Son Dakika
Uygur Türklerinin Özgürlük ve Bağımsızlığını Yiğitçe Haykıran Kazakistanlı Uygur Resim Sanatçısı Gülnaz Tursun
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
Dünya Çin’in Uygurlara Yönelik Baskı, zulüm ve Soykırım Uygulamalarının Farkında
Çin’in Uygurlara yönelik yüksek düzeydeki baskıcı politikaları son beş yılda misli görülmemiş oranda artmıştır. Buna karşılık tam ve yeterli olmasa da tüm Dünya bunun farkında olduğu açıktır. Çin işgal yönetimi Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar başta diğer tüm Müslüman Türk halklarından milyonlarca masum insanı kollektif şekilde tutuklayarak ülke genelinde açtığı yüzlerce Çin tipi toplama Kamplarına hapsederek onları toplu şekilde cezalandırarak Doğu Türkistan’ı fanı dünyanın bir “Açık Hava Hapishanesine ” dönüştürmüş durumda. Uygurlar ve diğer Türk halkları tüm bir Millet olarak toptan Çin hükümetinin muazzam yüksek teknolojili zulüm sistemi karşısında çaresiz durumda bulunuyor. Tarih boyunca Türk-İslam medeniyeti ile dünya kültürüne silinmez katkılarda bulunan bir ulus, dünyanın en büyük ikinci ekonomi gücü olduğunu iddia eden Çin devleti tarafından planlı ve sistemli bir şekilde ÇKP. “Devlet Terörünün” hedefi halinde haline getirilmiştir. Buna karşılık Çin işgal ve sömürge yönetiminin ileri yüksek teknoloji kullanılarak ülkede kurduğu takip,Kontrol ve gözetleme sistemine rağmen Uygur Türklerinin var olabilme haykırışlarını boğarak asla yok edememiştir. Diasporada yaşayan Uygur aydınları, aktivistler ve onların kurdukları onlarca STK. kuruluşları ve tüm Uygur halkı Çin’in bu insanlık dışı cinayetlerine karşı asla suskun kalmamıştır. Onlar topyekun olarak imkanları ölçüsünde ve elde ettikleri imkanlar dahilinde ÇKP’in bu acımasız ve vahşi soykırım cinayetlerini uluslararası topluma anlatılması noktasında büyük aşamalar katttettiği görülmektedir. Uygur Sanatçılar ise bu konuda resim,müzik ve diğer sanat dallarını kullanarak bu kutsal davaya büyük katkılar sunmaktadır.
Bu sanatçılarımızdan biri de Kazakistanlı Uygur Türkü Sanatçı Gülnaz Tursun sanat çalışmalarının yanı sıra ana vatanı Doğu Türkistan ile ilgili düşüncelerini ve bu konuda neler yaptıklarını ve daha neler yapılabileği konusundaki düşüncelerini Özgür Asya(rfa.org/Uyghur) radyosuna şöyle anlatmıştır :
Sanatçılar, Bir Toplum veya Milletin Vicdanı ve Sözcüleridir
ÇKP yönetiminin işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere yönelik baskı, zulüm, işkence ve ağır insan hakları ihlallerini içeren politikaları 2016’dan beri şiddetini kat kat arttırdığı ve bu uygulamalarının ABD. başta 9 batılı ülke tarafından ” Tüm İnsanlığa Karşı İşlenmiş bir suç = Etnik Soykırım Cinayeti ” olarak tanımlandığı bilinen bir gerçek. Çin işgal yönetiminin son uygulamaları ile Özellikle Uygurların kimliği, ana dili, ulusal kültürü, Uygur Türkçesinin eğitim ve öğretimi ile kendilerine özgü, benzersiz yaşam tarzı, ÇKP. yönetiminin toptan soykırım ile yok etme hedefine dönüştü.
Uygur Türkleri binlerce yıllık muhteşem tarihinin en zor, en karanlık ve en ölümcül dönemini yaşadığı günümüzde, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Uygur sanatçıları bir birinden değerli güzel eserleri ile milli kimlikleri ile özgün kültürlerini bütün bu tür baskıcı ve yok etme uygulamalarına karşı korumaya ve bu suretle kendi başlarına gelen bu acı gerçekleri sanatlarını icra ederken, uluslararası topluma anlatma noktasında büyük çabalar gösterdiklerine tanıklık etmekteyiz. Bunlardan biri de parlak renkleri, sade ama güzel çizgileri ile Uygur gençlerinin yüreğine güven aşılayan, eserlerinde özgürlük ruhu işleyen ve onun için haykıran ve kurtuluş gününün bir gün parlayacağını ifade eden Kazakistanlı genç Resim Sanatçısı Gülnaz Tursun’dur.
Kazakistan’da Doğup Büyüyen Ancak, Ana Yurdunu Asla Unutmayan Bir Ressam
Kazakistanlı Uygur Türkü resim sanatçısı Gülnaz Tursun da bu konuda büyük çabalar harcayan ve mazlum Kardeşlerine umut, güven ve moral vermeye çalışan Sanatçılarımızdan biridir. O, Doğu Türkistan’a komşu ve kardeş Kazakistan’da doğup büyüyen ve bir resim sanatçısı olarak ünlenen bir genç Uygur Türkü Sanatçı. Uygurların en kalabalık olarak yaşadığı Kazakistan’ın eski başkenti Alma-Ata’ya bağlı Bayseyit bölgesinde dünya’ya geldi. Çocukluğundan itibaren Kazakistan’ın Uygur nüfusunun en yoğun ve kalabalık olarak yaşadığı bu yerinde ve çok canlı bir Uygur kültürel ortamında büyüdü. Babasının etkisiyle resim yapma isteği çocukluğundan itibaren onda bir tutku haline geldi ve ressamlığı hayatında ömür boyu sürdüreceği bir meslek olarak seçti. Kısa zamanda resim sanatındaki ünü bölgesinden taşarak tüm Kazakistan’a yayıldı ve adından sıkça söz edilmeye başlandı.
Bir Sanatçının kendi halkına Ümit Vermek ve Güven Aşılaması Vicdanı Sorumluluktur
Gülnaz Tursun, son beş yıldır çizdiği resimlerinin konularını Uygur halkının son yıllarda karşılaştığı acı gerçeklerle yakından ilişkilendirdiğini vurguluyor. Ayrıca zaman zaman yaptığı açıklamaları ile Etnik soykırım ile toptan yok olma tehdidi ile karşı karşıya bulunan Kardeşlerinin sesi olmak istediğini belirtiyor. Genç Sanatçı Gülnaz : ” Türk Milletinin muhteşem kültür ve medeniyetine eşsiz ve seçkin katkılar sunan Uygur Türkleri günümüzde işgalcılar tarafından inkar ve yok edilmeye çalışılıyor. Ben Halkımın başına gelen bu çok karanlık, milli musibet dolu ve çok ağır bu sıkıntılı günlerinde onların sesi olmaya ve icra ettiğim sanatımla onlara ümit olmaya ve güven aşılama ve moral verme gayreti içinde olmaya çalışıyorum. Zaten bir Sanatçının kendi halkına bunu yapması vicdani bir sorumluluk değil mi ?” diye ekliyor sözlerine.
Doğu Türkistan’a Karşı Hasret ve Özlem dolu Bir Duygusallık Ortamında Büyüdüm
Babam benim ilk öğretmenimdi. Onun babası ve annesi yanı benim Dedem ve Büyük Annem Doğu Türkistan’dan Kazakistan’a göç eden bir bir Uygur ailesi idi. Ben çocukluğumdan beri onların ana yurtlarına ait anlattığı hikayeler, Vatanlarına karşı olan özlemlerinin anlatıldığı duygu ve hasret dolu bir ortamda büyüdüm. Bugün, benim hayatımda neye inandığımı ve neleri gördüğüme ve göreceğime dair derin bir duygular hakım. Zulmün devam edeceğine inanırsak hayatımız baskıdan kurtulamaz. Şahsen ben ana vatanımızı hiç görmedim, üstelik, ne babam ne de dedem ve diğer ailem kişileri hür ve bağımsız vatanımızı ne görmüş ve ne de yaşamıştır. Yani aile olarak baskı, zulüm ve adaletsizlik kanımıza işlemiştir. Zulüm devam ettiği sürece insanın yaşamına dair umutlar ve ışıklar yok olmaya doğru gidecektir. Bu yüzden resimlerimi halkımızın ruhunu uyandırmak, zulmün sonsuza dek sürmeyeceğini ilan etmek, halkımıza bir damla bile olsa umut, güven ve cesaret vermek, Doğu Türkistan’ımızın kurtuluşun şafağının her zaman en güzel şekilde parlayacağına inanmak için kullanıyorum. Sizler “İster inanın ister inanmayın, Doğu Türkistan mutlaka ve mutlaka kurtulacaktır ve istikbal ve kurtuluş her zaman oradadır !… ” diyor.
Bir Millet Kendine İnandığı ve Güven Duyduğunda Ancak, Çaresizliğini ve Zorluklarını Yenebilir
Benim ülkem Kazakistan’da ve diğer Diasporada yaşayan Uygurlar, zengin kültür, medeniyet, özgün örf adet, gelenek ve göreneklerini koruyarak ve devam ettirerek ancak, tüm Uygur Türklerini saran umutsuzluk girdabından kurtulabileceklerine inanıyorum. Uygur Türkleri Türk-İslam ve dünya medeniyetine kattıkları eşsiz ve muhteşem katkıları ve yaklaşık 3 asırdır sürdürdükleri kahramanca özgürlük mücadeleleri ile kendileriyle daha fazla gurur duymaya, kendilerine daha fazla inanmaya ve geleceklerine daha umutla bakmaya çağırıyorum.
Doğu Türkistan’da son 5 yılda Zulüm ve Soykırım Misli Görülmemiş Derecede Artmıştır.
Ben Resim çalışmalarımda sosyal medyada sıkça rastlanan bir dramatik durumu ; uzuvları zincirlenmiş, çok çaresiz ve Türk-İslam dünyası başta uygar dünyanın geri kalanı tarafından terk edilmiş olan Uygurların durumunu tasvir etmeye ve bu zulmü açıklamaya ve bu resimlerimle özgürlük nidalarını haykırmaya çalışıyorum.
Tüm bu ve benzer görüntüler Uygurların durumunun sanat aracılığıyla dünyaya tanıtılmasında rol oynasa da, Uygurların içinde bulunduğu çaresiz gerçeklerin Uygur Türkleri ve özellikle de Uygur gençleri için hayal kırıklığı ve hüsrana uğrattıklarını düşünüyorum. Uygur Türkleri bütün dünyanın kendilerini unuttuğunu, kendilerinin dramatik durumunu görmediklerini ve kimsenin kendilerine yeterince yardım eli uzatmaması gerçeklerini umutsuzca görüyor ve yüreklerinin derinliklerinde haklı olarak bunlardan büyük ıstırap duyuyorlar. İnsanlarda oluşan bu Umutsuzluk, daha sonra buna başka umutsuzluklar da ekler. . .
Bence bir insan ancak kendi iradesine sahip olduğunda zorluklarının üstesinden gelebilir ve hayatının sıkıntı ve zorluklarını değiştirebilir ve kurtulabilir. Aynı şekilde bir millet kendi kendine yeterli, özgüven sahibi olduğunda kendi zorluklarını da aşabilir ve özgüvenini geliştirebilir. Her başarı ve zafer ancak, kendisine ve inandığı davasına güven duyma ile başlar.
Ben son yıllardaki resim çalışmalarımda Uygur Kardeşlerime umut ve güven aşılayan ,geleceklerinin çok parlak olacağını anlatan resimler yapmaya çalışıyorum.
Özet olarak ben Uygur Türkü Kardeşlerime şöyle haykırmak istiyorum : ” Ey Uygur’um, Lütfen Bana İnanınız, Özgürlük şafağı Doğu Türkistan’da mutlaka Sökecektir ! ”
Kaynak : https://www.rfa.org/uyghur/erkin-tiniqlar/uyghur-senetkar-04222022175209.html
BENZER HABERLER