POST-MODERN PUTPERESTLİK VE SÖZDE DİNDARLIK VE ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ KUTLAMASI
Nuri GÜRGÜR(Türk Ocakları Onursal Genel Başkanı)
01 Temmuz Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü kuruluş yıldönümüymüş. Halen ABD ile her alanda küresel egemenlik yarışına girmiş olan Çin Halk Cumhuriyeti bunu da, çok başarıyla yürüttüğü PR kampanyalarına malzeme yaptı. Bu maksatla sadece kendine ait yazılı ve görsel araçlarından değil, çeşitli ülkelerdeki ideolojik sempatizanı partilerin gazete ve ekranlarından da yararlandı.
Çin, ABD ve Rusya’nın yanı sıra dünyanın en büyük emperyalist güçlerinden biri. Amerika ve Rusya gibi sert gücünü kullanmak yerine, farklı bir yöntemi tercih ediyor, askeri gücünü bir tehdit unsuru olarak arkada bekletirken, ekonomik, teknolojik ticari ve finansal gücünü çok etkili şekilde kullanıyor. Afrika ve Asya’da çok sayıda ülkeyi kredi vererek, yatırımlar yaparak güdümüne almayı başardı. Halen hayata geçirmek için yoğun çaba harcadığı “kuşak – yol” projesi bu yüzyılın en büyük emperyalist atağıdır. Türkiye’de son yıllarda Çin şirketlerinin bazı alt yapı projelerinde yer aldığını, banka ve liman işletmesi satın aldığını biliyoruz. Son olarak T.C. Merkez Bankası(TCMB)’nın Çin Merkez Bankası ile swap anlaşması yaptığı açıklandı.
Çin Komünist Partisi’nin yüzüncü yılını hararetle kutlayanlar arasında ülkemizde iktidara destek veren gazetelerin amiral gemisi konumundaki gazetenin de olması her açıdan üzücü ve düşündürücüydü.
Bir sayfayı Çin’e övgüler yapmak için kullanma ihtiyacını neden duydular? Bunu nasıl bir bağlantının hesabıyla yaptılar bilemiyoruz. Ama bunu yaparken Çin Komünist Partisi’nin yönetimindeki Çin devletinin 1949 yılında işgal ettiği Doğu Türkistan halkına, Uygur Türklerine 72 yıldır kan kusturduğunu, tam bir soykırım yaptığını, insanlık suçu işlediğini unuttular. Dünyanın halen hukuk, demokrasi ve ekonomik alanlarda en gelişmiş ülkelerinin parlamentolarından Çin’i soykırım yapmakla suçlayan kararlar çıktığını, ortak bildiriler yayınlandığını, insan haklarıyla ilgili kuruluşların sürekli girişimler yaptığını da görmek istemediler. Ekonomik zaafları, yabancı sermayeye ihtiyaçları nedeniyle Çin hegemonyasını kabullenme zilletini tercih eden çoğu Müslüman üçüncü sınıf ülkelerin safında yer aldılar.
Bu dünya inananlar açısından, hem insanlar hem de onları yönetenler için bir imtihan süreci.
Herkes inancına, karakterine, ahlâkına uygun olanı yapıyor. Kimi parayı, çıkarı, ikbali kutsallaştırıp put haline getiriyor. Bu yüzden dünyamız dini, şekilden ve görüntülerden, öz anlamından yoksun ritüellerden ibaret kalıplarla yorumlayan, dindarlığın bu olduğunu sanan post-modern putperestlerin, doymak bilmeyen hırsları, nefsani tutkularının etkisiyle giderek kirleniyor.
Ama neyse ki bu karamsar görüntüyü ruhuna, vicdanına sığdırmayıp itiraz eden, insanlığının gereğini yapanlar da çıkıyor. Muazzam parasal imkanlarını seferber ederek suçluluğunu propagandayla örtmeye çalışan Çin’e bir itiraz da Nobel Kimya Ödülü sahibi, milletimizin yüz akı dünya çapında bilim insanı Prof.Dr. Aziz Sancar’dan geldi.
Prof. Dr. Aziz Sancar şunları yazdı:
“Başta Uygur Türkleri olmak üzere Tibetli, Mançuryalı, Moğol ve onlarca milletin katili ve soykırımcısı, hiçbir insan hakkına uymayan, kendi halkını dahi köle olarak pazarlayan Çin Komünist Partisi’nin 100. yılıymış. En kısa zamanda yıkılması dileğiyle. Yaşasın Doğu Türkistan ! ”
Evet günümüzde tablo bu; kimileri zilleti, parayı kimileri de izzeti, Hakk‘ı ve haklıdan yana olmayı, hukuk ve adaleti tercih ediyor, herkes kendisine yakışanı yapıyor vesselam.