logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ’NİN KURUCULARINDAN MEHMET EMİN BUĞRA

1930’lu yıllarda Doğu Türkistan genelinde aynı anda başlayan  Milli  bağımsızlık Savaşlarının Güney ( Hoten) Cephesi önderi ve Başkomutanı ve 1950’lı yıllardan sonraki Türkiye,İslam dünyası ve batı’daki Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesinin bayraktarlarından ve Doğu Türkistan Türklerinin seçilmiş ve Meşru Liderlerinden,Merhum İsa Yusuf Alptekin’in safdaşı,Kaderdaşı ve aynı zamanda Mücadele arkadaşı  din Alimi, Tarihçi, şair yazar devlet ve mücadele adamı ve Bağımsızılık Savaşçısı Mehmet Emin Buğra’yı (Emir Hazretimi) vefatının 52.yılında rahmet ve minnetle anıyoruz. (Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Mehmet Emin  BUĞRA(Emir Hazretim –  1901-14 Haziran 1965)

Yücel TANAY   (Araştırmacı-Yazar ve Doğu Türkistan Uzmanı)

Mehmet Emin BUĞRA, 1901 yılında Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde saygın bir müderris ailesinde dünya’ya geldi. Yörenin sayılı din alimlerinden olan babası Pir Abdidin Hacı’yı küçük yaşta kaybetti. Dört erkek ve iki kız kardeşi ile beraber annesi Sekine Banu hanımın terbiyisi altında büyüdü. Sekine Banu hanım ise 1863 yılında Hoten bölgesinde bağımsız hoten hanlığını kurmuş olan Abdurrahman Paşa’nın 2. göbekten torunudur. 9 yaşında Hoten de ilk tahsilini yaparken 10 yaşında annesini kaybetti ve amcasının himayesine girdi. 22 yaşında ise Karakaş nahiyesindeki o devrin ünlü medreselerinde yüksek din tahsilini Arap ve Fars dillerinde tamamladı. 1922-1930 yılları arasında Hoten Karakaş nahiyelerinde tefsir ve Hadis konularında müderris olarak görev yaptı.
Yüksek ilmi ve hitabet yeteneğinden dolayı kısa zamanda bölgede ün kazandı. Uygur Türklerinde saygın ve nüfuzlu din adamlarına verilen “HAZRETİM” ünvanı ile anıldı. Günümüze kadar Mehmet Emin Buğra Doğu Türkistanda ”Mehemmet Emin Hezretim” olarak yad ediliyordu. Genç yaşta iken arapça ve farsça dillerinde şiirler yazmaya başlamıştı. O dönemlerde Doğu Türkistan’da yeni yeni gelişmeye başlayan eğitim ve öğretimde muassırlaşma faaliyetlerine aktif olarak katıldı.Hatta kendisi de Türkiyeden gelen öğretmenlerden bir süre muasır ilim terbiyesi almıştı. Görevini Hoten’den Karakaş’a nakledilişini anlatırken Mehmet Emin BUĞRA eğitimdeki bu muassırlaşma taraftanlığından dolayı dönemin mutaasıp müderrislerinin büyük muhalefetine uğradığından bahsediyor..

Karakaş Nahiyesine yerleştikten sonra Mehmet Emin BUĞRA genç Müderris ve talebeleri örgütleyip vatanımızımı işgal eden Çin Hakimiyeti’nindehşet verici zuşüm ve baskılarına karşı çareler aradı. Çin İstilacıları’nın zulmü had safhada idi. Uygur Türkleri en basit insan haklarından dahi mahrum edilmişlerdi. Aslında çok mağdur durum olan çiftçiler ve esnaflar ağır vergilerden başka Çin ordusuna ve Beglere( çin yanlısı Bürokratlar’a ) “Alvan Selik” adıyla harçlık ödemek mecburiyetindeydiler. Bu haksızlığa karşı yükselen sesler hemen kanlı bir şekilde susturuluyordu. Bunlardan bir iki tane örnek vermek istiyorum. Kuzey Doğu Türkistan’ın Süydung Nahiyesinde Çinliler “Karasipeçler” isyanını bahane ederek, elinde silah tutabilecek olan erkeklerin baş parmağını kestiler ( o devirde tüfekler pistonlu olup ateşlemek için başparmak ile piston çakılıyordu).Hoten’in Lop Nahisindeki Çin ordusuna harçlığı zamanında ödemedikleri için halı dokuyan esnafların sağ eli dirseklerinden kesilmiştir. Çin idareciler Doğu Türkistan Halkını 20. asrın başında yaşamalrına rağmen, Otraçağın karanlık devrinde idare ediyorlardı. Kısaca, durum Mehmet Emin Buğra’nın anlattığı gibi “ Yurt veyran (viran) Halk perşan (perişan)”idi.
Bunları Mehmet Emin BUĞRA bir hatırasında şöyle dile getiriyordu.”Sağımı ve solumu fark edecek bir idrake sahip olduğumdan beri Çinli yöneticilerin halkıma yaptıkları zulüm, haksızlık ve horlamalarını görüp yüreğim sızlıyordu. Tecrübe maddi güç bakımından yoksun ve beni bu konuda eğtitecek kişinin olmayışı beni daha da üzüyordu. Çin zülmüne karşı nefret hissi, milletimin ve yurdumun haline olan endişem gittikçe artıyordu. Bu hissiyetın tesiriyle milletimin tarihini öğrenmek, dünya milletlerinin eski ve yeni tarih hayatlarını öğrenip araştırmanın önemini kavramaya başladım. Maalesef muhitimde beni bu konularda yetiştirecek kimse yoktu. Ancak kendi kendimi yetiştirmek zorunda kaldım.”

İlgili resim
Görüyoruz ki Mehmet Emin BUĞRA işe önce bilimsel araştırma ile başlamıştır. Bunun için muhitendeki kısıtlı imkanlardan başka Hoten’den Hindistan’a gidip-gelen tüccarlar ve Hacılarla amcasının evinde sohbet toplantıları düzenleyip bilgi topluyordu. Ayrıca bunlar kanalıyla yurt dışından Türkçe, Farsça ve Arapça gazete, dergi ve kitaplar getirip inceliyordu. Bununla da yetinmeden, 1929 yılında Mehmet Emin BUĞRA Doğu Türkistan’ın önemli şehirlerini gezip o yerlerdeki Çin Hükümetinin’nin askeri gücünü ve yöre halkının psikolojik ahvali gibi stratejik durumları araştırdı.Hatıratında bu gezisini anlatırken şöyle diyor;
“Tanıştığım münevverlerle konuştum.Kalplerini dertle dolu buldum, amma ameli harekete hazırım diyen bir tek kişiye, Gulca Kadısı Sabit Damollam’a rastgeldim.O’nunla birkaç gece konuştum”
Bu görüşmeler sonunda, Mehmet Emin BUĞRA ve Sabit DAMOLLAM şu  ortak kanaata varmışlardı.
1- Siyasi ve barışçıl yöntemlerle iştilacıların, hakimiyet başından uzaklaştırılmalarının mümkün olmadığına.
2- Bunun için ancak tüm Doğu Türkistan sathında Silahlı Milli Kurtuluş Hareketinin başlatılmasına
3- Öncelikle değişik yörelerde Silahlı Milli Gizli Teşkilatlarını kurulmasına
4-Ayaklanmanın Hoten’den başlamasına
Ayrıca, ikiside bu harekat başlarken Çin’den korkulacak bir durum olmadığını, ancak SSCB’nin muhtemel bit müdahalesinden endişeli olduklarını dile getirmişlerdi.
1930 yılının sonlarına doğru Hoten’de Mehmet Emin BUĞRA önderliğinde Milli İnkılap Teşkilat kuruldu. Teşkilatın amacı, üye toplamak, para ve silah tedarik etmekti. Kısa süre içinde 300’ü aşkın üye ve 50’ye yakın eski tüfeğe sahip oldular. 1931 yılının birinci ayında Sabit DAMOLLA Hindistan,Türkiye ve Hicaz gezisinden Hoten’e geldi. Tabiki, yurt dışında yaptığı bu gezisinden çok önemli bilgi ve tecrübelerle dönmüştü. Kendisi de adı geçen gizli teşkilata katıldı.
Mehmet Emin BUĞRA önderliğindeki mücahitler, tahminen bir yıl süren gizli faaliyetlerden sonra 20 şubat 1932 yılında Karkaş nahiyesinde Muvakkat Hoten Hükümeti’nin teşkilini kararlaştırdı. Hükümet reisi Karkaş Kadısı Mehmet Niyaz ALEM, Sabit DAMOLLA başbakan ve Mehmet Emin BUĞRA Başkomutan olarak seçildi.

Mehmet Emin Buğra Resimleri ile ilgili görsel sonucu
Silahlı ayaklanmanın önceden belirlenen tarihi Çinliler tarafından fark edilence ayaklanma 22 şubat 1933 günü acele toplanan 60 mücahidin katılımı ile Karkaştan başladı. O gün Karkaş fetholundu. Kısa süre içinde Mehmet Emin BU¦RA önderliğinde mücahidler batıda Kaşgar’ın Yenihisar nahiyesinden doğuda Çin’in Dunghuang eyalet sınırına kadar olan bölgeyi Çin istilasından kurtarıp hürriyetine kavuşturdular.
12 kasım 1934 tarihinde Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin tesisine büyük katkıda bulundu. Yeni kurulan Cumhuriyete ekonomik ve askeri alanlarda yardımlarda bulundu. Kaşgar’da kurulan Hoten Hükümeti İrtibat Dairesi kanalıyla 3 seferde 4 bin ser (1 ser = 34,75 gr) altın yardımda bulunuldu. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti başbakanı Sabit Abdulbaki DAMOLLA emrine gönderilen ordunun komutanları olan kardeşleri Nurahmet ve Abdullah BUĞRA’lar Yenihisar muhaberesinde şehit düştüler.
Tunganların ve Rus kuklası Sin-ši-Sey’in saldırılarına yenik düşen Mehmet Emin BUĞRA 1934 yılında Hindistan’a hicret etti. Bu arada Hindistan ve Afganistan’ın Doğu Türkistan’a sınırı olan Pamir ve Vahan yörelerinde silahlı toparlanma ve yurda dönüş faaliyetlerinde bulundu. Bununla Doğu Türkistan’ın Afganistan ve Keşmir sınırlarına yakın dağlık bölgelerdeki yörelerde gerilla savaşı taktiği ile bir kısım toprağa sahip olduktan sonra dünya kamuoyunun dikkatini çekmek ve yeniden Doğu Türkistan Bağımsızlık mücadelesini başlatmak için çalıştı.
Batı Türkistan’ı istila eden Ruslar ve Hindistan’da alevlenmekte olan bağımsızlık harekatından çok tedirgin olan İngilizler sınır bölgelerindeki bu Milli Bağımsızlık harekatı kıvılcımından yani Mehmet Emin BUĞRA’nın silahlı bir bağımsızlık harekatından çok endişeli idiler. Bu iki emperyalist devlet buna izin vermiyor ve Afganistan Hükümeti nezdinde Mehmet Emin BUĞRA’nın bu faaliyetlerinin durdurulması için baskı yapıyorlardı. Mehmet Emin BUĞRA bölgedeki aktif faaliyetlerini durdurdu ve Afganistan’a sığınmak zorunda kaldı.
Afganistan’da 1942 yılına kadar Doğu Türkistan tarihi üzerinde bilimsel araştırma faaliyetlerinde bulundu ve tarihi eseri “šarki Türkistan Tarihi”ni yazdı. Ayrıca Arapça, Farsça Uygurca şiirler mecmuası “Kasaidi Vataniye”yi yazdı. Bu esnada Kabildeki Türkiye Büyükelçiliğinde bulunan Memduh ševket ESENDAL ile tanıştı. O zattan manevi yardımlar gördü.

İlgili resim

Mehmet Emin BUĞRA geçmişteki mücadelelerinde, muassır bilimlerde eğitilmiş gençlerden oluşan kadro eksikliğinin farkına varmıştı. Onun için Doğu Türkistan’lı gençlerin bir kısmını Afganistan’da modern okullarda okuttu. Bunların bazıları Türkiye’ye gelip Askeri Akademilerde okudu. Bunlardan bu gün aramızda bulunmayan Emekli Generel Mehmet Rıza BEKİN , Mehmet Yunus BUĞRA, Emekli Binbaşı Mehmet Niyazdır.
Bakıyoruz ki Mehmet Emin BUĞRA bu dönemde hiçbir zaman inzivaya çekilmemiştir. Aksine mücadelesini kalemiyle başarılı bir surette devam ettirmiştir. Dört senelik çileli yoğun çalışmalardan sonra emsalsiz eseri “Doğu Türkistan Tarihi”ni Milletine armağan olarak bırakmıştır. Bu gün aramızda (Mühaciretteki yurttaşları kastediyorum) bir kısmımızın bu eserin önemini tam olarak kavrayamadığımız kanısındayım bu eser üzerindeki yorumlarını özellikle dile getirmek istiryorum.
İsmail Hikmet bey 1942 yılı Kabil’de yazdığı takrizinde şöyle diyordu;
“Vatan için can atan bu kahraman bıkmamış, usanmamış. Aynı aşk ve heyecanla çalışan, çabalayan yokluklar ve yoksulluklar içinde bıraktığı kılıcıyla kalemini kesmiş, vatanı için yeni bir istiklal mücadelesine girmiş ve bu zaferin bir abidesini dikmiş.İşte bu abide bu šarki Türkistan Tarihi’dir.
“Müstemlekçi Çinlileri böylesine tedirgin eden bu tarih, milli tarihçimiz tarafından yazılan ilk mükemmel Uygur Tarihi’dir.Dolayısıyla bir sonraki yazılan Doğu Türkistan Tarih’lerinin öncüsü olarak kalmıştır.Çin Müstemlekçilerin yetiştirdiği kukla tarihçilerin sahte tarihlerine reddiye verebilmemiz için güçlü bir silahtır”.
Kaleme alınışından Elli beş sene geçmesine rağmen, Mehmet Emin Buğra’nın bu eserini önce Çin Komünist Hükümetleri kendi iktidarları için bir tehlike olarak değerlendirmektedirler.Nitekim Haziran 1991 tarihinde Çin Komünist Partisi’nin İdeoloji Eğitim sorumlusu olan Çiyen Boçün, bir makalesinde şöyle diyordu;

İlgili resim
šinjang da (Doğu Türkistan da demek istiyor) aydın ve diğer genç kesimde Türk Milliyetçiliği’nin hortlamasında Mehmet Emin Buğra’nın 1930 yıllarındaki Doğu Türkistan Bağımsızlık Ayaklanması’nın bıraktığı etkiler ve sonra O’nun yazdığı Doğu Türkistan Tarihi adlı kitabı esas ideolojik rol oynamaktadır.Bu šinjang da Türk Milliyetçiği’nin gün geçtikçe yayılmasından büyük tehlike arz etmektedir.šinjang’daki Parti Yöneticileri bu tehlikenin önemini ve ciddiyetini kavramak zorundadırlar.
2.Dünya Savaşı esnasında Doğu Türkistan’ın durumunda önemli değişmeler oldu Mehmet Emin Buğra bu vaziyette mücadelesinin, Kalem Küreşi diye tanımladığı politik ve diyalog yoluyla yürütülmesi zamanının geldiği kanısına vardı. Tabiatıyla bu mücadelenin muhatabı Çin Hükümeti olacaktı. 1940 yılında İsa Yusuf Alptekin Çin Müslümanları Dostluk heyeti başkanı olarak Afganistan’a gelmişti.Mehmet Emin Buğra bu fırsattan yararlanarak İsa Yusuf Alptekin ile görüşerek bu konuda fikir birliğine vardı ve Çin Hükümeti ile diyalog kurma yollarını araştırdılar.Mehmet Emin Buğra bu çalışmalarını hatırasında şöyle anlatıyor;
‘İsa Bey eliyle Çankayşek ve diğer önemli şahıslara mektup yazdım.Çin Hükümetinden benim Hindistan’a geçip orada Çin ve Türkistan’ın müşterek menfaatları için çalışmamın uygun görüldüğünü bildiren bir yanıt mektubu aldım.”Mehmet Emin Buğra bu yoldaki çalışmalarını daha etkin bir şekilde sürdürebilmek için Afganistan’dan 1942 yılında Hindistan’a geldi.
Bu sefer Çin’in Hindistan’daki konsolosu Çin Hükümeti’nin Mehmet Emin Buğra’nın Hindistan’da kalmasını uygun görmediğini bildiriyor ve Çin’e gitmesinde ısrar ediyor.Mehmet Emin Buğra Çin’e gitmeyi red edip Pişaver’e döner dönmez,babamla birlikte tutuklanıp Pişaver merkezi cezaevinde 6 ay göz hapsine alındı.Ancak Çin’e gitmek şartıyla 8 Ocak 1943’te serbest bırakılmıştır.
Babam ise Çin’e gitmeyi reddedip 5 yıl Hindistan’da göz hapsinde tutuldu.1945 yılına kadar Mehmet Emin Buğra,Çin’in merkezi olan NANCİN’DE istilacı Çin Hükümran ile yüz yüze mücadele faaliyetlerinde bulundu.Siyasi ve sosyal teşkilatlarda,Doğu Türkistan’ın Milli Bağımsızlık davasını anlattı.Öteden beri Çin’de bulunan mücadele arkadaşları Dr.Mesut BAYKOZİ, İsa ALPTEKİN, ve Kadir Efendi ile beraber Yurttaşlar Cemiyeti adı altında bir teşkilat kurdu.Çin kamuoyuna Doğu Türkistan meselesini tanıtmak,Milliyetçi Çin Partisi içindeki aşırı Çin Milliyetçilerine karşı cephe almak için Çin basın ve yayınında makaleler yazdı.Çok yankı uyandıran makalelerden biri ise,13 Ekim 1944 tarihinde Nancin’de Çin’ce olarak yayınlanan Hükümet Gazetesi Dagung Bao’da yayınlanan’šinjiang’değil ‘’Doğu Türkistan ve Doğu Türkistanlılar Türk”başlığı altında,Çinli ünlü tarihçi Li-Dun-Fang’ın Doğu Türkistan’ın Çin’in bir parçası olduğuna dair yazdığı makalelere reddiye olarak yayınladığı makaleleridir.Mehmet Emin Bugra’nın bilimsel ve tamamen Çin tarihi kaynaklarına dayanan delillerle verdiği reddiye karşısında Li-Dun-Fang susmak zorunda kaldı,ve yenilgiyi kabullendi.

Mehmet Emin Buğra Resimleri ile ilgili görsel sonucu

Bu ve benzeri çalışmaları, Çin parlementosu’nda Çin’in büyük lideri šun-Yat-Sın’ın oğlu Dr.Sun-Fu gibi parlementerlerden oluşan Doğu Türkistan lehine oluşan bir lobinin oluşmasına katkı sağladı. Çin’in ünlü bilim adamlarından tarihçi Cinbaozan,yazar Gomoro ve Macungyin’ler Mehmet Emin Buğra’nın evine kadar gelerek onu tebrik etmiştir.
1943’de Çin Anayasası oluşturulması için kurulan komisyona arkadaşlarıyla beraber Doğu Türkistan meselesini içeren bir taslak önerisi sundu.Bu taslağın önemli maddelerinden birisi ise Anayasada yazılan šincanğ adının Doğu Türkistan olarak değiştirilmesi ve Doğu Türkistan milletinin Türk olduğu gibi konuların Anayasa’da açıkça belirtilmesi istenmekte idi.
4 Mart 1945’te tek parti sistemindeki Çin’in İktidar Partisi genel kurulunda Çin Devlet Başkanının Doğu Türkistan aleyhindeki kararı dolayısıyla Mecliste bulunan Doğu Türkistan Vekilleri toplantıyı terk etme kararı alırlar.Ancak son anda arkadaşlarının fikirlerini değiştirip Mehmet Emin Buğra’yı yalnız bırakmalarına rağmen O,devlet başkanı Çan-Gay-Çek’in de hazır bulunduğu meclis genel kurulunu tek başına terk eder.Bu Çin’de o zamana kadar bir örneği daha görülmemiş bir olay olmuştu.Mehmet Emin Buğra bu olayı ‘’Mücadele Hatıralarım”adlı eserinde şöyle dile getiriyor.


Toplantı başladı,ben meclis başkanı kürsüsünün önüne geldim,toplantı salonuna bir baktım ve dosdoğru yürüyerek meclisi terk ettim.Bütün vekiller bana hayranlıkla bakakaldılar.Bu bir boykot ilanına benzer bir davranış oldu.Benim gibi tek bir adamın meclisi terk edişine kimse önemseyemebilirdi. Ama ben vatam için bir şeref gösterisi yapmayı uygun gördüğümden dolayı akıbetinin ne olacağını düşünmeden bu hareketi yaptım.”
Mehmet Emin Buğra’nın yukarıda bahsedilen faaliyetleri neticesinde Çin merkez Hükümeti bazı konularda geri adım atmaya mecbur oldu.1944 yılının sonu Mehmet Emin Buğra Doğu Türkistan’a geldi.Doğu Türkistan’da durum hiçte içacı değildi.Milliyetçi Çin Merkezi Hükümeti Doğu Türkistan siyasetinde çifte standart tutumunu sergiliyordu.sözde başka ,uygulamada ise başka idi.sözü verilen reformlar kağıt üstünde kalmıştır.Çin yönetimi Doğu Türkistan halkına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyordu. Doğu Türkistan milli ekonomiyatı yağmalanıyordu.Mehmet Emin Buğra hükümetin bu tutumlarına karşı faaliyet başlattı. Önce halkı, özellikle gençleri milli uyanışa yönlendirmeye çalıştı. Çin’den dönen mücadele arkadaşı İsa Alptekin ile beraber Altay dergisine ve Erk gazetesine makaleler yazdı. Milleti bu konuda bilinçlendirme çalışmalarını daha büyük alana yaydı. Bu çalışmaları kısa süre içinde meyve vermeye başladı. Mehmet Emin Buğra Doğu Türkistan’da bir siyasi parti kurmanın zamanı geldiği kanaatine varmıştı. Bunun için Doğu Türkistan milliyetçi parti kurma çalışmalarının ilk safhasını tamamladı. Bu sefer Çin hükümeti ve Rus konsolosluğundan büyük tepki ve engellerle karşılaştı. Hatta Çin gizli servisince takip edilmeye başlandı. Hoten’de seçimleri takip etmek için çıktığı bir gezi sırasında Mehmet Emin Buğra’ya Çin polisi tarafından planlanan bir suikast ortaya çıkarıldı.Keriye Nahiyesinde Mehmet Emin Buğra’yı karşılamaya gelen kalabalık bir halk topluluğuna Çin askerlerinin ateş açmasının neticesinde yedi kişi hayatını kaybetti.
Mehmet Emin Buğra Doğu Türkistan’da kurulan eyalet hükümetinde bayındırlık nazırlığına atandı. Aynı zamanda Ürümçi üniversitesinde Fahri rektör ve profesörlük ünvanı ile çalışmalarda bulundu ve bilimsel konferanslar düzenledi. Üniversite tarihinde ilk defa olarak atom enerjisi konulu konferansı Mehmet Emin Buğra vermişti. 29 aralık 1948 tarihinde eyalet hükümetine muavin reis olarak tayin edildi. 12 Kasım 1949 tarihinde Doğu Türkistan komünistler tarafından işgal edilince İsa Yusuf Alptekin bey ile beraber ailesi ve bir kısım mücadele arkadaşlarını alarak ikinci defa Hindistan’a hicret etti. Hatırasında bu hadiseleri anlatırken konuyu şöyle noktalıyor:

Mehmet Emin Buğra Resimleri ile ilgili görsel sonucu
“Önümüzde sadece iki yol kalmıştır.(1) Osman Batur’la iş birliği yaparak komünistlere karşı bir silahlı cephe almak (2) Geçici olarak yurt dışına çekilerek mümkün olduğu kadar siyasi hareket yürütmek.
Birinci yolun bir inkılapçı için en onurlu bir yol olduğunu takdir etmekle beraber bu yolun vatan için yararlı bir sonuç getirmeyeceği kanısındaydık. Çünkü 5-10 bin silahlı kişinin gerilla savaşı ile modern silahlarla donanmış Çin ve Rus ordusuna uzun bir süre mukavemet edemezdik. Düşmana karşı Gerilla savaşı ancak dıştan gelen silahlı desteğiyle mümkün olacaktı. Doğu Türkistan’ın coğrafi konumu bunun ilk bakışta mümkün olmayacağını gösteriyordu.
İkinci yol bize ağır bir vicdan azabı veriyordu. 30 senelik inkılap ve siyasi hayatındaki tecrübe ve asrımızda dünyada meydana gelen değişimlerden bana gelen ilhamlarla vatanımın geleceği için önümde büyük fırsatlar doğacağına inanmaktaydım. Vatan için canını verebilmek ne kadar şerefli bir vicdan vazifesi ise bir büyük ümit yolunda ameli çalışmalar için gerekli şahısların hayatta kalması da o kadar önemlidir.

Mehmet Emin Buğra Resimleri ile ilgili görsel sonucu
1951 yılında Istanbul’a gelmiş ve burada ,Batı ve Doğu Türkistan’in özgürlüğü için çaba sarf eden ve tüm Türklüğün sesi olmuş ‘ Türkistan’ adli dergiyi çikartmistir. Arkasindan 1956 yılında Ankara’da ‘Türkistan’in Sesi’ adli dergiyi çikartmistir. 1952 yııinda ‘Doğu Türkistan’in Dünü Bugünü’ adli kitabini yine Istanbul’da yayınlatmistir.1953 yilinda Türkiye Cumhuriyeti vatandasliğina geçmiş 14 Haziran 1965’te uçmağa varmıştır.

Kabri Nur ve Mekanı Cennette Olsun.

Allah’ın Rahmet  ve Mağfireti Üzerine Olsun.

Etiketler: » » » » » » »
Share
1524 Kez Görüntülendi.