13 Aralık’ta İsviçre’nin önde gelen günlük gazetelerinden Blick, “Azınlığın Çektiği Acı, İsviçre’nin Sessizliği, Büyükelçiliğin Tehditleri” başlığıyla “Uygurların Toplu Cezalandırılması” başlıklı bir yazı yayınladı. Buradaki “azınlıklar” ifadesi Uygurları, “elçilik” ise Çin büyükelçiliğini ifade etmektedir.
Makale şu cümlelerle başlıyor: “Yeniden eğitim, işkence, zorla kısırlaştırma: Uygurlar Çin rejimi altında acı çekiyor. Yaklaşık 1 milyon Müslüman azınlık, neredeyse hiçbir çıkış yolu olmayan sözde yeniden eğitim kamplarına zorlandı. Tanıklar, deliller ve BM’nin iki ay önce yayınladığı raporlar bu vahim vahşeti ispatlıyor ama 40’tan fazla Uygur’un canına mal olan yangın, dünyanın dikkatini yeniden bu soruna çekti.
“Nazer” gazetesi bu yazı için Zürih Üniversitesi’nde Çin meseleleri uzmanı olan Bayan Simona Grano ile röportaj yaptı. Simona soruyu birkaç açıdan açıkladı. Ona göre, “Çin’in 1949’da Doğu Türkistan’ı ilhak etmesinden sonra Uygurlar hükümete karşı isyan etmeye başlamış, Çin vatandaşlarına yönelik şiddet eylemleri ve terör saldırıları olmuştur.” 11 Eylül olayından sonra Çin hükümeti, “bölücülük, dini aşırıcılık ve terörle mücadele” adı altında uluslararası terörizme karşı genel bir mücadele başlattı.
Ancak Simona Grano, Çinli Uygurların toplu olarak cezalandırılmasının birkaç önemli nedeni daha olduğuna inanıyor. Bunlardan biri, Xi Jinping’in Çin’deki herhangi bir dinin partinin ateizm teorisine ve Çin merkezli sosyal çevreye uymasını gerektiren “dinin Çinlileştirilmesi” politikasıdır. İkincisi, Uygur bölgesi yalnızca zengin doğal kaynaklara sahip bir yer değil, aynı zamanda Xi Jinping’in “Tek Kuşak, Tek Yol” projesi için bir çıkış noktası olduğundan, Çin burada her türlü muhalefeti temelden susturmayı amaçlıyor. Üçüncüsü, Uygur bölgesi Çin rejimi için bir deney alanı haline geldi. Bölgede devam eden düzenleyici ve yönetim sistemleri, kademeli olarak anakara Çin’e yayılacaktır.
Günlük 472 binden fazla abonesi bulunan “Nazer” gazetesi son dönemde Uygurlarla ilgili haberlere birçok bölüm ayırıyor. 6 Aralık’ta yayınlanan “Çinliler rehinelerin iç organlarını satıyor” haberinde İsviçre’de yaşayan Uygur aydın Andeli Mametgrim, “Uygurlara yönelik katliam” hakkında açıklamalarda bulundu. Bugün 14 Aralık özel röportajımızı alan Andeli Mametgrim, Uygur meselesinin İsviçre parlamentosunda tartışmalı bir konu haline geldiğini söyledi. İsviçre’de Uygur aydını olan Habibullah İzchi, İsviçre medyasının Uygur meselesine ivedilikle eğildiğini kaydetti.
“Uygurların Toplu Cezalandırılması” başlıklı yazıda, İsviçre başkentindeki Çin Büyükelçiliği’nin “Uygur soykırımı” ve ceza kampları konusundaki tutumu da yorumlandı. Çin Büyükelçiliği, Nazer gazetesinin sorularına verdiği yazılı yanıtta, “Sincan’ın sorunu bir din sorunu, etnik bir sorun veya bir insan hakları sorunu değil, şiddet içeren terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkla mücadele sorunudur. 1990’dan 2016’ya kadar Sincan’da binlerce şiddetli terör saldırısı gerçekleşti ve binlerce masum insan hayatını kaybetti.
Çin büyükelçiliği de mektupta, “BM raporu tamamen ABD liderliğindeki bazı Batılı güçler tarafından tasarlanmış bir rapordur.” Bu nedenle yasa dışı ve anlamsızdır. İçeriği tam bir yalan haber karışımı. ABD ve Batılı güçler tarafından Sincan sorununu gündeme getirerek Çin’i kontrol etmek için kullanılan bir araçtır. Sincan’da hiçbir zaman sözde yeniden eğitim kampları veya ceza kampları olmadı. Buradaki teknoloji ve eğitim merkezlerinin ABD, İngiltere ve Fransa’nın uyguladığı terörle mücadele planlarından hiçbir farkı yok.
“Uygurların Toplu Cezalandırılması” başlıklı yazıda, İsviçre hükümetinin Avrupa Birliği ve bazı Batılı ülkeler tarafından Çin’e yönelik uygulanan yaptırım tedbirlerini kabul etmemesi de eleştirildi. İsviçre’nin Uygurlara yönelik zulme karşı sessiz kalmasının nedeninin Çin’den aldığı gümrük vergilerinden kurtulma korkusu olduğu söyleniyor.