Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Şubat 2017 itibari ile Çin cezaevlerinde 146 Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı tutuklu ve hükümlü olarak yatmaktadır. Kolombiyalı mahkumlardan 15 kişi idam ve 15 kişi de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Bütün bunların hepsi Çin’den 17 bin kilometre uzaklıktaki bu Latin Amerika ülkesi Kolombiya’dan gelen ve Çin’in değişik kentlerindeki hava alanlarında kokain başta diğer uyuşturucu maddeler ile yakalanmış kiralık kuryelerdir. Birleşmiş Milletler Örgütünün bir raporunda, 2016 yılında Çin merkezli Asya- Pasifik bölgesinde yakalanan uyuşturucu miktarı 10 yıl öncesine göre 3 misli artmıştır. Çine’e güneyden komşu Myammar, Vietnam, Filipinler, Güney Kore ve Japonya vatandaşları içinde Çin’deki uyuşturucu kaçakçılığı suçundan Çin’de yakalanıp ömür boyu ve uzun süreli hapis cezaları ile idam cezasına çarptırılan ve hhalen hapiste olanların sayısı ise,Kolomsiyalı’lardan kaç misli fazladır.
Çin Ekonomisinin kalkınmaya başlaması ile beraber, Hong Kong ve Makao merkezli uluslararası uyuşturucu baronları satış merkezi olarak Çin’i seçmişlerdir. Uyuşturucu ve diğer keyif verici maddeler, yozlaşan toplumun elindeki paranın izini sürerler. Para uğruna ahlakını ve onurunu kaybetmiş olan Çin, bugün dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi ve tüketicisi konumundadır. Çin’de şiddet içerikli tüm devrim ve kötü uygulamalardan en fazla etkilenen ve zarar gören halk ise, Doğu Türkistan halkıdır. Çini kasıp kavrayan uyuşturucu salgınlarında da en ağır darbe alan bölge yine Doğu Türkistan olmuştur.
Uyuşturucu Uygurlara Nasıl Bulaştı?
Çin,liberal ekonomiyi benimseyip ticareti serbest bıraktığı 1980’lı yıllarda Pekin, Gungju, Sehenjen, Shanghay ve Doğu Türkistan’ın merkezi Urumçi gibi büyük şehirlerde ticari faaliyeti ilk başlatan ve ticaret yapmayı Çinlilere öğretenler tarihi İpek yolu tacirlerinin günümüzde Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar olmuştur. Bu yıllarda Uygurlar ticarette büyük başarılara imçza attılar ve kısa zamanda hızla zenginleşmeye başladılar. Çeşitli büyük Çin şehirleri ile üretim ve ticaret merkezlerinde ilk toptan satış merkezlerini Uygur tüccarlar kurumuşlardı. Büyük mağazalar , oteller, lokantaları da ilk açanlar Uygurlar olmuştur. Hong Kong, Makao’dan Çin’e kaçak yollardan mal sokmada zorlanan Çinli Patronlar bu konuda Uygurların ticari becerilerinden cömertçe yayarlanıyorlar ve Uygurların bu maharetlerine de çok bayılıyorlardı. Onlar bu ticaret işinde maharetli, korkusuz ve gözü pek Uygurları buldular. 1980 -1985 yılları arasında ingiliz sömürgesi Hong Kong ile Guangju kenti arasındaki tekstil, hazır giyim, elektronik eşya kaçakçılığının kontrolü tamamen Uygurların elinde bulunuyordu. Yeterince eğitim alamayan, ancak doğuştan ticari becerisi ve zekası ile kısa zamanda para babası oluveren Uygur gençler, uyuşturucu maddeler ile gökten adeta para yağan Hongkong – Guangju ticaret yollarında tanıştılar. 1985’de merkezi Çin’in büyük kentlerinde lüks arabaları ile dolaşan zengin Uygurları hazmedemeyen ve onları kıskanan Çin mafyası Uygurlara karşı topyekün saldırıya geçtiler ve ardından Çin polisleri devriye girdiler. 1986’de sadece bir yıl içinde Çin’in iç bölgelerinde ticaret ile uğraşan Uygurlar döverek,ezerek ve servetlerine zorla el koyarak onları soyarak gasbettiler ve onları soyup soğana çevridiler. Bu uygur Tücarların bir çoğu çeşitli bahaneler yakalanarak tuklandı ve Çin’in cezaevlerine atıldılar. Muazzam rüşvetler karşılığı polislerin elinden kurtulanlar bu Uygur Tüccarlar derhal soluğu Doğu Türkistan’da aldılar. Ancak, bu sıralarda genç ve ergenlik çağında ve hatta çocuk yaşındaki Uygur çocuklar arasında uyuşturucu bağımlısı sayısının Urumçi’de hızlı artmakta olduğu gözlemleniyordu.
Uyuşturucu ile Beraber Doğu Türkistan’ın Kabusuna Dönüşen AİDS
Urumçi’de ilk AİDS vakası 1995 de ortaya çıkmıştır. Çin’deki uyuşturucu ve organ mafyası Uygurların peşini bırakmamıştır. Çinli mafyalar, Urumçi’de Uygurlar ile iç içe yaşayan ve onların din kardeşleri olan Döngen (Çinli Müslüman)ları kullanmış ve onların eli ile Uygurlar arasında daha yaygın bir şekilde uyuşturucu dağıtımını yaymaya başladılar. Bu defa Müslüman Uygur din adamları tebliği yolu ve Uygur aydınlar ise basın yolunu kullanarak uyuşturucu ve uyuşturucu mafyasına karşı savaş açtı. Uygurların bu girişimine karşı, Doğu Türkistan’daki Çin yönetimi, Çin fuhuş sektörünün Doğu Türkistan’da yatırım yapması için büyük teşvik ve destek sağlamaya başladı. Çok kısa zaman içerisinde Doğu Türkistan’ın tüm şehir, kasaba ve köylerine kadar otel, bar, kuaför, fizik tedavi , mesaj ve eğlence merkezler tabelası altındaki genelevler mantar gibi çoğaldı. Bu batakhanelerin sermaye ve işçileri olan Etnik Çinli AİDS’lı fahişelerin tamamı Uygurlardan oluşan müşterilerine uyuşturucu da temin etmekte serbest idiler. Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurların soyunu tüketme projesi değişik bir çok kanaldan ama koordineli ve paralel bir şekilde yürütülüyordu. Ancak, bu en sinsi, en aşağılık ve en alçak insanlık düşmanı iğrenç uygulamalarda Çin işgal yönetiminin çok ustaca ve parmak izi bırakılmayacak başarılı bir şekilde icra ettiği Uygurları toplu imha yöntemi ile yok etmeyi amaçlayan asrın vebası AİDS’e bulaştırma uygulaması olmuştur.
Sözde Uygur Özerk Bölge Sağlık Bakanlığı tarafından 01 Ekim 2014 tarihinde dünya AİDS günü dolaysıyla açıkladığı raporda, Doğu Türkistan’da resmi kayıt altında bulunan AİDS hasta sayısının 43 bin 500 kişi olduğunu bildirmiştir. Çin’in 2009 yılında Çin’deki etnik gruplar arasındaki AİDS’a yakalanma oranı hakkında yayınladığı bir raporda Her 100 bin etnik Han Çinlisinden , 56 kişi ADİS’lı hasta iken, bu sayının Uygurlarda her 100 bin kişi içinde 335 kişi olduğunu bildirmiştir. Aynı raporda yine Uygurların soydaşları olan Türk dünyası ile ilgili rakamlar çok enteresan ve çok farklıdır. Kazakistan’da her 100 bin kişiye denk düşen AİDS sayısı 74, Kırgızistan’da 77, Özbekistan’da 58, Türkiye’de ise 5 kişi’ mertebesindedir. Doğu Türkistan’da AİDS’le mücadele,tedvavi ve bu hastalıkıla ilgili araştırmalar yapan uzman Uygur doktorlar, Uygurlar içinde resmi kayıta alınan AİDS rakamlarının buz dağın görünen kısmı olduğunu, Uygurlar içinde açığa çıkmamış HİV virüsü taşıyan hasta sayısının 200 bin kişiden fazla olduğunu, köyünden hiç çıkmamış olan Uygurlar arasında (kadın- erkek) AİDS’e yakalanma nisbetinin çok yaygın olduğunu, HİV virüsü taşıyan ve AİDS’li doğan bebek sayısının korkunç boyutlara ulaştığını açıklamışlardır. Doğu Türkistan’da AİDS’e yakalananların ezici çoğunluğunun 18- 45 yaş arasındaki kişilerden oluştuğu tesbit edilmiştir. Çalışarak ailesinin geçimlerini sağlaması ve ekonomik yükünü üstlenmesi gereken bu insanlar, aileler için kaldırılamayacak kadar ağır ekonomik yük ve manevi dert ve ıstırap kaynağı olmaktadır. Çin genelinde nüfus oranına göre AİDS sayısı sıralamasında Doğu Türkistan ilk sırada yer almasına rağmen, Doğu Türkistan’da tek bir AİDS ile mücadele eden bir kurum veya bu menhus illeti tedavi edecek özel bin Hastane bulunmamaktadır.
Uyuşturucu ve AİDS Neden Uygur Toplumun Yakasını Bırakmıyor?
Uygur toplumu içinde AİDS vakasının bu kadar yaygınlaşmasındaki diğer husus ise, 2000’li yıllardan sonra ;
Uygur Türklerinin Çin’deki Toplumsal Dramının Küçük bir Aynası: Ruyli
Ruyli, Çin – Myanmar sınırındaki Kunming eyaletinde bulunan küçük bir Çin kasabasıdır. Dünya uyuşturucu üretiminin 3/4 yıllardan beri bir askeri cunta yönetimindeki Myanmar’da üretilmektedir. 30 Mart 2009 tarihinde “ Ruyli’ da oluşan ve Genişlemekte olan Uygur Mezarlığı” adında yayınladığım bu konudaki yazım Doğu Türkistan’da büyük yankı uyandırmıştır. Ayrıca bu yazı daha sonra Uyghurnet.org sitesinde de yayınlanmıştır. (http://www.uyghurnet.org/kunming’de-dolmakta-olan-uygur-mezarligi/ )
O yazıda kullandığım bilgileri Ruyli’da yaşayan ve bu uyuşturucu işi ile direkt meşgul olan Uygurların ağzından dolaylı olarak almıştım. O tarihlerde Ruyli’da 3 bin civarında Uygur yaşıyordu. O yıllardaki Ruyli adeta küçük bir Uygur kasabasına dönüşmüştü. Bu Kasaba’da yaşayan Uygurların tamamı Çinli uyuşturucu mafyası için çalışan insanlardı. Çin’in Myammar’a sınırı olan Yünnan eyaletinin merkezi Kunming ve çevresinde Ruyli’deki uyuşturucu nakli ve ticareti ile bağlantılı Uygurların sayısı 6 bin civarında idi. Bu eyalette uyuşturucudan zehirlenerek hayatını kaybeden , Myammar sınırından kaçak yollardan uyuşturucu naklederken vurularak öldürülen ve bu bölgedeki domuz ahırlarından beter Çin usulü pis ve iğrenç cezaevlerinde işkence sonucu ölen veya idam cezasına çarptırılan ve kurşuna dizilerek infaz edilen Uygurların cesetleri bu Ruyli Kasabasındaki Uygur Mezarlığı’na defnediliyordu. Ruyli Uygur Mezarlığında her hafta 3-5 Uygurun cenazesi toprağa veriliyordu. Ruyli’da Çinli Uyuşturucu Mafyasına çalışarak aniden zengin olan bazı Uygur gençler Doğu Türkistan’daki köylerine dönüyor, aile, akraba, ve yoksullara para dağıtıyordu. Bazıları köylerine mescit yaptırıyor, köy cemaatinin duasını alarak tekrar Ruyli’ye dönüyordu. Bu Hayırsever Uygur gençleri bir daha evlerine dönemiyordu. EVlerine dönme yerine bu uyuşturucu işinden bir şekilde hayatını kaybediyor ve Ruyli’daki Uygur mezarlığındaki yerini alıyordu. Doğu Türkistan’da Çinli Memlekette uyuşturucuya para bulamayan bağımlılar da Ruyliya akın ediyordu. Çin ve Doğu Türkistan’da Çinli Uyuşturucu Tacir,Mafya ve Gangsterler Çetesinin uyuşturucu ticareti ile direk bağlantılı Uygur sayısı 25 bin civarında olduğu tahmin ediliyordu. Kendi topraklarındaki işsizlik, yoksulluk ve açlığa zorla mahkum edilen ve işsizlikten bunalan her genç Uygur kendisine bir şekilde iş ararken kendini Çin’deki bu Suç şebekelerinin içinde s buluyordu. Müslüman Uygurlara Doğu Türkistan’da ve Çin’de iş ve aş kapısı kapalı, uyuşturucu kaçakçılığı ile diğer her türlü Suçların kapısı sonuna kadar açık bırakılmıştır.
Çin’in diğer bölgelerinde Uygurlara otellerde oda vermek, ev kiralamak ve iş vermek genelgelerle yasaklanmış iken,Uyuşturucu ticaretinin merkezi Çin’in Yünnan eyaletinde, bilhassa onun Myanmar sınırındaki Kaçakçılık ve Uyuşturucu Kasabası Ruyli’de Uygurların uyuşturucu kullanması, uyuşturucu ticareti içinde yer alması, kuryelik yapması ve kaçakçılıkta kullanılması sonuna kadar serbestti. Çin ceza kanunlarına göre 50 gram uyuşturucu ile yakalanan kişi en az 15 yıldan başlayan cezalara mahkum ediliyor ancak, Uyuşturucu ve Kaçakçılığın merkez üssü ve serbest bölgesi Ruyli’de ise, Çin’in bu ceza yasaları uygulanmıyordu.Aksine, daha fazla Uygur’un uyuşturucuya bulaşmasına ve ilintilenmesine göz yumuluyordu.
Doğu Türkistan ve Çin’deki Organ Ticareti, Çin Organ Mafyasının Kontrölündedir
2000’lı yıllara gelindiğinde Doğu Türkistan’daki Çin Ceza evlerinde 100 binden fazla siyasi tutuklu ve hükümlü Uygur Türkü bulunmaktaydı. (Günümüzde ise, bu sayı 200 bini aşmıştır.) Sokağa terk edilen 100 bine yakın dul kadın ve 150 -200 bin arasında korunmaya ve bakıma muhtaç sokak çocuğu vardı. Bu dul kadın ve sokakta kalan kimisesiz ve sahipsiz çocukların babaları hapistedir. Kimse onlara yardım etmiyor, yardım edenler ise “Terörcu ve Teröristlere yardım, yataklık” yapmakla suçlanıyor ve anınıda tutuklanıyordu. (Bu uygulama şimdi daha da sıkı şekilde ve şiddetini artırarak devam ediyor). Çin işgal yönetiminin sinsice hazırladığı böyle bir ortamda bu kez Çin organ mafyası devriye giriyor . Uygurlar arasındaki adi suçluları satın alan mafya, sahipsiz küçük sokak çocuklarını onlara toplatıp Çine götürüp izini kaybettiriyor. Kocaları cezaevlerinde olan aç biilaç zavallı ve muhtaç genç kadınların bazılarını çoluk çocukları ile beraber, ergenlik yaşındaki kız, erkek çocuklarını iş vaadi ile para tuzağına düşürmek suretiyle Çine götürüyorlardı. Bu zavallı Müslüman Uygurlar Çin’in gelişmiş sahil şehirlerine götürülerek içlerinden çocuk yaştaki genç kızlar ile çocuksuz genç kadınlar arasında işlerine yarayacaklar seçiliyor ve bu seçilenler fuhuş mafyasına satılıyordu. Diğerlerini ise, Yünnan eyaletinin Uyuşturucu ve kaçakçılık üssü Myammar sınır kasabası Ruyli’ye götürüyorlardı.
Dünyanın dört bir yanından organ nakli için gelen zengin hastalar Çin’in çeşitli hastanelerinde bekletiliyordu. Gerçi Çin’de idam edilen mahkumların iç organlarının çıkarılıp satılması, devlet tarafından desteklenen “ Sağlık Turizmı Programı ” çerçevesinde değerlendirilmesi ve resmen destekelenemesine rağmen, organ bekleyen yabancı hastaların ihtiyacını karşılamada bunlar yetersiz kalıyordu. Çin’e kaçırılan on binlerce kimsesiz Uygur çocuk habersiz ve izsiz bir şekilde ortadan kayboluyordu. Bu zavallı çocukları arayıp soracak olan babaları Hapiste ve Anneleri ise.kendi ve diğer küçük çocuklarının derdi ile meşgul idi. Bunları arayıp soracak ne imkanları vardı ne de takatları.
Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. İlham Tohtı, 2006 yılından başlayarak bu konuyu kendi kurduğu Uygurca başta bir çok dilde yayın yapan “uyghutbiz.com” portalı’nda gündeme getirdi ve Çinin iç bölgelerinde Etnik Çinli Organizatörlerin ile organ ticareti, uyuşturucu mafyası, Hırsızlık çetelerinin elinde bulunan ve sayıları 35 binden fazla olduğu tahmin edilen kimsesiz Uygur çocukları kurtarmak için bir kampanya başlattı. Bu çocukların yerlerinin tespit edilmesi, memleketlerine gönderilmesi için vicdan sahibi her bir etnik Han Çinlisi Çin Vatandaşlarına çağrıda bulundu.Çin vatandaşlarından bu çocukların kurtarılması için maddi ve manevi yardım talebinde bulundu. Bu kampanyanın uygulanması için geniş bir yardım kampanya başlattı. Uygurların Vicdanı Dr. İlham Tohtı’nın bu Kurtarama ve yardım organizasyonuna binlerce vicdan sahibi etnik Çinliler ile Uygur Türkleri büyük desteek verdiler. Bu yardım kampanyası ile yaklaşık 5 bin kadar kimsesiz ve yetim Uygur çocuk kurtarılarak memleketleri Doğu Türkistan’a gönderildi. Ancak, Çin yönetimi buna dahi tahammül edemedi ve “uyghurbiz” internet sitesini bir kez daha kapattı ve Dr. İlham Tohtı çeşitli bahanelerle dafalarca gözaltına alınarak tutuklandı ve ceza evine kapatıldı ve başlattığı bu kurtarama ve yardım kampanyası engellenmiş oldu. Uygur Demokrasi ve Hukuk Hareketi Lideri Dr. Tohtı ” Vatanı Parçalamak ve Bölücülük Yapmak ” ile suçlanarak Ocak 2014’te Pekin’de tutuklandı ve 23 Eylul 2014’te Urumçi’de göstermelik Çin mahkemesinde gizlice yangılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Böylece Çin Organ ve fuhuş mafyasının Doğu Türkistan’dan kaçırarak Çin’in iç bölgelerinde ölüme terk ettikleri kimsesiz Uygur çocuklar ile ilgilenecek ve kurtaracak kimse kalmamış oldu. Çin işgal yönetimi bir iyilik ve Şafkat kampanyasını de böylece engellemiş oldular.
Çin’in Sentetik Uyuşturucu Üretmine Yönelmesi ve Uygurların Kobay Olarak Kullanılması
Çin’in resmi “Devlet Uyuşturucu ile Mücadele Komitesi” (中国国家禁毒委员会)’nin açıkladığı rakamlara göre , 2016 yılınde ele geçirilen uyuşturucu miktarı 102,5 ton olup, yakalanan bu uyuşturucu maddelerin % 77’si Çin’de üretilmiş olan sentetik uyuşturucu tabletlerdir. Reuters haber ajansı 2016 de Çin’deki uyuşturucu bağımlıları sayısının 14 milyon olduğunu Çin kaynaklarının verilerine göre açıklamıştır.
Avustralya’da Misafir Araştırmacı olarak çalışan Zhang(张)adındaki bin Çinli Kimya profesörü Çin’e döndükten sonra bir Kimya Şirketi açarak “3,4-metilendioksi Metkatinon” markası ile yeni bir Psikotrop ilacını üretmeye başlamıştır. Çin’de kullanılması serbest ve yasak olmayan bu zehirli “Zombi İlaç ” aşırı dozda kullanıldığında kullanan kişiyi ölüme kadar götürdüğü tıbbı olarak tesbit edilmiştir.
New York Times gazetesi Haziran 2015′ de yayımladığı bir araştırma yazısında, Çinli kimya Profesörü Zang tarafından 2014 yılının Mart- Kasım ayları arasında İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya’ya sokulan “ 3,4-metilendioksi Metkatinon” adlı müsekkinin toplam miktarı 193 kilo olup, bu ilacın satışından milyonlarca dolar kazanç elde ettiği belirtilmiştir. Çin’in ürettiği bu sentetik kimyasal uyuşturucuyu kullanana binlerce ABD. vatandaşının hayatını kaybettiği ortaya çıkmıştır. Eroin’den daha fazla öldürücü etkiye sahip Çin menşe’ili bu sentetik uyuşturucuyu kaçak yollardan Türkiye’ye sokmaya çalışırken, yakalanıp ceza evinde yatmakta olan veya mahkemesi devam eden Türkiye Türkü, Uygur Türkü ve etnik Çinli Uyuşturucu kaçakçıları bulunmaktadır. Sadece uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaları için ailesi tarafından Türkiye’ye gönderilenlerden, bir bölümü bu öldürücü illetten kurtulabilmişler ancak, burada da kurtulamayıp ve bu maddeyi bulamadıkları icin ülkelerine geri dönen veya dönemden hayatlarını kaybeden Doğu Türkistanlı gençlerin İstanbul mezarlıklarına gömüldükleri de bilinen gerçeklerdendir.
Çin’in Shian, Shenyang ve Najinig gibi şehirlerinde bu sentetik uyuşturucu maddeler üreten dev Kimyasal fabrikalar olduğu bilinmektedir. Çin’in resmi devlet medyasında bu ölüm saçan maddelerin üretildiği üretim tesislerine Çin polisince baskınlar yapıldığı sık sık yer almaktadır. ABD “Drug Enforcement Administration = DEA” (Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi) 2013 de Çin genelinde toplam 309 uyuşturucu üreticisi fabrika,işletme ve Atölyelerin Çin Polisince mühürlendiğini açıklamıştır. “guidechem.com” internet sitesi, Çin’de A-PVP, Flakka adındaki zehirli uyuşturucu türü ilaç üreten 150 fabrika bulunduğunu yazmaktadır. Çin’de yasak olmayan, ancak batı ülkelerinde yasaklanan bu uyuşturucu tablet, sadece Kaliforniya’nın bir küçük kasabasında kısa zaman içerisinde 18 kişinin ölümüne neden olmuştur.
Shanghai’de “摇头丸- yaotuvan” (Coşku verici) adı altında ürettiği uyuşturucu hapı 57 ülkeye ihraç eden ve sadece ABD’ye 30 milyon dolarlık satış yapan 39 yaşındaki uyuşturucu mafya babası Zhānglěi (张磊) ABD’nin baskısı ile Çin Polisi tarafından 2013′ de tutuklanmıştır.Ancak,bu Zehir Tüccarı hapiste olmasına rağmen, onun Sahanghai’daki fabrikası kapasitesini daha de arttırarak zehirli hap üretimini sürdürmektedir.Üstelik bu Zehir Fabrikası yeni ilave binalarla daha de genişletilmiştir. Çin’deki mevcut bu devasa kimya endüstrisinin çarkı , Çin devlet yetkililerine verilen rüşvet ile dönmekte ve şimdiki ÇKP.yönetiminin ve onun emrindeki devlet mekanizmasının bütün bunları önleyebilmesi imkansızdır.
Uygur Türklerine Büyük Bir Töhmet Ve Algı Operasyonu Yapılmıştır
Çin’de zehirli Uyuşturucu üreten Çin Kimya sanayii ve bu ürünleri pazarlayan Çin’in Karanlık Mafyası Çin’de ve Doğu Türkistan’da Uygurları bu uyuşturucunun etkisini ölçmek için kobay ve nakledilesilmesi için taşıyıcı olarak yıllarca kullanmayı sürdürmektedir. Çin devletini arkasına alan ve onunla ortak çalışan uyuşturucu ve insan kaçakçısı şebekeler kaçırdıkları Uygur çocukları deney olarak kullanmakla kalmadı. Uyuşturucu trafiğinde kurye, yan kesicilik, hırsızlık, fuhuş gibi aşağılık ve adi suçlarda onları denek ve öncü olarak öne sürdüler. Çin merkezi ve yerel televizyonlarında Uygurların “suç üreten bir toplum” olduğu algısını planlı olarak aşıladılar. Doğu Türkistan’a hiç gitmemiş, Uygur kültürü ile hiç tanışmamış ve hatta hayatlarında bir kez olsun Uygurları görmemiş ve tanımamış olan Han Çinli kitleleri arasında Uygurlara karşı genel bir nefret duygusunu aşıladılar ve etnik Uygur düşmanlığı,kin ve nefreti yarattılar. Böylelikle Doğu Türkistan’daki Çin işgal yönetimi Uygur toplumuna karşı kitlesel soykırım uygularken, Çin toplumunun onayını,desteğini ve onların alkışlamasını sağlayarak bu lanetli ve aşağılık emel ve amaçlarına da böylece kolayca ulaşmış oldular.
Günümüzde, Çin’in Doğu Türkistan’da bu ülkenin gerçek sahip ve sakinlerini olan Uygurlara karşı yürüttüğü toptan imha savaşında, devlet mekanizması, yeraltına gizlenmiş Çinli karanlık güçler ve ÇKP.emrindeki güdümlü Çin medyası ve devlet kontrölündeki Çin sosyal medyası paralel bir şekilde, hep beraber sıkı bir koordinasyon ve işbirliği içerisinde çalışmayı devam ettirmektedir.
Müslüman Uygurlar bin yıldan beri büyük bir iman ve cesaretle savunageldiği ve İslam akidelerine çok sıkı bağlarla bağlı çok inançlı Müslümanlardır. Aynı zamanda Uygurlar Türk ırkının en kadim ve Uygar boylarından birisidir. Uygur Türkleri Türk halkları ve Türk dünyasında dini inançları ve Türk kimliklerine her zaman ve her şart ve şeraitte bağlı kalan samimi bir Halktır. Ancak, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devletimizden başka bütün Müslüman alemi , Türk devletleri dindaşları ve ırkdaşları olan Müslüman Uygur Türklerine karşı onu yer yüzünden toptan yok etmek isteyen bu halkın can düşmanı olan Çin’in safında yer almış bulunuyor. Türkiye’miz dahil hiçbir Müslüman ve Türk devleti Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı ve halen sıkı bir şekilde cereyan eden soykırım yöntemlerini Birleşmiş Milletler Örgütü nezdinde gündeme getirme sorumluluğunu his etmemektedirler. Sadece Anadolu Türkü ve Müslüman ülkelerindeki bir kısım aydınlar Uygurların düştüğü duruma çok zayıf ve cılız olsa da ses çıkarma cesaret ve sorumluluğunu ve çabasını göstermektedir.
Çin, Uygur Türklerini kendi topraklarında toptan yok etmek için insanlık dışı devlet terörüne baş vurmaktan çekinmemektedir. Uyuşturucu ve AİDS gibi aşağlık,iğrenç ve insanlık dışı bulaşıcı hastılık salgınını Çin yönetimi gibi Çin devlet terörü olarak tarihten bugüne kadar hiçbir devlet hiçbir azınlığa kullanmamıştır. Çin, Uygur Türklerini bir yandan uyuşturucu ve AİDS terörü ile kitlesel ölümlere sürüklerken, günümüzde Sözde Çin halk Kurtuluş Ordusunu ve Doğu Türkistan’a yerleştirdikleri Paramiliter Bingüen adı verilen etnik Çinli Çeteleri kullanarak onların ağır silahları ve kahredici insan gücü ile yok etmeye çalışmaktadır. İşgalcı Çin yönetimi, Uygurları asker, polis kaba gücü ve silahlarını kullanarak de yok edebilirdi ( zaten bu gücü acımasızca kullanmaktadır). Ancak, kadim bir medeniyet ve kültürün sahibi olan Uygur Türklerini yok etmede uyuşturucu, AİDS gibi iğrenç terör yöntemi kullanması çok, ama çok onur kırıcı, Faşist bir Nazi Yöntemi, sıra dışı, Çin’in bir devlet olarak uyguladığı af edilmez Uluslar arası bir insanlık suçudur.
Müslüman Uygur Türkleri Çinli işgalcılar tarafından uyuşturucu.AİDS,cehalet,dini ve milli kimliklerinden zorla ayırıştırma ve diğer yönötemlerle yok ediliriken, günümüzde Taliban,Aşırı Dini Radikalızm, İŞİD,DAİŞ ve benzeri insanlık aleminin ve uluslar arası toplumun nefret ve mahkum ettiği bu suçlamalar ile de ilişkilendirerek büyük bir töhmet altında da bırakılmaktadır.
10.03. 2017 İstanbul
Kaynaklar:
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale Analiz » Ordular ve Silahlar » Siyaset » Tabii Kaynaklar
BENZER HABERLER