Son Dakika
Ankara – HBV.Üniversitesi’nde görevli Uygur akademisyen ve Uygur Müslümanlarının kanaat önderlerinden Prof.Dr. Abdülresit Celil Karluk, 2017’den beri Çin’in işgalindeki ülkesi Doğu Türkistan’da inşa ettiği yüzlerce toplama kamplarında çürüyen Uygur, Kazak, Kırgiz ve diğer Müslüman Türk halklarının içinde bulunduğu insanlık dışı durum hakkında konuştu. Prof.Karluk,kendisinin Türkiye’de bulunması ve bir Türk Üniversitesinde ders vermesini hazmedemeyen ve kendisini bölücü olmakla suçlayan İşgalci ÇKP Yönetiminin 90 yaşındaki annesini rehin tuttuğunun ve kendisinin bin 400 gündür sesini duyamadığı açıkladı.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Kendisi Doğu Türkistan asıllı bir Uygur akademisyen ve Türkiye’de yaşayan Uygur toplumunun kanaat önderlerinden Prof. Abdulresit Celil Karluk Çin işgalindeki ülkesi Doğu Türkistan’daki mevcut durum hakkında konuştu. Çin’in 2017 yılından başlayarak ülke genelinde açtığı yüzlerce Çin tipi Nazi Toplama kamplarında milyonlarca Uygur,Kazak ve diğer Müslüman Türk halklarını haksız ve hukuksuz olarak hapsettiği açıkladı. Çinli işgalcilerin bu bu uygulamasının esas amacının Doğu Türkistan halkının okumuş aydınları kanaat önderleri, bilim insanları sanatçılar,şair-yazan ve sprocular ile toplumun saygı ve sevgisini kazanmış ve öne çıkmış şahsiyetlerini bu kampların insan sağlığına elverişsiz ortamında yavaş yavaş çürüterek öldürmek olduğunu bildirdi. Prof.Karluk ÇKP yönetiminin Doğu Türkistan’daki tüm Müslüman Türk azınlıkları toptan soykırım politikası ile imha etmek olduğuunu de açıkladı.
Ailemden Haber Alamıyorum
Raportajinda Doğu Türkistan’da yaşayan Ailesinin durumunu de anlatan Karluk, Mart 2017’den beri onlardan tamamen koparıldığını söyledi.Karluk, “Çin’in övündüğü Huawei teknolojisi çağında, Çin’in elinde rehin 90 yaşındaki annemin sesini 1.400 gündur,duyamıyorum.Çünkü.telefon.internet başta tüm iletişim araçlarıni Çin yönetimi Uygurlara yasaklamış ve engellemiş durumda.”çarpıcı sözler ile bu ülkedeki mevcut trajik durumu özetliyor.
Prof.Karluk sözlerini şöyle sürdürüyor : “Aslında ailemle olan bu kopukluk bana özgü bir durum değil. Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde Nazi tarzı toplama kampları başlatmasının ardından milyonlarca Uygur Türkü diasporadaki akrabalarıyla iletişimini tamamen kaybetti. Daha sonraki dönemde ise, Çinli işgalcılar yurtdışında akrabaları olanların tamamını suçlu ilan ederek Çin tipi Nazi toplama kamplarına ucu açık olarak hapsetti. Benim de bir erkek kardeşimi 2017’de göz altına alarak Çin toplama kampına hapsetti. Çinli işgalcıler Kardeşime kampta ağır baskı ve işkenceler uyguladığı için çok ağır derecede hastalandı ve sakat kaldı. Kardeşimin tedavi yükünden kurtulmak için Çin yönetimi onu 2018’de ailesine bu sakat halı ile teslim etti. Şu anda genç yaşında olan kardeşim felçli ve bakıma muhtaç durumda.
“Daha sonra, Ankara’daki Çin Büyükelçiliği tarafından diğer bir kardeşimin de bu Toplama kamplarından birine hapsedildiğine dair teyit haberini aldım. Kardeşlerimin hapse atılması veya Toplama kamplarına kapatılmasına gerekçe olabilecek iddia veya suçlamalar hakkında hiçbir bilgim yok.”
Prof. Karluk, Çin Büyükelçiliği’ne ailesinin, özellikle de annesinin durumuyla ilgili birçok mektup yazdığını belirterek ” Çin Büyükelçiliği, Sorularıma cevap vermediler. Ancak Ankara’da çalıştığım Üniversite Rektörlüğü aracılığıyla bana dolaylı olarak mektup gönderdiler. Görünüşe göre büyükelçilik personeli, Çin’in eski diplomatik ritüelleri ve görgü kuralları olmasına rağmen Türkiye’deki Uygurlara karşı uygun ve insani bir şekilde davranmamaktadır.Bu durum ise Ülkesinin imajını zedeleyecek ,tepeden bakan ikircikli çok kibirli davranış olduğu açıktır.” dedi.
Çin Yönetimi Benim Türk Vatandaşı Olduğumu biliyorlar
“Türk vatandaşlığımı kazandığımı biliyorlar çünkü Türk vatandaşı olduktan sonra Çin vatandaşlığımdan vazgeçmek için istedikleri tüm belgeleri teslim ettim. Büyükelçiliğe çağrıldım, ancak Çin gibi diktatörlükle yönetilen ülkelerin büyükelçiliklerinde benim gibi bin insan için hiçbir güvenlik garantisi olmadığı kesindir. Ayrıca, böylesi ülkelerde insan yaşamının kutsallığına saygı naktasında tutumları olumsuzdur. Ben bu sebepler yüzünden Çin Büyükelçiliğinin davetine icabet edip getmeyi güvenlik açısından uygun bulmadım. Nitekim, Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın trajedisi aklımızda tazeyken Çin Büyükelçiliği’ne girmem tavsiye edilmezdi elbette. Türkiye’ye gelerek yerleşmeden önce Pekin’de çeşitli milletlerden binlerce öğrencisi ve meslektaşının bulunduğu Merkezi Milletler Üniversitesi’nde bir akademisyen olarak çalıştım.Şimdi ise bunların hepsi ile iletiişimim tamamen kesilmiş durumdadır.
Çin’in Azınlıklara Bakışı
Çin’in resmi istatistiğine göre cumhuriyet, ülke içindeki 55 etnik azınlık grubunu tanıyor. Bu da bizi Prof. Karluk’un yeni yayınlanan kitabı To be Chinese and Others in China’dan bahsetmeye sevk etti . MEMO’ya yazmanın motivasyonunu anlattı .
“Lisedeyken Kasgar, Aksu, Hoten gibi kendi yer isimlerimizin neden Türkçe olduğunu sordum ama yaşadığımız bölgeye Çince Xingiang deniyor. Neden illerimizin isimleri Türkçe iken Özerk bölgelerin isimleri Çince? Daha sonra Pekin’de üniversitede okurken yaklaşık 15 yıldır ‘Çin’deki Azınlıklar’ sosyolojisi üzerine araştırma yaptım. Çin. Çinli olmanın ne anlama geldiğini ve hükümetin ülkedeki azınlıklara yönelik ayrımcılık politikalarını anlamak çok önemli. Benim kitabım bu konulara odaklanıyor. “
Prof.Dr. Karluk’a göre Çin yönetimi dini inanç gruplarına çok az saygı duyuyor ve bu konuda Pekin’in baskısı çok ağır ve sürekli. Örneğin, Çin’in Komünist Partisi, inançlarının popülaritesi arttıkça Hıristiyanlara yönelik zulmünü yoğunlaştırıyor. Mukaddes Kitabın(İncil’in) devlet onaylı yeni bir tercümesinin geçen yıl basılması planlandı ama basılmadı.
Müslüman dünyasının Çin’i ve onun kültürünü anlamasını sağlamaya çalışırken de bir sorun olduğuna dikkat çekti. “Müslüman dünyası Çinli olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışmıyor. Müslüman ülkeler Çin kültürüne yabancı. Onları daha fazla tanımalı ve Çin ve Orta Asya ile ilgili akademik enstitüler açmalılar.”
Dr.Adrian Zenz : Çin, Uygur Kadınlarını Zorla Kısırlaştırma Uygulamasına son Vermeli
Associated Press’in Çinli bilim adamı Adrian Zenz tarafından yayınlanmasından önce elde edilen araştırma sonuçları vee belgeler Pekin’in doğum kontrolüne aktardığı yüz milyonlarca doların Sincan’ı Çin’in en hızlı büyüyen bölgelerinden birinden yalnızca birkaç yıl içinde en yavaşlarından birine dönüştürdüğünü iddia ediyor. . Karluk, Çin’in zorunlu kısırlaştırma politikasına atıfta bulunarak, Çin Komünist Partisi’nin bu korkunç uygulamayı bir an önce bitirmesi çağrısını yineledi.
Washington’daki Çin Büyükelçiliği Ocak ayında Twitter’da “Aşırıcılığı ortadan kaldırma sürecinde, Sincan’daki Uygur kadınlarının zihinleri özgürleşti … artık onları bebek yapma makineleri haline gelmekten kurtardık.” diye yazdı. Ancak bu açıklama daha sonra sosyal medya devi tarafından kaldırıldı .
Kaynak : https://www.middleeastmonitor.com/20210321-i-havent-heard-from-my-mother-in-1400-days-due-to-the-chinese-crackdown-says-uyghur-academic/?fb
BENZER HABERLER