Son Dakika
Roza KURBAN
26 Nisan 2018 tarihinde İyi Parti yetkilileri Ankara’da Türk milliyetçi yazarlarla buluştu. İstişare toplantısında eğitim, sağlık, tarım, ekonomi, adalet, demokrasi, gazilerimizin durumu, gençlerin istekleri gibi birçok konu ele alındı. Toplantıda hazırlıksız yakalandığımdan söyleyemediklerimi kalem almak istedim. Aslen Kazan Tatarı olduğumdan yaşadığım çevremin sorunlarını dile getirmek görevim olduğunu düşünüyorum. Çeşitli Türk ellerinden farklı dönemlerde Türkiye’ye göç eden “Dış Türkler” olarak tabir edilen bir muhacir kitlesi vardır. Hiçbir millet vatanından kendi isteğiyle ayrılmaz, vatan topraklarından ayrılmak, köklerinden uzaklaşmak anlamına gelmektedir. Ekonomik, siyasi ve toplumsal nedenler insanları göçe zorlar. Türk Dünyası’ndan en büyük göç Türkiye’ye olmuştur. Bunun nedenlerini Tatar roman yazarı Emirhan Yeniki (1909-2000) şöyle açıklamıştır:
“Neden Türkiye bizi kendine çekiyor?.. Tatarlar, İdil-Ural bölgesine Türkiye’den göç eden ulus değil ki. Ama Türkiye bizi çekiyor – uzaktaki aziz Vatanımız gibi çekiyor. Sebeplerini anlamak zor değildir… Türkiye bağımsız, müstakil yegâne Türk devleti – bir zamanlar Yakın Doğu’yu ve Avrupa’nın yarısını elinde tutan kudretli Osmanlı İmparatorluğu… İmparatorluğun kendisi olmasa da, onun şanlı adı hale tarih sayfalarında. Türkler bizim din kardeşlerimiz, dilleri de yakın – aynı kökten. Bunun için yüzyıllar boyunca dini yad, dili yad Rus Emperyalizminin boyunduruğu altında yaşayan Tatarlar her zaman ruhi ve manevi destek arayıp, Türkiye’ye yaklaşması gayet doğaldır.”(Yeniki, 2004: 266). Türkiye, kimileri için “uzaktaki aziz vatan”, kimileri için “ikinci vatan”, kimileri içinse “vatan” olmuştur. Kalplerinde memleket özlemi, akıllarında bir gün vatanlarına geri dönme fikri ile gelen muhacirlere Türkiye kucak açmış, eğitim-çalışma fırsatı vermiştir. Göç eden milliyetçiler milli davalarını Türkiye de sürdürmüştür.
Türkiye’ye göç eden Türkler arasında Kazan Tatarları, Kırım Tatarları, Sibirya Tatarları, Uygurlar, Nogaylar, Güney Azerbaycan Türkleri vs. bulunmaktadır. Kazan, Kırım, Sibirya Tatarları Rus zulmünden, Uygurlar ise Çin zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınmıştır. Türkiye’ye göç eden Türkler arasında en büyük nüfusu Kırım Tatarları oluşturmaktadır. Başlangıçta Rus zulmünden, daha sonra Sovyetlerden kaçarak Türkiye’ye yerleşen Kırım Tatarlarının sayısı farklı görüşlere göre 4 ile 6 milyon arasında değişmektedir. Kırım Tatarlarının en yoğun yaşadıkları yerler arasında İstanbul, Ankara, Eskişehir, Konya gibi büyük şehirler bulunmaktadır. Kırım Tatarlarının başta Ankara, İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerde kültür ve yardımlaşma dernekleri faaliyet göstermektedir. Dernekler aracılığıyla tarihlerini, kültürlerini, geleneklerini tanıtan Kırım Tatarları aktif ve etkili çalışmalarıyla ön plandadır. Bilindiği üzere 16 Mart 2014 tarihinde Kırım’da yapılacak sözde referandum sonrasında Rusya Kırım’ı işgal etmiş ve Rus işgali bugün de devam etmektedir. Kırım Tatarları Rus işgaline karşı yürüttükleri haklı davalarını her platformda dile getirmeye çalışmaktadır.
Kazan Tatarları da Rus zulmünden kaçarak Türkiye’ye göç etmiştir. 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgali sonrası Kazan Tatarları için acı dolu sıkıntılı günler başlamıştır. Rusların zorla Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyaseti Kazan Tatarlarını göçe zorlamıştır. XIX. yüzyıl sonlarında başlayan göç, Sovyetler döneminde de sürmüş, günümüzde de devam etmektedir. Türkiye’de ikamet eden Kazan Tatarlarının sayısı farklı kaynaklara göre 20 ile 50 bin arasında değişmektedir. Kazan Tatarları ile ilgili kesin bir sayı bilinmemekle birlikte göçün büyük olduğunu söylemek gerek. Kazan Tatarları, İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir, Bursa, Kütahya gibi şehirlere ve çevre köylere yerleşmiştir. Kazan Tatarlarının da Ankara, İstanbul gibi şehirlerde dernekleri bulunmakta, ancak Kazan Tatarları Kırım Tatarları gibi aktif değildir. Kazan Tatar Derneklerinin faaliyetleri toplanıp yemek yiyip, şarkı söylemekten öteye gitmemektedir. Dernek yöneticileri “biz siyasete karışmıyoruz” diyerek siyasi konulardan uzak durmaktadır. Derneklerden söz açılmışken, 20 ile 50 bin arasında nüfusu olan Kazan Tatarlarının ancak 100-200’yü derneklere kayıtlıdır.
Çin zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Uygurların sayısı ise 25 bin civarındadır. Uygur Türkleri, İstanbul, Kayseri, Ankara, Konya, Adana, Kastamonu gibi şehirlerde ikamet etmektedir. Farklı şehirlerde olan Uygur dernekleri Çin’e karşı yürüttükleri milli mücadeleyi Türkiye’de de sürdürmektedir.
Dış Türkler diye tabir ettiğimiz Kuzey ve Doğu’dan Türkiye’ye gelen Türkler vatanlarında olup bitenlere kayıtsız kalmamakta, elinden gelen mücadeleyi vermektedir. Kazan Tatarlarının ana vatanı olan Tataristan’da günümüzde Ruslar Kazan Tatarlarını yok etme siyaseti yürütmektedir. Ana dilde eğitimi yasaklayan Putin, 2017 yılının sonunda Tataristan’ın resmi dillerinden birisi olan Tatar Dili eğitimini de tartışmaya açmış ve okullarda Tatar Dili dersi haftada 2 saate indirilmiştir. Ana dilde eğitim ve ana dil eğitimi konusu Rus işgali altında olan Kırım Tatarları için de geçerlidir. Kazan ve Kırım Tatar milliyetçilerine göz açtırmayan Rus hükümeti, Türkleri millet olarak yok etme siyasetini uygulamaktadır.
Çin işgali altında olan Uygurların yaşadığı Doğu Türkistan’da da durum farklı değildir. Çocuk doğumlarının dahi kontrol altında tutulduğu, iş verme vaadiyle Uygurların Çin’in iç kısımlarına göçe zorlandığı bir gerçektir. Tüm bunlar, Uygurların sayısını azaltmak, Uygurları asimile etmek, nihayetinde Uygurları millet olarak tarih sayfasından silmek için uygulanmaktadır.
Türkiye’de ikamet eden Dış Türkleri, Türkiye’de yaşananlar yakından ilgilendirmektedir. Sağlık, ekonomi, eğitim, barınma, geçim gibi konular ön planda olsa da bir de kalplerinde taşıdıkları sıla özlemi, vatan hasreti her şeyin önüne geçmektedir. Dış Türkler, bir taraftan kendi benliklerini koruma, geleneklerini yaşatma derdinde, diğer taraftan işgal, baskı altında olan vatan topraklarında olup bitenleri gözlemekte, bir gün vatan topraklarına dönme hayali ile yaşamaktadır. Göç eden Türklerin kendileri Türkiye’de, kalpleri, gönülleri, akılları, gözleri ve kulakları vatan topraklarındadır. Dil-millet-devlet uğrunda mücadele veren Dış Türkler, yürüttükleri haklı davalarının devlet siyaseti konumuna getirilmesini istemekte, Kırım Davası, Uygur Davası, Kazan Tatar Davası adı altında yürütülen davaya saygı gösterilmesi ve desteklenmesi konusunun ele alınması gerektiğini düşünmektedir. Kırım Tatarları ve Uygur Türklerinin davası devlet siyaseti konumunda sürdürülmekte, ancak günümüzde Rus zulmü altında ezilen ve millet olarak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan Kazan Tatarları ile ilgili bir oluşum ne yazık ki bulunmamaktadır.
Seçim sürecinde ve seçimlerden sonra sayıları milyonları bulan Dış Türkler konusunda çalışmalar yapılması gerekmektedir. Dış Türkler, yüzyıllardır bağımsız yegâne Türk Devleti olan Türkiye’den manevi destek beklemektedir. Ortak paydamız Türk olsa da, her Türk boyunun kendine özgü gelenekleri, kültürü, yaşam tarzı vardır. Dış Türklerinin milli kimliklerini korumak-yaşatmak, yüzyıllardır dil-millet-devlet bağımsızlığı uğruna verdiği milli mücadele konusunun Türkiye’nin devlet siyaseti konumuna getirilmesi gerekmektedir. Kazan-Kırım-Uygur ve diğer Türkleri birleştiren ortak gaye milli davamızdır. Zalime ve zulme karşı yürütülen bu davayı gündemde tutmak ve nihayete erdirmek önemli olmanın dışında bir zarurettir…
Kaynakça:
Kaynak ; http://qha.com.ua/tr/fikir-yazilari/secimler-ve-dis-turkler-konusu-uzerine/170194/QHA
Etiketler: Dünya » Eğitim » Genel » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER