Son Dakika
Almanya/Münih merkezli Dünya Uygur Kurultayı, Çin ile imzalanan Suçluların Karşılıklı iade edilmesi anlaşmasının uygulanmaması çağrısı yaptı Dünya Uygur Kurultayı (DUK/WUC) Başkanı Dolkun İsa, “Türkiye, Doğu Türkistan’da yaşayan Türk halklarıyle ortak tarih, kültür din ve dil bağları olan bir ülkedir. Türkiye Doğu Türkistan ve dünya Türkleri için ikinci bir vatan olarak görülüyor,bu yüzden Anlaşma Uygulanmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Çin ile Türkiye arasında imzalanan suçluların iadesi anlaşması, Türkiye ve dünyadaki Doğu Türkistanlıları endişeye sevk etti. Dün konuyla ilgili resmi bir açıklama yapan Dünya Uygur Kongresi, Türkiye’nin söz konusu anlaşmayı uygulamamasını beklediklerini belirten bir açıklama yaptı.
Dünya Uygur Kongresinden yapılan açıklamanın tam metni şu şekilde:
“Dünya Uygur Kongresi olarak, Türkiye hükumetini uluslararası hukuka ve geri göndermeme ilkesine uymaya ve Çin hükümeti ile iade anlaşmasını imzalamaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. Eğer bu iade anlaşması Türkiye tarafından kabul edilirse, Çin’in baskı ve zulüm aracı haline gelecek ve Çin hükümetine, yurtdışında yaşayan Uygurları zorla geri göndermek için eşgüdümlü çabalarında yardımcı olacak.
Çin’le Türkiye arasında imzalanan bu anlaşma, Çin’in Uygurları uydurma suçlarla terörizm şüphesiyle hedef haline getiriyor. 2017’den beri Çin, tahminen 1.8-3 milyon Uygur ve diğer Türk halkını, terörle mücadele kisvesi altında toplama kamplarında kapatmış durumda. Son zamanlarda sızdırılan belgeler, Çin’in Uygurları yasal, şiddet içermeyen davranışlarının yanı sıra yurtdışında seyahat etmek veya aileye sahip olmak için suçladığını ve tutukladığını ortaya koydu. Kamplarda tutulanlar, suçlama olmaksızın süresiz olarak alıkonulmakta, beyin yıkama kurslarına tabi tutulmakta, fiziksel ve zihinsel işkence, tecavüz, zorla kısırlaştırma ve diğer insanlık dışı muamelelere maruz bırakılmaktadır. Anlaşmanın, Çin tarafından onaylandığına dair duyuru yapıldıktan sonra yaklaşık 50.000 Uygur’a ev sahipliği yapan Türkiye’deki Uygur toplumu arasında büyük endişe yarattı.
Dünya Uygur Kongresi, Türk hükumetine, Uygurları bir kez Çin’e döndüklerinde tehlikeli bir duruma sokacak olan bu ikili anlaşmayı imzalamaktan kaçınmaya yönelik çağrılarını yineliyor. Türkiye’nin uluslararası hukuka göre bir yükümlülüğü ve Türkiye’deki Uygurların Çin’e iade edilmesini önlemek için geri göndermeme ilkesi var. Bunu yapmamak, bu Uygurları ciddi kötü muamele riskiyle karşı karşıya bırakacaktır. Aynı zamanda, Çin’deki zulümden kaçan Uygurları uzun süredir memnuniyetle karşılayan ve bu ihlallere karşı çıkan bir ülke olarak Türkiye’nin itibarını zedeleyecektir.
Konuya ilişkin, Dünya Uygur Kongresi(WUC) Başkanı Dolkun İsa, “Türkiye, Uygur halkıyla kültürel ve dilsel bağları olan bir ülke Türkiye’ye sığınan Uygurlar için ikinci bir vatan olarak görülüyor. Doğu Türkistan’da ortaya çıkan soykırım göz önüne alındığında, Türk hükumetinin Türkiye’de yaşayan tüm Uygurları koruma sorumluluğu bulunmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Suçluların iadesine yönelik ikili anlaşma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs 2017’de Çin’i ziyareti sırasında, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşması” adıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından imzalanmıştı. Çin yönetimi, suçluların iadesini öngören anlaşmanın kabulü ile Türkiye’ye sığınan ve sözde terör suçlusu olarak gördüğü Uygurların sınır dışı edilmesini amaçlıyor. Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında suçluların iadesine yönelik anlaşma, Çin Ulusal Konseyi tarafından 22 Aralık 2020 tarihinde oylanarak kabul edildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) tarafından henüz onaylanmayan anlaşmanın maddelerine göre, Çin’in Türkiye’de yaşayan Uygurlar’ın iadesini talep etmesi durumunda Türkiye’nin Çin’in bu talebini reddetme hakkı bulunuyor. Suçluların iadesi talebinin siyasi bir suçla bağlantısı kuruluyorsa, iadesi istenen şahsın, halihazırda yaşadığı ülkenin vatandaşıysa ya da iltica haklarından faydalanıyorsa iade talep edilen ülke bu talebi reddetme hakkına sahip bulunuyor.
Anlaşmada yer alan en önemli madde 3/b kısmı. Buna göre, Çin’in iade talep ettiği kişiyi, ırkı ve dini gibi sebeplerden önyargılı bir şekilde cezalandırması söz konusu ise o kişi iade edilemiyor. Çin yönetiminde idam cezasının bulunması ve uluslararası organların kabul ettiği üzere, Çin Komünist Partisi idaresinin, Uygur Türklerine yönelik soykırıma varan insan hakları ihlalleri işlemesi bu maddeye göre, Türkiye’deki herhangi bir Uygur’un Çin’e iade edilmesinin önüne geçiyor. Kaldı ki, Türkiye daha önce de bu süreçte de Çin’e iade etme gibi bir uygulamanın mümkün olmadığını deklare ediyor.
DİNİ, ETNİK VE SİYASİ BASKILARIN MERKEZİ: DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ TOPLAMA KAMPLARI
Çin hükumetinin sistematik baskı ve asimilasyonlar ile dini, etnik, kültürel ve siyasal anlamda soykırıma varan faaliyetleri, her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine geliyor.ABD Dışişleri Bakanlığının açıkladığı verilere göre Doğu Türkistan’da yaklaşık 2 milyona yakın Uygur Türkü ve diğer azınlıklara mensup Müslümanlar, eğitim adı altında zorla toplama kamplarında tutulmakta.
Etnik ve kültürel ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyor. Öte yandan, Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre ise, Pekin idaresinin kültürel soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında 1 milyondan fazla Uygur Türkünü zorla tutuyor. Farklı kaynaklarda cezaevleri ile gözaltı merkezlerinde tutulanlarla birlikte bu rakamın 3-4 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.
Ayrıca, Çin hükumeti, her ne kadar dünya kamuoyunda aksini iddia etse de Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında, ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 2 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı zorla tutuluyor. Burada, Çin Komünist Partisinin sistematik baskı ve zulüm politikalarına maruz kalan Uygur Türkü ve diğer azınlıklar, birçok hak ihlali ile karşı karşıya.
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin nüfusu, 2017’de artan Çin yönetiminin baskı ve asimilasyon politikaları nedeniyle ciddi oranda azaldı. Mayıs 2020’de Avustralya’nın “Mercatornet” adlı araştırma sitesinde yer alan, araştırmacı William Huang’ın hazırladığı “Dünya Doğu Türkistan’daki Demografik Katliama Göz Yumuyor” adlı raporda, Uygur nüfusunun son üç yılda ciddi ölçüde azaldığı ifade edildi. Rapor, Doğu Türkistan’ın 2017’den önce Çin’deki eyaletlerle karşılaştırıldığında en yüksek doğum oranına sahip bölge olduğunu, ancak 2017’den itibaren bir yıl içinde en düşük doğum oranına sahip bölge haline geldiğini ortaya koydu.
ABD’li antropolog ve sivil toplum aktivisti Adrian Zenz, Kaşgar’da yüzde 13 olan doğum oranı 2018’de yüzde 7.94’e düştüğünü Hoten’de ise Uygur nüfusundaki artış yüzde 3,1 iken, bu oran 2018’de yüzde 0,3’tü. Doğu Türkistanlılar ise Doğu Türkistan’daki Müslüman-Türk nüfusunu 21 milyondan başlamak üzere, 25 milyon, 30 milyon, 35 milyon hatta 50 milyon olduğu yönünde farklı farklı sayılar vermektedir. 2006 yılında bir Çin devletinin çıkardığı bir propaganda raporunda; Doğu Türkistan’daki Türkler ve Çinlilerle beraber nüfus sayısı 19 milyon 250 bin olarak açıklandı. Bugün için hiçbir bağımlı veya bağımsız araştırma kuruluşu gerçek sayıyı verememektedir. Ancak, en az 15 milyon Türk kökenli halkın içerisinde gayrı resmi rakamlara göre 3 milyonu Çin’in toplama kamplarında zulüm ve baskı altında yaşamaktadır.
BENZER HABERLER