Son Dakika
13 Şubat 2017’de Salih Hudayar adlı bir yazar tarafından ingilizce olarak kaleme alınarek yayınlanan bu haber-analiz Uyghurnet. org okurları için Tilmaç tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve aşağıda yayınlanmıştır. Sayın yazara ve bu yazıyı yayınlamak suretiyle Doğu Türkistan’a destek veren İNTERCONTİNENTAL CRY sitesine çok teşekkür ederiz.
Uygurlar , Washington DC’deki Çin Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenledi, 2016
Salih HUDAYAR
Doğu Türkistan, Çin yönetimince resmen Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi (XUAR) olarak adlandırmış olsa da Uygurlar öz ana vatanlarında sadece kağıt üzerinde bu isimle özerk’tirler. Uygurlar, 1949 Ekim’inde tarihi ana yurtları Doğu Türkistan’ın Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edilmesinden bu yana, Çin devletinin baskısı ve sömürgeci boyunduruğu altındadır. Çin, bu ülkede yaşayan Müslüman Uygurlara karşı etnik ayrımcılık ve sistematik dini,ırıkı ve kültürel soykırım uygulamakta ve Uygurlar Çin’in bu sistematik dönüştürme ve soykırımın kurbanları haline gelmişlerdir. Sonuçta ise, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir ulus haline gelmiştir. Filistinliler, Keşmir ve Uygurların takdirdaş ve komşuları Tibet ve vebenzeri ülkeler ve toplumlar gibi benzer sorunlarla karşı karşıyadırlar. Uygurların yaşadığı Doğu Türkistan da olan dünyanın çeşitli bölge ve ülkelerindeki benzer sorunlar ile kıyaslanabilir durumdadırlar. Uygurlar, Anavatanları durumunu tanımlarken ne yazık ki bazen “Çin’in diğer Tibet’i” ya da “Çin’in Filistin’i” olarak anmaktadırlar.
Uygur sorununa medya ilgisinin eksikliği ve Uygur kimliğinin, tarihinin ve Uygur-Çin çatışmasının Çin hükümeti tarafından kasıtlı olarak bozulması nedeniyle, uluslar arası topluma ve pek çok kişiye Uygurlarla ilgili gerçekler Çin tarafından gerçekelere aykırı bir şekilde ve yanlış bir şekilde anlatılmaktadır.Basında çıkan haberlerde , gerçekte Çinlilerle hiçbir dil veya kültürel ve diğer yönlerden hiçbir benzerlik taşımadıkları zaman, onları yanlışlıkla “Çin Müslümanları” olarak etiketliyorlardı. Dahası, 9/11 sonrasında Çin, ‘Teröre Karşı Küresel Savaş’ ve İslamofobinin uluslararası toplum arasında yükselişe geçmesiyle Uygur çatışmasının kaynağının ‘İslamcı terörizm’ olduğu yönündeki ardniyetli , yanlış bir rivayetlere dayanan tezleri ileri sürmeye başladı. Uygur vatanının antik zamanlardan beri Çin’in bir parçası olduğu iddiasını ileri sürmeye başladılar. Çin’in bu iddialarında gerçek payı çok sınırlı ve çok azdır. Mevcut Uygur-Çin çatışmasını doğru bir şekilde anlamak için, Uygurların kim olduklarını, kültürünün ne olduğunu ve mevcut mücadelelerine götüren olaylarla ilgili tarihi bağlamı anlamak zorunludur.
UYGURLAR KIMDIR ?
Genetik araştırmalar Uygurların Orta Asya’da yaşayan yerli Hint-Avrupa ve Türki kabilelerin modern melez torunları olduğunu göstermektedir. Uygurlar tarihi ana vatanları Doğu Türkistan’da ( Çin’in tanımlaması ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi (XUAR) olarak adlandırılan bu ülke’de) yaklaşık 25 milyonluk bir nüfusa sahiptirlar Uygurlar nufus çoğunluğu utibariyle Türkistan Coğrafyasında yaşayan Özbeklerden sonra ikinci büyük etnik gruptur. Diasporada yaşayan Uygur aktivistler Doğu Türkistan’da yaklaşık 35 milyon Uygur’un yaşadığını ifade ediyorlar ise de, Çin resmi istatistikleri ile , 12 milyon civarında olduğunu iddia etmektedir. Rus, Türk, Çin ve Uygur kaynaklarının tarihsel verilerini incelemesi ve bu konudaki uzman tarihçiler ile Türk tarihin önde gelen bilgİnleri Onların vatanlarının işgali ve sömürgeleştirilmesi esnasında yüz binlerce Uygur’un geleneksel ve tarihi anavatanlarını terk ederek komşu ve kardeş ülkelere kaçarak sığınmışlardır. Günümüzde Uygurların en kalabalık şekilde iltica ederek yerleştikleri ülkeler çok yakınlarındaki Orta Asya Türk Cumhuriyeteleri,Türkiye ile bazı Orta Doğu ülkeleri olmuştur. Ayrıca, Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden daha yakın zamanlarda Avrupa Birliği ülkeleri ile ve Kuzey Amerika devletlerine de sığınarak yerleşen bir haylı Uygur bulunmaktadır. Resmi olarak yerleştikleri bu ülkelerde küçük te olsa bir Uygur diasporası vardır.Uygurlar yereleştikleri ülkelerde kurdukları STK. Vasıtası ile Doğu Türkistan sorunu ile Uygur meselesini çeşitli etkinlikler ve eylemciler yaparak ka oyuna duyarmaya çakışmaktadırlar. Bağımsız ve egemen Türkistan ( Orta Asya ) devletlerinde resmi rakamlara göre 500 bin ve Uygur kaynaklarına göre en az bir milyon Uygur’un yaşadığı tahmin edilmektedir.Uygurlara yakın kan bağı olan Özbekistan nüfusunun% 25’i Uygurların oluşturduğu söylenmektedir.
Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arinç 2010’da yaptığı bir konuşmasında Türkiye’de 300 binden fazla Uygur’un yaşadığı ifade etmiştir. Buna ek olarak, 2013 yılında Suudi Çalışma Bakanlığı, krallıkta yaklaşık 50 bin civarında Türkistanlı’nın yaşamakta olduiğunu açıklamıştır. Resmi bir nüfus sayımı yapılmamış olsa da, Avrupa ülkelerinde yaşayan toplam 50 bin kadar veya daha fazla Uygu’un olduğu tahmin edilmektedir. Buna benzer bir tahmin de Kuzey Amerika yanı Kanada ve ABD. için geçerli olup,bu ülkelerde yaklaşık 20 bin kadar Uygur yaşamaktadır.Ayrıca,dünyanın çeşitli ülkelerinde küçük azınlıklar şeklinde küçük çaplı diaspora topluluklarında, mülteci kamplarında ve gözaltı merkezlerinde yaşayan yaklaşık 10bin Uygur’un mevcut olduğu varsayılımaktadır.
Uygurların çoğunluğu Müslüman olup, ve Türkistan Cumhuriyetleri ile Türkiye’de yaşayan kardeşleri gibi , Sünni İslam’daki beş ana düşünce okulunun en eski ve en liberallerinden biri olan Hanafi düşünce ekolüne mensupturlar. Ayrıca Orta Asya’daki Uygur Budistleri, Hıristiyanlar ve Şamanistlerin küçük guruplarının yanında çok küçük de olsa Sufi İslam’ın önemli taraftarları da vardır. Genel olarak Uygurların çoğu, Çin hükümetinin iddia ettiği ‘dini aşırılık yanlısı’ yanlış dini anlayıştan çok uzak , ılımlı bir liberal İslam düşüncesi ve formatına sahiptirler. Ancak, bütün bunlara rağmen, son yıllarda Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygurlara karşı Buna rağmen geçen yıllarda Çin’in baskıcı,dini, kültürel ve etnik soykırım politikalarına tepki olarak çok küçük bir Uygur marjinal gurusbunun radikalleştiğine şahit oluyoruz.
Doğu Türkistan’ın Coğrafi Konumu
Uygurların dili ve kültürü, çok önemli derecede ılımlı ve etrafi ile barışık tarihi bir gelenek ve kökten gelmektedir. Dilleri Türkçe olmasına rağmen, eşsiz hibrid Uyghur dili ve kültürünü oluşturan çelişikiler de vardır. Uygurların konuştuğu Türkçe’de önemli derecede Pers dil unsurları da bulunmaktadır. Uygurların diline Uygurca veya Uygur Türkçesi denir. Uygurca, zamanımıza Doğu Türkçesinden veya Çağatay Türkçesi üzerinden tekamül ederek bugünkü halini almıştır. Uygur Türkçesi bugün kullanılan en eski Türk dillerinden biridir. Doğu Türkistan’daki Uygurlar alfabe olarak kendilerine özgü bir Arap asıllı yazıyı kullanırlar. Orta Asya’daki Uygurların çoğunluğu Kiril alfabesi yazma sistemini kullanıyor ve Uygur diasporası toplulukları hem Arapça hem de Latince betiklerini birbirinin yerine kullanıyor. Ayrıca 13. yüzyılda Cengiz Han tarafından benimsenen geleneksel Uygur betiğinin o zamandan beri Moğollar tarafından kullanıldığı da ayrıca belirtilmelidir .
UYGURLARIN TARİHİ ARKA PLANI
Uygurlar, Orta Asya’daki en eski etnik gruplardan biridir ve geçmişleri yaklaşık binlerce yıl öncesine edayanmaktadır. ” Birleşmiş ya da müttefik” anlamına gelen Uygur terimi , 6. yüzyılda Orta Asya’da yaşayan çeşitli Türki ve Hint-Avrupa kabilelerinin siyasi konfederasyonu’nun adı olarak ortaya çıkmıştı . Günümüzde Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların, Orta Asya’daki Türk halklarının ve Tarim Havzasında yaşamışı olan Hint-Avrupa kabilelerinin melez bir karışımı olduğu iddiası vardır. 2008 yılında gerçekleştirilen genetik araştırmalar Hun Türkleri ile Tarim’in Hint-Avrupa kabileleri arasındaki ilk karıştırmanın M.Ö. 2140-2920 yılları arasında başladığını ve Uygurların 8. yüzyılda Moğolistan’dan geldiği yolundaki Çin’in şüpheli iddialarını kesin olarak ortadan kaldırmıştır.
Bin yıl boyunca Uygurların ana vatanı Doğu Türkistan’da antik Hint-Avrupa kabileleri tarafından yönetildiği öne sürülen ve en eski insan mumyalarının keşfedilmesi çağdaş Uygur tarihçisi Turghun Almas’ın 1888’de kaleme alarak yayınladığı “Uygurlar “ adlı eserinde Uygurların Doğu Türkistan’daki geçmişlerinin günümüzden 6 bin 400 yılı öncesine tarihlemiş ve bu yönde kanıtılara dayanan bu görüşe kesin olarak karar vermesine yol açmıştır . Turghun Almas kaleme aldığı bu çok önemli eserindeki bu cesurca ifadeler , 1992 yılında Çin hükümeti tarafından Uygurlara [Uygurlar] kitabının yasaklanmasına neden olmuş ve daha sonra onu 2001’de ölümüne kadar ev hapsinde tutmuştur. Dünya Uygur Kurultayı gibi diasporada faaliyet gösteren Uygur ve Doğu Türkistan Teşkilatları de Uygurların Doğu Türkistan’daki geçmişlerinin 9.yüz yıla dayandırılan ve Uygurların bu topraklara Uygur Kağanlığı’nın yıkılması sonucu 840 yılından sonra göç ettikleri yolundaki Çin iddialarını ünlü Tarihçi Turgun Almas’ın çok önemli eserini dayanak yaparak şiddetle reddetmektedir.
M.Ö. 209 civarında , Türk Hunları ( Xiongnu) yerli Hint-Avrupa kabileleri ile karışan eski Uygurların vatanı Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir. M.Ö. 110 yılları civarında, Çin Han Hanedanlığı Roma’ya kadar uzanan İpek Yolu’nu kontrol etmek için Tarim Havzası’na bir dizi istila hareketleri başlatmıştır. Ancak, bu istila ve işgal hareketlerinden sadece M.Ö.60’lı yıllardaki bir askeri herekat kısmen başarılı olmuş ve Han Hanedanı Tarim Havzası’nın bir bölümünü ele geçirerek Batı Bölgeleri olarak adlandırdıkları bu bölgeye bir süreliğine de olsa kontrölüne sahip olabilmiştir. M.S 102’de Tarim Havzasını işgal eden Çin generali Ban Chao’nun ölümüyle birlikte Han Hanedanı’nin Doğu Türkistan’daki hakimiyeti kesin olarak sona ermiştir. Bundan sonra bölge’de yaşayan Türk Kabileri ile diğer uluslar bağımsızlıklarını tekrar elde etmişlerdir.
Doğu Türkistan’da 6. Yüzyıldan itibaren Türklerin yükselişi başlamıştır.Bundan sonra Doğu Türkistan başta bütün Türkistan Coğrafyasında Türklerin ve onlarla birlikte yaşayan Hint-Avrupa kültürüne bağlı kavimlerin en parlak dönemlerini yaşadıkları yıllar olmştur. Bu yıllarda Doğu Türkistan’in tamamında Türk Kabilelerinin ( aşiretlerin ) egemen olduğu düşünülmektedir. Uygurlar bu bölge ve civarında kurulan Uygur Hanlığı (552-744), Kucu Uygur Hanlığı (744-840), Karahanlı İmparatorluğu (840-1212), Gansu Uygur Krallığı (848-1036) ve İdiqut Uygur Devleti ( 848-1335)’nin kurulmasında çok önemli bir rol oynamışlardır. Uygurlar Moğol İmparatorluğunun idaresinde de önemli bir rol ve görevler üstlenmişlerdir. Cengiz Han ( Ghenghis Khan) , Uygur devletlerinin yasalarını kabul etmiş Uygur alfabesini kullanmış ve askeri yapılanmasını örnek almıştır. Yıkılan Karahanlı İmparatorluğunun Müslüman Uygur asıllı Bürokrat,devlet adamları ve Generallarını İmparatorluğunu yönetmek için başkent Karakurum’a davet etmiş ve devlet yönetiminide görevlendirmiştir. Moğollar, Karahanlılar aracılığı ile eski Uygur dini Budizm, Manicheanizm ve Tengrism’in (Şamanizm)’ı tanımış ve bu dinleri kabul etmişlerdir. Ancak Doğu Türkistan’da İslam dini 18.yüzyılda tam egemen bir din haline gelmiştir
18. yüzyılda Uygurlar iç mücadeleleri sonucunda Sufi önderleri olduğunu ileri süren Hocaların etekisine girmiştir. Yarkent Merkezli Saidiye devleti Hocaların devlete egemen olma mücadelesi neticesinde yılılarca iç karışıklıra sahne olmuştur.Doğu Türkistan, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan çok zayıf bir duruma düşmüştür.
Bu iç karışıklıkları yakınıdan takip eden Doğu Türkistan’in Doğu’daki en büyük ve kalabalık komşusu Mançu- Çing hanedanı 1759 yılında Doğu Türkistan’ı istila etmiştir. Bu tarihten sonra Müslüman Uygurlar Çing yönetimine idari ve askeri olarak bağlı ancak bu istilacılara karşı sürekli isyan eden yeni bir Sömürge- koloni ülke haline gelmiştir.
Müslüman Uygurlar 1860’lı yılların başlarında ülke çapında büyük isyanlara girişmiş ve istilacı Çinlileri Doğu Türkistan’dan kovarak 1863’de özgür ve bağımsız Doğu Türkistan ( Kasgharia) İslam devletini kurmayı başarmışlardır. . Bununla birlikte, İngilizler ve Ruslar arasındaki ‘Büyük Oyun’ olarak bilinen bir rekabetin ortasında yakalanan Uygurlar, Qing hanedanı tarafından bir kez daha istila edilecek ve 1884’de Uygur vatan resmi olarak Çin imparatorluğunu Çinice olarak ‘Sincang’ adını verdiği ve ‘Yeni Toprak = Bölge anlamında Çin’e direkt bağlı bir eyalet olarak bağlanmıştır.Çinli Cumhuriyetçilerin 1911’de Qing Hanedanı’nı devirmesi ile Çin’de Cumhuriyet yönetimi kurulmuştur. Uygurların anavatanı Doğu Türkistan,bu tarihten sonra ise, bölgeyi merkezi Çin’den ayrı ve bağımsızı olarak yöneten bir Çinli askeri Genel Valiler tarafından uzun süre yonietilmiştir. Bu genel Valiler yıkılan eski Qing İmparatolurlu yönetiminin bölgeye atadığı Çinli generallar idiler. Ancak,Doğu Türkistan siyasi olarak Çin’e bağlı olarak gözükse ağırlıklı olarak Rus etkisi altındaydı. 1920’li yıllara gelindiğinde Doğu Türkistan’da yaşayan etnik Müslüman Uygurlar arasında milliyetçilik şekillenmeye başlamış, Uygur siyasi hareketleri kurulmuş ve özgürlük talep ve arzularının yükselmesine ve bağımsızlığa doğru yol almaya başlamıştır.
Bu dönemde Uygur terimi Doğu Türkistan’da yaşayan göçebe olmayan ve kentli olan Türk halklarının adı olarak öne çıkmıştır. Uygurlar muhteşem tarihlerinde bir kez kendilerini göstermek için yeni kültürel ve siyasi girişimlere girişmişlerdir. Uygurlar ilk kez 1931’de Qumul’a isyan bayrağını kaldırmıştır. Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde de arkaya arka bağımsızlık hareketleri meydana gelmiştir.Özgürlük vee bağımsızlık için kutsal isyan hareketini başlatan Uygur Liderler Kaşgar’da toplanmış 12 Kasım 1933’de Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti adı ile bağımsız devletlerini ilan etmiştir. Daha sonra Uygur Liderler ( savaş ağaları) Hoten, Turpan, Kaşgar, Kuçar, Aksu,Kumul,Yarkent ve diğer şehirlerde tek bayrağı altında birleşmişlerdir.
Ancak, bu devletin ilanından sonra Stalin tekrar harekete geçmiş ve Sovyet Ordusu ülkeye bizzat girerek Milliyetçi Çin Ordusuna silah,cephane ve diğer lojistik yardımlar sağlamıştır. Bu Sovyet yardımlar sayesinde Çin işgal kuvvetleri ( Guomindang Partisi) tarafından istila edilmiştir. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (ETİR) Türkiye başta hiçbir ülke tarafından tanınmadığı uluslararası Kuruluşlarca alanda tanınmamamasından ulusulara arası düzeyde destek bulamamıştır. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kısa ömürlü bir devlet olmasına rağmen Uygur Müslümanların tarihinde derin izler ve tarihi bir siyasi miras bırakmıştır. Bu devletten kurulmasından tam 11 yıl sonra Uygurlar ve Kazaklar,Tatarlar ve diğer Türk halkları Doğu Türkistan İslam Cumuhuriyeti’nden aldığı ilham ve manevi güçle 12 Kasım 1944’de Gulca Kentinde ikinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni (ETR) ilan edeceklerdir.
Uygur özgürlük savaşçıları (Devrimciler), 1933 – Doğu Türkistan Türk İslam Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra
Gulca merkezli kurulan bu Doğu Türkistan Cumhuriyeti Sovyet Rusya başta bazı uluslararası alanlarda tanınmasına rağmen ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki gizli müzakerelerin kurbanı olmuştur. 2.Dünya Savaşının galibi devletlerin dünya’ya yeniden şekil verme amacı ile 1945 yılında toplandıkları Yalta Konferansında Sovyet Diktatörü Stalin tarafından Çin’e kurban edilmiştir. Daha sonraki yıllarda Stalin Doğu Türkistan Cumhuriyeti Liderliğine sızmak için KGB’yi kullanacak ve Ağustos 1949’da bu Cumhuriyet’in kıdemli Başkan, Savunma Bakanı ve Dışişleri Sekreteri de dahil olmak üzere bu devletin ileri gelen liderlerini, Uygur ulusunun bağımsızlığının ortadan kaldırılması yolundaki anlaşmayı imzalamayı reddettikleri için Stalin’in emri üzerine idam Uçak Kazası stsü verilerek katledilmişlerdir. 1949 yılının Eylül ayında Stalin, Mao’nun birliklerine askeri nakliye uçakları ve askeri araçlar tahsis edecek ve Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nu Lencu’dan Doğu Türkistan’a uçuracak ve nakledilmesini sağlaacaktır. Sovyet Diktkatörü Stalin Uygurlara bir kez daha ihanet edecek ve bu bağımsız Uygur Devletini yıkarak Uygurları Çin Komünist işgali altına sokacaktır. Doğu Türkistan Cumhuriyeti ( ETR) resmi olarak 20 Kasım 1949’da resmen sona erdirilecek ve bu Cumhuriyete ait Milli semboller sökülerek yok edilecektir. Müslüman Uygurların böylece bağımsızlığına son verilecek ve onların tarihi vatanları son kez bir Çin Sömürge ve kolonisi olarak resmen Komünist Çin’in yönetimi altına girecektir.
UYGURLARIN MEVCUT DURUMU
Her ne kadar Mao Zedong başlangıçta Uygurlara kendi kaderini tayin etme konusunda söz vermiş ve bağımsızlık ya da Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi bir Muhtar veya Federe cumhuriyet statüsü için seçenekler vaad etmiş ise de bu sözlerinin hiç birini yerine getirmemiş ve bir daha da ağzına hiç almamıştır. Mao, Uygurlara sormadan ve onların onayını almadan 01 Ekim 1955 yılında sözde Şincang Uygur Özerk Bölgesi yönetiminin kurulduğunu emri vaki olarak ilan etmiştir.Komünist Çin hükümeti, Uygurların vatanı Doğu Türkistan’ın demografisini önemli derecede değiştirmeye yönelik büyük atılımlar yapmıştır.Bunlardan en önemlisi milyonlarca etnik Han Çinlisi göçmeni Uygurların vatanını sözde ” yeniden inşa ve modernize etmek ve geliştirmek” sloganları ile bu ülkeye yerleştirmiştir.(Çinli Göçmen Yerleştirme Politikası) Ayrıca, 1958’de Mao , Uygurları kendi yerli gelenek ve göreneklerini terk etmeye zorlayan. Sosyal ve toplumsal hayatlarını büyük ölçüde değiştirmeye yönelik büyük ölçekli kolektifleştirme programını (Kömün) başlatmiştir. Daha sonra onları Çinli öğrenmeye ve Çin kültürünü kabule ve bu kültürü kucaklamaya zorlamıştır.
Getty Images’dan gömülmüş
Mao’nun bizzat emri ile başlatılan Kültür Devrimi (1966-1976 arası) sırasında yüzbinlerce Uygur Çin rejimi tarafından “karşı devrimci ve milliyetçiler” oldukları için katledildi. Bu dönemde Çin yönetimi Uygurlar ve Doğu Türkistan tarihini Çin’in resmi tezlerine göre yeniden yazmaya başladı.Bu yazılan tarihte gerçekleri çarpıtan ve “Sincan (Doğu Türkistan)” ın eski çağlardan beri daima Çin’in bir parçası halinde olduğu ve Uygurların da Çin ulusunun bir parçası olduğunu iddia ediyordu.
Çin yönetimi Uygurların Vatanı Doğu Türkiistan’ın Lop-Nor bölgesi’nde Çin’in nükleer deneme tesislerini kurdular. 16 Ekim 1964 tarihinde ilk nükleer denemesi yapılan bu tesislerde Ağustos 1996’ye kadar toplam 46 nükleer deneme gerçekleştirdiler.Bu denemeler sonucunda ölen 250 bin kişinin öldüğü ve 750 bir kişinin sakat kaldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca bu denemelerden dolayı de çeşitli hastalıklara yakalanan milyonlarca Uygur’un hayatlarını kaybettiği de biliniyor.
Bütün bunlara rağmen, Çin işgalinin başladığı ilk yıllardan itibaren, Uygurlar sayısız ayaklanma ve gösterilerle Çin egemenliğine karşı direnmelerini sürdürdüler.
1989’da Afganistan’daki savaşta Sovyetlerin yenilgisini takiben, Uygurlar
5 Nisan 1990’da Kaşgar’ın Barın ilçesinde büyük bir silahlı ayaklanma gerçekleştirdiler. Bu ayaklanma onbinlerece Çin askeri tarafından büyük katliamlar yapılarak ve sivil masum halk vahşice ezilerek bastırılmıştır. Bununla birlikte, 1991’de Orta Asya’daki Türk kardeşlerinin bağımsızlığı ile Uygurlar bir kez daha kendilerini büyük bir heyecan ve umut içinde buldular. Çin, komşu ülkeler ve uluslararası toplumla olan ticari ilişkilerinin artışına paralel olarak Türkistan Cumhuriyetlerinde yaşayan Uygurların bu Cumhuriyetlerdeki politik faaliyetlerini önlemeye yönelik baskılara başladı ve bu konuda etkin tedbirlere başvurmaktan da kaçınmadığı gözlendi. Çin, Sırf ülkesindeki Uygurları tepkisiz ve sorunsuzca ezebilmek için Orta Asya’ya ve dünyaya ekonomik hakimiyet kurma tedbirlerine başladı.
11 Eylul 2001 Terör saldırılarından sonra ABD.’nın başını çektiği ve Batı ülkelerinin de destek verdiği küresel düzeyda Terörle savaş mücadelesinden kendi hesabına yararlanmaya çalışan Çin,Uygurları toptan “Dong Too” teröristleri olarak saçlamaya başaladı. Uygur muhaliflerinin tümüne savaş açan Çin, türlü yöntemler kullanarak onları ezmek ve yok etmek için kendi ‘Teröre Karşı Savaşı’nı başlattı .
Bu savaşın sonucu olarak ;
1. Uygur dili öğretimini yasakladı.
2. Dinsel ve kültürel örf adet ve uygulamaları kısıtlayarak yasakladı
3. Etnik han Çinlisi göçmen yerleşimcilerin Doğu Türkistan’a transferine hız verdi.
4. Küresel terörle mücadeleyi kendine göre a “Terörizmle ve aşırıcılıkla mücadele” bahanesiyle kullandı.
Çin yönetimi gün geçtikçe Doğu Türkistan’da Uygurlar üzerindeki baskıcı politikalarını yoğunlaştırmaktadır. Bunun sonucu olarak Müslüman Uygurlar 2009’da Çin’in bu baskıcı politikalarını protesto etmek ve etnik Çinililire verilen hakların kenedilireni de tanınması talebi ile Doğu Türkistan’ın dört bir yanında barışçıl gösterilere başladılar. Uluslararası toplumun sessiz kalarak göz yumduğu bu protesto gösterileri Çin, aşırı şiddet ve devlet terörü kullanarak acımasızca bastırdı. Yüzlerce masum Uygur öldürüldü ve on binlerce kişi gözaltına alınarak tutuklandı. Bu tutuklamalar ve bastırmalar halen devam ettirilmektedir.
2014 yılında Çin hükümeti Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi ve Uygurların vicdanı olarak anılan İnsan hakları aktivisti Doç.Dr.İlham Tohti’ye tutuklayarak ömür boyu hapse mahkum ettirdi. Dr.Tohtı,Çin anayasası ile Sözde özerk bölge yasalarında Uygurlara vaat edilen hakların uygulamada da aynen etnik Çinililere olduğu gibi verilmesini talep ediyordu.O,ayrıca Çin yönetiminden o kendi anayasasını saygı göstererek korumak ve sözde Uygur Özerk Bölgesi Yasalarına caa yasalarda belirtilen haklara saygı göstermelerini talep etti,Ancak, Çin’de ve Uygurların anavatanında tanınmış bir ekenomi doçenti ve bilim adamı olan Dr.Tohtı’nın bu barışçıl ve yasal talepeleri Çin hükümeti tarafından “bölücülük” suçlamasıyla ömür boyu hapis zeczasına çarptırılmaktan kurtulamadı.
Çin yönetimi şimdi, Doğu Türkistan’a transfer edilecek yeni Han Çinlisi göçmen yerleşimcilerini barındırabilmeleri için ek bütçe ayırmış ve onlar için yeni yerleşim projeleri inşa ediyor. Uygurların seyahat özgürlüğü kısıtlamaları getirildi ve on binlerce Uygur “terörizm” suçlamasıyla gözaltına alındı.
28 Temmuz 2014’te, Yarkent kentindeki binlerce Uygur, etnik ayrımcılık, eşitsizlik, yargısız gözaltı ve toplu infaza karşı protesto gösterileri düzenledi. Sonuçta , hepsi de “terörist” olarak nitelendirilen 2000’den fazla Uygur toptan katliam yapılarak öldürüldü. Ülkeler ve Uluslar arası toplum yine bu katliamlara yine sessiz kaldı ve görmemezlikten geldi. . Çin , Uygurları pasaport almaktan, Ramazan ayında oruç tutmak, dini toplantılar düzenlemek bu toplantılara katılmalarını yasakladı. Uygurların nüfusunun çoğalmasını önlemek için Uygur ailelerine zorla kürtaj yapmaktadır. Çin asıl amacı Uygurların tarihi vatanını Gerge Orwel varı bir devlete dönüştürmek olarak açıklanıyor.
Getty Images’dan gömülmüş
Bütün bunlara rağmen Uygurlar özgürlük ve bağımsızlık taleplerinden asla vaz geçmiş değiller. Çin’in bu toptan soykırım uygulamalarından son derece rahatsız olan Uygurlar,ileride Çin işgaline karşı başlatacakları bir kurtuluş savaşında savaş deneyimi kazanmak için Orta doğu’nun savaş bölgelerine özellikle son yıllardaki Suriye iç savaşına katılıyarlar Çin’in müttefiki Esed’e karşı Suriye’de savaşan isyancı grupların cephesinde yer aldıkları söyleniyor.
Çin yönetimi 1 Ocak 2016’da yürürlüğe koyduğu yeni bir terörle mücadele yasası ile Müslüman Uygurlara karşı yeni bir savaş başlatmış bulunuyor.
Çin,yurtiçi ve yurtdışında belirlediği hedefleri yok etmek için özel olarak tasarladığı yeni bir prnojeyi uygulamaya akoymuş bulunuyor. Çin yönetimi, esareti altındaki Uygurlar uluslararası toplumun tepkisizliği.sessizliği, kör ve sağır durumundan da yararlanarak onları son derece savunmamız bir ortamnda bırakmak suretiyle sessizce yok etmek istiyor.
Çin’in bütün bu sinsi tertip ve tezgahları ve buna ek olarak, Çin’in devam eden asimilasyon ve sömürge politikaları Uygurların geleceklerinden ümitlerini kaybetmelerine de yol açmaktadır.Bundan etkilenen bazı radikal Uygur gençleri de ister istemez radikalleşmesine yol açıyor.Çin ümitsizliğe sevkettiği ve geleceklerini kararttığı Uygur gençlerini bu vebenzeri şiddet yollarına başvurmaya zorlamaktadır.
Kaynak : https://intercontinentalcry.org/contemporary-colonialism-uyghurs-versus-china/
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER