BM.İnsan Hakları Yüksek Komiserliği 31 Ağustas’da açıklanan Uygur raporu ile Çin’in Uygurlara karşı “insanlığa karşı suçlar” işlemiş olabileceği gerçeği ilk kez BM. düzeyinde kabul edildi.
BM Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan bu yeni rapor, Çin’e karşı çok ciddi bir uluslararası suçlamadır. Bu raporla Çin yönetimi Uygurlara karşı etnik soykırım suçu işlediği bunun ise, Soykırım(genosid) tanımına büyük oranda uyduğunu gösteriyor. Ancak bu iddianın Uygur sorununa göz yuman Özbekistan dahil Orta Asya ülkelerinin tutumunu değiştirmesi beklenmiyor.
Ancak, bu raporun Özellikle Özbekistan hükümetinin bu ay Şanghay İşbirliği Zirvesi kapsamında Çin liderini Taşkent’te ağırlamaya hazırlandığı düşünülürse, Çin ile arasındaki ilişkilerin yeni anlaşmalarla daha zenginleşme ihtimalı daha yüksek görünmektedir.
Özbekistan, Çin’in ayrılıkçılık, terörizm ve aşırılıkla mücadele konusunda pratik dahil olmak üzere Pekin’in resmi politikasını destekliyor ve ŞİÖ bünyesinde bu ortak mücedeleye aktif olarak katılan ülkelerin başında gelmektedir.
Diğer yandan ise Özbekistan, Doğu Türkistan ile tarihten beri sıkı kardeşlik bağları ile bilinir ve bu 2 kardeş ve komşu ülke ayrılmaz bir şekilde bir birlerine bağlıdır. Çin’in idaresinde altında Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan bu toprak, çok eski zamanlardan beri Büyük Türkistan’ın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Tarihsel olarak, Sovyet döneminde bile Özbekler ve Uygurlar arasındaki siyasi,sosyal ve kültürel ilişkiler doğrudan doğruya sürdürülmüş ve ilişkiler muntazam bir şekilde devam ettirilmiştir.
Balasagun doğumlu Özbek din bilgini Alihan Töre Saguni Doğu Türkistanlılarla birlikte Uygurların kurtuluş hareketine katılarak önderlik etmiş ve 1944’te Gulca merkezli Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olmuştur.
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Özbekistan’ın bağımsızlığına kavuşması ile Doğu Türkistan ile tarihi ilişkilerin yeniden canlanmış ve bu ilişkilerin geliştirilmesinin teşvik edilmesi beklenirken, ancak bağımsız Özbekistan devletinin seçtiği politikalar bu beklentileri karşılamamış aksine boşa çıkardığı görülmüştür.
Orta Asya coğrafyasının siyası ufkunda yeni ve başka bir güç olarak Çin, ortaya çıkmıştır. Bölge ülkelerine Ekonomik fırsatlar ve büyük yatırımlar sağlayarak etkili hale gelmiştir.
Pekin’in bölge ülkeleriyle işbirliği yaparken şu temel şartı ortaya koymuştur : ” Doğu Türkistan ve Uygurlar sorununa göz yummak ve Çin’in Uygur politikasını kayıtsız şartsız kollamak ve desteklemek.
Özbekistan’in yeni Cumhurbaşkanı Şevket Mirzayev döneminde de Özbekistan-Çin ilişkileri, aslında geçmişte sürdürülen sürecin aynen devam ettirildiğini göstermektedir.
Özbekistan, eski Başkan İslam Kerimov döneminde de Uygur sorununa göz yummuştu. Ancak Çin’in ülkedeki ekonomik yatırımları, özellikle ekonomik fırsatlarına az da olsa biraz sınırlamıştı.
Yeni Başkan Mirziyoyev ise, Çin ile ilişkilerinde , ülkenin kapılarını Çin iş dünyasına ardına kadar açtı, Çin’in ticari ve ekonomik ilişkiler hızla güçlenerek büyüme gösterdi.
Taşkent, ayrıca Pekin’in Tayvan ve Uygurlar üzerindeki politikalarını kollayarak desteklemektedir.
Uluslararası insan hakları örgütleri uzun süredir Çin’in bir milyondan fazla Uygur’un yanı sıra diğer Türk halklarını -Kazak, Kırgız, Özbek- yeniden eğitim kamplarında tuttuğunu ve onlara çeşitli baskı, zulüm ve işkenceler uyguladığını sürekli vurgulamaktadır.
Batılı ülkelerin insan hakları konularında Çin’e yönelik eleştirileri şiddetlenerek keskinleşiyor. Ancak bu raporun, baskı altındaki Uygurların kardeş ve dostları olan Orta Asya ülkelerinin Uygurlara yönelik tutumunu değiştirebileceğine dair bir değişiklik görüleceği tahmin edilmiyor.
Aktivist Ruzimurudov : Türk Devletlerin Çin’i Desteklenmesi Acı Verici
Bağımsız gazeteci ve insan hakları savunucusu Yusuf Rozimurodov’a göre BM Yüksek Komiserliği’nin açıkladığı Uygur raporu Çin’in Uygurlara yönelik toplu bir suç ve cinayet işlediğine dair güvenilir kanıt ve bilgiler ihtiva ediyor. Ancak, bu rapor Özbekistan veya diğer Müslüman Türk ülkelerin Uygurları geleceğini savunabileceği anlamına gelmiyor.
Özbekistan ve diğer Orta Asya ülkeleri Uygurlar konusunda bundan sonra da Çin’i kullayıp desteklemeye devam edecektir. Çin’in bölgedeki ekonomik gücü ve buna dayanarak kurduğu baskısı her geçen gün artıyor.
Genel olarak sadece Türk ülkelerinin değil, İslam dünyasının Uygurlar konusundaki tutumu çok üzücü ve ibret vericidir. Geçtiğimiz aylarda BM’de Çin’in Uygurlara yönelik insan haklarının durdurması yolundaki bir oylamada neredeyse tüm Müslüman ülkeler Çin’in yanında yer aldı ve lehinde oy kullandı.
Bütün bunlara rağmen, Çin’in Uygurlara yönelik insanlık suçları ile soykırım cinayetleri ve milyonlarca Uygur’un Çin tipi toplama kamplarında esir kamplarında tutması elbette bugünün meselesi değil. İnsan hakları örgütleri uzun süredir uluslararası toplumu bu konuda bilgilendirerek uyarıyor. Ancak, ne yazık ki, çoğu ülkeler bütün bunlara karşı yine suskun ve kayıtsız.
UYGUR SOYKIRIMINA SESSİZ KALAN TÜRK DEVLETLERİ NE KADAR SUÇLUDUR ?
Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygurlar başta diğer Türk halklarına karşı uyguladığı ağır insan hakları ihlallerine karşı Uygurların en yakın kardeşi Türk devletlerindeki sessizlik ve kayıtsızlık daha da içler acısı ve ibret vericidir. Çin’in Uygurlara uyguladığı baskının çok yüksek olduğuna inanıyorum.
Ben kişisel olarak Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerinin birer insanlık suçuna dönüştürmesini Orta Asya Türk ülkelerinin de suçlu olduğuna inanıyorum. Çin’in Uygurlara karşı baskı ve zulmetmesi, onları Çin tipi toplama kamplarına hapsetmesi onları etnik bir millet olarak aşağılayarak zulmetmesinde bölge devletlerinin bu sessizliği sonucunda daha da zirvelere tırmandığını düşünüyorum.
Çin’in resmi açıklamalarına göre Doğu Türkistan’da 12 milyon ancak,bağımsız kaynaklara göre en az 20 milyon Müslüman Uygur yaşamaktadır.
Resmi istatistiklere göre Çin’in Doğu Türkistan’daki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 12 milyon Uygur, resmi olmayan verilere göre ise 20 milyondan fazla Uygur yaşıyor.
Doğu Türkistan topraklarında tarihte Uygur(İdikut) Kağanlığı, Kaşgariye Doğu Türkistan Emirliği( Hanlığı) ve daha sonra 20.yüzyılda Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve en son 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyetleri kurulmuş ve bölgeyi yönetmişlerdir. Doğu Türkistan 1949 yılında Çin’deki iktidar savaşını kazanan Mao Liderliğindeki Komünist Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiştir.
Çin işgaline karşı geçtiğimiz yüz yılda Doğu Türkistan genelinde başlayan bağımsızlık mücadelesine bugün Özbekistan kayıtsız ve sessizliğini sürdürmektedir. Halbuki bu bağımsızlık mücadelesine Özbekistan’in ünlü siyasi ve deni önderlerinde biri olan Türkistanlı tarihçi ve Edip Alihan Töre Saguni önderlik etmiş ve Cumhurbaşkanı olmuştu.