Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Çin’ in Türkiye’de Türkçe yayın yapan CRİ (Uluslar arası Çin Radyosu / China İnternational Radio) online kanalında , önceki yıllarda Türkiye’de üst düzey yöneticilik yapmış, şimdi ise, Çin ile ticaret yapmakta olan bir zatın konuşmasını dinledim ve bu radyonun kurumsal sayfasında bu konuşmanın metnini de okudum. Bu zat, Çin’de Müslümanlara ibadetin yasak olmadığını, gittiği Pekindeki yasak şehirde bile cami bulunduğunu söyleyerek, Doğu Türkistan Türklerine dini baskının yalan olduğunu açıkça dile getirmesi beni ve bütün Doğu Türkistanlıları şaşırıttı ve hayretlerine sebep oldu.Ayrıca,bu gerçeklere tamamen aykırı ifadeler bizleri de çok üzmüştür. Bu zati Muhteremin Pekin’deki yasak şehir’de dahi Cami olduğu yolundaki iddiası asla doğru değildir. Çünkü bu bölgenin/ şehrin zaten adı üzerinde “YASAK ŞEHİR”dır. 1911 de Çin’de İmparatorluk rejimi yıkılarak yerine Cumhuriyet ( Mingou) kurulduktan sonra, orası yasak olmaktan çıkmıştır. Bu arkadaş bugün yasak olan Kaşgar’a, Hoten’e,Turfana, Urumçi, İli’ye veya diğer Doğu Türkistan şehirlerine gitmiş midir ? Söylediklerine bakılırsa Doğu Türkistan’a hiç gitmemiş ve bu toprakları hiç görmemiştir. Ama bu zat Çin’i hoş tutmak,Çine şirin görünmek,memnun etmek ve bu suretle 4-5 kuruş daha fazla menfaat elde etmek için yalan söylemekten çekinmemiştir. Bu tür insanlar Türkiye’de azınlıkta ve marjinal olmalarına rağmen, bu tipler Çin’in ekonomik gücü ve elde edeceği rantı arkasına alarak zalim Çin’i değil, mazlum Müslüman Uygur Türklerini suçlayarak onları mahkum ettirmeyi marifet veya alışkanlık haline getirmişlerdir. Çünkü, mazlumu suçlamanın bir maliyeti yoktur. Bugün Doğu Türkistanlılar mazlum ve mağdurdurlar.Allah’tan başka hamisi ve kimsecikleri yoktur. Bu tipler mazlumlara ne kadar ve ne tür çamur ve iftiralar atabilirlerse onu kar hanesine yazmakta ve kendisini memnun ettiğini ve bu suretle Çin’i destekleme ve kendilerince “Görevlerini Tam Yapma” noktasında tatmin olduklarını sanmaktadır. Ancak,bilmiyorlar ki,bu yalan ve gerçek dışı söylemler Çin yalakalarından sahte ve yalan ifadelerinden mustarip ve kan ağlayan 30 milyonluk bir insan, Türkü ve Müslüman kitlesi bunların karşısında mevcuttur. Çin’in tutsağı ve mazlumu Doğu Türkistan Türkleri bu ve benzerlerinin doğru yolu ve gerçekleri görebilmelerini nasip etmesi için Allah’a yalvarmakta ve haklarında dua etmektedirler. Bu yüzden Çin’i ve Onun Gerçek Yüzünü Anlatmaya devam edeceğim.
Komünist Çin Rejiminin Yapısı Şiddet ve Terörizm İçermektedir
Komünist ideolojinin fikir babası Karl Marks; “ Proletarya diktatörlüğü “‘ rejiminin sosyalist devrimin ardından kurulacaktır.” diye yazar. Komünist Çin’in kurucusu Mao Zedung ise,” İktidar namlunun ucunda büyür.” demektedir. Sosyalist rejimin kan, göz yaşı,acı ve cesetler üzerinde kurulduğu ve iktidarı sürdürdüğü gerçeğinin altında komünist Liderlerin bu teorileri yatmaktadır. Sosyalist rejimi bir otomobil olarak düşünürsek, onun motorunun yakıtı şiddet ve terördür. Marksizm, dinlere ve inançlara karşı icat edilmiş bir dindir ve tüm dinleri ve inançları reddeder. Çin, sadece Doğu Türkistanlı Müslümanlara değil, Çinli Hristiyanlara, Budist Tibetlilere ve Çinli Falungung tarikatı müritlerine de sürekli baskı ve şiddet uygulamaktadır.
Komünist rejim ele geçirdiği her yerde, tüm doğruluğu,dürüstlüğü, tüm yetenekleri ve ahlakı ortadan kaldırır. Toplumun sosyal gücünü yok eder. Beceriksizlerin en güvenli korunma alanı Komünist Parti üyeliğinden ibaret zırhtır. Aşağılık siyasi sadakat şartı, ard niyetli, yalancı, sahtekar, yalaka, düzenbaz ve sıra dışı anormal kişilerin ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını temin eder. Bu iğrenç insanlar yumağı, uygar, seven, sevilen, üreten ve barışçıl toplumu, kötülük için kendini feda ederek karanlığa doğru yürüyen uysal bir topluma dönüştürme yolunda canla, başla çalışırlar. Her insanın içindeki iyilik meleğini çıkarır, yerine birer şeytan yerleştirir. Bu süreci tamamlamak için devlet, şiddet ve terörizmi rejimin yasal aracı olarak kullanır. Yüreği yara, yüzünde tebessüm olan Çin toplumunu böyle yaratılmıştır . Çin halkı yıllardan beri acı çekmektedir. Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’da ise, Uygur Türkleri başta bu topraklarda yaşayan her kes çok büyük acılar yaşamış ve günümüzde bu acı, ıstırap katlanarak büyümektedir. Uygur Türklerinde “ Dumanın acısını baca bilir” diye bir atasözü vardır. Acının ne olduğunu biz Uygurlar çok iyi biliriz. Ama, Pekin’e danışman, gözlemci ve diğer sıfatlar adı altında ticarete gidip yasak şehirde hatıra fotoğrafı çektirenlerin bu acıları anlamasına imkan yoktur.
En Mükemmel Diktatörlük Rejimi Çin’dedir
Oxford Üniversitesinde öğretim üyesi Norveç kökenli bir bilgin olan Stein Ringen 2016 yılında Çin’in günümüzdeki durumu anlatan “ 21. Yüzyıldaki En Mükemmel Diktatörlük: Çin ” adı ile bir kitap yazarak yayınlamıştır. Kitapta Çin her yönü ile incelenmekte ve Çin’in ekonomik kalkınma başarılarının batılı uzmanlar ve akademik çevriler tarafından esastan yanlış olduğunu örnekleri ile ortaya koymaktadır. Prof.Dr.Ringen’e göre yanlış olan husus şudur ; Pekin’de oturan ÇKP’nin otoriter yönetiminin uygulamakta olduğu etkili Yönetim Politikalarının arkasında yatan karanlık yüzünü batılı uzmanlar ve bilim çevreler görememektedir. Günümüzde en Mükemmel diktatöryal bir sistemdeki Çin yönetimi kendilerinden özellikle otokrasi (Autocracy) kelimesi ile tarif edilmesinden çok hoşlanmaktadır. Çünkü bu kelime ÇKP. yönetimi için çok hafif ve çok ılımlı gelmektedir. Günümüzde Çin’i araştıran yabancı uzman ve akademisyenler son dönemlerde mevcut Çin rejimi için Kontrolokrasi (Controlocracy) kelimesini icat etmişlerdir.
Prof.Dr. Stein Ringen’in bu konudaki tesbiti şudur ; Eğer siz bir diktatör iseniz diktatörlüğün sırlarını Çin’den öğreniniz. Çünkü diktatörlük rejiminin Çin’den daha iyi uygulayan bir ülke yoktur. Sizin insanların ne iş yapacağı konusunda emir vermenize bile gerek kalmıyor. Çin Vatandaşları kendi kendilerini otokontrol ve Oto-sansür yapmaya programlamışlardır. Çin Vatandaşlar, Devlet tarafından çizilen Kırmızı çizgilerin dışına çıkanların akibetlerinin nasıl olacağını ve hayatlarının nasıl mahv olacaklarını çok iyi bilmektedirler.
Çin’i ziyaret edenler, bu ülkeyi gezenlerin ilk baştaki kanaatleri ” Bu ülke yönetimi söylendiği kadar kötü değilmiş” yanılgısına kapılmaktadır. Çünkü Çin’i ziyaret eden hiç bir kişi Çin toplumuna ait her bir Çinli insanın ruhunun tek -tek şifrelenip kelepçelendiğini göremiyor ve bütün bunları görebilmesi de imkansızdır. Çin’ in “ İhbar et, ödül al” politikası, insanların bir birlerini ihbar ederek para kazanma, terfi etme, maaşlarını yükseltme ve diğer bütün kişisel kazanç ve menfaat yollarını açtığı için, insanlar arasındaki ilişkiler ve kontrol mekanizması çarkı otomatik olarak kendiliğinden dönmektedir. 2016 yılında Çin’de mevcut üniversiteden sadece de 2 tanesi, dünyadaki ilk 100 Üniversite listesinden yer alabilmiştir. Bu Üniversitelerden Çinghua Üniversitesi 58. Pekin Üniversitesi ise, 71. Sırada yer bulabilmiştir. Pekin Üniversitesinin Çin’de ünlü bir bilim adamı olan ekonomi Profesörü Shia yeliang (夏业良) 8 Ekim 2013 de işine son verilmiş ve Üniversiteden atılmıştır. Bu atılmaya sebep olarak ise, Prof.Dr. Shiayeling hakkında öğrencilerden 320 kadar ihbar ve şikayet mektubu gelmesi olarak gösterilmiştir. İhbar ve şikayet konusu ise, Prof.Dr. Shia’nin batı’nin Liberal ve serbest ekonomi sisteminin savunması, Çin’in uygulamakta olduğu Marksizm temelli ve ÇKP. elitlerinin kişisel kontrolleri altında olan mevcut ekonomik yapıyı eleştirmesi ve bu sistemi yerden yere vurması olmuştur. Prof.Dr. Shiayeliang bir defasında ders anlatırken, bir öğrenci ayağa kalkarak “ Ben Marksizm ve Leninizm ideolojisinin iktisat teorisine inanıyorum. Senin tarif ettiğin liberal sistem, hukukun üstünlüğü, serbest ekonomi, demokrasi, bireysel özgürlükler safsatasıdır.Bu kapitalist batılıların zehirleri ile bizleri zehirleyemezsin.” Demiştir. Onun bu konuşmasını sadece 10 kadar öğrenci alkışlamış, salondaki 500 den fazla öğrenci ile ekonomi dersini anlatan Prof. Dr. Shia şaşkınlık içinde kalmışlardır. Prof.Dr. Shayeliyang hakkındaki 320 ihbar ve şikayetin sadece 100 kadarını ise, tek başına bu öğrenci yapmıştır. İşinden olan ve Üniversiteden atılan Shayeliyang daha sonra bu öğrencini araştırmış ve kendisinin Çin’in kuzeyindeki Liyaoning eyaleti’nde görevli üst düzey bir ÇKP yöneticisinin oğlu olduğunu öğrenmiştir. Bu öğrenci birkaç sınavda başarısız olmuş ve düşük not almıştır. Pekin caddelerinde son model batı menşe’ili lüks arabalarda gezen, arkasına birkaç kendi güdümünde ve yanında olan öğrenciyi peşine takan ve onlarla birlikte eğlencelere dalan bu öğrencinin daha sonra Pekin Üniversitesi gibi Çin’deki en saygın Üniversiteye imtihansız torpil ile kabul edildiği ortaya çıkmıştır. ABD ve Kanada’da birkaç ünlü Üniversitelerde misafir öğretim görevlisi olarak birkaç yıl ders veren ve Çin’de ekonomi alanında bir çok kitabi bulunan saygın bir bilim adamı Prof. Dr. Shiayeling işten atılmıştır. Ancak, onu ihbar eden o öğrenci ise, Üniversiteden mezun olduktan sonra Pekin Üniversitesi ÇKP Gençlik Teşkilatı genel sekreteri olarak O Üniversitede üst düzey bir memur olarak atanmıştır. Çin’deki “ihbar et, ödül al” sistemi Çin’in en ücra köşelerine kadar yaygınlaştırılmış ve uygulanmaktadır. Dünyadaki en iyi 100 Üniversite içinde yer alan bir Çin Üniversitesi dahi ajan yetiştirmek gibi bir görevi üstleniyorsa ve genç ajanlar imtihansız Üniversiteye sokuluyorsa “ En Mükemmel diktatörlük Rejimi”‘nin ” kalesinin temelinin dahi sağlam olmadığından hiç şüphe duyabilir misiniz?
ÇKP İktidarının ve Sisteminin En Büyük Sorunları : Rüşvet ve Yolsuzluk
Çin Anayasa Mahkemesi başkanı Zhuo chiang (周强) 12 Mart 2017’de Pekin’de toplanan Çin Halk Kurultayının 12. dönem ve 5. Genel kurulunda yaptığı konuşmada şunları söylemiştir . ” 2016 döneminde ÇAM.’ne intikal eden rüşvet ve yolsuzluk dosyası sayısı 2015 yılına göre 1/3 oranında artmıştır. 2016 de Mahkememizde yargılanarak çeşitli cezalara çarptırılan yüksek düzeyli devlet memurları ; başta Çin Genelkurmay Başkanı ve Bakan seviyesinde olanların sayısı 35 kişidir. Eyalet başkanı ve eyalet bakanlığı görevlerinde bulunmuş çeşitli konumlardaki üst düzey ÇKP.üyesi 240 sanık hüküm giymiştir.” açıklamasında bulunmuştur.
2012 yılında şimdiki Çin devlet başkanı Xijinpeng iş başına geldikten sonra bugüne kadar toplam bir milyon ÇKP.üyesi görevli Bürokrat rüşvet almaktan,usulsuzluk ve yolsuzluk yapmaktan yargılanarak cezaevlerine gönderilmiştir. Çin’de Yasama, yürütme ve denetleme (Yargı) bir tek ÇKP.iktidarının elindedir ve bir tek erkin yetkisine verilmiştir.Bu tek erk ise ÇKP.’dir. Açık bir deyimle ; hırsız, savcı, hakim aynı aileye mensup kişilerden oluşmaktadır. Rüşvet ,usulsuzluk ve Yolsuzluk ÇKP’in tekelindeki bu çarpık Sistemin bir Sorunu ve sonucudur.
Çin’deki siyasi rejim sosyalist sistem , ekonomik rejim ise ÇKP.’nin tekelinde bulunan Çin devlet kapitalizmidir. Çin’de yürürlükte olan kapitalist sistemi batılı uzmanlar ve akademisyenler “China’s Crony Capitalism = Çin Usulü Ahbap – Çavuş Kapitalizmi ” olarak tanımlamaktadır. Günümüzde büyümekte olan Çin ekonomisi bir leş yığınını andırmaktadır. Toplam 90 milyon kişiye ulaşan Çin Komünist Partisi üyeleri bu leş yığınının üzerine saldıran ve sayısız yabanı, vahşi, yırtıcı kuşlar, böcekler ve envaiçeşit sivrisinekler topluluğu konumundadır. Bu leş üzerine saldıran her vahşi canlı leşten bir parça koparabilmek için yarış içindedirler ve her kes leşten alabildiğince daha çok pay kapmak yarışı içindedir. Bu kokuşmuş koskocaman leş yığını bitmeden, leşten nemalanan hayvan topluluğunun dağılması asla mümkün değildir. Çin,tesellütündeki ÇKP.iktidarının bu çürümüş ve kokuşmuş sisteminden kurtulmadan rüşvet,usulsuzluk ve yolsuzluğu bitirmek hiç de mümkün olmayacaktır.
Komünistler Kendi Rejimlerini İhrac Etme Sevdasından Asla Vazgeçmezler
Tayvan’da yayınlanan “China Times” gazetesi 13 Mart 2017 tarihinde, Tayvan’da faaliyet göstermekte olan 5 bin Pekin ajanı olduğu haberini manşet yaptı. Gazetenin iddiasına göre, Komünist Çin’in ajanları Tayvan’ın en üst düzey yöneticilerine kadar sızmışlardır. Son bir kaç yıl içerisinde 55 Çin ajanı Tayvan’da suçüstü yakalanmıştır. 10 Mart günü Çin’den Tayvan’a öğrenci olarak gelen Çin ajanı Zhou Hongxu (周泓旭) nun suçüstü yakalanması Tayvan halkını çok öfkelendirmiş ve onları çok tedirgin etmiştir.
ÇKP.diktatörlüğündeki Çin, 1970’lı yıllardan itibaren Mao Komünizmini dünyaya ihrac etmek için büyük miktarda bütçe ve insan kaynağı ayırmıştır. Çin, demokratik ülkelere rejim ihrac etme girişiminden asla vaaz geçmiş değildir. Çin, Hongkong’u 1997 de İngilizlerden geri alırken, Hongkong’un özerkliği ve özel yönetimi konusunda iki ülke arasında garanti antlaşması yapılmıştır. Pekin, Hongkong’un özerkliğini bir an önce ortadan kaldırmak için bu şehre iş adamı, ve çeşitli işlerde çalışan kişiler kılığında yüz binlerce ajan sokmuştur.Ayrıca sayıları milyon mertebesine yaklaşan Hongkong’luyu manfaat ve para karşılığında ÇKP. üyesi veya taraftar yapmıştır. Çin,bu suretle Hongkong’un demokratik ve hukuk sistemi ile sosyal yapısını değiştirerek,halkın oy kullanma hakkını suistimal ediyor ve bu ülke vatandaşlarını satını alarak bu değerleri ortadan kaldırmak istemektedir. Bu uğurda tüm devlet imkanlarını seferber etmekten çekinmemektedir. Pekin, aynı yöntemi Türk Cumhuriyetleri ve Afrika ülkelerinde de uygulamaya çalışmaktadır. Çin bu konudaki tüm sinsiliği ve bütün kurnazlığı ile demokrasi silahını kollanarak demokrasiyi vurmayı devam etmektedir.
Yabancı Yatırımcıya Koçak Açan Çin, Şimdi Maskesini Çıkarmıştır
Mao’un deyimi ile Çin beyaz bir kağıttı. Yanı yoksuldu, Çin halkının hiç bir şeyi yoktu. Bu beyaz kağıt üzerine en güzel resimler çizilebilirdi. Ancak çizebilecek ressam yoktu ve resim çizmek için gerekli Kalem ve boya dahi yoktu. Mao’nun ölümünden sonra reform yapan Çin 1978′ de dünyaya kapılarını açtı. Batı dünyası sermayesi ile birlikte teknoloji, yönetim şeklini ve üretim yapma becerisini Çin’e getirdi. Aradan 40 yıla yakın zaman geçti. Bugün Çin ülkedeki yabancı yatırımcıları kovmak için vergi denetimi altında tüm hukuk dışı yöntemlere başvurmaktan kaçınmamaktadır. Son dönemde ise, Çin yüzündeki maskeyi çıkararak attı. Çin’in son günlerde Güney Kore’ye yaptığı bunun tipik bir örneğidir.
Lotte, Çin’de yatırımı olan bir güney Kore firmasıdır. 1994 yılında Çin’e girmiştir. Gıda, perakende satışı, turizm, petrokimya, inşaat, imalat, finans, iletişim, hizmet sektörü başta bir çok sektörlerde ülke genelinde 24 Eyalet ile bir çok büyük kentlerinde geniş yatırım ağı bulunmakta idi. Lotte Şirketinin Çin’deki toplam yatırım tutarı 10 milyar doların üzerinde olup, Çin’de toplam 24 bin kişiye istihdam sağlamakta idi. Çin yönetimi son bir ay içinde Lotte’nin Çin’de faaliyet göstermekte olan toplam 112 AVM’ den 55’nın kapısına hiç bir sebep göstermeksizin mühürledi, kilit vurarak kapattı. Ayrıca,bu Şirkete ait milyar dolarlık yatırımı olan inşaat firmasının de ülke’de çalışmasını durdurduğunu bildirdi.
Çin, Güney Kore’ye olan bütün uçuşları da durdurdu. 2016’de Güney Kore’ye Çin’den gelen Çinli turist sayısı 3,5 milyon idi ve her Çinli turist ortalama 2 bin dolar para harcamıştır. Çin, 15 Mart’tan başlayarak Güney Kore şirketlerine ambargo uygulamaya başladı. Bu karara Uyumayanlara ağır cezalar uygulayacağını ihtar etti. Güney Kore’nin 2016 yılında Çin’e ihracatı 124 milyar dolar olup, bu rakam Güney Kore’nin 2016 yıllık toplam ihracatının 1/4 ‘nü oluşturuyordu. Japonya’nın Fukuoka limanından 11 Mart Kore’nin Jeju limanına demir atan Costa Serena Cruise gemisindeki 3 bin 400 Çinli zengin turist, kendilerine Pekinden gelen emir üzerine Turistlerin gemiden inmeye ret ettiler. Ayrıca,bu tip Gruise gemileri ile Güney Kore’ye turist olarak gitmek için bilet almış olan 120 bin Çinli turistin biletlerini de iptal ettirdi. Çin’de büyük yatırımları olan Samsung, LC ve Hundai başta olmak üzere 10’den fazla dev Güney Kore şirketi sıranın kendilerine de gelebileceği endişesi ve tedirginliği içinde beklemektedir. Güney Kore yönetimi ise, şimdiye kadar bu konuda Çin’e karşı her hangi bir misilleme girişiminde bulunmamıştır. Ancak, bu haksız ve hukuksuz tavrından dolayı Komünist Çin’i Dünya Ticaret Örgütü ( DTÖ)’ne şikayet etmeye hazırlanıyor.
Çin Güney Kore’ye niçin ambargo uygulamaktadır ?
Güney Kore, kuzey Kore’nin atom başlıklı nükleer füzelerine karşı, ABD.menşe’ili THAAD füze savunma sistemini yerleştirme kararı almıştır. Hiç hesapta yokken,Güney Kore’nin Kuzey Kore’den korunma amacı ile aldığı bu karar Çin’i adeta çıldırttığı bu son ambargo ve iptal uygulamaları ile ortaya çıkmıştır. THAAD Savunma sistemi ,kısa ve orta menzilli Füze tehditlerine karşı geliştirilmiş bir balistik füze savunma sistemidir. THAAD 200 km menzile sahiptir. Ancak, Kuzey Kore tarafından son fırlatılan nükleer başlıklı füzenin menzili ise, bin km. olarak açıklanmıştır. Kuzey Kore’ye nükleer teknolojiyi veren ve nükleer başalıklı füzelerin ve diğer saldırı silahlarının geliştirilmesi ve üretimine katkı sağlayan Çin, kuzey Kore’nin sürekli füze denemeleri ile tehditkar açıklamaları ve tutumuna karşı hiç ses çıkarmaz iken, kısa ve orta menzile sahip ve üstelik savunma amaçlı THAAD füze sistemine karşı çok sert tepki göstermiştir.
Çin, ABD.üretimi THAAD’savunma sisteminin kendileri için bir tehdit oluşturmayacağını çok iyi bilmektedir. Ancak, Çin, kendisine ait nükleer başlıklı uzun menzilli balistik füzelerini ABD’ye göndermek istediğinde, THAAD savunma sisteminin devreye girerek kendi füzelerini etkisiz hale getirebileceğinin çok iyi farkında dır ve bunun hesabını yapmıştır. Çünkü, THAAD füze savar sistemleri, 3- 5,5 bin km. ara menzilli füzelere karşı atmosferin dışında bu füzeleri imha edebilme kabiliyetine sahiptir. Çin’in korkusu THAAD’ın Çin’e tehdit oluşturması değil, Çin’in deniz aşırı saldırıları karşısında bu füzelerin ortadan kaldırılarak onların kendileri için tehdit oluşturmasından uzaklaştırmak amacı taşıdığı içindir.
Çin, bugün Güney Kore’ye uyguladığı sert yaptırımlar iptal ve ambargo uygulamalarını yarın diğer batılı ülkelerin yatırımlarına ve şirketlerine karşı de her an uygulayabilir. Çünkü Çin despot Komünist parti yönetimindeki bir ülkedir. Çin’de yatırımı olan tüm yabancılar bu günlerde çok sıkıntılı ve stres içindedir. Pekin maskesini çıkarmışken, bu yüzü unutanlar baksınlar.Çin diğer uygar ülkelere karşı da maskesini çıkarabilir.
Kaynaklar:
BENZER HABERLER