Son Dakika
Doğu Türkistan, ipek yolu ticaretinin başladığı tarihten itibaren birkaç asın öncesine kadar bölgenin ve yakın çevresinin iktisadi ve sosyal hayatında gerçekten önemli roller oynayagelmiştir. Günümüzde de bu önemini hala koruduğunu görebiliyoruz. Doğu Türkistan bölgesinde 2012 yılında elde edilen mal ve hizmet üretim miktarı 122 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2004 yılındaki 28 milyar dolar iken son 8 yılda 94 milyar dolarlık bir artış meydana gelmiştir. Gerçekten Uygurların ve onların yaşadığı vatanları Doğu Türkistan’ın sadece ekonomik yönden önemi de çok dikkate değer olup, Çin Komünist Partisi iktidarının merkezi Çin bölgelerinin bir çeşit milli ekonomik ihtiyat (rezerv) bölgesi olarak önemli bir yer işgal etmektedir. Bunun yanında aynı zamanda güvenlik için stratejik bir öneme sahip bulunmaktadır. Çin yönetimi aslında bu bölge insanlarının yüzlerce yıldan beri büyük bir aşk ve bağlılıkla inandıkları İslam dinine saygı göstermek ve bölgenin Müslüman halkına belirli bir rol tanımak suretiyle bölgede istediği her türlü kazanımlara kolayca erişebilir ve bu bölgedeki çıkarlarını uzun süre istikrarlı bir şekilde sürdürebilir.
Dünya Bülteni / Haber Merkezi
Günümüzde Suriye’deki iç çatışmalar ve IŞİD’in aniden türeyip ortaya çıkması ve Ortadoğu’daki komşu ve çatışmalara taraf bölge ülkelerinde ve ABD başta olmak üzere Batı’da büyük bir güvenlik sorunun ortaya çıkmasına yol açtı. Buna fiili durum, Ortadoğu, Batı ve Orta Asya coğrafyası ile göreceli olarak Güneydoğu bölge ülkelerinde sosyal krizlere yol açtı ve bu ülkelerdeki sosyal ve güvenlik sorunları günden güne kötüye gitmeye başladı.
Yukarıda saydığımız bölge ülkelerinin büyük bir bölümü Doğu Türkistan ile sınır komşusu, diğerleri ise, dini, sosyal ve tarihi yönden bu ülke ile yakın ilişkiler içinde bulunan ülkelerdir. Doğu Türkistan’da günden güne artan istikrarsızlıklar ve şiddet içerikli etnik çatışmalar Çin’in “Yeni İpek Yolu Projesi” ile Doğu Türkistan’a komşu Türkistan Cumhuriyetleri topraklarından geçen “Enerji Koridoru”nun güvenliğinin sağlanmasında ve “Doğu Türkistan merkezli “Batı Bölgesini açma “ stratejilerini gerçekleştirmede başarılı olabilecek mi? Bu önemli konuları incelemeye çalışacağız.
DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ HUZURSUZLUĞUN NEDENLERİ
Doğu Türkistan’da günden güne artan ve sürmekte olan şiddet içerikli huzursuzluğun esas sebebi, Çin yönetiminin gerçeklerden uzak, tek gözü kapalı, peşin hükümlü ve maksatlı propaganda ve suçlamalarında iddia ettikleri gibi “Terör içerikli- Radikal ve Aşırı Dincilerin “ sebep oldukları ve onlar tarafından yaratılan bir olgu asla değildir. Doğu Türkistan’daki olaylar çok yönlü, iç içe geçmiş çok karışık ve çok özel bir durumdur. Çin işgal yönetiminin bölgede mevcut bu çok önemli ve acil çözülmesi gereken bu sorunun çok basite indirgeyerek algılaması bugünkü karışık ve iç içe geçmiş sorunlar yumağını yaratmış ve Uygur Türkleri krizini gündeme taşımıştır. Uygur Türklerinin ana yurdu Doğu Türkistan tarihi ipek yolu ticareti başladığından beri birçok sosyal, siyasi ve kültürel değişim ve dönüşümlere sahne olmuş bir coğrafyadır. Bu ülke 1949 yılında Çin’de iktidarı ele geçiren ÇKP yönetimi tarafından Çin’e ilhak edilmiştir. ÇKP iktidarının tutumu de aynı Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi tek parti yani Komünist Parti’nin mutlak iktidarı örnek olarak alınmış olup, bu politikaların uygulanması sonucunda birçok anlaşmazlıkları ve sorunları beraberinde getirmiştir. Doğu Türkistan’daki istikrarsızlıkların temel nedenleri de bu mutlak tek parti diktatörlüğünden kaynaklanmaktadır.
Çin Yönetimi bölgede Dini İnançlara, kültürel ve medeni Miraslara ve Halkın yaşamsal özgürlüklerine kısıtlamalar getirmiştir.
Etnik Han Çinlisi göçmenlerin bölgeye zorla yerleştirilmesi politikası, bu ülkenin tarihi ve gerçek sakinleri ve sahipleri olan Müslüman Uygurları kendi ana vatanlarında zamanla azınlık durumuna düşürmüştür. Farklı fikir ve düşünceler ile değişik siyasi görüşlerin barışçıl tarzda ifade ve talep edilmesine karşı, kaba kuvvet ve aşırı askeri güç kullanılarak bastırılması ve işgal yönetiminin tekelinde ekonomik kaynakların kullanılarak ve siyasi olarak şiddetle bastırılması gibi, tek taraflı ve adil olmayan stratejik yöntemler ve en önemlisi bütün Müslüman Uygurların bölücü ve terörist kalpağı giydirilerek uçurumun kenarına itilmesi gibi uygulamalar bütün bu sonuçların tek sebebi olarak görülmektedir.
Pekin yönetimi bölgedeki istikrarsızlığı sona erdirmek için bazı girişimlerde bulunmuş ise de, Çin işgal Ordusu başta tamamen etnik Çinlilerden oluşan Sözde İnşaat ve Üretim Ordusu ve bölgede her biri birer derebeyi konumundaki etnik Çinli yöneticilerin bir birlerinden beter şiddet içerikli ve ateşe benzin dökerek söndürmek gibi yanlış davranışlar ve bazen kasten takınılan olumsuz tutumları, bölgedeki krizlerin giderek artmasına ve kontrol edilemez duruma gelmesine yol açmıştır. Bütün bunlardan daha kötü olanı ise, son birkaç yıldır Çin işgal yönetiminin Müslüman Uygurların yüzlerce yıldır büyük bir imanla bağlı oldukları İslam dinine inanmalarını, “Aşırı Dini Akım”ları aynı kefeye koymaları gibi çağdışı tutumları bu trajik durumun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’daki bu yanlış ve hatalı tutumu bölgedeki krizi çözmeye engel olmakla kalmayıp bu yöndeki çözüme yönelik girişimlerin ağır bir yenilgiye uğramasına sebep olmuştur.
PEKİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ HATALI TUTUMU VE STRATEJİK ÇIKMAZI
Çin Komünist Partisi iktidarının Doğu Türkistan’daki işgal yönetiminin etnik Çinli idarecilerinin hiç birinde, bölgenin tarihsel geçmişini ve gelişimi hakkında hiçbir bilgileri ve düşünceleri bulunmamaktadır. Bunu öğrenme ve inceleme gereği da duymamaktadırlar. Bu Pekin’den atanan Çinli yöneticiler Uygur Ülkesinin politik gerçekleri ile sosyal tarihini kabul ve itirafa yanaşmıyorlar. Çin işgal yönetiminin bölgedeki kadrolarının bu yanlış ve hatalı tutumları bölgenin Çin ve bölge stratejisi bakımından önemini kavrayamamaları gerçeğini ortaya koymuş ve bu uygulamaların Çin’in bölge ve yakın çevrede yürütmeye çalıştığı stratejik gündem için çok olumsuz etkiler yarattığını de göstermektedir.
Pekin’in bölgede son yıllarda bulunan çok büyük ve zengin enerji kaynakları ile yer altı doğal zenginliklerinin işletilmesi yolundaki iştah açıcı olgu ve seçenekleri bölgeye yönlendirerek özendirmek suretiyle siyasi, sosyal ve ekonomik sorunları halletme çarelerine başvurması diğer bölgelerde işe yaramadığı gibi, Doğu Türkistan’da aynı sebepler yüzünden başarısızlığa mahkum olacağı büyük bir ihtimal olarak görülmektedir. Çin Komünist Partisi iktidarının işgalin başladığı 1949 yılından beri bölgede uygulamaya çalıştığı politikarındaki tekrarlamalar, siyasi ve kültürel amiller Çin’in bölgedeki hakimiyetinde belirli bir gerileme sonucunu yaratmış bulunmaktadır.
BÖLGE’NİN İMKANLARINDAN ORTAK YARARLANMA
Uzun ömürlü bir istikrara erişmek için Pekin yönetimi Uygurlara karşı kanaat ve tutumunu ve bakış açısını tamamen değiştirmeli ve yenilemelidir. Onlara karşı takındığı “Gizli ve ihtiyatta Tutulan Hisse Senedi” tavrından vaz geçerek bölgenin istikrarı ve barışı için onları da bölgeden elde edilen doğal zenginliklerden ortak yararlandırılmalı ve bu zenginliklerden pay verme yoluna gitmelidir. Çin, bu yöndeki içten ve inandırıcı tutum ve davranış ve uygulamalar ile ancak Uygurları kendilerine meyil ettirebilir ve bölgedeki istikrarsızlığın seviyesini tedrici olarak düşürebilir ve sonunda da olumlu bir şekilde bölgede arzu edilen barış ve istikrarı sağlayabilirler.
Doğu Türkistan, ipek yolu ticaretinin başladığı tarihten itibaren birkaç asın öncesine kadar bölgenin ve yakın çevresinin iktisadi ve sosyal hayatında gerçekten önemli roller oynayagelmiştir. Günümüzde de bu önemini hala koruduğunu görebiliyoruz. Doğu Türkistan bölgesinde 2012 yılında elde edilen mal ve hizmet üretim miktarı 12 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2004 yılındaki 28 milyar dolar iken son 8 yılda 94 milyar dolarlık bir artış meydana gelmiştir. Gerçekten Uygurların ve onların yaşadığı vatanları Doğu Türkistan’ın sadece ekonomik yönden önemi de çok dikkate değer olup, Çin Komünist Partisi iktidarının merkezi Çin bölgelerinin bir çeşit milli ekonomik ihtiyat (rezerv) bölgesi olarak önemli bir yer işgal etmektedir. Bunun yanında aynı zamanda güvenlik için stratejik bir öneme sahip bulunmaktadır. Çin yönetimi aslında bu bölge insanlarının yüzlerce yıldan beri büyük bir aşk ve bağlılıkla inandıkları İslam dinine saygı göstermek ve bölgenin Müslüman halkına belirli bir rol tanımak suretiyle bölgede istediği her türlü kazanımlara kolayca erişebilir ve bu bölgedeki çıkarlarını uzun süre istikrarlı bir şekilde sürdürebilir.
NOT : Hintli gazeteci-Yazar ve siyaset bilimci Rajeshwarı Krishnamuthy’in turkistantimes.com sitesinde Uygur Türkçesi ile yayınlanan bu makalesi Dünya Bülteni için Hamit Göktürk tarafından Türkçeye aktarılmıştır.
Etiketler: Çin » Dünya » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER