Son Dakika
Yurt dışındaki Uygur Milli Hareketinin en üst ve şemsiye organı olan Almanya merkezli Dünya Uygur Kurultayı’nın ABD.’de yaşayan Başkanı Rasia Kadir,01 Ocak 2017’de İstanbul-Ortaköy’de 30 masum sivil vatandaşın katledilmesi ve ve kataliamın zanlısı olduğu iddia edilen”Uygur ” ile ilgili bir açaklama yapmıştır.ABD. ve Avrupa’da bir çok medya organında yayınlanan bu yazısı aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.(Uygur Haber ve Araştırma Merkezi-UYHAM)
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Sözlerime başalamadan önce, Ortaköy’de gerçekleşen menfur Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve mağfiret,kaderli ailelerine baş sağlığı ve yaralılarımıza ise, acil şifalar diliyorum.
Türkiye Cumuhuriyeti devletimize ve aziz Türkiye Türkleri Kardeşlerime de en derin teziye ve geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
2017 yılbaşı gecesi Ortaköy’deki bir eğlence merkezinde meydana gelen menfur katiam olayından sonra dünyanın 5 kıt’asındaki çeşitli ülkelerde yaşayan Uygur diasporası olarak Türk medyasındaki haber,yorum ve diğer yazıları çok dikkatle ve üzüntü ile izliyoruz. Bunun en başta gelen nedeni ise, dindaşımız, Irkdaşımız ve kardeşimiz olan , ve uluslararası arenada bizi destekleyen Türkiye’ye yapılan saldırının acısı ve istirabıdır. Diğer nedeni ise, saldırı yaptığı iddia edilen terörist ve katil zanlısının Uygur olduğu hakkındaki iddia ve söylentilerdir. Bu olaydan hemen sonrasından başlayarak ” inşallah bu lanetli terörist ve katil Uygur olmamalıdır.” Temennisi ile dua ediyoruz.
Ben Rabia Kadir olarak , daha sonraki haberleri ve kesin sonucu beklemeyedim ve sabır edemedim. Uygur halkının manevi annesi ve lideri olarak Türk halkına bu konudaki düşüncemi anlatmayı, ilgili konuda kendi sesini duyurma imkanı olmayan mazlum halkımızın tercümanı ve onların bir emanetçisi olarak bu düşünceleri siz değerli Kardeşlerime iletmek istiyorum.
Doğu Türkistan’da ”Önce Allah, sonra Türkiye” İlhami ve dayanağı ile teselli bulan ve bu umut ile yaşamakta olan, Türkiye haberlerini sabırsızlıkla bekleyen, sırf Türkiye sevgisi uğruna Türk mallarını düşkünlüğü, Türkiye yolculuğu için hasret çekmekte olan mazlum halkımız, Türkiye’deki terör saldırısında hayatlarını kaybeden 39 masumun acı ve istırabını kalbinin derinliklerinde hissede Türk ve Türkiye dostlarının arasında en başta ve ilk sıradadır.
Bu duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaştıktan sonra şunları de ifade etmek istiyorum ;
1. Eğer o lanetli terörist ve katil zanlısının kimliğinde Uygur kelimesi yazıyorsa,şunu çok iyi biliniz ki, o bizden değildir.
2. O bizden değildir, çünkü, kendini Uygur olarak tanımlayan ve hisseden biri kendi öz vatanı Doğu Türkistan Çin istilası altındayken başka memleketten düşman arayacak kadar akılısız,iz’ansız ve cahil olamaz.
3. Bir Uygur, kendi aydınları, önderleri ve bilumum halkı İşgalcı Çin yönetimi tarafından hapse atılırken, onların Çin baskı,zulüm ve işkenceleri altında inlerken kendilerine bağrını ve kucağını açan, Vatandaş yapan ve kardeş bilen ve kendilerine elinden gelen yardım etmekte olan kardeşi Türkiye’de masum insanlara saldıracak ve onları katledecek kadar alçak,nankör ve vicdansız olamaz.
4. Belki, bu terörcü ve katliam sanığının adı Uygurca olabilir, görünüş itibariyle Uygur Türkü’ne benzeyebilir, Ancak, onun ruhu, düşüncesi ve kimliği asla Uygur değildir. Bu saldırıyı gerçekleştiren Teröçü ve katliam zanlısının beyni tamamıyla yıkanmış, insani, milli ve dini duyguları ile vatan- millet düşüncesini tamamen kaybetmiş kendi Annesini öldürmekten çekinmeyen bir mankurt olduğu kesindir.
Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türkü Kardeşlarimize nefes aldırmayacak kadar ağır temel insan hakları ihlalleri, siyasi baskılar, dini inancına olan kısıtlama,engel ve yasaklamalar,ekonomik hayattan etnik temelli dışlama ve ekonomik gelişmelerin dışında bırakılması ırkı, ve dini soykırım ve zorla dönüştürme uygulamaları sonucu, son dönemlerde binlerce Uygur Türkü ülkelerini terk etmeye mecbur kalmaktadır. Bunların çoğu ailesini korumak için, evlatlarına daha iyi bir gelecek ve daha iyi eğitim görmesi için , veya Doğu Türkistan’daki zulüm içinde kalan kardeşlerinin kurtarılması için diasporada yürütülmekte olan yasal ve barışçıl mücadele için omuzdaş ve ayaktaş aramanın çabasındadır. Eğer muhacerette yaşayan bir Uygur Türkü sebebi ne olursa olsun, bu amaçlardan saparak kendisine ve Uygurlara , başka memleketten düşman arıyor ise, o kendi vatanını unutan, kendi milletinden vaz geçen birer Vatan haini ve insanlık düşmanıdırlar . Böyle birisi asla bizden değildir ve olamaz da.
İnanıyorum ki, bu katliamı gerçekleştiren terörist sorgulandığında ”Milliyetin nedir ? ” sorusuna ” ben Uygurum” demeyecektir. Bunu diyecek bir zihniyete sahip bir insan asla kendisine kucak açan ve bağrına basan aziz Türkiyemize ihanet etmez,onun vatandaşlarına asla saldırmaz ve asla ve kat’a ihanet etmez.
O,zanlı yıkanarak ilaçlanmış kuş beyninde , bağlısı olduğu olduğu insanlık düşmanı hain örgütün talimatına göre kimliğini ifade edebilir. Ayrıca şu hususu asla unutulmamalıdır ; Terörün ve teröristin ırkı,milliyeti ve dini asla olmaz ve olamaz.
Terörist,her yerde ve her zaman teröristtir.Bu gerçeği değiştirmek de asla mümkün değilidir.
Eğer bu saldırıyı yapan kişinin kimliği Uygur olarak tesbit edilmiş olsa da , bu sadece menfur katliamda ölen 39 tane Türk ve Türk devletinin emaneti ve misafirlerine yapılan vahşi saldırı değil, aynı zamanda Uygurların onur ve haysiyetine, şerefine, milli ve siyasi çıkarlarına , geleceğine, umuduna, velhasıl Mazlum Uygurların tam kalbine saplanan bir hancer ve onun bilumum varlığına yapılan lanetli bir saldırı olarak kalacaktır.
Bu menfur olayın Uygurlar ile ilişkilendirilimesi ve öne çıkarılarak suçlanması sadece belli bir güc odağının ve gücün hoşuma gidebilir ve onu son derece hoşnut edebilir. Uygurların temel insanı ve yasal haklarını talep eden ve bu haklara sahip olarak ve kullanarak kendi topraklarında huzurlu yaşamak isteyen Uygur Türklerinin haklı mücadelerini terörle ilintileyerek ve suçlayarak Uygur ve Doğu Türkistan tanımlamasını suçlu kabul eden İşgalcı Çin yönetimini fazlası ile memnun edecektir. Bu sinsi yalan ve suçlamalar bundan sonra da 10 binlerce masum ve suçsuz Uygur Türkü’nün tutuklanarak zindanlara atılmasına ve baskı,zulüm ve envaiçeşit Çin işkenceleri altında tutulmalarına ve hatta hayatlarını kaybetmelerine yol açacaktır. Ayrıca,bundan sonra Çin hükümetinin uluslararası platformlarda daha çok dilinin uzamasına ve mütekebbir davranış ve konuşmalarına ve daha da saldırgan tavırlar takınmasına Uygun zemin yaratacaktır.Belki de diasporada yaşayan bir çok mülteci Uygur’un Çin’e iade edilmesi için daha iyi bir ortam yaratabilecektir.
Biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti devletimiz, binlerce yıllık şerefli Türk tarihinin gerçek varisi ve sahibidir. Bin yıldan beri mazlumlara ve mağdurlara kucak açmakta onları bağrına basmaktadır. Kesintisiz bağımsızlığı ve özgürlüğü ile Doğu Türkistan’a Türk- İslam dünyasına , mazlum halklara özgürlük bağımsızlıkları için ümit vermekte ve ilhamı kaynağı olmaktadır.Türkiye, bu ve benzeri lanetli ve alçak terör olaylarından ve saldırılarından dolayı bu alçaklıklara asla boyun eğmeyecektir. uluslararası hukuku ve mazlum ve mağdurları sahiplenmek ve savunmak noktasındaki haklarından asla vazgeçmeyecektir. sahneye konulmak ve sunulmak ve inandırılmak istenen Medyadaki ” Uygur yapmış” heyezanı ve suçlamasının tek amacı ve neticesi Uygurların düşmanlarını mutlu etmek olacaktır. Bilelim ki, O bizden değildir.
Olayın planlı veya tesadüfi olması sonucu asla değiştirmeyecektir.Ancak, biz sebep-Sonuç ilişkisi açısından olaya bakmamız, bundan sonra daha dikkatlı olmamızı gerektirmektedir. Eğer bu saldırı belli bir amaca ulaşmak için gerçekleştirilmiş ise, (büyük bir ihtimalle böyledir.) o zaman belki Uygurları yok etmenin planını yapmakta olan Çin hükümetinin, veya Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen herhangi bir gücün perde arkasında oynayan siyasi oyunlarının bir kısmı da olabilir. Eğer sadece sonuç kısmına bakarsak, bu memleketinde boş kafa taşıyan biri, başka memlekete bulaştığı çürümüş bir ideolojik düşünce ile normaldışı insanların doğasındaki vahşi duyguların birleşmesi sonucu gerçekleşmiştir. Bütün bunları ben özür amacı ile ifade etmiyorum. Çünkü, terörün özrü olamaz. Hepimiz bu olaydan ders almalıyız, bu ders bize şunu ifade ediyor: özgür yaşamakta olanlar devletinin, özgürlüğünün kıymetini bilmelidir. Özgürlüğünü kaybederse sadece zenginlikleri çalınmakla kalmayacağını, bunu yapan ve tertipleyen sömürgeci ülke, Karanlık mafya gurupları ve hatta , teröristler bile evlatlarının kimliğini suiistimal edebileceğini asla unutmamalıdır.
Bütün bu açıklamalardan sonra Türk Medyasının değerli mensuplarından Ortaköy saldırısı ve kaliamı ile ilgili haberler ve analizler yaparken bir Terörist ve katilin asla temsil edemiyeceği Doğu Türkistan ve Uygur Türkü ifadelerini öne çıkarmak ve vurgulamak noktasında duyarlı olmaya davet ediyorum. Ayrıca, şu hususu özellikle kendilerinden rica ve istirham ediyorum. Esas görevlerinin gerçekleri ve doğruları savunmak ve haklının yanınında olmak.kamuyu doğu bilgilendirmek, başkalarının etkisi alatında kalmamak, yansız.tarafsız ve objektif olmak olan medya etiği ve kurallarının bir gereği olduğunu bir kez daha kendilerine hatırlatmak istiyorum.
Türkiye Cumuhuriyeti devletimize,Anadolumuzun yüreği mihir ve şafkat dolu Aziz Halkına en derin saygı ve muhabbetlerimi ve bağlılığımı sunuyor ve hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Rabiye Kadir
Dünya Uygur Kurultayı Genel Başkanı
Washington DC. ABD.
Etiketler: Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER