Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
3 Ağustos 2007 günü, Doğu Türkistan’daki Çin medyasında “Radikalizm yemekten başlar” (去极端化,从吃饭开始- çuy jiduvenhua song chifen keyshi) başlıklı bir makale yayınlandı. Makalede, Doğu Türkistan’daki “Helal gıda” anlayışının bölücülük, radikalizmin kaynağı olduğu, yasal yol ile ortadan kaldırılmasının şart olduğu ileri sürüldü. Gerekçe olarak, Ateist olan Çin Komünist Partisi üyesi olan ve Çin devletinden maaş alan Uygur Memurlar, Çin devletinden burs alarak okuyan Uygur öğrenciler, Çin devletinden emekli maaşı alan, sosyal(geçim) yardım vebenezeri devletin sosyal yardımlarından yararlanan Uygurlar, işte, toplantılarda, sosyal faaliyetlerde Çinliler ile beraber ve iç içe yaşarlarken, Ancak, yemek saatleri geldiğinde “ Biz Müslümanız” diyorlar ve toplu halde ayrı lokantaya gidiyorlar yada kendileri bir top olup kümeleşirler. Asıl bölücülüğün, İslami radikalizmin kaynağı helal gıda anlayışıdır.” Diyor ve “helal gıda” anlayışını çürütmek amacı ile Doğu Türkistan çapında başlatılan kampanyalara ait 21 adet propaganda afişi (fotoğrafı) yazıya eklemiştir.
Son zamanlarda Çin, resmi genelge ile İslam peygamberinin ismi olan Muhammed adını yeni doğan Uygur çocuklara verilmesini yasakladı. Müslüman dünyası ses çıkarmadı. Ardından Çin, Doğu Türkistan’da Cuma namazlarında okunacak ezan, tekbir, hutbenin Uygurca olarak yapılmasına, Allah’a değil, Çin Komünist Partisine teşekkür ve dua edilmesi emredildi. Cami imamları işlerine sor verilmesinden korktukları için bu emre uymak zorunda kaldılar. Çin’in bütün bu insan havlasının sınırlarını ve haddini aşan bu uygulamalarına bütün dünya sustu. Namazdan sonraki duada Çin devlet başkanı Xijinpeng’in sağlığına, verdiği nimetlere şükretmeye yönelik özel metin dağıtıldı. Bu metinler Camilerde aynen okunmakta ve bu genelge aynen uygulamaktadır. İslam dünyasından Uygur Müslümanları dehşete düşürecek derecede yine tik yok ve hiç bir tepki verilmedi. Çinliler, Dünya Müslümanlarının İslam dinine yönelik saldırıları, hakaret ve aşağılamalarına pek ilgi ve tepki göstermediği kanaatine tam vardıktan sonra, bu defa “helal gıda” yı “dini radikalizmin, terörün kaynağı” ilan ederek, Uygurları kendileri gibi domuz, köpek, eşek,kedi ve benzeri hayvanların etlerini yemeye mecbur edecektir. Ayrıca, tüm helal sertifikası olan Müslüman lokantalarını kapatmaya içkiyi yasaklayan lokantaların ruhsatlarını iptal ederek faaliyetlerine son veremeye başlayacaklardır.Ayrıca,bu iş yerlerinin sahipleri hakkında yasal işlem başlatacaklarından ve onları karakollara götürerek baskı,zulüm ve işkencelere tabi tutmasından ciddi şekilde çok endişe edilmektedir. Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur Türklerinin kahir ekseriyeti Çin işgal yönetiminin etnik dışlama ve ekonomik ayırımcılık uygulamaları sonucu hala orta çağın ekonomik faaliyetleri olan çiftçilik ve hayvancılık ile geçiniyorlar. Şehirlerde ise, sadece helal gıda sektöründe iş yapabiliyor. Çinlilerin gözü şimdi Uygurların elindeki helal gıdaya dikilmiş bulunuyor. Çin yönetiminin bu uygulamalardan esas amacının Uygurların elinde tek bir geçim kaynağı olarak kalan bu sektörü de ele geçirerek onlara şantaj ve tehdit salarak Müslüman Uygurları ya islam dininden çıkmaya yada toptan intihar etmeye zorlamak olarak açıklanabilir.
Çinlilerin insan aklını zorlayacak, Müslüman Uygur toplumunu toptan şoka ve genel depresyona sokan bu uygulamalar hakkında eleştiri yazmaya hazırlanırken, haber ajansları Çin dış işleri bakanı Wangyi ile Türkiye dış işleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Pekin’de görüştüklerini ve “Uygur teröristler”e karşı ortak tavır aldıkları ” haberi servis yapmaya başladı.
Bunlardan ingiliz haber ajansı Reuters’ın haberinde şu bilgiler yer almaktadır ; “Bakan Çavuşoğlu, “Türkiye’de Çin’i hedef alan ya da Çine karşı herhangi bir faaliyet yapmaya kesinlikle izin vermeyeceğiz, ayrıca Çin’i hedef alan her türlü medya raporlarının ortadan kaldırılması için gerekli tedbirleri alacağız”
Eğer bu haber doğruysa, benim yazmaktan vazgeçip susmam mı gerekiyor? Ben, buna Hayır diyorum. Türkiye bir demokratik ülkedir. Hür bir ülkede yaşayan Doğu Türkistanlı Türk vatandaşı olarak Çin’in Müslüman Uygur halkıma yaptıkları insanlık dışı zulmüne karşı susarsam bir dilsiz şeytan düşmüş olurum. Çin, Türkiye ile iyi geçinmek istiyorsa, Anadolu Türkünün güvenini ve gönlünü kazanmak istiyorsa, İslam’a ve Müslüman Türklere karşı bu iğrenç saldırılarını durdurmalıdır. Böyle tehdit,şantaj yolunu kullanarak Doğu Türkistan’ın tarihi ve asil sakinleri Müslüman Türklerle sonradan bu ülkeye getirerek iskan ettikleri Etnik Han Çinlisi göçmenler arasına kin ve nefret tohumları ekmekten vazgeçmelidir.
Çin yönetimi, işgali altındaki Doğu Türkistan’da baskı,zulüm,dini ve etnik aşağılama ve soykırımlarını devam ettirdiği sürece Kimse bizden susmamızı beklememelidir !
Kaynaklar :
BENZER HABERLER