Son Dakika
Uçak yer yüzünden gökyünüze doğru havalanmaya başladığında, tekerleri ile yer teması kesildiğinde Türkistan’dan ayrılmaya başladığımı ve daha bir güvende olduğumu hissetmeye başladım. Bu güvenle çantamdan çıkardığım kalem ve bloknota sıcağı sıcağına orada yaşadıklarımı, gördüklerimi yazmak istedim. Çünkü günlük meşgale içerisinde insan daha sonraları bunları unutabiliyor.
Neyse… Bir daha sağ ve sol yanıma baktım garip bir şekilde; acaba gerçeklten güvende miydim? Gerçekleri konuşmaktan, onlardan bahsetmekten neden bu kadar korkuyordum ya da korkutulmuştum… Sağıma-soluma o bakışımla beraber bu düşünce de, ister istemez aklımdan öylesine geçti…Aslında bu yazacaklarımı sizlerle paylaşma nedenim; Doğu Türkistan hakkında okuduğum bazı makaleler ve yazılardan kaynaklı… Bu güne kadar Türkistan hakkında yurtiçi ve yurtdışında yazlıpı çizilenler, oradaki gerçekleri bana göre tam olarak yansıtmıyordu. Hep önemli birşeyler es geçilmiş, atlanmış gibi hissediyordum okuduğum o yazıları bitirdikten sonra…
Oradaki yaşananları tarafsız ve gerçekçi bir bakış açısıyla aktarmaya çalışmanın, aslında benim ya da benim gibilerin boynunun borcu olduğunu düşünüyorum….
Bir süre önce hatta dakikalar önce, Çin Gümrüğünden geçerken çok nadiren görülebilecek bir şekilde rahatça geçiş yapmıştım… Keza girişimde öyle idi… Yaklaşık yirmi dakikalık bir süre içinde tüm işlemlerim tamamlandı. Yurtdışında yaşayan bir Xinjang’lı Uygur Türkü olarak, bu kadar uzun zamandır böyle bir muameleye hiç muhatap olmamıştım…
Her sefer giriş çıkışımda saatlerce bekliyor, bütün bagajlarım açılıyor, didik didik inceleniyor… Bilgisayarım ve telefonum uzmanlar tarafından alıkonup, inceleniyor ve bazende bütün kıyafetimin çıkartılması istenerek özel kontroller yapılmak isteniyordu. Hatta her defasında anket doldurmamız için evraklar verilirdi… Dakikalarca onu doldurmaya çalışırsınız… İçinizdeki bir an önce ailenize, sevdiklerinize kavuşma sevincini bir yere iteleyerek, hapsederek… Bunlar sadece giriş prosedürleri değildi… Bir defaya has uygulamalar hiç değildi… 3 gün sonra tekrar aynı yerden çıkış yapsanız bile, aynı işleme tekrar maruz kalıyordunuz.
Ayrıca bu işlem sadece benim için değil, bütün Doğu Türkistanlı(Xinjiang’lı) ve Uygur Türkleri için geçerli bir kuraldı… Buradan geçen Kazak, Kırgız veya diğer Türkler istisnai olarak bu kadar hassas kontrolden geçmeyebilirlerdi.
İşte bahsettiğim o uygulamalar esnasında bazen de çileden çıkıveriyor, oradakilerle kavga ediyordum…. Ancak, bu sekilde aşağılanmış, incinmiş duygularımı tamir etmeye çalışıyordum.
Sonra baktım ki; gerçekten de bu benim için olan özel bir uygulama değil… Kimliğine, pasaportuna Uygur mührü basılmış 25 milyon Uygur Türkü’nün hepsi için geçerli olduğunu anladım. En önemlisi de, ne kadar sert tavır takınırsam, o kadar daha fazla işlem gördüğümü, beni daha da yorduklarını öğrendim…
Yalnız Uygurlar üzerinde psikolojik bir baskı aracı olarak uygulamayı amaçlayan bu sistemin, aslında oturmuş bir sitem olmadığını, dahası henüz deneme aşamasında olduğunu Çinli memurların o sergilediği tavır, işlem ve uygulamarından anlamıştım… Bu benim bir gözlemim daha doğrusu… Çünkü çoğu gümrük memuru Xinjiang doğum yerli birisiyle karşılaştığında ne yapacağını şaşırıyordu. Bunu bir kaç defa gördüm. Etraftaki diğer polisler çağrılıyor, konuşmalar oluyor ve bir karara öyle varıyorlardı. Sistem öyle kötüydü ki bir önceki giriş kaydını bulmakta bile güçlük çekiyorlardı. Bu yüzden ora doğumlu birisinin hangi eşyalarının kontrol edileceğine anlattığım prosedürlerden sonra oradaki polis şefi karar veriyordu.
İşte yurtdışında yaşayan Uygurların vatandaşlık kazandıktan sonra ilk yaptıkları şey Doğum yeri’nin değiştirilmesi işlemidir. Bu değişiklik için mahkemeye başvurmalarının nedeninin altında da doğum yeri yüzünden çektikleri bu sıkıntılar ve gördükleri o muameleler yatar. En azından önemli bir sebebi budur.
3-4 ay önce Pekin gümrüğünden giriş yaptım. 5 saate yakın gümrükte incelendim… Ve birlikte gittiğimiz 2 Alman 2’de italyan iş arkadaşım bu sıkıntılar yüzünden 5 saat boyunca can sıkıntısı içinde beni beklemek zorunda kaldılar. Çünkü onların işlemi çabucak bitirildi ve geçtiler… Allahtan aralarında bulunan ikisiyle gene bir iş seyaheti dolayısıyla birlikte gelmiş ve bazı sıkıntıları yaşadığımda o da görmüştü. O ikisi biraz daha serinkanlı idiler ama diğer ikisi için öyle olmadı… Yaşadığım bu durumun Uygur olmamdan kaynaklı olduğuınu da öğrenince daha bir üzüldüler…
Bu bana uygulama için oradaki iş arkadaşlarım şöyle de düşünebilirlerdi; ‘Bu sorunlu biri demek ki, burada o kadar bunu oyaladıklarına göre’.. Sonra da çalıştığım işyerimden ya da ilgilendiğim o isle ilgili olarak benim işten atılmam bile sözkonusu olabilirdi… Tüm bunları da düşündüm… Bu tür olaylar bizim gibi insanlara çok pahalıya malolabilirdi… Şükür ki aklımdan geçen olmadı… Bazıları beni tanımasa da… Sağolsunlar, onlar da o kadar üzüldüler ki; bu olayı, bu durumu kınadılar. Çin’i de; “İnsan haklarını ihlal eden çuçlular” olarak görüp, bana da Uygurlara uygulanan bu tür muameleler için üzüntülerini bildirdiler… Hatta, o iş arkadaşlarımdan birisi, bir müddet sonra bu durumun tamamen psikolojik olduğunu, Uygurları aşağılayarak moralmen çökertmeyi amaçladıkları bile söyledi…
Dışarılardan birilerinin gözüyle, Çin’in Uygurlara karşı izlediği bu siyasetin ne anlama geldiğini de böylece orada öğrenmiş oldum.
Aslında, Çin’de ki tüm herkes ya da memurlar da bunu tasvip etmiyorlar. Neden derseniz o git-gellerim sırasında, kimi zaman 3 kimi zaman 4- kimi zamanda 5 saat vakit geçtiği için, oradaki bazı memurlarla muhatap olup, onlarlada konuşuyorum haliyle. Mesela; o incelemelerden biri esnasında bir memur Uygurlar için yapılan bu mualelenin bir haksızlık olduğunu, bunu bildiğini, fakat 1,5 milyar nüfusu olan bir devletin kendini korumak adına bunu mecburen yapması gerektiğini de üzülerek anlattı. Teknoloji ve güvenlik imkanlarının bu kadar gelişmiş olduğu günümüzde onun bu cevabı bana sergiledikleri o gayri insani tavrı haklı bulmama yetmezdi!
İnanmayacaksınız ama bu kadar maceralar yaşayan ben, gümrük’ten o kadar hızlı giriş ve çıkış yapmama rağmen, o duruma bile inanamıyor ve sevinemiyorum açıkçası… Izdırıaplara alışmış zavallı bir milletin mewnsubu olan ben belki de artık o hali o kadar kanıksamışım ki; normal olan şeyleri iyilik, iyilikleri şüpheli, kötülükleri de belki normal mi görüyorum.. Ne dersiniz?
Ama gene de güzel bir duyguydu… O, en son ki gümrükten rahat geçişim.. Sanki oralarında artık benim ülkem olduğunu, birilerinin nihayet bunu kabullendiğinin göstergesiydi, o davranışları belki de…
Gelecek köşe yazımda da bu yazımın devamı niteliğinde olabilecek, oradayken yaşadığım bazı anılarımı Çinli yerli halk ile Uygurların yaşadığı bazı problemleri, bunun kaynağını, hatta yerli Çinliler ile diğer Çinliler arasındaki ihtilaflarının sebeplerini tarihi bir perspektif ışığında ayrıca sosyal yaşamda karşılaştığım başka anılarımı da sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Sevgiyle kalın.
Kaynak : yazargah.com.tr
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » Haber » kÖŞE YAZARLARI » Kültür SanatBENZER HABERLER