Mikdat KARAALİOĞLU
Global siyasi ve ekonomik dengeleri anlamlandırmaya çalışırken hala ABD, AB ve Rusya merkezli ön kabuller, analizlerimizin merkezinde bulunuyor. Çin’i hesaba katmamak için direniyoruz. Kamuoyunun çok küçük bir kesiminin haricinde, yarı efsane ve endişeyle algılanan Çin’in, gerçekte neye muktedir olduğu konusunda sadece yüzeysel bilgilere sahibiz. Çin hakkında uzmanlarımızın sayısı yetersiz düzeyde ve Çin’i batılı medya organlarında yayımlanan haberlerin tercümeleri aracılığı ile tanıyoruz. Batı merkezli tercümelerden oluşan Çin algısının bizin için ne denli işe yarar olabileceği ise ayrı bir tartışma konusu.
Çin, 2020 verilerine göre 19,47 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılası (GSMH son on yılda üç kart attı ve bu rakamın 2026 yılında 24,12 trilyon olması bekleniyor), 2,59 trilyonluk ihracatı, dijital dönüşümde oynadığı öncü rol ve henüz tam olarak ölçümlenememiş, tanımlanamamış siyasi gücü ile kelimenin tam anlamıyla, tüm dünya için bir meydan okuma. Türkiye’yi de Uygur Türkleri konusunda sessiz kalmaya zorlayan bu gücün boyutlarını kavramak ve anlamak değişen dünyayı anlamanın ilk ve önemli adımı.
İçinde Türkiye’nin bulunduğu ve 65 ülkeden geçecek İpek Yolu projesi turistik amaçlı yapılmıyor. Çin’in ilik aşamada 8 trilyon dolar yatırım yapacağı bu proje bile tek başına, bu ülkenin dünya için ne anlama gelebileceğini gayet güzel sembolize ediyor.
***
ABD ve AB’nin ortak hareket etmesi halinde bile ki son gelişmeler bunun o kadar da kolay olmadığını gösteriyor, Çin’in engellenemez yükselişi durmayacak. Böylesi birliktelikler belki müttefiklerin bu yeni süper gücün hamlelerinden asgari hasarla kurtulmasına katkı sağlayacak. Yoksa Çin’in ihracat listelerinin en üstünde olması, yenilikçi teknolojilerde standart belirlemesi devam edecek. ABD’nin tüm baskı ve tehditlerine rağmen Almanya’nın 5G teknolojilerinde Çin (Huawei) desteğinden vazgeçmediğini de bu noktada hatırlatmakta fayda var.
Türkiye’nin de sadece hükümet olarak değil ticari birlikler, üniversiteler ve özellikle medya olarak Çin konusunda yeni bir anlayış ve kavrayış geliştirmesi elzem. Batı, Çin’e karşı gerçekleştirebileceği son derece şüpheli olan ittifakı, elbette kendi menfaatleri doğrultusunda yapacak. Türkiye’nin bu noktada orijinal Çin politikalarını oluşturması akıllıca bir hamle olur. Uygur Türkleri dolayısıyla Türkiye’de pek de parlak imajı olmayan Çin’i, bu sorunun ötesinde nesnel bir şekilde değerlendirecek zihinsel duruluğa ve evet pragmatizme ihtiyacımız var. Çin’in de Türkiye PR’ını Perinçek üzerinden yapmasının, kendileri için ne kadar faydalı olabileceğini düşünmesi işe yarayabilir.
***
En son Çin’in Hint Pasifik bölgesindeki varlığına karşı ABD, İngiltere ve Avustralya arasında kurulan AUKUS isimli güvenlik iş birliği kuruluşu, bir yandan ABD’nin kararlılığını, öte yandan da Çin’e karşı bir ittifakın kolayca sağlanamayacağını gösterdi. AUKUS bünyesinde Avustralya deniz kuvvetleri için ABD ve İngiltere’nin desteğinde nükleer güçle çalışan denizaltılar üretilmesine karar verildi. Avustralya, nükleer denizaltılar için daha önce Fransa’dan almayı planladığı, değeri 34,8 milyar dolar olan 12 konvansiyonel denizaltının alımı projesini iptal etti. Fransızlar ‘’yüzyılın anlaşması’’ olarak isimlendirdikleri bu anlaşmanın bozulmasından oldukça rahatsız.
Fransa yedikleri büyük ticari kazık, AB kendilerine haber verilmediği için, Endonezya bölgede nükleer silahlanma yarışı endişesiyle ve Çin de kendilerine karşı yapılan askeri hamle dolayısıyla AUKUS’a karşı çıkıyor. AUKUS’un Batı’nın tümüne ilham verecek bir girişim olduğunu söylemek pek mümkün gözükmüyor. Tabii Çin’i yapacağı hamleler de henüz bilinmiyor. Her halükârda dünyayı çok daha yoğun bir Çin gündemi bekliyor.
Türkiye sığ iç politik tartışmalar nedeniyle dünyadaki tüm gelişmelere olduğu gibi Çin konusuna da ilgisiz. Oysa Avrupa ve özellikle Almanya’da Çin, merkezi öneme haiz bir konu haline gelmiş durumda. Günlük gazetelerde her gün Çin’le ilgili haber ve yorumlar bulunuyor. Büyük kitapçıların hemen hepsinde Çin hakkında yayımlanmış kitapların bulunduğu ve sürekli yeni kitaplarla zenginleşen bir Çin köşesi var. Bizim de er ya da geç etkisini çok daha somut şekilde hissedeceğimiz Çin’e yönelik dikkatimizi, yoğunlaştırma vaktimiz geldi.
KAYNAK : https://www.karar.com/yazarlar/mikdat-karaalioglu/dikkatleri-biraz-cine-yogunlastirsak-1590663?f