İNSAN HAKLARI AVRASYA FORMUN(İHAF)’DAN : DOĞU TÜRKİSTAN AÇIKLAMASI
İnsan Hakları Avrasya Formu (İHAF) günümüzde Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan Türklerine yönelik baskı,zulüm ve ağır insan hakları ihlallerine karşı kamu oyunun dikkatini çekmek amacı ile “DOĞU TÜRKİSTAN DUYURUSU” adı bir bir açıklama yayınlamıştır. İHAF Genel Sekreteri ve İnsan Hakları Experti Sayın Abdullah Buksur imzası ile yayınlanan açıklamayı bilgilerinize sunuyor ve kendilerine de
teşekkürlerimizi iletiyoruz. UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
İHAF DOĞU TÜRKİSTAN DUYURUSU
İnsanlığın birlikte yaşama tecrübesinin bir birikimi olarak; İnsan Hak ve Özgürlükleri ortak değer olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki Çin Devleti, etnik Han Çinlisi olmayan, Konfüçyüssizm, Budizm, Taoizm gibi felsefe ve inançlar dışında kalan herkesi, ama en başta, kendilerine benzemeyen, onlar gibi düşünmeyen ve farklı inanç sahibi Türk ve Müslüman kimliğine sahip Doğu Türkistan halkının varlığına kendisine tehdit olarak görmektedir.
Çin devleti hayatın her alanını kapsayacak biçim de geliştirdiği algoritmalarla hedef kişi ve gurupları 24 saat kesintisiz takip ve kontrol etmekle kalmıyor, bir de üstüne, kullanacakları ödül ve cezaları belirlemek için puanlıyor.
Kendisi için öteki olarak tanımladığı kişiler, kimlerle görüşüyor, nasıl ibadet ediyor, toplum ve aile ilişkisi nedir? Sorularından da öte geçerek, hedefledikleri ailelerin evlerine Çin Komünist Partisi mensubu etnik Çinli devlet memurlarını yerleştirerek, aile mahremiyetini yok ediyor, onların duygu ve inanç dünyasını etkileyecek, sevindikleri ve üzüldükleri hallerdeki yüz şekillerini, tavır ve davranış verilerini dahi kayıt altına alıyor.
Doğu Türkistanlı Kadınlarla Çinli erkekleri, demografik yapıyı Doğu Türkistan Halkının aleyhine değiştirecek biçim de planlı olarak zorla evlendiriyorlar.
Çin’in Doğu Türkistan Türklerini insanlık dışı bir şekilde yok edişine Susanlar Bu soykırıma ortak olmuş sayılırlar.
Çin yönetiminin özellikle dünyaya lanse ettiği hak ve özgürlükler ise, insanlığın ortak değeri olarak kabul gören hak ve özgürlüklere hiç benzemiyor. Çince’nin dışında başka dili konuşan, Çinceyi düzgün konuşmayan Müslüman Türk kimliği onlar, yeterince öteki olma özelliği taşımış sayılıyor. Çin komünist partisine göre, Çin için en büyük tehdit Müslüman Türklerdir.
Kökten dinci olup olmadıklarına bakılmaksızın, Çinlileştirilme konusunda tehdit oluşturan Uygur ve diğer Türk gurupları; temel halkı oldukları Doğu Türkistan toprakların da, kültürel ve fiziki olarak, adım, adım yok ediliyorlar.
Seyahat özgürlüğü olmayan, Çin anayasasına göre kendi yerel yöneticilerini seçme hakkı olan, eğitim de kendi dilleriyle eğitim yapma hakkına sahip olan, bir zamanlar kendi dilleriyle ilkokuldan Üniversiteye kadar bütün seviyelerde öğretim kurumları olan, uygarlığımızın beşiği bu coğrafyada yaşayan insanlara karşı uygulanan, ruhsal ve fiziki yok edilişe sesiz kalınamaz.
ÇKP’lı İşgalcıların Türkleri soykırımla onları yok etmesine asla sesiz Kalınamaz.
Türk Milleti de en az Çin ulusu kadar kadim bir tarihe ve parlak kültür ve medeniyete sahiptir. Kedilerini Çinlilerden aşağı görmeyen Doğu Türkistan halkının, yarınlara kendi kimlikleri ile taşınmasına engel olmak için Çin komünist partisinin onları yok etmesine sesiz kalınamaz.
Çin yönetimi Uygurlar, 2014 yılından itibaren sürekli olarak ayrımcılık yapmakla suçlamakta, bu nedenle baskı ve şiddete uğramakta. “Kardeş Aile” adı altın da evlerin de bile baskı altında tutulmakta. Buna dayanamayan insanlar intihar etmekte. Bu insanlar, İslami radikaller olarak kamuoyuna sunularak üstü örtülmektedir. Kısaca hayatın her alanı kontrol altına alarak, Doğu Türkistan Halkının, kendisi olarak yanı kimliği ile yaşamasına izin vermemektedir.
Yapay zeka kullanarak insanlar Etnik ve Millet gurup kimliklerine göre puanlamaya tabi tutulmaktadır. Cezalandırılma amaçlı yapılan devlet tarafından planlanmış böyle bir eylem kabul edilemez.
Batılılar Çini zenginleştirirken, Onların zulmü de zenginleştirdiklerinin farkına varmadılar.
Bir ulus zenginleştikçe daha özgür ve demokratik değerlere göre düşünen ve bu değerlere göre hareket eden bireyler haline gelir. Oysa Çin, kendisinden farklı tanımlayan herkesi, Çin komünist partisine tam itaat etmeme ihtimaliyle baskı ve zulme tabi tutuyor. Dayatmalarını kabul ve İtaat etmeyenleri ve etmeme potansiyeli olduğundan şüphe ettiklerini , çeşitli gerekçelere dayalı uygulamalarla, asimile ve yok etmeye yanı soykırıma tabi tutuyor.
“Batılılar Çini zenginleştirirken, zulmü de zenginleştirdiklerinin farkına varmadılar.
Sonuçta Çin tarafından fikren ve fiilen uygulamaya konulan, “Batılı ülkeler tarafından finanse edilmiş” insanlık dramı, Doğu Türkistan sorunu ortaya çıkmıştır. Medeni dünyanın ürettiği bütün kavramlar yerle bir edilmiş/ edilmektedir.
Çin yönetimi Türklerin İnsan Olmalarından Kaynaklanan Yaşama Haklarını Gasbetmiştir
Günümüzde Doğu Türkistan’da gelinen mevcut durum “İnsanın insan olmasından kaynaklanan haklarının en başında gelen yaşama hakkı yok sayılmış”tır.
inanç ve ifade özgürlüğü yerle yeksan edilmiştir. Ailenin mahremiyeti, gizliği Çin devleti tarafından hiç bir onurulu insanın kabul edemeyeceği şekilde çiğnenmektedir. Resmi rakamlara göre şu ana kadar 400 bin Çinli devlet memuru , eşleri Toplama kamplarına gönderilen ailelerin evlerine şu veya bu gerekçeyle zorunlu olarak kalmaları sağlanmış ve özel hayatın gizliliği yok edilmiştir.
Doğu Türkistan’da Han Çinlisi olmayanların tamamı potansiyel suçlu olarak suçlanmış cezalandırılır hale gelmiştir.
Kısaca Doğu Türkistan da yaşayan temel halk için hak ve özgürlükler yasaklanmıştır. Yapılan bu zulümden kaçanların aileleri “suçun şahsiliği ilkesi” yok sayılarak, suçlu olarak görülmekte ve ağır bir biçim de cezalandırılmaktadır.
Doğu Türkistan Meselesi Her Şeyden Önce Bir İnsanlık Dramı Haline Gelmiştir
Her şeyden önce Doğu Türkistan sorunu bir insanlık dramı haline gelmiştir. Söz de mesleki eğitim kampları adı altında Hitler’in Nazı Kamplarından ilham ve örnek olarak Toplama Kamplarında 1-3 milyon Müslüman Türk hiç bir hukuki sebep gösterilmeden hapsedilmiştir. Burada tutulan bu masum insanlar hijyenik olmayan ve uygunsuz kamp şartları,yetersiz beslenme sürekli olarak kendilerine yapılan psıkolojik baskı ve işkenceler sonucunda önce sağlıklarını daha sonra ise,hayatlarınıı kaybetmelerine yal açmaktadır.
Doğu Türkistan’daki Çin Tipi Toplama Kampları Kapatılmalı ve Tutuklular Serbest Bırakılmalıdır
BM.başta olmak üzere demokrasi ve insan haklarını önceleyen ülkeler insan hakları ve hukuk kuruluşları Çin’in Doğfu Türkistan genelinde açtığı yüzlerce Çin tipi Toplama Kamplarının kapatılması ve burada suçsuz olarak hapiste tutulan tutukların derhal serbest bırakılmaları için acilen harekete geçmelidir.
Aile mahremiyetini ortadan kaldıran uşağılık uygulamalar ile Türk kadınların Çinli erkeklerle zorla evlendirilmesi uygulamasına son vermesi sağlanmalıdır.
Türkiye ortak Milli ve İnanç Değerlerine Sahip Olan Doğu Türkistan Konusunda Daha Aktif Olmalı
Türkiye, Milli ve İnanç değerlerinin bir parçası olan bu insanlarla(Doğu Türkistanlılarla) dünyada ki bütün ülkelerle birlikte aktif bir tutum almalıdır.
ÇKP Yönetiminin Var olmakla yok olmak arasında kalmış başka hiç bir seçenek bırakılmayan Doğu Türkistanlı bu Kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı cinayetlere karşı, insan hakları ve özgürlükleri temel alan, bu konuda hassasiyet gösteren batılı ülkelerle ve insanlıkla birlikte kolektif bir tutum alınmalı ve derhal harekete geçilmelidir.
Doğu Türkistan Konusunda kapandığımız Siyası Kamplardan çıkarak Ortak Tavır Belirlemeliyiz
Türk Milleti olarak Hepimiz siyasi kamplarımızdan çıkarak ortak tavır belirlemeli ve harekete geçmeliyiz. Türkiye Medyası tüm platformlarda konuyu gündeme taşıyacak bir tutum alması sağlanmalıdır.
Doğu Türkistan’da günümüzde yaşanan dram, bir halkın : Uygurların,Kazakların ve diğer Türklerin yok edilmesinden öte, insanlığın ortak değerlerinin yok edilmesidir.
Müslüman ülkelerin bu konuda sessizliği üzücü ve düşündürücüdür.
Türkiye de siyaset yapıcıların, toplumu bilgilendirenler başta olmak üzere, gücümüz nispetin, kabiliyetlerimizi kullanarak, Çin komünist partisi tarafından, yapılan insanlık suçu karşısında ses vermemezin ve bu insanlık dışı cinayetlere karşı tutum almamızın vicdanı,insani ve milli bir vecibe olduğu açıktır.
Kamu Oyunun Bilgisine Saygı İle arz olunur.
Abdullah Buksur
İnsan Hakları Experti. (İHAF) İnsan Hakları Avrasya Formu Gn. Sek.