Efendi BARUTÇU
Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’ nin sınırları içinde bulunan, bizim “Doğu Türkistan” Komünist Çin’ in ise “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” dediği ata toprakları bir yangın yerine dönmüş durumdadır. Uygur, Kırgız, Kazak, Özbek Türk boylarından 30 milyona yakın soydaşımızın, dindaşımız bu ülkede yaşamaktadır. Kadim Türk-İslam medeniyetine beşiklik etmiş bu bölgede yaşayan millettaşlarımız, komünist kızıl Çin yönetiminin her türlü asimilasyoncu siyasetine ve katliamlarına maruz kalmakta ve feryatları arş-ı âlâya yükselmektedir.
“Bağımsızlığı Osmanlı, Çarlık Rusya ve İngiltere tarafından tanınmış bir devlet iken 1878’de Mançu-Qing orduları tarafından işgal edilen Kaşgar Devleti’nin coğrafyası olan Doğu Türkistan, yeryüzündeki Türkçe konuşan insanlar için bir ata ve anayurttur. Türk kültürü ve medeniyetinin geliştiği ve yeşerdiği en kadîm yurttur. Hun, Köktürk, Uygur kağanlıkları sonrasında İslam ile müşerref olan bu coğrafyada Karahanlı, İdikut, Timurlu, Yarkent Saidiye sultanlıkları hüküm sürmüştür. Üstelik Doğu Türkistan coğrafyası Türk-İslâm ilim ve irfanının inşa edildiği, Türklerin kendilerine özgü İslamî anlayış ve yorumlarının tüm boyutlarıyla ve özgün bir yaşama dünyasıyla tecessüm ettiği bir kültür ve medeniyet havzasıdır. Köklü devlet ve medeniyet geleneği olan bölge halkı istila ve işgallere karşı direnmiş, modern çağda Şark-i Türkistan İslâm Cumhuriyeti (1933) ve Şark-i Türkistan Cumhuriyeti (1944) olmak üzere iki defa kendi cumhuriyetlerini kurmuştur. Fakat küresel şartların ve devletlerin menfaati doğrultusunda cumhuriyetlerin vatanı Türkistan, Rus ve Çin sömürgecilerinin iş birliği neticesinde parçalanmış, bölge Ekim 1949’da Çin komünist ordularınca işgal edilmiştir.”
Peki Doğu Türkistan bizim neyimiz olur? Türkiye Türkleri için ne mana taşır? Bugün orada yaşayanlar ve bölgenin bizim geçmişten bugüne devam eden hayatımızdaki yerini tespit ettiğimiz zaman bu sorular da cevaplarını bulmaya başlayacaktır.
Doğu Türkistan Türklerin kadim yurdunun İslami dönemde kapısıdır. Türklerin Müslüman olmaya başlamasından sonraki medeniyetleri burada teşekkül etmiştir. Bunun farkında mıyız? Medeniyet denilince ne kast ettiğimiz aslında anlatmak istediğimizin esası ve Doğu Türkistan’ın şuurumuzdaki yerini anlamak ve açıklamak bakımdan önemlidir
Medeniyetimiz dendiğinde elbette öncelikle Türklerin oluşturduğu toplum ve onların fertten aileye ve oradan millete kadar her seviyedeki yapısını anlıyoruz. İşte Türklerin İslami devir toplumlarının ortaya çıktığı mekanlar içerisinde Doğu Türkistan ayrıcalıklı bir yerde durur. Abdulkerim Satuk Buğra Han’ ın İslamı kabul etmesiyle Türk Hakanlığı yani Karahanlılar devrinde oluşan Müslüman Türk toplumu 10. Asırda Türklerin İslam’a artık büyük çerçevede girişi ile söz konusu olmuştur. Bu bakımdan Türklerin İslam’a giriş ve Müslüman Türk toplumunun oluşmasında bu bölge çok önemlidir. Bugün Doğu Türkistan’da yer alan Uygurlar işte bu kimliğin bedelini ödüyorlar.
Milli-İslami kültür ve medeniyetimizin ilk temellerinin atıldığı bu coğrafyada yazılan Kaşgarlı Mahmut’un 25 Ocak 1072 10 Şubat 1074 tarihleri arasında tamamladığı Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eseri bu devirde ortaya çıkan bir kültür hazinesidir. Kaşgarlı Mahmut bu dev eserini Türkçe’nin Arapça’dan daha üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazdığını belirtmektedir. Bu büyük bilgin’in halen Doğu Türkistan sınırları içinde yer alan Kaşgar şehrindeki mezarı ve burada yazdığı ölümsüz eseri Türklerin o topraklardaki tapu senedinin mührü mesabesinde (değer, derece) dir.
Aynı şekilde çağlar öncesinden günümüze seslenen bengü (ebedi, sonu olmayan) taşlara nakşedilmiş; “Tek Tanrı” inancı, milli devlet, sosyal devlet, milli tarih şuuru, milli kültür, kültür emperyalizmi kavramlarını tarihte ilk kullanma özelliği taşıyan Orhun Abidelerinden süzülüp gelen bir eser de bu coğrafyada yazılmıştır.
1070 yılında Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından yazılan “Kutadgu Bilig” (Kutlu olma bilgisi) de bu topraklarda yeşeren medeniyetin müstesna bir eseridir. Bu eser her yönü ile devlet adamlarına milletini nasıl mutlu kılacağına dair verdiği öğütlerle tarihte ilk olma özelliği taşıyan bir siyasetnamedir.
Bu eserler ve bu mezarlar daha binlerce örneğiyle birlikte bugün Doğu Türkistan’da yaşanan zulümlere mahzun ve Türklüğe verdiği şuurla geleceğe dair umutlar taşıyarak bakmaktadır.
Aziz okuyucular, bugün Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bizden imdat beklemektedirler. Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, iktidarı ile, muhalefeti ile siyasi parti yöneticileri eğer bir nebze “milli tarih şuuru” na sahip ise, gönlünde bir başka millete mensubiyet hissetmiyorsa bu imdat! çağrıları karşısında sessiz kalmamalıdır. Kaldı ki Doğu Türkistan da yaşananlar sadece bir milli-islami mesele olmanın ötesinde 21. YY’ın utanç tablosu , bir insanlık faciasıdır.
Türkiye Cumhuriyetini yönetenler ve Anadolu Türklüğü çağlar öncesinden günümüze ve geleceğe seslenen Türk Bilge Kağan’ ın şu sözlerine kulak vermelidir: “beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, küçük kardeşi ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, Kağan yaptığı Kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk beyler Türk adını bıraktı…
Çin Kağanına ilini, töresini alıvermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim İlim şimdi hani? Kime ili kazanıyorum dermiş. Kağanlı millet idim, Kağanım hani? Ne Kağana işi gücü veriyorum dermiş…”
Anıtta ayrıca Çin milleti için, “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmazmış.” Deniliyor. Bu cümlenin ardından: “Türk milleti yine tatlı sözüne yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin!” denerek uyarılıyor.
Değerli okuyucular mazlum Doğu Türkistan a ses verelim. Mensubu olduğumuz siyasi partilerin yöneticilerini , üyesi olduğumuz memur işçi sendikalarının, meslek kuruluşlarının yöneticilerini , basın yayın organlarının yöneticilerini Doğu Türkistan konusunda duyarlı olmaya davet edelim.
KAYNAK : https://www.hbrma.com/makale/7378030/efendi-barutcu/5-18-temmuz-2009-urumci-katliamini-unutmayacagiz?fbclid=