Son Dakika
Gündemde bir Youtube kanalında Afgan mülteci ile yapılan sokak röportajı var. Birileri Afgan mültecinin “Türk askeri Afganistan’a gidip havalimanına sahip çıkmasın sınırlarına sahip çıksın, biz girmeyelim “Türkiye olmasa başka bir ülkeye giderim. Çünkü aileme bakmak ve çalışmak zorundayım” sözlerini köpürtmeye çoktan başladılar. Bir insan neden evini yuvasını sevdiklerini arkasında bırakır yollara düşer mülteci olur iltica eder? Cevabı yazarımız Halis Özdemir’in köşesine taşıdığı “SOYKIRIM, SÜRGÜN HİCRET ve UYGURLAR” başlıklı makalesinin satır başlarında gizlidir. İyi okumalar!..
Öncelikle şu gerçeği hatırlatmak isterim; göç alan ülkeler zenginler kalkınırken, gelişirken göç veren ülkeler zayıflar ve zaman içinde çökerler. Amerika göç sonucu kurulmuş devlettir. Almanya göçlerle kalkınmıştır. Göçün iyi organize edilmesi şarttır!
Mülteci ve muhacir çoğu zaman karıştırılmaktadır.
İlticanın hukuku ile hicretin hukuki statüsü farklıdır. Suriye’den gelenler mülteci yani ilticacıdır. Can güvenlikleri sağlanınca ülkelerine geri dönerler. Hicret edenler varsa onlar müstesna. Çerkesler Tatarlar Afganlar Uygurlar HİCRET etmiştir. Hicret edenlerinse geri dönme zorunlulukları yoktur. Geldikleri beldede can güvenliği sağlanmışsa kendi istekleri ile dönebilirler.
Hicret ülke içinde de mümkündür.
Peygamberimiz hem kendisinin hem de cemaatinin can güvenliğini sağlamak için Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Daha sonra Mekke’yi fethetmelerine rağmen Mekke’ye dönmemiştir. Peygamberimiz Mekke’ye dönmüş olsaydı kendisinden sonra gelenler fethettikleri yeri başkent yapmak gibi bir geleneği başlatmış olabilirdi.
Türkiye mazlumların sığınma, yurt edinme yeridir.
Türkiye’nin sürgün göç ve tarihine kısaca bakmamızda yarar var.
Osmanlı’ya yapılan ilginç göçe örnek olarak Polonez Yahudilerinin Türkiye’ye 1492’de İspanya’dan göç etmeleri gösterilebilir.
Türklerle Yahudilerin ilk teması ise Fatih’in İstanbul’u 1453’de fethi ile başlamıştır.
Polonez Yahudileri Osmanlı toprağını yurt edinmiş halen İstanbul Polonezköy başta olmak üzere ülkemizde yaşamaktadırlar.
Türk milleti iltica ve muhacir konusunda din dil konusunda ayrım yapmadan mazlumlara kol kanat germiştir.
SSCB yani bugünkü Rusya tarafından Çerkeslere Kafkasya’da soykırım yapılmış. Bir buçuk milyon Çerkes Türkiye’ye 18 Mayıs 1864 tarihinde sürgün edilmişlerdir. Çok kötü şartlarda ülkemize gelen Çerkeslerin üçte biri yolda şehit olmuşlardır. Hicret eden Çerkesler ülkenin değişik yerlerine yerleştirilmişlerdir.
Aynı şekilde SSCB 18-20 Mayıs 1944 tarihinde Kırım Tatar Türklerine soykırım yapmış ve yaklaşık iki buçuk milyon Kırım Tatarı Türklerini Türkiye’ye sürgün etmiştir. Ülkemiz Tatar Türklerine de kucağını açmıştır. Yer yurt vermiştir.
Yugoslavya’da yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimiz de kendilerine yapılan zulümden kurtulmak için Türkiye’ye getirilmişlerdir.
Bulgaristan’da yaşayan dört yüz bine yakın müslüman Türk merhum Özal tarafından ülkemize getirilmiş can güvenlikleri sağlanmıştır. Onlara da yer yurt verilmiştir.
1980’li yıllarda Afganistan’da Rus Afgan savaşı sırasında bir kısım Afgan Türkü ülkemize getirilmiş can güvenlikleri sağlanmış ve Tokat civarında yer yurt verilmiştir. Son dönemde ise Irak ve Suriye’den ülkemize sığınanlara ülkemiz ev sahipliği yapmakta aşını ekmeğini onlarla paylaşmaktadır.
Uzun zamandır televizyon programları ile yazılarımda ve çeşitli platformlarda yaptığım konuşmalarda Çin tarafından Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman kardeşlerimize uygulanan soykırımdan bahsetmekteyim.
Doğu Türkistan ata yurdumuzdur. Tarihi milli ve dini bağlarla da kardeşlerimizdir.
On altı Türk devleti içinde Uygur devleti de vardır.
Osmanlı döneminde Osmanlı’ya biat etmişlerdir. Yani bu yönü ile de bizim bir parçamızdır.
“Yakub Bey Kaşgar’a hâkim olduktan sonra, İslam halifesi, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz Han (1863-1877) nezdinde fevkalâde elçisi Seyyid Muhammed Yakub Han Töra’yı göndermişti. Elçi, Orta Asya’da gelişmeleri ve bu arada Kaşgar devletinin durumu ve ihtiyaçlarını çok iyi bir şekilde Osmanlı hükûmeti yetkililerine anlatmış, Osmanlı önemli miktarda silah ve mühimmat ve personel göndermiştir. Elçilik heyeti ülkeye geri döndükten sonra Yakub Han’ın hâkimiyeti altında bulunan yerlerde hutbeler Sultan Abdülaziz namına okutulmaya ve sikkeler de onun namına basılmaya başlanmıştır.” Bir bakıma Doğu Türkistan Osmanlı’nın eyaletidir.
Şu anda Doğu Türkistan yangın yeridir. Müslüman Türk kardeşlerimiz kıyameti yaşamaktadırlar. Can, mal, namus, toprak güvenlikleri yoktur.
Türkiye Doğu Türkistan’da zulüm altında kamplarda ve hapislerde tutulan çocuk kadın ve erkekleri Çin devletinden resmen istemeli. Doğu Türkistan Müslüman Türk halkını zulümden kurtarmalıdır.
Çin devletinin kardeşlerimizi Türkiye’ye vermemesi halinde Türkiye Çin ilişkilerini gözden geçirmeli gerekirse ilişkileri kesmelidir.
Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimizin ve Türkiye’nin konumunu belirlemeleri hem milli ve hem de dini (Bakınız. Enfal 72 ve Hicret 92) zorunluluktur.
Türkiye ve Müslüman Türk milletinden beklenen Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimize sahip çıkmasıdır.
Türkiye’nin milli şuurla ve tarihi müktesebatı ile hareket edeceğine inancımız tamdır.
Vesselam.
KAYNAK : http://www.bncmedyahaber.com/haber-soykIrIm-surgun-hicret-ve-uygurlar-7661.html
BENZER HABERLER