Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
25 Eylül 2016 günü Rusya’nın başkenti Moskova’da “ Ulusal Dialog, Kendi kaderini kendisinin Tayın etme Hakkı ve Çok kutuplu Dünya inşası için” adı altında bir konferans düzenlenmiştir. Konferans, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in himayesinde, Kremlin sarayının birkaç yüz metre uzağındaki 5 yıldızlı lüks Ritz Carlton otelinin Konferans salonunda gerçekleşmiştir. Konferansın gerçekleştirilebilmesi için Rusya yönetimi federal bütçe’den 3,5 milyon Ruble tahsis etmiştir.
Konferans’a dünyadaki tüm özgür ve bağımsız olmak isteyen ve ilgili ülkelerce ” Ayrılıkçı etnik ve bölgesel guruplar” olarak tanımlanan Toplum ve bölgelerin temsilcileri davetle katılmıştır. Konferansta, ABD nin Kaliforniya, Texas, Hawaii, Kuzey İrlanda, İskoçya, Katalonya, Bask, İtalya,Fransa, Moldava, Dağlık Karabağ ve diğer Avrupa ülkelerindeki azınlık temsilcileri, Filistin’den Güney Sudan’a kadar, Arap, Ayrılıkçı Kürt guruplar, Afrika, Uzak doğu ve Latin Amerika’dan gelen çeşitli toplum ve örgütlerin temsilcileri de iştirak etmiştir. Hatta ABD “Boyunduruğundan kurtulmak isteyen ” Bahama adasından bile üst düzey temsilci vardır. Ukrayna’nın Doğusundaki Ayrılıkçı Donsk bölgesinde yaşayan Ruslardan 11 ayrı gurubun temsilcileri ise,konferansın ön koltuklarda yer almışlardı.
Konferansın sloganı BM’nin kuruluş ilkelerinden biri olan “ Bütün halkların kendi kaderini kendi tayın etme hakkı vardır”( Все народы имеют право на самоопределение = Self Determination ) idi. Bu slogan, konferansta söz alan her kes tarafından tekrarlanarak BM’ye gönderme yapıldı. Konferansa Rus medyasının ilgisi olağanüstü ve büyüktü. Konferans’ta 2014’te Ruslar tarafından ilhak edilen Kırım için, “Kırım halkının kendi kaderini kendi tayın etme hakkı” na saygı gösterilmesi konusunda tüm delegeler oldukça hassastı. Özellikle ABD ve Avrupa’dan gelen Temsilcilerin Kırım konusunda sesleri daha da gür çıkmış oldu. ABD.’nin Kaliforniya Eyaletinin bağımsız olmasını isteyen Bağımsızlık Harekatı Temsilcisi Louis Marinelli,nin “ ABD 170 sene önce askeri güç kullanarak bizim bağımsızlığımız yok ettiler. Kaliforniya halkı olarak 2019’da bağımsızlık için Referanduma gideceğiz.” Sözleri salondan büyük bir alkış aldı.
“ Ulusal Dialog, Kendi kaderini kendi Tayın etme Hakkı ve Çok kutuplu Dünya inşası için” konferansı’ndan bir kare.
Konferans’ın Sonuç bildirisinde “Bütün Esir Milletlerin Hür ve Bağımsız Olma hakkının var ” cümlelerinin özellikle altı çizilirken, barışçıl yollarla egemenliğini geri almak isteyen tüm topluluklara Rusya’nın sonuna kadar destek olacağı ifade edilmiştir.
Rusya’nın organize ettiği bu “Ayrılıkıçılar Konferansı” ‘nda Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin, dünyadaki tüm tutsak ve ezilen Millet ve toplulukların kurtarıcı lider olarak lanse edildi ve öyle görülmesi istendi. Batılı ülkelerindeki ayrılıkçı grupların seslerinin daha da çok ve gür çıktığı bu Konferansa davet edilmeyen etnik topluluklar ise sadece Çin’in tutsağı ve işgali altında var olma mücadelesi vermekte olan Müslüman Uygur Türkleri ile ve Tibetli’ler idi.
Rusların Çin Çekincesi
Rus Medyası, Rusların tarihte çok ilgilendiği ve bir süre komşusu olduğu Uygurlar ile ve Tibetli’lerin bu konferansa davet edilmemesi konusunda bir hayli dikkat çekici haber ve yorumlarda da bulundular. Rus gazeteciler ve Medya mensupları, bu konferans organizatörü “ Anti Küreselleşme Rus Harekatı” adlı kuruluşun başkanı Alexander Ionov’a konu hakkında sorular yönelttiler.Başkan Ivano, bu soruları cevaplandırırken, ” Asya’dan bir çok etnik grup Temsilcilerini bu Konferans’a davet ettik. Tibetliler ile sürekli temastayız.” ifadesini kullandı. Ancak,Rusya’nın günümüzde müttefik ve İşbirlikçisi Komünist Çin’in esaretindeki Müslüman Uygurlar hakkındaki soruyu ise, cevapsız bıraktı.
RUSYA VE DOĞU TÜRKİSTAN MÜNASEBETLERİ
Rusya,Türkistan coğrafyasını işgal ettiği 1860’lı yıllardan sonra Doğu Türkistan ile direkt sınırdaş ve komşu durumuna gelmiştir. Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği yönetimlerinin Doğu Türkistan ilgisi her zaman sürdürülmüş ve artarak devam edegelmiştir. Çarlık Rusyası, Kazakistan’ı işgal ettikten sonra Doğu Türkistan’a sığınan Kazak Hanlarını bahana ederek 1871-1881 yılları arasında Kazakistan sınırındaki İli bölgesini işgal etmiş ve yaklaşık 10 yıl Doğu Türkistan topraklarında kalmıştır. Daha sonra Çin ile yaptığı Saint Petersburg anlaşması ile Doğu Türkistan’a ait olan ve bugünkü Kazakistan ve Kırgizistan’ın doğu sınırlarınıdaki yaklaşık 400 bin Km2.olduğu iddia edilen Yettesu(Yedisu) bölgesini Ruslara verilmesi karşılığında İli bölgesindeki Çarlık Rusya işgalına son vermiştir.
Öte yandan Sibirya’nın uzakdoğu’sundaki bugünkü Viladevostok bölgesi dahil Çin’in Sibirya bölgesinde bir milyon Km’den fazla toprağını işgal eden Çarlık Rusyası , Çin’in çöken ulusal onurunu ve moralini okşamak için, işgal ettiği İli bölgesini Çin’e teslim ederken, Korgas’tan Almata’ya kadar 70 bin Km2. büyüklüğündeki Doğu Türkistan toprağını Çin, Ruslara peşkeş çekmiştir. Üstelik bu çekilme karşılığı Çin, Ruslara 5 milyon Ser gömüş ( ser- Çin’in altın, gümüş ölçme birimidir ve bir Ser 36 gram’a tekabül etmekte ve bu da 18 ton gümüş demektir. ) tazminat ödemiştir. İli bölgesinde başlayan Milli bağımsızlık hareketini destekleyen ve Gulca’da kurulan (1944- 1949) Doğu Türkistan Cumhuriyetini tanıyan Rusya,buna karşılık Cungarya bölgesi petrolleri ile Altay bölgesinden keşfedip çıkardıkları Uranyum madenini uzun süre işletmiş ve bu madenleri Rusya’ya taşımıştır. Daha sonraları ise, Yalta Barış Konferansında ABD.ve Batılı Ülke Liderlerini kandırarak aldatan Uygur Celladı Stalin, bu kez Doğu Türkistan’ı Moğolistan’ın bağımısızlığının tanınması karşılığında Çin’e teslim ederek Uygur Türklerine tarihin en büyük ihanetini yapmıştır. Bunun üzerine Mao Liderliğindeki Çin Kızıl Ordusu Ekim 1949 da Doğu Türkistan’ı işgal etmiş ve bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetine son vermiştir.
Ben Mayıs 1989’da Moskova’da tanıştığım bir Uygur Akademisyen’e ” Sovyetler Birliğinde Uygurları araştıran kaç bilim adamı var?” diye sorduğumda, O, Uygur Akademisyen bana şu çok enteresan cevabı vermişti ” Sovyet sınırları içinde Doğu Türkistan ve Uygurları araştıran ve bu konuda bilimsel araştırmalar yapan, bilim dalı ve sektörler bazında çalışmalar yapmakta olan 31 bin akademisyen Vardır.” Halbuki, o yıllarda benim bildiğim kadarı ile Doğu Türkistan’da ve bütün Çin’de Doğu Türkistan ve Uygurlar üzerinde araştırma yapan 3 bin Uygur ve Çinli bilim insanı yoktu. Rusya’da iktidarda hangi rejim olursa olsun,Rusların Doğu Türkistan’a ve Uygur Türklerine olan ilgisi bazen açık (1960-1980 yılları arasında olduğu gibi) siyasi havaya göre günümüzde olduğu gibi, üstü kapalı olsa da hala sürdürülmektedir. Ancak, ABD ve Batı’ya karşı Çin ile kol kola giren Rusların “ Ulusal Dialog : Kendi kaderini kendi Tayın Etme Hakkı ve Çok kutuplu Dünya inşası İçin” adını verdiği bu konferansında, burnunun dibinde ve gözünün önünde olan Müslüman Uygur Türklerini es geçmesi ve onların diaspora’daki Milli Bağımsızlık hareketi temsilcilerini davet etmemesi kabul edilemez ve adil olmayan bir tutumdur. Demokrasi yolunda ilerleyen Rusya’nın bu yanlı ve adil olmayan tutumu demokrasi kuralları ile asla bağdaşmayan,aksine demokrasi ve insan haklarını her gün bir az daha katleden Çin’e Uygurlar üzerinden verilen bir taviz olarak kabul edilmektedir.
Ben,şahsen Rusya’nın bu tutumunun demokratik değerlere aykırı, adaletsiz ve dikta rejimlere bir yağcılık, demokrasi’nin kurallarından yararlanarak ve onun kuralı ile demokrasi değerlerini vurma gibi bir şark kurnazlığının bir göstergesi olduğu yolundaki kanaatımı üzülerek ifade etmek durumundayım.
Kaynaklar(Hepsi Rusçadır.) :
BENZER HABERLER