Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Doğu Türkistan’dan insan yüreğini parçalayan kötü haberler gelmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Urumçi’deki bir Üniversitede bir Uygur profesör açığa alındı. Suçu neydi ? Bunun sebebini kendisi de bilmiyor.
Çalıştığı Fakültenin ÇKP genel sekreteri ve Fakülte dekanı olan Çinli yetkili, Uygur Profesörü makamına çağırtıyor ve sorguluyor;
– Sen Çin eğitim yasasına karşı suç işledin ?
Uygur Profesör korku ve şaşkınlık içinde kalmıştı ve Dekanın ne dediğini de pek anlamadı. Çinli dekan sorgulamaya ve suçlamalara devam etti ;
-Sınıfta öğrencilere ders anlatırken Uygurca konuşmak yasak değil mi?
-Ben Uygurca konuşmadım hiç.
Uygur hoca bu kez biraz rahatlıyor. Çünkü o Uygurca konuşmamıştı. Sınıftaki 40 öğrencinden şimdi sınıfta 26 Uygur öğrenci kalmıştı. Dersler Çince söylenecekti. Hoca da Uygurca konuşmanın cezanın ağır olacağını bildiği için dersinde kesinlikle Uygurca konuşmuyordu. Öğrencilerin de Uygurca konuşmasına izin vermiyordu.
Çinli dekan suçlamalarını sürdürdü ;
-Küstah diyerek kendisini azarladı. Her öfkelenen Çinli yönetici gibi yumruğunu masaya vurdu ve öfke ile sorgulamayı devam ettirdi ;
–sen fakültemizin bir profesörüsün. Bana nasıl yalan söylersin?
– Efendim, ben kesinlikle doğru söylüyorum. öğrencilerim şahit. Ben derste Uygurca söylemedim.
Dekan Han LCD Tv.nin kumandasını eline aldı ve düğmesine bastı. Duvardaki Televizyon açıldı. Ekranda Uygur Profesörün sınıfta ders söyleyen video görüntüsünü birlikte izlemeye başladılar. Görüntüde Uygur Hoca, slayt üzerinden Kunfüçyos’in bir sözünü Çince yazı üzerinden anlatıyordu. Dersi izleyen Uygur öğrencilerin yarısı Çince anlatılan bu cümleyi anlayamadıklarını belirttiler.Hoca Uygur öğrencilerin talebi üzerine cümlenin Uygurca çevirisini anlatmak zorunda kalmıştı.
ÇKP.’lı Dekan Han televizyonun görüntüsünü durdurdu ve devam etti ;
– Bu söylediğin Uygurca değil mi?
Uygur Hoca korkulacak bir şeyin olmadığını düşünmeye başlamıştı. Bu yüzden bir az rahatladı;
-Dekanım. Bunlar Kunfüçyos’un 2 bin yıl önceki yazı ve sözleridir. Sizde biliyorsunuz, bu eski ve klasik Çince’yi değil,Uygur öğrenciler, etnik Çinli öğrencilerin dahi anlaması imkansız. Ben bunun için sadece cümlenin Uygurca anlamını söyledim.
Çinli Dekan,Hocanın bu cevabına göre bir şeyler söylemek yerine şu talimatı verdi ;
-Yasa gereği maaşın 3 kademe düşürülecektir. Ders verme yetkin iptal edilmiştir.Şimdi derhal git ve İtirafname ve Tevbenamelerini yaz ve bana getir sözleri ile sorgulamayı tamamladı ve hocaya kapıyı gösterdi.
Urumçi’deki Üniversitelerde kamera sistemi henüz yok. Bu görüntüler nasıl çekildi? 2016/2017 eğitim öğretim dönemi başladıktan sonra bir akşam onun evine bir öğrencisi gelmişti. Öğrenci ona şunları söylemişti ;
“ Hocam, 4 senedir sizden ders alıyorum. Babam küçükken vefat etmişti. Sizi babam yerinde görüyorum. Ben Urumçi istihbaratına ajan olarak çalışmaya başladım. Mecbur ettiler. Benim de okulumu devam ettirmem için paraya ihtiyacım vardı. Hocalarımı ve öğrenci arkadaşlarımı takip etmemiz gerekiyor. Ben yalnız değilim. Sınıfımızda en az benim gibi 10 öğrencinin olduğunu tahmin ediyorum. Hocam kendinize çok dikkat edin .”
Uygur Öğrenci bu sözleri Uygur Hocasına söylerken gözlerinden göz yaşı damlaları ipinden kopmuş ince taneleri gibi dökülüyordu. Öğrenci sözünü bitirir bitirmez evden çıktı ve gece karanlığında sokaklarda kayıp oldu.
Profesör her şeye hazırlıklı idi. Her adımı düşünerek atıyordu, her kelimeyi düşünerek söylüyordu. Geçen ders yılında sınıftaki 40 öğrenciden devam eden öğrenci sayısı sene sonunda 26 kişi kaldı. 14 öğrenci gece baskınlarında Çin polislerince yakalanıp götürüldü. Fakültede 2 öğretim görevlisi de “Ders anlatırken, Kürsüden bölücülük propagandası yapmak” suçundan yakalanıp hapsedilmişti. Bu Konu hakkında korkudan hiç kimse başkasından hiç bir şey soramıyordu.
Profesör’ün Lisans üstü öğrenimini yurt dışında yapan ve bu ülke’ye yerleşerek bu ülke vatandaşlığına geçen bir öğrencisi geçen hafta onun ziyaretine gittiğinde bu hikayeni anlatmıştı. Üniversitelerde Uygurların nefes alıp verişlerine kadar her şeyleri takip ediliyor.
Hoca İtirafname ile Tevbenamasını yazmak yerine emeklisini istemişti. Talebi hemen onayalanmış ve işleme konulmuştu.
Bana bu hikayeyi anlatan arkadaş şunları de bana ilave olarak anlattı .Hür Ülkelerdeki Cezaevlerinin şartları Urumçi’deki Üniversitelerin şartlarından daha iyi olduğunu anlatırken şöyle bir kıyaslama yaptı ;
” Urumçi’deki Üniversitelerin kütüphanelerindeki tüm Uygurca kitaplar raflardan kaldırılmış. Bölücülük fikirleri var diye teşhis konulan kitapların listesi her hafta liste halinde yayınlanıyor. Mesela, 50 yıldan fazla bir süre ile Çin ile işbirliği yapan ve yaklaşık 20 yıl süre ile sözde Uygur özerk bölge hükümet Başkanlığı yapan Seyfettin Azizi’nin kitapları da bu yasaklı kitaplar listesinde bulunuyor. Bu adam Çin Halk Cumhuriyeti Halk Kurultayı(Parlamento) başkan yardımcılığı görevi yapmış, öldüğünde Çin devlet adamı olarak ilan edilip Çin devlet bayrağı yarıya indirilmiş ve devlet töreni ile cenazesi defnedilmişti. Bu kez bu Çin’in yakın ve sadık işbirlikçisi Seyfettin Aziz’in kitapları dahi yasaklı kitaplar listesi içerisinde yar alıyor. Halbuki,hür ve demokrasi ile yöneltilen ülkelerdeki cezaevlerinde her mahkum istediği kitabı okuma özgürlüğü vardır.”
2016-2017 öğretim döneminde Çin Polisleri ile Çin İstihbarat ajanlarının hemen hemen her gün Üniversite Yatakhanelerinde kalan Uygur öğrencileri geceleri yataklarından kaldırılarak tutuklamadığı gün hiç yoktur.Bu şekilde tutuklanan öğrencilerin sayısının 2 bir civarında olduğu tahmin edilmektedir. Çin İşgal yönetiminin Üniversite yönetimine ve ailelerine haber vermeden gizlice tutuklayıp götürdükleri evlatlarının akibetlerini öğrenmek için Polise müracaat eden Ana Babalar de tutuklanıyor ve bir daha kendilerinden haber alınamıyor.Onlar da evlatları gibi kayıp, Onların akibetlerini öğrenmek için Urumçi Emniyet Müdürlüğü önüne gelen evlatları dahi gözaltına alınıyor ve ana babaları ile aynı kaderi paylaşıyorlar.
Çin Polisleri tarafından tutuklanan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Uygur öğrenciler eğer 2017/2018 eğitim yılının başlayacağı Eylül ayına kadar serbest bırakılarak ortaya çıkmazlarsa bu öğrenciler kayıt yaptırmadığı ve devamsızlık yaptıkları suçlaması ile okulları ile ilişkileri kesilecek ve gelecekleri karartılmış olacaktır.
Doğu Türkistan’ın Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları Kaşgar, Aksu, Hoten, İli bölgelerinde Uygurlara uygulanan eğitim ve öğretim katliamlarının etnik Çin milli zulmünün ve eğitim ve öğretimdeki soykırımın haberleri ulaştıkça tüylerimiz diken diken oluyor.
Doğu Türkistan’daki Çin işgal yönetimi 21. Yüz yılda bütün dünyanın gözü önünde Uygur Türklerinin aydınlarını ve Uygurların geleceğini kuracak ve devam ettirecek çocuklarını ve gençlerini eğitim ve öğretim haklarını böyle gasbetmekte ve Çin faşizminin Nazilerden beter uygulamaları ile kültür ve eğitim katliamına tabi tutuyor !
Doğu Türkistan Türkleri tarihinin hiç bir döneminde günümüzde yaşadığı kadar kötü ve böyle kara günleri yaşamamıştır. Türk medyası de tarihinin hiçbir döneminde Doğu Türkistan sorununa bu denli kulak tıkamamıştır. Uygur Türklerinin sorunlarına bu kadar duyarsız,bigane, kör ve sağır kalmamıştır.
Fakat bütün bunlara rağmen, yine de yazıyoruz ve yazmaya da devam edeceğiz. Çünkü, bu ülkede Doğu Türkistanlı Kardeşlerinin Dindaşlarının ve Soydaşlarının dert,ıstırap ve acılarını yüreklerinde hisseden ve manen paylaşan insanlar hala varlar çok şükür. Daha da önemlisi hangi amaç ve sebeple olursa olsun Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri problemini Türk dili üzerinden inceleyen ve araştıran,bunları yazan ve çizen batılı Araştırmacılar, Bilim adamları ve akademisyenler de mevcut. Uluslara arası düzeyde gündeme getiren STK.lar de var.
Doğu Türkistan’in ve Uygur Türklerinin sesi ne kadar kısılmaya çalışılırsa çalışılsın, Çin’in bu lanetli düzenbazlıklarına, sinsi aldatmacalarına ve karatma oyunlarına alet olanların sayısı günden güne ne kadar çoğalırsa çoğalsın ve kim olursa olsunlar bizler yine haklı ve kutsal davamızı meşru zeminlerde savunmaya devam edeceğiz.
Doğu Türkistan’da Çin tarafından her gün biraz daha imha edilmek tehlikesi ile karşı karşıya bulunan en az 20 milyona kadar hem Müslüman,hem Türk ve hem de insan olan bu Kardeşlerimizin feryatlarını,yardım çığlıklarını sesimizin çıktığı ve avazımızın yettiği kadar ve Allah’in bize lütfettiği imkanlarımızı sonuna kadar kullanarak bu çığlıkları ve bu sesi bir şekilde dünyaya duyurmaya devam edeceğiz. Çünkü Doğu Türkistan bizim ana yurudumuz.Bizler bunu haykırmak ve duyurmak zorundayız.
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Röportajlar » Siyaset