logo

trugen jacn
25 Aralık 2015

TOPRAK GİBİ MÜSLÜMAN,ATEŞ GİBİ BİR TÜRK : KAŞGARLI GAZİ BERAT HACI

Süleyman Çobanoğlu, yıllar evvelki yazısında,“Toprak gibi Müslüman, ateş gibi Türk” diye tanımlamakta Barat Hacı’yı: “Adı  Barat, yani Berat, yani Kurtuluş.” 16 Ekim 1910 tarihinde bir Berat gecesinde doğar Barat Hacı. Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf  Has Hacib’in, Ali Şir Nevai’nin,  İsa Yusuf Alptekin VE Osman Batur’un  doğduğu topraklarda…

 

Afşin Selim
Kaşgar’ın İpekçiler Sokağı’nda tüccar bir ailenin çocuğu olan Barat, öncelikle medrese eğitimi alır, bir müddet sonra da, babasının yanında ticaretle uğraşır. Fakat 21 yaşındaki genç Barat, 1931 senesinde, Doğu Türkistan’ın Kumul şehrinde Çin istilasına karşı Hoca Niyaz önderliğinde yürütülen ayaklanmaya karşı kayıtsız kalmaz, kalamaz, evine “mücahit” olarak döner.
1933 senesinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ilan edilir, 1937 senesinde ise yıkılır. Hapishaneli, işkenceli, gözaltılı seneler böylece başlamış olur. Babası ve amcası başta olmak üzere aile fertleri alıp götürülür, bir daha haber alınamaz kendilerinden.
Birçok defa zindanlarda tutulur, işkencelere maruz bırakılır, ölüm tehlikeleri atlatır Barat Hacı. 1981 senesinde hapishaneden çıktığında 38 kiloya kadar düşer; 80 santimetre eninde, bir metre uzunluğunda, karanlık beton bir hücrede, elleri ve ayakları prangalarla bağlanır, bir gün yiyip bir gün oruçla tutunur hayata. Çin rejimi yetinmez bununla, hapishane sonrasında, 1985’e kadar gözetim altına alır Barat Hacı’yı. Çünkü “irticacı, pantürkist, vatan haini ve rejim karşıtı”dır artık: “Bir gün oruç tutup bir gün yememiş olsaydım, çoktan ölürdüm. Geceleri Kur’an okuyup namaz kıldım, gündüzleri de idman yaptım. Allah beni sakladı.”


Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesinin sembol şahsiyetlerinden biri olan Barat Hacı 1993 senesinde, Rusya üzerinden Kazakistan’a geçer, yol parasını oradaki hemşerilerinden temin edip, Türkiye’ye ulaşır. Burada da, Çin Konsolosluğu’na yönelik yürüyüşlerle duyurur kamuoyuna Doğu Türkistan’ı. 19 Şubat 1997 tarihli Milliyet gazetesinde, “Yüreklerinde Sincan Acısı” başlıklı bir haber yayımlanır. Barat Hacı’yla kısa bir söyleşi gerçekleştirilir: “Geçen hafta kendisini İstanbul’daki Çin Başkonsolosluğu’nun bahçe duvarının demir parmaklıklarına kelepçeyle bağlayarak
‘Bu katliamı durdurun’ diye haykıran Uygur Türk’ü Barat Hacı’yı(86) Örnek Mahallesi’nde, misafir olarak kaldığı evde bulduk.
Hacı üç yıl önceki Kaşgar’dan Türkiye’ye kaçış öyküsünü şöyle anlattı: ‘23 yıl Çin zindanlarında mahpus yattım. Suçum, Çin hükümetinin dayattığı asimilasyon politikalarına karşı gelmek, kendi dini inancımı ve kültürümü yaşamam. Bana ‘bölücü,
terörist’ dediler. Karım ve çocuklarıma beni düşman gösterdiler. Topluca namaz kılmamıza izin vermiyorlardı, bir gün cami çıkışında üzerimize yürüdüler, bizi tutuklamak istediler. Karşı geldik, ortalık karıştı bir anda. Sonra bir süre ortadan kayboldum, eve döndüğümde karım bana, ‘Beni ve çocuklarımızı tehdit ediyorlar, teslim olmazsan zulüm görecekler’ dedi. Sonunda yakalandım, işkence gördüm. Yargısız tam 23 yıl demir parmaklıklar arkasında ömür tükettim. 1960’da girdiğim cezaevinden mahkemeye dahi çıkmadan 1983’te serbest bırakıldım. 72 yaşımda olmama rağmen çöpçülük yaptırdılar bana.
Dayanacak gücüm kalmamıştı. Kaçmaya karar verdim. Hastalık bahanesiyle bir süre ortalıkta görünmedim, önce Pekin’e, buradan Moskova’ya, daha sonra da Türkiye’ye geldim.”


Barat Hacı, 08  Şubat 1997’de İstanbul Mecidiyeköy’deki Çin Başkonsolosluğu önünde yapılan Gulca Katliamını protesto gösterilerinde  farkındalık yaratmak amacı ile,kendisini Başkonsolosluk Demir korkuluklarına zincirleme teklifini büyük bir cesaretle kabul etti. Kelepçelendikten sonra  yüksek sesle ağlaması bütün medyanın ilgisini çekti ve akşam haberlerinde flaş haber olarak yer aldı.Bir özel Tv.kanalının haber-yorumu çok ilginçti. Doğu Türkistanlı Yaşlı Adam Çin Konsolosluğu önünde Niçin Hüngür hüngör ağladı ? başlığı ile verdi.Bu eylem  dünyanın NTV, CNN.CMBC. tev.ları başta bütün global Ajans  bültenlerinde flaş haber olarak yer aldı.8-10 gün telefonları  hiç susmadı.Türkiye’mizden ve bütün dünya’dan kendisine destek ve tebrik mesajları yağdı. Tv. kanalları kendisi ile mulakat yapmak için kuyruğu girdi.Sabahlara kadan kanal kanal dolaştı ve Doğu Türkistan’ı ve Çin zulmünü anlattı. Bir çok şehirlere giderek  konferanslarda konuştu  ve Tv.programlarına katıldı. Bu durumdan da hiç bir zaman  de şikayetçi olmadı.Bütün bunları isteyerek,severek ve zevk olarak yaptığını ifade etti. Doğu Türkistan sorunu merhum Berat Hacım’ın bu eylem ve çalışmaları ile tarihte olmadığı kadar tavan yaptı ve gündeme bomba gibi düştü. Kelepçeme fikri Türk dünyası gazetecisi olarak bilinen  Gazeteci-Yazar merhum Kemal Çapraz’ın önerisi ve fikri idi. Allah kendisini ganı ganı rahmet eylesin.

    2000 yılında, Türkiye’nin, Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’e “Devlet Liyakat Nişanı” vermesini protesto etmek için polis ablukası altına alınan Sultan Ahmet Meydanına bizzat gitti. Cesur çıkışı ile dert ve istiraplarını ve zulum altındaki kardeşlerinin feryat ve figanını   cesurca ifade etti.  Kadim Türk  yurdu  ve sevgili ana vatanı ve uğrunda yıllarda savaştığı ve çile çektiği  Doğu Türkistan’in  ” Çin’in “Sincan’ı, Sinkiang’ı, Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi, Sinciang Uygur Otonom Bölgesi” olmaması için  çalıştı. Çığlığın ardı çığlıktır yine: “Hak, hukuk adalet, Türkistan’a hürriyet!” Hepimize “yaşamak dersi” veren 93 yaşındaki Barat Hacı, 2003 senesindeki hac görevi esnasında, Mekke’de sırlanır ve tamamlar bu dünya hayatını…

6 Mart 2003 tarihli Türkiye gazetesinde şöyle duyurulur vefatı: “Çin zindanlarında ömrünün 27 senesini hücrede geçiren 93 yaşındaki Barat Hacı, Hac farizasını ifa ettikten sonra, Mekke’de vefat etti. Ömrünün tamamını, zulüm, gözyaşı, işkence ve kurtuluş mücadelesiyle cephede ve hücrede geçiren Barat Hacı, aksakalı, başında dopbağıyla, bir elinde al bayrak, diğerinde gök bayrakla, ülkemizde yapılan Doğu Türkistan mitinglerinde en önde, defalarca ekranlara çıktı. Barat Hacı 16.10.1910 tarihinde Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde doğdu. Berat Gecesi’nde doğduğu için, adını Barat koydular. Babası Hacı, tüccardı. 8 yaşında dini tahsil için medreseye gönderildi. 5 yıl tahsil yaptıktan sonra 1930’a kadar babası ile ticaretle uğraştı. 1932’de, Hoca Niyaz Hacı’nın Kaşgar çıkartmasıyla beraber evine ‘mücahit’ olarak döndü. 1933’de kurulan Şarkî(Doğu) Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin ilanına kadar Kaşgar civarındaki savaşlara iştirak etti. 1945’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin ilanına kadar kendi komutanlığında bir kaç bölgeyi düşman elinden kurtardı. 1949’da bu devletin Kızıl Çin ile yaptığı antlaşma ile, 1952’ye kadar binbaşı olarak görev yaptı. Silahlı Kuvvetler  dağıtılınca,1960’a kadar mücadelesini ferdi olarak sürdürdü. Bu sırada,  Çin yönetimi kendisini bahaneler ve gerekçeler yaratarak tutukladı ve z tekrar kendisini Kızıl Çin’in ölüm zindanlarında buldu.

Barat Hacı’nın ikinci hapis hayatı da bu yıllarda başladı. 1960’dan 1981’e kadar 21 sene Çin zindanlarında, hücrede kaldı. Bütün ihtiyacını hücrede görmek zorundaydı. ‘Uzayan tırnaklarımı beton duvarlara sürterek kısaltırdım. Saçlarımı da kopararak kısaltırdım. Hücremde geceleri Kur’an-ı Kerim okurdum. Vücudum kireçlenmesin diye gündüz idman yaptım. Bir gün yedim, bir gün oruç tuttum. Hiç bezmedim, yılmadım ve intiharı düşünmedim. Beni Allah korudu’ şeklinde anlatırdı. Hücrede elleri ve ayakları demir prangalarla bağlı olarak kaldı. Bir kaç defa günlerce baygın yattığı için, öldü zannedilip ailesine teslim edildi. Ölmediği anlaşılınca tekrar geri hücreye konuldu…”


Hasılı kelam, Doğu Türkistan davasına uzun yıllar hizmet eden, bu yolda sayısız işkenceye katlanan ve sembolleşen Barat Hacı’nın 90 küsur yıllık o ağır ve çile dolu ömrü bugünün ve yarının çocuklarına, “yaşamak dersi” olarak okutulabilir, okutulmalıdır.

Dirayetin, cesaretin,feragatın  ve ferasetin sadece yaşamak için değil, yaşatmak için de şart olduğu öğretilerek…

Kaynak : Ayasofya Dergisi 3.Sayı Kasım 2014

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
1341 Kez Görüntülendi.