Son Dakika
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Ankara merkezli İnsan Hakları Avrasya Formu(AİHF) tarafından 08 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle Ankara’da gerçekleştirilen uluslar arası Kadın Hakları Sempozyumu’nda Çin işgalındeki Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur kadınılarının sorunları ve insan hakları durumu gündeme taşındı.
Türkiye Barolar Birliği’nin Ankara Balgat’taki LİTAİ Konukevi’nde yapılan sempozyuma Azerbaycan, Kazakistan,Kırgizistan,Doğu Türkistan, Tataristan, Moldova, Bulgaristan,Gürcistan,Yunanistan,Romanya,Kırım, Nogay Türkleri,İran ve Karapapak Türkleri, Kerkük, Suriye, Afganistan Türkleri başta Türk dünyasından akademisyenler,İnsan Hakları aktivistleri,Şair ve yazarlar ile uzmanların katıldığı sempozyumda Doğu Türkistan’ı Şair-Yazar ve Aktivist Nurale Göktürk temsil etti. Göktürk,Sempozyumun 2.günü olan 08 Mart Çarşamba günkü oturumda “Doğu Türkistan’da Kadın Olmak” başlığı altında hazırladığı bir bildiri ile Çinli işgalcıların Doğu Türkistan’da özellikle Uygur kadınlarına karşı uygulamakta olduğu hak hukuk ihlalleri,kadınlara yönelik zorunlu kürtaj ve doğumu yasaklama ile etnik asimilasyon ile dini,ve ırkı soykırım uygulamalarını içeren “Doğu Türkistan’da Kadın Olmak” başlıklı bildirisini sundu.
Nurala Göktürk, Doğu Türkistan yakın geçmişi,Türk kültür ve medeniyetine olan katkısı ve insanlık alemine kazandırdığı değerler noktasında bilgiler verdi ve şu başlıklar halinde hazırladığı bildirisi sundu.
1. Zorunlu Doğum Kontrolü ve Doğumu Yasaklama Uygulamaları
Çin, 1980’lı yıllarda başlattığı planlı doğum uygulamasını Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerine karşı etnik soykırım amaçlı bir devlet politikası şeklinde uygulamış olup,bu icraatını günümüzde de sürdürmektedir. Evlenen çiftlere evlenmeden önce çocuk sahibi olabilmeleri konusunda Taahhütneme imzalatmaktadır. Köylerde 3 ve kentlerde iki olan çocuk sahibi olabilme hakkı dahi uygulamada asla geçerli değildir. Bunun yerine işgal yönetiminin her yıl her bölge ve her yerleşim birimi için tesbit ettiği yıllık çocuk kotasına göre uygulama yapılmaktadır. Hamilelere uygulanan kontrol ve gözetleme ile zorunlu kürtaj uygulamalarının seviyesi vahşet derecesinde olup,yurt dışına kaçan bir doğum kontrol görevlisinin ve Uluslara arası Af Örgütü raporlarına yansıyan anlatımları dinleyenleri insanlığından utandıracak derecede bir insanlık ayıbı ve suçudur.
Ayrıca,Çin anaysa ası ve Özerk bölge yasalarında doğum ve neslin devamı ile ilgili hükümler bulunduğunu ancak.,ÇKP.yönetiminin kendi çıkardıkları bu yasaları kendilerinin çiğnediklerini ve bu durumun uluslar arası hukuk kurallarına göre anayasal bir suç sayılması gerektiği de ifade edildi.
2. Doğu Türkistan’da yapılan Nükleer denemeler
Çin, işgalindeki Doğu Türkistan’ın Lop Nor bölgesinde kurduğu nükleer deneme Tesislerinde 1964-1996 yıllar arasında toplam 46 kez nükleer deneme yapmıştır.Nükleer serpintilerden korunma noktasında Çin’in bu bölge’de hiçbir tedbir almadığı uluslar arası gözlemcilerin raporlarına de yansımıştır. Japon araştırmacılara göre Doğu Türkistan’da yapılan Nükleer denemeler sonucunda 129 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Kazakistanda yaşayan Uygur Tarihçi ve Arkeolog ve Doğu Türkistan Bağımsızlık Cephesi başkanı ve uygur aktivist Yusuf Bek Muhlisi Almanya’da katıldığı Nevada- Şemey ve Lop Nor Anti nükleer Konferansında Doğu Türkistan’da Çin’in yaptığı nükleer denemelerde toplam 250 bin kişinin hayatını kaybettiği ve 750 bin kişinin ise, teşhis edilemeyen ve Çini işgal yönetimince rakam ile numaralandırılan bilinmeyen hastalıklar ile kanser türü bir çok hastalıklara yakalandığı açıklamıştır.Ayrıca,sakat ve ölü doğumların arttığı ve nükleer deneme sahası civarında oturanların topluca öldüklerini de belirtmiştir.
3. Doğu Türkistan’da 200 Bin Müslüman Türk Hapistedir.
Günümüzde yaklaşık 200 bir Müslüman Uygur aile reisi Çin işgal yönetimi tarafından tutuklanmıştır.Bunlar tutuklu veya hükümlü olara kailelirenden,çocuklarından zorla koparılmıştır. Müslüman – Türk olmaktan başka hiçbir suçu olmayan bu insanların eşleri dul ve çocukları ise,yetim durumuna düşürülmüştür. Özellikle 05 Temmuz 2009 tarihinde Çin işgal yönetimi Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de zamanın Türkiye Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyıp Erdoğan’ın “Urumçi’de Yapılanlar adeta SOYKIRIMDIR:” çıkışı başta ve bütün uluslar arası toplum tarafından tepki ile karşılan ve nefret ile kınanan bir etnik soykırım yapmıştır. Çin’in gerçek dışı resmi açıklamalarına göre olaylarda 197 kişinin öldüğü ve yaklaşık 2 bin kişi yaralandığı bildirilmiştir. Ancak,bağımsız batılı kayanklar ve Dünya Uygur Kurultayı, Çin’in bu etnik temelli Urumçi soykırımında en az 2 bin masum sivil, Çin işgal ordusunun tarafından katledilmiş ve en az on bin kişi yaralanmıştır.Bundan başka yaşları 16-30 arasında değişen binlerce olduğu tahmini edilen Uygur genci Çin işgal güçlerinde tutuklanmış ve bir daha kendilerinden haber alınamamıştır. Kaybolan bu gençlerin ailelerinden sadece 37 kişi evlatlarının akibetini öğrenebilmek için yönetime başvurma cesaretini gösterebilmiştir. Evlatlarının akibetlerini öğrenmeye teşebbüs etmek ,yönetime dilekçe vermek ve Çin işgal otoritelerine karşı dava açmak terör suçu kapsamına alınmıştır. Urumçi katliamından 8 yıl geçmiş olmasına rağmen,evlatları katledilen,cesetleri kendilerine hala verilmeyen ve yüreği kanlı Uygur annelerinin evlet acısı ve istırabı hala son bulmamıştır. 2009 Urumçi kataliamınıda Çin işgal güçlerinide evinde gözaltına alınarak götürülen ve kendisinden bir daha haber alınamayan 17 yaşındaki oğlu Mehmet Ali’nin akibetini öğrenmek için başkent Pekin’e kadar giden cesur ve yürekli Uygur Annesi Fatmagül Gulam bu hak arama girişiminden dolayı tutuklanmış ve hapse atılmıştır.Uluslar arası toplumun ve Türkiye’deki bazı sivil toplum örgütlerinin ve İnsan Hakları insiyatiflerinin tepkileri uluslar arası düzeyde Çin’e karşı başalattıkları imza kampanyaları Kahraman Uygur Anası Fatmagül Gulam serbest bırakılmıştır.
4. Uygur Çocuk ve Gençlerinin Asimilasyon ve Kültürel Dönüştürme Amacı İle
Çin’e Zorla Götürülmesi Uygulaması
a-) Çin işgal yönetimi Doğu Türkisan’da yaşları 15-25 yaşları arasında değişen ve kızların de içinde bulunduğu Uygur çocuk ve gençlerini anne babalarından zorla ayırmakatadır.Bu çocukları Merkezi Çin’de sadece Çin dili ile eğitim veren Liselerin bünyesinde “ Özel Xinjiang Sınıfları “ kurarak onları Çince eğitim ve Çin kültürü içerisinde eriterek Çinlileştirme uygulaması icra etemeketedir. Bu uygulama ise, etnik soykırımın tam bir ispatı olup,bu uygulama halen devam ettirilmektedir.
b-) Doğu Türkistan’da 1980’den önce devlete ait iken, özelleştirme kapsamında tamamen Çinli Şirketlere peşkeş çekilen fabrika ve işletmelerde çalışanların tamamı Çin’den getirilmekte ve istihdam edilmektedir. İşsiz kalan Uygur Çocukları İşinca Emgek Kücü = Yedek İş Gücü aldatmacısı altında Çin’deki endüstri bölgelerinde düşük ücretle çalıştırılmaktadır. 2004’de başlayan bu uygulamadan şimdiye kadar Çin’e götürülen Ucuz Köle Uygur işçi çocukların sayısı 400 bin olarak açıklanmıştır.
5. Uygur Türklerinin Geleneksel Aile Hayatı Tahrip ve Yok Edilmektedir
Uygur kadınlar eşlerinden ve evlatlarından zorla uzaklaştırılarak ilk Çin işgalinden beri Doğu Türkistan’da bir Çin işkencesi olarak uygulanan ve Haşar adı verilen haksız ve ücretsiz olarak ağır işlerde zorla çalıştırılmaktadır. Haşarda çalıştırılan Uygur kadınlar yolların onarımı,inşası,Su kanalları kazılması ve onarılması , Çin’in sömürgeciliğinin paramiliter Silahlı gücü olan Bingtüen’e ait işletmelerde aylarca haksız ve hukuksuz olarak zorla Çalıştırılmaktadır.
Nurale Göktürk,konuşmasını şöyle sonlardırdı ; “ Benim Doğu Türkistan’da Uygur kadınların ihlal edilen insanı haklarının bir bölümünü yukarıda açıklamaya çalıştım. Bu hak ve hukuk ihlalleri ile hayatı sorunlar Doğu Türkistan’da Uygur Türkü kadınlarımızın karşı karşıya bulunduğu sorunların sadece bir bölümüdür.
Türk dünyasının çok değerli Temsilcileri,
Doğu Türkistan’da sizin hemcinsleriniz,kardeşleriniz ve aynı zamanda ortak insanı,Milli ve dini değerleri payalaştığımız Uygur Türkü Kadın Kardeşlerimizi unutmamalarınızı bu ve benzeri platformlarda gündeme getirmenizi özellikle diliyorum.
Bu vesile ile hepinizi şahsım ve Doğu Türkistan’da her türlü temel insan haklarından yoksun olarak varlık mücadelesi vermkete olan Kardeşlerinizin bir sesi olarak hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER