Son Dakika
Washİngton merkezli Uygur İnsan Hakları Projesi (UHRP) ve Oxus Enstitüsü’ne bağlı Orta Asya İşleri Derneği tarafından ortaklaşa hazırlanan “Çelik’ten Duvar İçindeki Uygur Bölgesi : Çin’in Uygurlara Yönelik Dünya Çapında Küresel Baskı ve Zulüm Kampanyası” başlıklı raporu açıklandı ve uluslararası toplum ile paylaşıldığı bildirildi.
Özgür Asya Radyosunun haberine göre söz konusu raporda İşgalci Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere yaptığı baskı ve zulüm ile yetinmediği onların yaşadıkları dünyanın değişik ülkeler yönetimlerine ekonomik ve siyasi gücünü göstererek bu ülke hükümetleri aracılığı ile onlara baskılarını devam ettirildiği ve bu baskı ve zulümlere ait bir çok verileri içeriyor.
Çin işgal yönetiminin Uygurlara uyguladığı baskı ve zulme zulme ilişkin rakamlara de yer verilen raporda 1997 – 2021 yılları arasında dünyanın 28 ülkesinde yaşayan Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinden bin 500’den fazla kişiyi o ülke yönetimlerine şantaj,tehdit ve baskı yaparak gizlice Çin’e sınır dışı ettirdiğini ve Çin’in kendisine teslim edilen bu Uygurları idam başta çeşitli uzun süreli hapis cezalarına çarptırdığı de bildirildi.
Uygur Raporunun Yayınlanması İle İlgili Bir Çevrimdışı Bir Toplantı Düzenlendi
Uygur İnsan Hakları Projesi ile Oxus Enstitüsü tarafından ortaklaşa hazırlanan “Çelik’ten Duvar İçindeki Uygur Bölgesi : Çin’in Uygurlara Yönelik Dünya Çapında Küresel Baskı ve Zulüm Kampanyası” başlıklı rapor ile ilgili olarak 25 Nisan’da, ABD’de Wilson Araştırma Merkezi’ne bağlı Kissinger Araştırma Enstitüsü’nde çevrimdışı bir toplantı düzenlendi.
Aynı zamanda bu Raporun da yazarı da olan , Access Research Institute for Middle Ages ve Wilson Araştırma Merkezi’nde uluslararası bir araştırmacı olan Bradley Jardine, katıldığı bu zoom toplantısında raporun konusu ve önemi üzerinde durdu raporun bir kısa özetini dinleyicilere tanıttı. Araştırmacı Bradley Jardine raporun ana temasının Çin’in Uygurlara yönelik “uluslararası baskısı” olduğunu ve raporda verilen bilgilerin Çin’in Uygur bölgesi dışında yaşayan Uygur sığınmacılara yönelik baskı,şiddet ve tehditlerinin ve uluslararası arka planını yansıttığını bildirdi.
Raporda, konular orijinal verilere dayanarak analiz ediliyor ve Çin’in dünya çapında Uygurları nasıl şantaj ve tehdit ile baskı altına aldığına dikkat çekiyor. Ancak 2017’den bu yana Uygur bölgesinde yaşanan kitlesel tutuklama olayından bu yana Çin hükümeti, siyasi olmayan Uygurları da hedef aldığı örnekleri ile ortaya konuluyor. Bunlardan en önemlisi ise elbette Uygurların büyük çapta topluca tutuklanarak Çin tipi Toplama kamplarına hapsedilmesidir. Çin hükümeti, ABD de dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan yaşadıkları ülkelerin yasalarıyla korunan Uygur sığınmacılara karşı kirli elleri ile nasıl baskı altına alarak zulmettiğini belirtiyor. Çin’in kara elinin her yere uzandığını, hem Çin’in işgalindeki Uygur bölgesinde hem de yurtdışında yaşayan birçok Uygur’un tehdit edildiğini, bu nedenle sadece bir avuç Uygur’un korkudan Çin’in baskı ve zulümlerine duyurmak noktasında seslerini yükseltemediğini ve aslında diasporada yaşayan Uygurların çoğunun baskı altında olduğunun kanıtlanmış bir gerçek olduğunu söyledi.
Yurt dışında yaşayan Uygur sığınmacıların Çin’in ülkelerindeki aile ve yakınları üzerinden kendilerine Şiddetli psikolojik baskı tehdit ve şantaj uyguladığı bilgisini de paylaştı.
Araştırmacı Bradley Jardine konuşmasının sonunda şu önemli uyarı ve tekliflerde de bulundu ;
Raporda Yer Verilen Olayların Özeti Ana Başlıklar halinde Şöyle ;
1- 05 Nisan 1990 Kaşgar/Barin ayaklanması
2- 05 Şubat 1997 Gulca Katliamı
3- 05 Temmuz 2009 Urumçi Katliamı
Ayrıca, bunların dışında Uygur bölgesi genelinde meydana gelen yerel ve irili ufaklı onlarca ayaklanma ve karşılık hareketleri sonucunda en az 30 bin Uygur’un Çin’den çeşitli yollarla yurt dışına kaçtıkları tahmin ediliyor.
Raporun yazarı ve Araştırmacı Bradley Jardine sözlerini şöyle tamaamladı : ” Uygurların korunmaya ihtiyacı var. Çin’in nüfuzu arttıkça, Çin ile ekonomik ve güvenlik bağlarını güçlendirmeye çalışan ve Çin ile işbirliği içinde olan ve Uygurlar için güvenli olmayan ve onlara tehdit oluşturan ülkeler vardır. Bu arada Çin’in Uygurlara akarşı sınır ötesi baskıları ve Çin’i bu konuda destekleyen ve tehdit oluşturan ülkelerin sayısı de artıyor. Çin, Sovyetler Birliği’nin Orta Asya’da bıraktığı boşluğu günümüzde doldurmak istiyor. Çin’in uzun vadeli tehditlerini daha iyi anlamamız, Çin tehlikesi karşısında bir ” Hukuk devletleri Topluluğu” oluşturmamız ve daha fazla çözüm yolları aramamız ve yeni tedbirler uygulamamız gerektiğini düşünüyorum. ABD. başta bir çok batılı ve Müttefik ülkelerde bir çok sığınmacı Uygurlar yaşamaktadır. Bu ülkelerde çok sayıda Uygur konuşlandırmış olsalar da, bu ülkelerde yaşayan Uygurlar daha büyük tehditlerle karşı karşıya kalmaları çok güçlü bir iihtimaldır.” şeklinde konuştu.
ABD.Dini Özgürlükler Komitesi Başkan Yrd.cısı Dr. Nuri Türkel Şöyle Konuştu :
ABD. Dini özgürlükler Komitesi Başkan Yrd.cısı ve Hodsun Enstitüsü’nun kıdemli ve Yüksek Araştırmacısı Dr.Nuri Türkel Trump yönetiminin 2021’de Uygur İnsan Hakları Yasası’nın Başkan Trump imzası ile kabul ettiğini daha sonra iktidara gelen Başkan Biden’in bu yasayı teyiden bir kez daha imzalayarak yürürlüğe koyduğunu belirterek : ” Çin yönetiminin Uygurlara yönelik sınır ötesi baskılarında onlara ” Aşırı Radikal- Bölücü- İslamci” vebenzeri diğer kalpaklar giydirerek onları sürekli suçlamaktadır. Ancak,ABD yönetimi başta demokratik değerlere bağlı ülke yönetimleri Çin ile bu tanımlamalar konusunda farklı düşünmektedir. Çin’in Uygurlara yönelik etnik ırkçılık ve ırkı soykırım politikası komünizm ve Nasyonaliz(Hitler Faşizmi) ile benzerlik göstermekte ve bir bakıma göre tıpkısının aynısıdır. Benim bu konudaki önerim şudur :
ABD Yönetimi Uygur İnsan Hakları Yasasını Uygulamalıdır
ABD.yönetiminın Uygur İnsan hakları Yasasını bir an önce tam olarak uygulamaya koyması gerektiğini belirten Dr.Türkel sözlerini şöyle sürdürdü : ” ABD Fedaral yönetimi ile yasaların uygulayıcıları olan kolluk kuvvetleri Fedaral Araştırma Bürosu( FBI) bu yasayı mutlaka uygulaması gerekir. Kolluk kuvetleri ve Araştırma birimleri ülkede faaliyet gösteren ve Uygurları tehdit ve baskı uygulayan Çin casuslarını takip etmeli ve gereken cezaların verilmesi için ABD.Yargısına teslim etmelidir. Ben bir ABD vatandaşı ve ABD.hükümet yetkilisi olarak olarak Amerikan vatandaşı ve bir ABD yetkilisi olarak normal hayatımda Çin’in benden bir şekilde intikam alacağı korkusu ile asla yaşamamalıyım. Ayrıca,Çin’in Uygurlara karşı etnik soykırım suçlarına karışan ve insanlık suçu işleyen Çinli yetkililerin cezalandırılması ve yaptırım uygulanmasını daha da yaygınlaştırmamız gerekir.”” dedi.
UHRP Diraktörü Ömer kanat’ın konuşması
Daha sonra söz alan Uygur İnsan Hakları Projesi direktörü Ömer Kanat, Çin’in uzun süredir yurt dışı çıkışı için verilen pasaportları yurt dışına giden veya yurt dışına çıkmak isteyen ve diasporada yaşayan Uygurlara baskı kurmak ve zulmetmek için bir silah olarak kullandığını ve Çin’in yurtdışında yaşayan Uygurları doğrudan tehdit ettiğini veya akrabaları üzerinden onlara şantaj yaptığını belirterek şunları şöyledi : ” ABD’de yaşayan biz Uygurlar Çin’in son beş yılda günden güne artan baskı, tehdit, taciz ve tehditlerinden bir türlü kurtulamadık. Diasporadaki her Uygur, hatta demokratik ülkelerde yaşayan Uygurlar bile Çin’in bu tür sınır ötesi baskılarına maruz kalmaktadır. Çin yönetiminin bu baskı ve şantajlarına karşı harekete geçmenin zamanının geldiğini düşünüyorum.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yurtdışında Uygurlara zulmetmiş Çinli yetkililere vize yasakları getirdiğini ve bu yaptırımın “Çin’in çelik duvar politikasına ilk darbe” olmuştur. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın Çin’in bu sınır ötesi baskı ve tehditlerini sürekli takip ederek bu ÇKP zorbalığını bir an önce engellemesi en büyük dileğimiz olacaktır.
Şu anda ABD’de yaklaşık 10 bin Uygur yaşamaktadır. Bu on bin kişiden sadece bir kaç kişi ülkesinde yaşayan aile ve yakınlarının uğradığı baskı ve zulüm hakkında konuşabilmektedir. Diğerleri ise Çin’in baskıları ve korkusundan ve orada yaşayan aile ve yakınlarından intikam almasından korkarak susmayı tercih etmektedir. Suskun kalanlar Çin hükümetinin misillemesinden endişe duydukları için sessiz kalıyor. ABD’deki Çin Casuslarının Uygurlara telefon ile baskı,şantaj ve tehditleri hala sürmektedir. Çin hükümeti muhtemelen akrabalarından faydalanıyor ve onları sessiz kalmaları için tehdit ediyor ve sasmaları için onları zorluyor. Dünyanın dört bir yanındaki faaliyet gösteren Uygur aktivistler bile Çin hükümetinin sınır ötesi tehditleri nedeniyle özgürce hareket edemiyorlar.Ben geçtiğimiz günlerde Malezya ve Endonezya’yı ziyaret ettiğinde bile Çinli casusların tacizinden kurtulamadım. Ancak,ziyaret ettiğim ülkelerin yetkililerinin koruması ve yardımı ile ziyaretlerimi sorunsuzca bitirebildim. Ben ABD.yönetiminin Çin Casuslarına karşı gereken önlemleri aldığını ve alacağına inanıyorum. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın Çin casusları ve onların tehdit ve baskıları konusunda harekete geçtiklerini ve bu sorunu çözme çabaları için ayrıca onlara teşekkür ederim. Ayrıca, ABD Fedaral Soruşturma Bürosu(FBİ) bu konuda yayınladığı son raporu için de müteşekkirim. Bunun yanında Ülkeler ve uluslararası toplum Çin’in bu baskılarının insan haklarına bir saldırı olduğunu bilmeli ve kabul etmelidir. Bu suretle ancak, uluslararası toplum, bu sınır ötesi böylesi baskı ve tehditleri bertaraf edebilir.” sözleri ile konuşmasını sonlandırdı.
BENZER HABERLER