Son Dakika
Hamit Göktürk / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
ABD. Batılı ülkeler, Türkiye ve İslam dünyası Ortadoğu krizine odaklanırken, fırsattan yararlanan İsrail,Filistin’de Çin ise,Doğu Türkistan’da zulum,baskı ve soykırımlarını sürdürüyor.
İsrail Askerleri kirli postalları ile Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı kirletirken, Peygamber Efendimizin Burak bineğine oturarak göge yükseldiği ve Miraç mücizesini gerçekleştirdiği kutsal mekanları hayasızca çiğnerken,Filistinli masum Kardeşlerimizin evlerini başına yıkmakta ve acımasızca öldürmekte.
Aynı şekilde Çinli işgalciler de Doğu Türkistan’da her aklını geleni ve dilediğini icra etmekte,insanlarımızı acımasızca katletmekte,evlerini yıkmakta sessiz ve derinden kimseye çaktırmadan etnik soykırımı sürdürmektedir.
İsrail’in yaptığı katliamalar,Müslüman Filistin halkına reva gördüğü insanlık dışı uygulamalar,dünya medyasında yer alabiliyor. Filistin’li Kardeşimiz İsrail Askerlerinin yüzüne karşı sen işgalcisin,Benim topraklarımdan defol diye biliyor.Her ne kadar insanlık tepkisizce seyretse de.
Türkiye başta Müslüman alemi bir şekilde tepki veriyor ve bu cinayetleri kınıyor ve protesto ediyorlar.
Çin, Doğu Türkistan’da aynısı belki de daha de beterini yapıyor. Halkın evlerini yıkıyor. Yarkent-İlyişku’da masum sivillere karşı tanklar,uçaklar ve insansız hava araçları kullanarak bombardıman yaptığı gibi. Savunmasız insanları topluca katlediyor. Liberal ekonomi’den diğer etnik Çinliler gibi yararlanan Müslüman İş adamlarının emekleri ile kazandıkları yılların birikimini bir anda elinden alıyor ve gabediyor.Etnik ve ayrımcılık temelli cinayetlerini sessizce ve hiçbir tepki görmeden sıradan normal bir uygulama olarak icra ederken de ,bütün bunları sinsice ve ustalıkla gizileyebiliyor. Değil, dış ülkeler ve hür dünya,ayni kentte olan bir olaydan aynı bölgenin insanları haberdar olamıyor.Duyduğunu ve öğrendiğini yakınına veya yan komşusuna söyleyemiyor.Çünkü,söylemesi Terör Suçu kapsamına alınmış durumda. Çin yönetiminin emrindeki Çin medyası,olaylardan günler sonra aklına düşürse ancak,şu kadar Aşırıcı dinci radikal terörist öldürüldü diye olağan haber şeklinde açıklama yapmakla yetiniyor. Zaten dış dünya’ya duyulsa da kimsenin gıkı çıkmıyor. Duymamazlığa,görmemezliğe geliyorlar yade ölüm sessizliğine bürünüyorlar. Medya’da birkaç duyarlı organ,sahifelerinde olayları Doğu Türkistan olarak değil,Çinlilerin ifadesi ile Şinjiang,Şincan veya Sincan şeklinde duyuyor. Birkaç duyarlı ve Vicdanlı yazar ve Sosyal Medya’da bir çok vicdan,iz’an ve insaf sahibinin dışında kurumlar kuruluşlar,resmi veya gayriresmi hiçbir yetkili ve etkililer bir şey hissetmiyor veya hissedebilmesi vicdanının sesini duyabilmesi zalimce engelleniyor.
Bu nedenle Doğu Türkistan’dan haber akışı ve bilgi almak imkansız hale gelmiş bulunuyor.Her hafta yüzlerce kişi Varyag gemisinin geçirilmesi karşılığı verilen Turist gönderilmesi taahhüdüne bağlı olarak Ülkemize geliyor.Çin yönetimine yıllarca üst ve orta düzeyde hizmet ederek,bir parça da olsa onların güvendikleri Müslüman Uygurları Turist olarak gönderiyorlar. Onların yanında Rehber olarak verilen ve beyni Çinlilerin emrinde sadece adı Uygur olan işbirlikçilerin gözetiminde Ülkemizi geziyorlar. Bunların pasaportları ellerine verilmiyor.Kaçmalarından korkuyorlar. Türkiye’den birileri ile görüşmeleri engelleniyor ve ya kontrollü olarak izin veriliyor.Bu Çin beyinli işbirlikçiler gelen bu Turistleri adeta soyuyor.Çin,bunların maaşını de bu zengin Uygurlardan çıkarıyor. Pekin’in Urumçi’deki küçük Diktatör Cang Cün Şen’in geçenlerde açıkladığı gibi “Uygurların Etini kendi yağları ile kavurmak.” Sözü ve direktifi bu işte de çok güzel uygulanıyor. Çin,bütün bu zulümleri yaparken, kasasından ayrıca bir masraf yapmıyor.Uygurları kontrol eden İşbirlikçi Hain’in ihanetinin bedelini de Müslüman Uygurlardan karşılıyor. Rehber olan birisi anlattı. Çini İstihbaratı’nın adamı olan reheber kadın,20 Dolar olan tekne turu için her kesten 200’er dolar aldı. Bu insanları azarlıyorlar ve her türlü haksızlığı yapıyorlar.Bütün bunlara dayanamıyorum. Bu haksızlıkları gözüm görmesin ve kulağım de duymasın. Bir daha Uygur Turistleri gezdirmeyeceğim, diye anlattı.
Doğu Türkistan’daki gereçek durumu ve olup bitenleri de ancak bu gelenlerden alabiliyoruz. Ziyaret için gidenler başıma bir iş gelebilir korkusundan sokağa çıkamıyorlar.Yakınları ve akrabalarını görüyor ve ziyaretleri bitince doğru uçağa binip Türkiye’ye geri dönüyorlar.
Geçenlerde bir vesile ile bu Turist kafilesi ile bir yerde karşılaştım.Orta yaşlı insanlardı.Hepsini ile tek tek görüştüm ve hatırlarını sordum.Onlar Memleketten yeni gelmişlerdi ve Vatanımın sıcak kokusu vardı.Onları muhabbetle kucakladım ve sevgili vatanımın kokusunu içime çektim.Benim kadar de onlar memnun oldular.Bir yaşlıca zat yanıma geldi ve bir şey sormak isteğini söyledi.Ben de buyurun dedi.Ben kamuya ait bir Kooperatif’te 35 yıl Yönetici olarak çalıştım ve emekli oldum.Ondan sonra da özelleştirme kapsamında çalıştığım işletmeyi satın aldım ve çok para kazandım. Çocuklarım büyüdü ve benden ayrılar.Ben ömrümün son yıllarında hac yapmak istiyorum.Ben bir şekilde pasaportumu alacağım.Eğer benim Hacca gitmeme yardım edersen 100 bin yen (16 bin $) vereceğim dedi ve ağlıyordu.Ben kendisini teselli etmeye çalıştım.Çin Arabistan ile bu konuda anlaştı.Buradan hac vizesi almak imkansız.Vermezler.Çünkü Suudi Hükümeti Müslüman Uygurlara vize vermemeyi Çinlilere taahhüt etti.Siz bu yaştan sonra perişan olmayınız. Çocuklarınızın yanına dönün.Sizin hacca niyet etmeniz yeterli olur.Bu niyetin gerçekleşip gerçekleşmemesi Allah’in takdiridir. Siz hiç üzülmeyiniz. İnşaallah Allah Tala bu niyetinizi kabul eder ve haccın sevabını verir . sözleri ile teselli etmeye çalıştım.
Başka bir yerde tesadüfen bu şekilde Turist olarak ülkemize gelen bir başka kişi ile karşılaştım ve konuşma fırsatı elde ettim. Memleket’in durumunu sordum.Kendisine güven verici sözler ile ikna etmeye çalıştım.Tibetli Budist Rahiplerin bu konudakı gayretlerini örnekler vererek anlattım.Bunları duyunca bir az açıldı ve anlatmaya başladı,” Ben devletin çok önemli bir kurumunda uzun yıllar hizmet ederek emekli oldum.Çin beni bir Turist gurubu ile birlikte Türkiye’ye yolladı.Daha önce de bir çok Avrupa ülkesine gittim.Memlekette durum çok vahim.Çin zulüm ve baskı’da şiddet tanımıyor. En büyük tehlike çocuklarımız için olmakta. Çocuklarımızı okula kendimiz getirip götürmeye çalışıyoruz.Gençleri potansiyel ve muhtemel Teröristler olarak görüyor.Onlar eyleme geçmeden ben onları yok edeyim düşüncesi hakım.Cep telefonları sürekli kontrol ediliyor.En küçük Arapça bir yazı,ayet,dini vaaz ve her hangi bir şey bunların gözaltına alınması için kafi bir sebep.Geçenlerde Yarkent’te olan bir olayı duydum. Okul’dan evine dönmekte olan 17 yaşındaki bir erkek Çocuğun cep telefonunda dini içerikli vaazlar tesbit edilmiş.Çin polisi Çocuğu sıkıştırmış ve tutuklamak istemiş.Çocuk de korkudan bu vaazdan benim haberim yok.Başka bir arkadaşı göndermiş.İsterseniz ben telefonu kırayım.demiş ve yere atarak parçalamış.Bunu kendisine hakaret sayan Çinli Polis tabancasını çıkarmış ve çocuğun kafasına ateş ederek öldürmüş.O gün Yarkent’ın Pazarı imiş Pazara gelen köylüler Polisi çevirmiş ve neden suçsuz yere öldürdüğünü sogulamış ve kendisini şikayet edeceklerini söylemiş,Etraftan yetişen onlarca Çin Askeri Çocuğu katleden Çinli Polisi Polis Arabasına bindirerek uzaklaştırmış ve Polisin kaçmasını önleyen Köylüleri gözaltına alıp götürmüşler.
Uzun elbiseli ve tesettürlü Hanımlar sokağa çıkamıyorlar.Çünkü sokağa çıktıklarında tesettürlü elbiseleri çıkarılıyor ve yüzleri zorla açılıyor.Hakarete uğruyorlar.Sakallı ve bıyıklı erkeklerin sakal ve bıyıkları Karakola görtürülerek kestirilıyor.Sokak ve caddelerde “Tesettürlü Uzun elbiseler gericiliğin sembolü, Güzel yüzlerinizi gösterelim ve sümbül saçlarımı dalgalandıralım ! “ sloganları her yerde asılmış durumda. Bu afişleri de Polisler bekliyor.
Bu şekilde tutuklananlardan ayrıca çok büyük miktarlarda para cezası de kesiyorlar.Ödemezler ise maaşına ve iş yerine haciz koyuyorlar.
Caddeler,Kavşaklar,mahalle girişleri AVM.girişleri ve sokak başlarında kontrol noktaları kurulmuş durumda.Zırhlı araçlarda onlarca bindirilmiş hazır kıta Çin askerleri savaş kiyafetleri ile halka korku saçıyor ve tehdit ediyor.Tutuklanmak ve hapsedilmek olağan bir işlem haline geldi.Hiç kimse geleceğinden emin değil.Herkes tedirgin ve korku içinde yaşıyor.
Şöyle bir söylem toplumda hakim olmuş durumda. “Çin Polisine dikkatlı bakma Dövülürsün.Çin Polisinden Kaçma Vurulursun.” Bu da şu demektir ; Çin asker ve polisine dikkatlı bakarsan bana niçin dikkatlı baktın diye yakalayıp dövüyor. Çin Polis ve askerinden uzakta durayım ve onlardan bir an önce uzaklaşayım deyip koşarak uzaklaştığınızda onlar sizi Terörist olarak tanımlıyor.Onlar terörü gerçekleştirmeden biz “Uygur Terörist’i” vurarak ortadan kaldıralım diye öldürüyorlar.”şeklinde konuştu.
Ben bütün bunlara bakarak, günümüzde Çin’in durumunu 1980’lı yıllardaki Sovyetler Birliği’nin durumuna benzetiyorum.Sovyetler de o dönemde Afganistan’da ve Türkistan Cumhuriyetlerinde zulüm,baskı ve şiddette sınır tanımıyorlardı.Çinliler de Ustalarını geçti.Müslüman Uygurlara zulüm,işkence ve baskı’da sınırları zorluyor. Sovyetler en dehşetli ve en güçlü sanıldığı bir devirin ardından,tarihin karanlıklarına gark olup gitti. Sosyalist olduğunu iddia eden,aslında Han Şovenizmi ile Çin Faşiziminin 21.yüzyıldaki yeni bir versiyonu olan bugünkü Çin rejiminin akibeti aynen Sovyetler gibi olacaktır.diye düşünüyorum. Tarihte sabittir ki ; Zulüm ve baskı ebedi değildir.
BENZER HABERLER