Okan İŞBECER
KANADA’DA BULUNAN ÇOCUK NAAŞLARI
Geçen haftalarda ajanlara Kanada’nın resmi haber ajansı Canadian Press’in bir haberi düştü. Habere göre, 1869-1978 ülke çapında bir bölgedir.
Adında okulda, Kanada’da 1800’lü 1996 eğitim ve sonuncusu okullarının en yaşlıları ve 500 ‘öğrenci kadar’sı varmış. Bulunan naaş 215 olduğu gözlenirsa yaşanan olaylarla daha iyi anlaşılabilir.
Kanada bugün, insan hakları konusunda olsun, ekonomik, sosyal yaşam gibi olsun ilk gelen biri. Özellikle bizim için. Ancak bir Batı ülkesi olarak geçmişinde ve siyahlara yönelik olan yerellere yönelik uygulamalarla kullanılabilir. Yatılı içinde bulunan çocuk naaşlarının da son ve acı örneği. Alberta’daki yatılı kilise okullarında da kayıtlara geçmemiş 821 çocuk ölümünün olduğu da haberde bilgiler arasında.
Söz konusu kilise yatılı okulu, yaklaşık 100 yıl Kanada’da faaliyet gösteren 139 kiliseden sadece biri. Bu 139 okul da resmi olarak “. Oradaki dini olarak tam olarak gönderilemiyor. okulların dışında ve tam olarak tam olarak okunamıyor.
Ancak “bir şey var; 150 binden yerel çocukların ailelerinden zorla indirilerek yerleştirildiklerine, bu büyük aitlikten fazla, cinsel ve şiddetli ile aşındırılmış. Ülkede 2010’da hakikatte ve Uzlaşma Komisyonunun kayıtlarına alınmaların yanı sıra sıra üzerinde sergilenenler üzerinde çalışıldığı belirlendi.
KANADA’DA KİLİSE YATILI OKULU ÇİN’DE TOPLAMA KAMPI
Türkiye’nin ilk Sedat Peker veleriyle çokca yoğun olduğu için iddialı okul kitabı okuma pek okuma bulmadı. Ne bu çocuklar için üzülen ne de asimilasyoncu Batılı ülkelerini kınayan…
Doğu Türkistan’da küçük düşmede ilk olarak Doğu Türkistan’da Çin faşist toplamalarında ailelerinden, hatta kardeşlerinden hatta ayrı olarak 1 milyona yakın Doğu Türkli Uygur çocuğu geldi.
Kanada’da kilise yatılı okulu, Çin’de toplama kampı ya da yatılı kreş, adına ne derseniz deyin. Biri dünyanın ucu, uluslararası ucu ama aynı yöntemle uygulanmaktadır. Konu asimilasyon, eğitimin statüsüz hale getirilmesinde ne şehirler ne de aradan “zaman bir şey değiştirmiyor.
Psikolojik, şiddetle ve istismar ederek, tatlı deneylerde…
100 yıl önce Kanada’da uygulanan yöntemle 2020’lerde ÇKP’nin Çin’inde uygulanan yöntemler değişmediği gibi bu yöntemlerin uygulandığı kesimler de değişmiyor.
Faşist Çin rejiminin Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında tutulan yüzbinlerce çocuk, anne-babalarıyla, şayet onlar da kampta değilse, ayda bir kez görüşebiliyorlar. O da görüntülü görüşme. Ana dilleriyle eğitim hakkından mahrumlar. Dışarı çıkmaları yasak, çünkü sözde eğitim kurumlarının etrafı yüksek duvarlar, dikenli teller, gözetleme kuleleri ve kameralarla dolu.
Çin devletinin resmi ideolojisine göre bir eğitimden geçiriliyorlar. “Ben Çinliyim ve ülkemi seviyorum” gibi sloganların duvarlarında yazılı olduğu yerlerde eğitim adı altında asimile edilmeye çalışılan Uygur çocukları, kılık kıyafetten alışkanlıklara kadar tamamen Çin idaresinin istediği şekilde yetiştiriliyor.
SOYDAŞLARIMIZA, ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM!
Kanada’da kilise yatılı okullarındaki vahşet ortaya çıktıktan sonra Kanada Başbakanı Trudeau, olayı “yürek parçalayıcı” olarak niteledi. Zaten geçtiğimiz yıllarda Kanada hükümeti bu olaylarla ilgili olarak ölen çocukların ailelerinden resmi özür de dilemişti. İnsanlar tepki olarak adı geçen kilisenin önündeki merdivenlere çocuk ayakkabıları ve oyuncaklar bırakmaya başladılar.
Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin ise Türkiye’de sesini duyan yok. Hatta o ses çıkmasın diye bizim yerli ve milli Müslüman iktidarımız elinden geleni yapıyor. Doğu Türkistan’da toplama kamplarında olan yakınları, çocukları için ses çıkaran, protesto eden, Çin konsoloslukları önünde toplanan Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri burada faşist Çin’in işbirlikçisi iktidar tarafından aşağılanarak derdest ediliyor.
Batılı ülkelerin bile olmadığı, Çin’in Uygur Türklerine yönelik olmalarına uygun değil. ses çıkarmadılar.
Yarın bir günlerin de Kanadalılar gibi ölümünlerinin ardından Çinoslukların gözdesi, oyuncak, kalemi vs gündemsek, Doğu Türkistan’da faşist Çin düşüncenin asimilasyon politikalarına bakma Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın, gözümüzün gözlerinden kesmeyi, onları gözden geçirmeyelim.