Son Dakika
Pakistan asıllı bir göçmen ailenin ABD’de doğan oğluolan, Dr. Yasir Kadı tahsilini bu ülke’de Yale Üniversitesinde yapmış ve İslami bilimler doktorasını Suudi Arabistan’da tamamlamıştır. Kendisi düşünür, yazar ve İslam dini Tebliğcisi olarak tanınmıştır. Dr.Kadı halen ABD’de Mağrip İslami Bilimler Enstitüsünün Müdürü olarak görev yapmaktadır. İslam dünyasının ABD’de tanınmış bir aydını ve entellektüeli olarak bilinen Dr.Kadı geçtiğimiz günlerde Çin’e yaptığı seyahat esnasında Doğu Türkistan’ı ziyaret etmiş Çin işgal yönetiminin Müslüman Uygurlara uyguladığı baskı,zulüm ve soykırımlarına ait izlenimlerini kaleme alarak yayınlamıştır. Sayın Yazarın İngilizce olan Doğu Türkistan izlenimlerini içeren makalesini Türkçe olarak aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.(UYHAM)
Çin’e yaptığım ziyaretten yeni döndüm, Müslüman Uygurların durumu hakkında bir şeyler yazmam ve rapor vermem şart oldu. Uygurların yaşadığı bu ülkenin tarihi ve öz adının Doğu Türkistan ‘ olarak anılması gerekirken, yönetim bu isminin yerine zorla Çince Sincan olarak anılmasını istiyor.
Çin, vatandaşlarının 56 etnik etnik halktan oluştuğunu ve resmi bir azınlıklar politikası olduğunu belirtiyor. En büyük etnik azınlık olarak etnik Han Çinlileri geliyor. Han Çinlileri genel ülke nüfusunun % 90 civarında. Böylee olunca yönetime de tamamen etnik Çinliler hakim ve medyayı de Çin hükümeti kontrol ediyor. Çin’in resmi olarak tanıdığı etnik Uluslardan biri de Müslüman Uygurlar olup, bu halk Türk Milletine mensupturlar. Uygurlar farklı bir dil konuşurlar ve kesinlikle çoğunluk Han Çinlilerinden farklı fiziksel özelliklere sahipler. Uygurların ana vatan toprakları 1949 yılında Çinliler tarafından zorla işgal edilmiştir. Müslüman Uygurlar o tarihten beri siyasi hakları için sürekli mücadele ediyorlar. Hatta son yedi yıldır özgürlükleri için çaba gösteriyorlar. Çin yönetimi ise, onları baskı altında tutmakta ve onların bu taleplerini engellemek için Çin yönetimi çok aşırı güvenlik tedbirlerine başvuruyor ve baskıcı ve yasakçı bir politika uyguluyorlar.
Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygurların genel durum son birkaç yıldan beri günden güne çok daha kötüye doğru gitmektedir. Bu durum uluslararası af örgütü ve BM, İnsan hakları Yüksek Konseyi tarafından hazırlanan İnsan Hakları raporlarında da yer almıştır. Bu raporlar göre Doğu Türkistan’da 2. Dünya Savaşından sonraki en büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığını bildiriyor. BM. Ve İnsan hakları kuruluşları sürekli Çin’e çağrıda bulunarak bu insan hakları ihlallerine son vermeye davet ettiği biliniyor. Çin yönetimi ülkede yaşayan tüm Uygur Türklerini toptan hedef alıyor ve Müslümanları inandıkları İslam dini üzerinden baskı yapıyor . Özellikle onların dini hayatlarını engelleyip yasaklayarak onları tahrik ederek eziyor. Çin yönetimi İslam dinini aşağılayarak ve onların bu kutsal inançlarına hakaretler ederek onları tahrik ediyor ve bunu kendi baskı ve zulmü için araç olarak kullanıyor. Çin bütün bu tahrik ve tehditkar uygulamalarını onları zorla zapt etmek için bir baskı mekanizması olarak kullanıyor.
Çin, Doğu Türkistan genelinde “Eğitim Merkezleri” adı ile açtığı Toplama Kamplarında kamplarında yüz binlerce Müslüman Uygurları “ Yeniden eğitim” adı ile ailelerinden ,çocuklarından ve yakınlarından kopararak hapse atıyor. Onlara tuttukları bu kamplarda her türlü baskı, zülum ve işkenceleri yapıyor.Onları domuz eti yemeye zorluyor.Onların geçmişte Kurani kerim öğrendiği, öğrettiği ve okuduğu ve namaz kıldıkları için onları suçluyor ve kendi kendilerini eleştirmeye ve bu suçlarını ifşa etmeye zorluyor. Bu suçları için onlara Tevbenameler yazmaya zorluyor. Onların beyinlerini yıkayarak eski inançlarını ve kültürünü bırakıp dini ve kültürel inanç ve kimliklerinin yerine ÇKP.’ye inanamaya ve etnik Han kültürünü kabul ve benimsemeye zorluyor.
Ben seyahatim esnasında şahsen tanıştığım Uygurlardan bu konuda çok fazla korku hikayeleri duydum. Bu hikayelerden birinde bir Uygur genç yıllardır ailesinden haber alamıyor ve nerede olduğunu de bilmiyor. Hatta hayatta olup olmadığı konusunda da kendileri bilgi sahibi değiller.
Diğer bir hikaye ise şöyle; Ailenin yakınlarından biri suçsuz yere idam edilmiş. Bunun gibi bir çok bu vebenzeri hikayelerin dramatik sonuçları ile bunlara ait hikayelerin korkunç detaylar günlükler şeklinde ortaya çıkıyor.
Tutuklu olmayan Uygurlar kamplarta olmadıkları ve güya serbest olmalarına rağmen yine de baskı ve zulüm görüyor.Bunların başında Yeterli eğitim alamama,buna bağlı olarak işsizilik,işe alımlarda etnik ayırımcılık uygulamaları geliyor. Müslüman Uygurların Baş örtüsü takması, dini ibadetlerini yerine getirmesi ve oruç tutmaları dahi yasaklanmış durumda. Müslüman Uygur Kızlarının etnik Han erkeklerle zorla evlenmeye zorlanmaları de bölge’de en çok şikayet edilen konuların başında geliyor. Devlet Memurları ile Polislerin Uygur ailelerin evlerini sürekli zorla ziyaret etmeleri ve kardeş ve ikiz aile olma uygulaması ile onlarla aylarca evlerinde kalmaları ve birlikte yaşamaya zorlanmaları onların dini inançları ve etnik kültürleri ve geleneksel örf ve adetleri ve aile yaşamları için çok büyük hendikap ve saldırı olarak karşılanıyor. Bu konuda Çin’in Müslüman Uygurlara karşı baskı ve zulümleri hakkındaki örnekleri çoğaltmamız mümkündür.
Gezim sırasında Uygurların yaşadığı bir çok kenti ziyaret ettim ve bu kentlerde bazı Uygurlar ile tanışmak ve görüşme imkanım da oldu. Ayrıca, Çin’de Uygur olmayan Çinli Müslümanları (Huiları) de ziyaret ettim ve onların günlük ve dini hayatlarını inceledim.Çinli Hui Müslümanlara Çin yönetiminin baskısı Uygur Müslümanlar kadar sert ve şiddetli değildi. Çin yönetimi Hui Müslümanların kendi çevresi dışındaki dini eğitim verme ve almalarını izin vermiyor. Çin’in onlara uyguladığı sadece kontröllü serbestlık olarak nitelenebilir. Uygur olmayan bu Hui Müslümanların durumunu daha sonra daha detaylı bir şekilde yazacağım.
Dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanların durumunu hatırlayınca Uygurlara durumuna çok üzüldüğümü özellikle ifade etmek isterim. Dünya’nın ve İslam ülkelerini dikkatini Uygur Müslümanların bu feci durumuna çekmenin şart olduğunu düşünüyorum. Halbuki Çin yönetimi Çin’in dini özgürlüklerin bir kalesi olduğunu her fırsatta iddia ediyor.Ancak burada gördüklerimin tamamı bu iddiaların tam tersi olarak karşımıza çıkmakta ve dikkatimizi çekmektedir.
Lütfen benim bu bu mesajımı herkese iletin. Sosyal medya hesaplarınızda paylaşın , kendi listelerinizde bulunan arkadaşlarınıza retweetleyiniz. Ayrıca Müslüman Uygurların insan hakları ve hukuku için mücadele eden internet siteleri ve kuruluşlarına gönderin ve onlarla bağlantılar kurunuz ve yardımcı olunuz.
Allah Müslüman Uygur kardeşlerimize Acısın ve bu mazlum Kardeşlerimize yardım etsin.
Benim bu mesaj ve paylaşımlarımın onların acılarını en azından hafifletilmesine yardımcı olmasını diliyorum. Amin.
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER