Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Çinlilerin Kutsal kitaba dayalı bir dinleri yoktur. Çinlilerin dini ise,geçmiş tarihidir. Bugünün problemlerini çözmek için geçmişe ve tarihe başvururlar. Çin’in etkin ve başarılı diplomasi silahı şark kurnazlığı temelinde şekillenen “Zayıf kozu büyük beceri ile kullanmak” olmuştur. Tarihte Çin seddinin kuzeyinde yaşayan Hunlar ve diğer Türk boyları Çine akınlar düzenleyip, Çin şehirlerini yağmalamaya alışmışken, onlara karşı koymaktan aciz olan Çin hanedanları, Çin’e saldırmak akıllarında olmayan ve Çinlileri yağmalamayı asla düşünmeyen gelmeyi Kuzey bölgelerdeki komşu soy ve kabilelere elçi göndererek, Çin ülkesinin çok zengin olduğunu ve onların de diğerleri gibi saldırı ve yağmalama akınlarına dahil olmasını teşvik ettiler. Çin’in bu hilelerine kanan Hunlar ve diğer Türk kavimlerin, Çin’de ganimet kapma savaşlarına giriştiler. Barış içinde kardeşçe yaşamakta olan bu Türk boylarının Çin’de başlayan bu ganimet kapma ateşi daha sonda kendi yaşadıkları ana vatanlarında ; uçsuz bucaksız bozkırlara yayıldılar. Çinlilerce bu bu şekilde sinsice tuzağa düşürülen bu cengaver Türk topluluklar kendi aralarında savaşarak zayıf düştüklerinde ise, Çin saldırmış ve onları darmadağın ederek o topraklardan ebediyen sürüp çıkarmışlardır. Türklerden kendilerini korumak için 10 milyon Çinli köle işçinin hayatına mal olan dünyanın en uzun savunma hattı Çin seddini inşa eüüiler. Temelinde milyonlarca Çinli köle işçilerin kemiklerinin barındıran ve yapımı bin yıl süren Çin Seddi ile , Çinliler kuzeydeki “barbar” lara karşı Çin topraklarını koruma altına aldıklarını zannettiler. Geleneksel “ zayıf kozu büyük beceri ile kullanma” yöntemini ustaca ve sinsice kullanan sabırlı Çinliler daha sonda Çin seddini aşarak kuzeye doğru yayıldılar. Bugün Çin seddinin kuzeyinde Hunlar,Göktürkler ve ne de diğer Türk boyları bulunmuyor. Ayrıca Türk olmayan Tonguzlar, Mançurlar ve diğer kavimler de yaşamıyorlar.
Mançurlar Çin’e Hakim Oluyor
18.Yüz yıla gelindiğinde Qing hanedanlığı ihtişamın zirvesindeydi.Çünkü 1664 yılında kuzey doğudan Çin seddini aşarak gelip Çin’i işgal eden savaşçı bir atlı Ulus olan Mançurlar Çin’de Mançur (Menqing) İmparatorluğunu kurdular. Mançurlar daha sonra Çin’in uzat komşuları olan Moğolistan, Tibet ve Doğu Türkistan’a saldırarak işgal etti ve bu ülkelerin bağımsızlıklarına son vererek Pekin’e bağımlı hale getirdiler. Mançurlar bir kez daha Çin’i tekrar büyük bir devlet ve muazzam bir bir askeri güç haline getirmişlerdir. Çin’in adı bugünde Çin dilinde kullanıldığı gibi – Zhunggo – idi. Zhung –merkezi, ortası, demektir. Go- ise ülke demektir. Yani Çinliler ülkelerini dünyanın merkezi olarak tanımlıyor ve öyle görüyorlar. Bu yüzden Çinli olmayan bütün yabancıları toptan hepsini birder “ barbarlar” demektedir. Çin’in şövenist algı ve anlayışına göre . dünyadaki tüm barbarlar Çine harç ödemesi gereken kölelerdir.
İlk Rus – Çin İlişkileri
Çarlık Rusyası, Çin’i ilk keşfeden batılı “barbarlar” olmuştur. Rusya ilk kez Doğu Türkistan, Moğolistan ve Mançurya’da bir çok ticari imtiyazlar elde eden ülke olmuştur. Çin’in “Sarı saçlı barbar” olarak tanımıladığı Ruslar başkent Pekin’de ilk Büyükelçiliğı açmak istemiştir. Ancak Çin devlet sisteminde dış işleri bakanlığı yoktu. Çin’de dış işleri Bakanlığı veya bu işleri yürüten bir organ sadece yerine “ barbarlar”dan haraç toplama dairesi adınıda bir devlet organı vardı. Çarlık Rusya’nın ülkesine saldıracağından endişe eden ve korkan Qing hanedanı 1715 yılında Pekin’de bir Rus Ortodoks Misyonunun kurulmasına izin verdi. Ruslar, elçilik kavram ve tanımı olmayan Pekin’de Misyon ofisi tabelasının asıldığı binayı 100 yıldan fazla bir süre resmen elçilik olarak kullanmıştır.
Daha sonraki yıllarda, Çin’in güneyindeki Sömürgeci İngiliz Fransız Birleşik Ordusunun askeri başarısını kıskanan Çarlık Rusyası, Bugünkü Vladovostok Liman şehri dahil kuzeyde bulunan Mancurya bölgesindeki büyük miktardaki kuzey Çin topraklarını ve kuzey doğu limanlarını işgal ettiler. Çin’in Muçurya bölgesi ile güzeydoğu denizinin Rusların eline geçmesi Japonya’nın ciddi şekilde endişesine sebep oldu ve Japonya’nın dikkati bu kez Çin’e çevrilmiş oldu.
İlk İngiliz – Çin İlişkileri
Büyük Britanya imparatorluğu , Çin’in büyük zenginlikler ülkesi olduğunun çoktan beri farkında idi. Ayrıca, Çin İmparatorluk ordusunun silah olarak sadece ok ve yay kullanan, deniz’de ise, donanması bulunmayan,eğitimsiz,disiplinsiz ve kuru kalabalıktan meydana gelen bir çağdışı bir kalabalık topluluk olduğunu çok iyi bilmekteydi. İngilizler, Çin’in kaymağını sadece Ruslara bırakmak istemiyordu. Bu yüzden Britanya kralı 3. Gerge Londra ile Pekin arasında Büyükelçilik düzeyde bir diplomatik ilişki kurmak için teşebbüse geçti. Rusyanın başkenti Saint Petersburg’da Çariçe Katerina’nın sarayında 3 yıl elçilik yapmış ve sonra Hindistan’da Madras valisi olarak görev yapan, doğu diplomasisini çok iyi bilen Lord George Macartney’ni 700 kişilik kalabalık bir heyet ile Büyükelçii olarak Çin’e gönderdi. 1793’te başlayan ve bir yılı aşkın süren yolçuluğun ardından Çin’e ulaşan İngiliz Büyükelçilik Heyetinin bu girişimi hüsranla sonuçlandı. Çin İmparatoru Qianlong ve sarayı tarafından “kızıl saçlı barbarlar “ olarak adlandırılan Büyükelçi Macartney aşağılandı ve Çin imiparatoru önünde diz çöktürülerek zorla kenedisine secde ettirildi.Buna rağmen İngiliz Büyükelçisinin Londra’dan getirdikleri yanında imparatora hediye olarak getirdiği çok değerli ve çok miktardaki kıymetli objeler ve modern teknoloji ürünü silah ve gereçler İngilizlerin kendileri ile eşit olamayacağı gerekçesi ile hediye olarak kabul edilmedi.İmparatorun huzurunda açılmasına dahi müsaade edilmedi.Bu kışmetli hediyeler İngilizlerin Çin İmparotoruna gönderdiği bir Haraç olarak kabul edilerek açılmaksızın imparatorluk saray oeposuna konulması emdedildi . Büyükelçi Macartney, Cahil ve kibirli “kültürel üstünlük” sarhoşluğu içindeki Pekin’den hayal kırıklığı ile ve başarısız bir şekilde Londra’ya dönmek zorunda kaldı. Macartney daha sonra yayınladığı hatıralarında, Pekin hükümetinde dış işler bakanlığı diye bir birim olmadığından yakınırken, Kendinisini “ Gök Tanrının oğlu “ olarak gören Çin İmparatorluğun muhteşem sarayında tuvalet bulunmadığı konusunda detaylı bilgiler yer almaktadır.
Büyük Britanya hükümeti, Pekin’in karşılıklı dialog ve saygıdan değil, güçten ancak anlayacağı kanaatine vardı ve Pekin’in anlayacağı dilden konuşmaya ve buna göre hareket etmeye karar verdi. İngiliz Donanması 1840’de Çin’in güney kıyıları ile güney limanlarını topa tutarak tahrip etti ve Hongkong’u de işgal etti.Daha sonra 5 büyük Çin Şehri limanlarının İngiliz mallarına gümrüksüz olarak açılmasını sağlayan bir anlaşma yaptı. Hindistan’da üretilen İngiliz Afyonu engelsiz ve gümrüksüz bir şekilide Çine akmaya başladı ve Çinililerin çok beğendikleri bir madde haline geldi. Çin’e getirilen İngiliz Afyonu karşılığında ise, Çin’in muhteşem ipek dokumaları ile enfes Çin çaylarını Büyük Britanya topraklarına taşımaya başladılar. İngilizlerin modern teknolojik silahlar ile donatılmış donanması karşısında bir çuval incir gibi ezilerek dağılan Çin ordusunun savaşacak medarı hiç kalmamıştı.
“Kızıl saçlı barbar” İngilizlerin baskısı altında çaresiz kalan Guangzhu valisi Linzeşüi, Qing hanedanlığı adına İngilizler ile direk temaslarda bulunan ve yabancıların huyunu iyi bilen iş arkadaşı Vei Yuan’a “kızıl saçlı barbar” ecnebilere karşı gelmenin ve onları yenmenin bir formülünü bulmasını istedi. Vali Lin arkadaşı Vei Yuan ile birlikte İmparatora sunulmak üzere bir rapor hazırladılar. Raporda Çin yönetimine “barbarlara karşı barbarları kullanmak” tarihi stratejini tekrar kullanmak önerisinde bulundular. Bu raporun uygun görülmesi üzerine Pekin yönetimi , Fransa ve ABD’ye birer heyet göndermeye ekarar verdiler.Heyet,bu ülkelere giderem ülke yönetimlerine İngilizlerin Çin’in güneyinde nasıl zenginleştiğini, aynı zenginlikten Fransızlar ile Amerikalıların da yararlanmasını istediklerini anlattılar. Bunun üzerine Fransızlar donanmalarını Çine gönderme kararı aldı. Fransız donanması Çin sahillerine henüz ulaşmadan Londra yönetimi Fransa ile anlaştılar. Anlaşla sonucunda oluşturulan İngiliz Fransız Birleşik Ordusu 1856 yılında Çin tarihinide 2. Afyon savaşı olarak geçen savaşı başlattılar. 1862 ye kadar 6 yıl kadar süren savaşlar sonucu Çin Ordusu her yerde bozguna uğratıldı. Pekin&i dize getiren iki ülke ordusu işbirliği yaparak Çin’in bir çok sahil şehirlerini işgal ettiler ve Çin’de daha fazla imtiyazlar elde etti ve hak ve hukuk kazanmış oldular.
İlk Japon-Çin İlişkileri
Japonya da Çin gibi kendi içine kapanık ve uygar dünyadan habersiz bir durumda idi. Ancak,Japonlar kendilerinin özel bir soydan geldikleri oldukları inancı hakimdi. Japonların yabancılara karşı düşünce ve tavırları Çinliler gibi olağandışı ve kötü değildi ve gelen yabancıları meydan okumamış ve dostça davranmıştır. 1853 de Amerikalı Amiral Matthev Perry’nin gemileri Japon sahillerine yanaştığında Japonlar onları dostça karşıladılar.ABD.aracalığı ile batı’yı ilk kez tanıyan Japonlar batının yeni ve modern teknolojilerini hemen kolayca benemsedi ve kapılarını de açtılar. Kısa sürede Japonlar onların yeri buluş vee teknolojilerini benimseyip öğrenmeye ve keşif ve icatlarını taklit etmeye koyuldular.Japonya yönetimi geleneksel devlet kurumlarını ve yönetimini hızla batı standartlarla uyumlu hale getirmeye başladılar. 1868 de Japon İmparatoru Miji tahta çıktı. Miji yemin töreninde Japonya’nın yol haritasını şöyle açıkladı; “ Bilgi, dünyanın her yerinde aranacaktır. Böylelikle İmparatorluk düzeninin altyapısı güçlendirilecektir.” “ Miji Restrasyonu” diye adlandırılan reform harekatı Japonya’nın bilim ve teknolojide hızlı ilerlemesine ve güçlenmesini sağlamıştır.
1870’lı yıllarda Rusya’yı Çin’de engellemek isteyen Japonlar, bu kez Kore Yarımadasına göz dikti. Kore 13.yüzyılda Moğollar tarafından işgal edilmişti. Pekin’de Çin tahtında oturan Oktay Han ve varisleri Kore üzerinden Japonya’ya iki defa akın düzenlemiş ancak,başarısız olmuştur. 17.yüzyıl’dan sonra Çin’in Qing hanedanlığı döneminde Kore Çin’e tabi olmuştu. Ancak.Pekin’e vergi ödemek zorunda olmasına rağmen, ana dilini kullanmak başta bir çok haklara ve geniş yetkilere sahip bir özerk yönetime sahip idi. Kore milliyetçilerini destekleyen Japonya, 1894’da başlayan büyük halk ayaklanmasından sonra ülke’de Japon yanlısı bir hükümetin kurulmasını sağladı. Böylece Çin ve Japonya denizlerde karşı karşıya gelmiş oldular. Japonya artık modern deniz kuvvetlerine sahipti. Çin’de ise, Çin donanmasının modernleştirilmesi için toplanan para, Pekin’de İmparatorluk yazlık sarayın inşaatı için el konulmuştu.Bu yüzden donanmanın modernizasyon süreci başlatılamadı bile. Japon donanması, Çin deniz kuvvetlerini iki saatte büyük ve kesin bir bozguna uğrattı ve Çin donanması darmadağınık bir duruma düşürüldü. Savaşta yenilen Çin, savaş tazminatı olarak,Tayvan’ın egemenlik hakkını Japonya’ya bırakmak zorunda kaldı. Çin, Kore’nin tam bağımsızlığını tanımakla birlikte Çin’in Liaodong yarımadasını Daliyen, Lushun limanlarını Japonya’ya teslim etti. Japonya’nın Şimonoseki şehrinde yapılacak barış görüşmelerine katılmak için gelen ve Çin imparatoru’nun fevelade Yetkili Temsilcisi olan Çin Heyeti Başkanı General Li Hong jiang, bir Japon milliyetçisi tarafında vurularak yaralandı.Bu saikast’tan son derece üzülen ve utanç içinde kalan Japonlar, barış görüşmelerinde Çin’den daha fazla toprak ve tazminat istemekten vaaz geçtiler.
Çin’in Kendi Topraklarını Avrupalılara Peşkeş Çekmesi
Çinli general Li hongjiang Pekine döner dönmez, Çin’de bulunan Rus, Alman ve Fransız Ordularının “Üçlü oluşumu” ‘nun liderliğini Çarlık Rusyasının üstlenmesini istedi ve bu isteği ısrarla savundu. Batılı lar ve >aponlar karşısında yenilen ve zayıf düşen Pekin yönetimi, baş edemediği Japonlara karşı koymak için Çin’in Şandong eyaletini Almanlara peşkeş çekti . Almanlar ilk olarak Çingdao limanını işgal etti. Vietnam’ı işgal altında tutan Fransızlara Çin’in Guangdong eyaletinden topraklar verildi.
Britanya ise, Hongkong’ta kendine ait toprakları sürekli genişletti ve kuzeyde Lushun limanı karşısında yeni bir deniz üssü de elde etmiş oldu. Rusya, Mançurya bölgesinde etkisini daha çok artırdı. Britanya’nın desteğini alan ve bu üçlü askeri gücü Japonya’ya karşı kullanan Çin, Liaodong yarım adasını Japonlardan geri aldı ancak ,daha sonra bu toprakları Ruslara kaptırdı.
İngiltere ve Rusya Çin’i Doğu Türkistan’ı İşgale Teşvik Ediyor
Çin’in güneyinde sömürgeci olarak bulunan İngiliz ve Fransızlar, kuzeyinde ise, Rus, Alman, Japonlar bir birlerin hareketlerini büyk bir dikkatle kontrol ederek yakından gözetiyorlar ve bir birilerini daha ileri gitmelerini önlemeye çaba sarfediyorlardı .Çin’de bulunan sömürgeci güçlerin rekabet ve doymaz bilmez aç gözlülükleri zirvede idi. Bu arada Çin’in sahil bölgelerini bölüşme mücadelesinde bir birleri ile dalaşmaktan kaçınmayan bu “ Deniz aşırı, Sarı Saçlı Barbar”lar, diğer yandan morali çökmüş Pekin’e moral vermek ve güya onu motive etmek istiyordu. Çin’i bölüşme mücadelesinde Çin’i başka bir olayla meşgul ederek daha rahat hareket etmek istilyorlardı. Çin’i meşgul etmek için, Çin’den çok uzakta bulunan Doğu Türkistan’ı işgal etmeyi önerdiler ve bu işgalı de kendilerince teşvik ettiler. Bu teklifi görüşen Çin imparatorluk Savaş Meclisi’nde bu konu tartışılmaya başlandı. Japonya ile barış görüşmelerini yaparken suikastte yaralanan ünlü General Li Hongjiang, Doğu Türkistan’ı işgal etmek için yeterli silah, erzak ve para olmadığını ileri sürerek Doğu Türkistan’a asker gönderilmesine şiddetle karşı çıktı. Bu esnada İngilizler Doğu Türkistan işgal harekatı için Çin’e kredi açmayı teklif etti. Bu teklifi kabul eden Çin,İngilizlerden aldığı 400 milyon Sterlin savaş kredisi ile Çaralık Rusyası’ndan Silah, erzak ve lojistik malzemeler satın alarak Çin Ordusunu silahlandırdı ve savaşa Uygur ve güçlü hale getirdi. Böylece Mançur Generali Zo Zungtang 400 bin kişilik ordusu ile Doğu Türkistan’ı işgal etmek ve bozulan Çin halkının moralini yükseltmek için yola çıktı. Pekin yönetimi, Doğu Türkistan’ın işgali ve daha sonra bu ülke’de ve kuzey Çin’de baş gösteren isyanlar ile uğraşırken, Ruslar,Japonlar ve Avrupalı sömürgeci güçler Çin’ in en önemli limanlarını, zengin üretim merkezleri ile ticari bölgelerinin tamamını ele geçirmiş oldular.
Çin’de Batılı Sömürgeci Güçlere Karşı İsyanlar
Yabancıların aşağılama ve zulmüne dayanamayan Çin halkı 1898 de Şandong eyaletinde Alman misyonerleri öldürerek ilk isyan hareketini başlattılar. 1899’ da başkent Pekin’i işgal eden isyancılar Alman elçiliği başta olmak üzere tüm yabancı elçilikleri basarak yaktılar. Yabancı ve Çinli Hıristian müritlerinden 20 binden fazla kişiyi öldürdüler. İsyancılar, kendilerini kurşun İşlemeyen boksörler olarak adlandırdıkları için , bu ayaklanmanın adı Boksör Ayaklanması adı ile anılmıştır.
“Barbarları Barbarlar Eli İle Bastırma” yönetimine göre bir yöntem uygulayan Çinliler tarafından aralarına fitne ve fesat sokularak birbirine düşürülen yabancıların hepsi boksör ayaklanmasından büyük zararlar gördüler. Çin yönetimi isyanın bastırılmasında çaresiz kaldı. Bunun üzerine Britanya, Fransa, ABD, Rusya, Japonya, Almanya, Avustruya – Macaristan ve İtalya’dan oluşan sekiz ülkenin silahlı güçlerinden oluşan “Birleşik Ordu “ ayaklanmalara müdahele etti ve kısa sürede boksör isyanını bastırmayı başardılar. “Birleşik Ordu” Böksörlerin işbirlikçisi olarak saydığı Çin ordusunu dağıttı ve başkent Pekin’i işgal ettiler. İsyanı bastıran Avrupalı ülkeler savaş ve zararlarının tazmin edilmesi için Çin’de daha fazla imtiyaz hakkı ve nakit tazminat elde ettiler.
Çin, “barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisini tekrar kullanıyor
“Kültürel üstünlük” sarhoşluğundan uyanan Çin yönetimi, çaresizlik içinde “barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisini tekrar kullanmaya kalkıştı. Çünkü, Çin’in, Japonya’ya karşı yanına çektiği Rusya, Mançurya’ya yaptığı demir yollarını koruma bahanesi ile bu bölgeye asker soktu ve ardından, Japonya’nın çekildiği Liaodong yarım adasını işgal etti. Çaresiz kalan pekin, İmparatorluk Saray elçilerinden bir heyeti, Tokyo’ya gönderdi. Bu heyet Japonlardan, Çin’in kuzey doğu bölgesinden Rusların çıkartarak Japonların yönetmesini istediler. Diğer bir Çin heyeti ise, Saint Petersburg’a gidip aynı talebi tersten anlatmaya ve Rusları ikna etmeye çalıştılar.
Mançurya ve Liaodong yarım adası için Rusya ile Japonya 1904 yılınde Çin topraklarında savaşa giriştiler. Savaşta ölen 1.5 milyondan fazla insanın 500 binden fazlası savaşa taraf olmayan, ama iki yabancı ordu tarafından atılan bombalar altında can veren Çin vatandaşları idiler.
Savaş 1905 de Japonya’nın zaferi, Rusya’nın büyük mağlubiyeti ile sonuçlandı. Portsmousth Antlaşmasında Japonya, Kore üzerinde hak kazandı. Çin topraklarındaki etkisini artırmış olsa da, Japonya’nın Mançurya topraklarına tamamen hakim olmasına, antlaşmada arabuluculuk rolünü üstlenen Amerika Birleşik devletleri önlemiş oldu. Rusya, Japonya ve ABD arasındaki Çin üzerinde egemenlik kurma ve bilek güreşi Asya’da 2. Dünya savaşının patlak vermesine kadar devam etmiştir.
Japonlar Asya’da Son Kez Sahneye Çıkıyor
2.Dünya savaşında Japonya “Asya Asyalılarındır” sloganı ile Asya’da 36 ülkeyi işgal etti. Filipinler’den ABD’ni, Vietnam’dan Fransızları, Hongkong, Tayland, Miyammar’dan İngilizleri, Malezya, Endonezya ve diğerlerinden İngiliz ve Hollandalıları, Çin’den ise, Rusya başta ve diğer tüm batılı ülkeleri kovdular. Japonlar, gittiği her Asya ülkesinde milli uyanış harekatı başlattı, milli orduların kurdurup silahlandırdı ve her ülkenin bağımsızlığını ilan ettirdiler. 2. Dünya savaşında Japonlar teslim olduktan sonra Britanya krallığı, Malezya, Endonezya’daki teslim olan Japonya ordusundan bu ülkelerde daha 6 ay düzeni sağlamasını rica ettiler. Çünkü, Britanya’nın bu eski sömürgelerine tekrar asker göndermesi için 6 aylık bir zaman dilimine ihtiyacı vardı. Gerçi batılı ülkeler bu uzak doğu ülkeleri Japonlardan geri almış olmasına rağmen, bu ülkelerde barınamadılar ve bu ülkelerini bağımsızlığını kabullenmek zorunda kaldı. Çünkü, Japonlar bu milletleri silahlandırmıştı ve Batılı işgalciler ile sonuna kadar savaşmayı öğütlemiş ve ikna etmişti.
Çin Lideri Mareşal Jiang keyşi, Çin’de teslim olan tüm Japon ordu mensuplarını af ettiğini açıkladı ve hepsini sağ salim ülkelerine dönmesini sağladı. Çünkü, yüz yıldan beri Çin’in kanını emen batılı sömürgeci güçleri Japonlar, bu ülkeden tamamen kovmuş ve ülkeyi batılardan arındırmış ve ter temiz hale getirmişti. Ancak, Mançurya’ya girip teslim olan Japon ordusunun silahına el koyan Sovyet kızıl ordusu, kendi işgal ettiği bu bölgede 56 bin Japon askerini esir almıştır. Kızıl ordu eline geçen Japon esirlerden savaştan sonraki 50 sene içerisinde 2 bin Japon kaçarak Japonya’ya ulaşabildiler. 54 bin Japon esir ise Sovyet kızıl ordu ve Komünist Çin ordusu elinde ağır çalışma kamplarında işkence, açlık ve aşırı yorgunluktan hayatlarını kaybettiler. Böylece Ruslar, Japonlardan tarihi intikamını bu şekilde almış oldular.
Mao Liderliğindeki Çinli Komünistler Çin’e Hakim Oluyor
1949’da Çin’de yönetimi silah zoru ile ele geçiren Çin Komünist Partisi de diğer selefleri gibi “Barbarlara karşı barbarları kullanma” stratejisini yeniden kullanmayı devam ettirmektedir. Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki anlaşmazlıkları körükleyen başrol oyuncu Çin olmuştur. Bugün ise ABD ile Rusya’nın kapışmasını teşvik eden ve bu kapışmadan en karlı çıkan ülke yine Çin’dir. Çin ileride muhtemel gelişmelere karşı ABD ile kapıştıracak B,C,D planlarını da hazırlamış durumdadır. Çin ilk olarak şimdilik dünya’da yegane müttefiki olduğunu iddia ettiği Pakistan’a zenginleştirilmiş uranyum ve nükleer teknoloji vermiştir. Hatta Pakistan’ın ilk nükleer denemesini Doğu Türkistan’ın Lopnur bölgesindeki Nükleer Deneme Tesislerinde gerçekleştirmiştir. Pekin, nükleer teknolojisini Pakistan’ın eli ile Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin eli ile İran’a vermiştir. Pekin, ABD.nı önce İran , sonra Kuzey Kore ve en sonunda Pakistan ile kapıştırarak, hatta savaşmasını sağlayarak zaman kazanmak istiyor. Çin günümüzde “Barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisinin zirvesindedir ve bu stratejiyi büyük bir maheretle uygulamaya çalışmaktadır. Çin, güney batında İran ve Pakistan’ı, doğuda kuzey Kore,yı ABD’nin önüne sürerek kendisinden uzaklaştırmak, bu ülkelerle kapıtığı için en sonunda zayıf düşen ABD’ni zayıflamış ve yaralı halde tek başına yakalamak amacındadır. Çin, ABD’ni kendi safında gördüğü gün, bir saat değil, bir dakika bile beklemeden Sibirya’ya saldıracak ve bu geniş ülkeyi Rusya’dan kaparak yutmaya çalışacaktır.
Çin’in Temel Gücü “Kültürel Dayanıklılığı”ndadır
Çin’in esas gücü “ Kültürel Dayanaklığı “’dır. Çin tarihte kendi topraklarını işgal eden Hun, Türk, Moğol, Mançur, Rus, Japon, İngiliz ve diğerlerini Kültürel dayanma gücü sayesinde yormuş ve sonunda yenmiştir. Yabancıların yorulup mağlup olmasını “barbarlara karşı barbarları kullanma” tarihi milli stratejisine borçludur. Bu dev Ejderha Çin,geçmişte rakiplerini bir birlerine düşürerek yorgun düşürerek yok ederken, hiç uyanmadan uyuyordu. Şimdi ise uyanmış bir ejderha var. Ejderha uyanıp ayağa kalktıkça Avrasya’da bir Çin korkusu, Dünyada bir Çin tehdidi algısı yükselmektedir.
Tehdit altında olan uygar dünya eğer Çin’e karşı tedbir almak istiyorsa, Çin’in “ Barbarlara karşı barbarları kullanma” silahının sırrını çözmeyi birincil ve öncelikli ve en önemli bir görevi olarak bilmeli ve derhal çareler ve tedbirler aramaya başlamalıdırlar.
Etiketler: Çin » Dünya » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale Analiz » Ordular ve Silahlar » Siyaset
BENZER HABERLER