmiş, vatanına ve Milletine sadık, çalışkan, ve yetenekli çok değerli kişilerden oluşan kadrolarımız mevcuttur. Bu günlerde bu Kadrolarımız kendi kişisel güvenliğini çok iyi korumalıdırlar. Bunun için ;
Diaspora’da yaşayan Uygur Türkleri olarak şuna özellikle odaklanmalıyız ;
Yabancı ülkelerde sadece zengin olarak iyi ve konforlu yaşamak isteği yüzünden milli davadan kaçarak hayatını sürdürmekte olan Uygurlar da bu günlerde huzurları kaçmış durumda. Onların aileleri de memlekette Çin polislerince yakalanarak Hapishanelere kapatılmakta ve yabancı ülkede yaşayan aile bireylerinin gizli bilgileri istenmektedir. Onların ülkelerine geri dönerek Çin Emniyet güçlerine kendilerinin teslim olmaları talep edilmeketedir.
Dış dünyada kendi Milleti ve toplumundan yani Uygurlardan uzak durarak huzura kavuşmak isteyip, hala buna kavuşamayan Uygur Türkü Kardeşlerime şunu özellikle hatırılatmak istiyorum ;
BENZER HABERLER