ÇİN ÇÖKÜYOR.UYGURLAR NA YAPMALI..? (5.BÖLÜM)
Ahmet Muhammet /Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Uygurlar Ne Yapıyor,Ne Yapabilir,Ne Yapmalı?
(5.Bölüm)
Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur halkı, 05 Temmuz 2009’den beri bilinçli bir direniş sürecine girmiş bulunmaktadır. Bu direnişin en belirgin göstergesi,Uygurların kitlesel olarak İslami değerlere yeniden yönelmiş olmasıdır.
İşgalci Çin Komünist yönetimi,Uygurları İslamdan ,İslamı Uygurlardan ayırmak ve bunu başarmadan Müslüman Uygurlara uygulanan asimilasyon politikasının başarıya ulaşamayacağını anlamış ve bütün devlet gücünü kullanarak Doğu Türkistan’da İslama ait her şeyi engellemeye, yasaklamaya,yok etmeye yönelmiştir. Çin’in bu niyetini tam olarak anlayan ve Çine sırtını dönen Uygurlar Milletçe İslami değerlere yönelmiş ve toplum olarak hayatta kalmanın tek yolu ve barınağı olan İslamiyete sığınmıştır.
Çin kültürünün şiddetli saldırıları , Çin akınının bir sel ve kasırga gibi Doğu Türkistan’a akmasına rağmen, İslami değerler ile İslam kültürü Uygurları çelikten bir bir zırh gibi korumaktadır.Uygurlar ancak, Allah’ın ipine sarılarak hayatta kalmayı başarmıştır.Bugün,Organize olma imkanı olmayan,iç güdü ile hareket ederek kitleler halinde yön bulmaya çalışan Uygurlar tarihe doğru adımlarla ile ilerlemektedir ler.
Gerçi Kazakistan,Özbekistan,Kırgızistan,Tacikistan,Afganistan,Pakistan,hatta Malezya,Endonezya…gibi kardeş ve Müslüman ülke yönetimleri, çıkarları karşılığında defalarca,sayıları yüzlerle ifade edilen, kendi ülkelerine sığınan Mülteci Uygurları Çin’e iade ederek onların ölümüne neden olmuş olsalar da,biz yine de onlardan nefret etmeyiz.Çünkü onlar bizim kardeşlerimizdir.Çin zulmünden kaçarak,Müslüman olmayan batı ülkelerine ulaşabilen Uygurlar güven içinde yaşamakla birlikte, Uygur sorununu dünyaya anlatabilecek demokratik haklara kavuşmuş ve bu hakları de serbestçe kullanabilmektedirler. Uygurlar Müslüman ülkeler içinde tek Türkiye de korkusuz, güven ve huzur içinde yaşamaktadırlar.Çin’in Uygurları toptan imha etme politikasına dünyadaki tüm Müslüman ülkeler bir şekilde bulaşmış durumdadır. Bu ülkeler Çin ile sıkı iş birliğine gitmiş olmaları,bizim yüce İslam inancımızı hiçbir şekilde etkilemeyecektir ve etkilememelidir de. İslam demek,Kur’an demektir.Müslüman dünyasının biz Müslüman Uygurlara karşı takındığı olumsuz tavırlar ve kötü örnekler imanımızın ve inanacımızın sarsılmasına ve zayıflamasına neden olmamalı.Bu kardeş Ülkelerin bütün bu ihanetlerine rağmen,onlarla olan İslam Kardeşliği bağlarımızı asla koparamayız. Çünkü “Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurat süresi 10.ayet)
İslam dünyasında biz mazlum Müslüman Uygurların kurtuluşu için dua edecek milyonlarca mü’min Kardeşimiz vardır. Bu milyonların sevgisi,duası ve ferdi destekleri bize yeter.
Çin komünist yönetimin emrini değil, Allah’ın Emrini yerine getirmek için kitle halinde, birlikte ve beraberce hareket etmemiz,biz Uygurların azımsanmayacak kitlesel duruşumuzdur, pasif direnişimizdir. Biz Uygurlar, yarım yüz yıldan fazla zamanımızı harcayarak ve milyonların şehadeti pahasına Bu olgunluğa erişmiş bulunmaktayız.Tekrar uykuya dalamayız,dalmamalıyız de.Ancak,Çin’in sürekli ve sinsi tahriklerine rağmen kitlesel isyana kesinlikle kalkışmamalıyız.
Bugün yurdumuzdaki her Uygur tüm zorluk ve olumsuzluklara rağmen,morali yerinde ve başı dik olarak yaşamına devam etmektedir. Çünkü, Yurdumuzun her bölge ve köşesinde milli ve tarihsel onurumuza yakışır bir şekilde gerilla savaşı başlamış ve sürmektedir. Ancak şartlar benzeri görülmemiş derecede çetin ve zordur. Çinliler,Uygurlardan asker almadıkları için,aramızda silah kullanmayı bilenler yok denecek kadar azdır. Doğu Türkistan’da Uygurlara kibrit ,bidonlarda parça benzin satışı genelge ile çoktan yasaklanmıştı.Uygurların arabalarının deposunu %50 den fazla benzin dolduran benzin istasyon sahipleri yasal işleme tabı tutulmaktadır.Bölgede tüm Uygur aileler tek tek kontrol edilmekte, mutfaklarında kullandıkları bıçaklar ve balta gibi kesici aletler Çin polislerince kayıt altına alınmakta, fazla kesici aletler el konularak götürülmektedir.Alıcının kimlik kaydı,adres,meslek,aile bilgisini Polise kayıt yaptırmadan bıçak yada balta satan mağaza sahibi “Teröre Yataklık” suçundan savcılığa teslim edilmekte.10 adetten fazla ekmek alan Uygur’u fırın sahibi hemen karakola ihbar etme zorunluluğu getirilmiştir. Kimyasal gübreler jandarma nezaretinde köylere dağıtılmakta,en son kilosuna kadar kullanım aşamaları takip edilmektedir.1 Mart 2015.tarihinden başlayarak Doğu Türkistanda eski kimlik kullanma tamamen yürürlükten kaldırıldı ve yasaklandı. Çip yerleştirilmiş yeni kimlik olmadan otobüs,tren,uçak,otel hastane,devlet dairlerine… girişlerde revervasyon yapılamamakta, bilet satın alınamamaktadır.Tarayıcı cihazlar çipli kimlik sahiplerinin kendi ve ailesine ait fotoğrafları,siciline anında ulaşabiliyor,hareket yön ve süreçlerini izleyebiliyor.Doğu Türkistan halkı, çip takılan uçar kuş ve yabanı hayvanlarla aynı konumda ÇKP tarafında izlenmektedir.
Hoten vilayetinde Uygur ailelere tüp gaz satışı tamamen yasaklandı.3 milyona yakın Nüfusun %98 Müslüman Uygur olan bölge halkının gündelik hayatı hiç görülmemiş bir şekilde zor ve çekilmez hale getirilmiştir. Uygurlara yönelik internet,telefon,sosyal medya dünyanın hiçbir yerinde örneği görülmeyecek şekilde kısıtlama,engelleme, yasaklama ve sansüre tabı tutulmaktadır.Uygurların bir köyden diğer köye,bir kasabadan diğer kasabaya geçişi polis karakolunun verdiği izin belgesi olmadan gerçekleşememektedir.Elinde izin belgesi olan bir yolcu namaz saatinde geçmekte olan mahalle camiinde köy muhtarına kaydını yaptırmaksızın namaz kılması suç kapsamına alınmıştır.
Dünyaya kafa tutmaya çalışan sözde “Dev Çin” Uygurların her şeyi silah ve bombaya dönüştürerek karşı koyabileceği,serbest dolaşımdan ve sosyal medyadan yararlanarak temas kurulabileceği korkusundan aşırı stres ve deprasyona girmiş bulunmaktadır. Çinli Diktatörler Tienenmin Sarayında huzurlu ve güvenli bir şekilde ve rahat uyuyamaktadırlar. İşgalci Çin Yönetimini bu kadar stres ve deprasyona sokan ve huzursuz edebilen bu güç, mutlaka kendine güvenmeli,yürüdüğü büyük hedef ile onur duymalıdır.
Uygur mücahitlerimiz imkansızlık ve tecrübesizlik yüzünden aşırı derecede şehit vermektedir.Çin asker,polislerini pusuya düşürerek silahlarını ele geçiren Fedailerin bazıları silahı kullanamaya daha fırsat bulamadan şehit düşmeketedirler. Bu durum mutlaka ve zamanla bizim lehimize değişecektir.Çünkü biz kendi ana vatanımızın toprağındayız. Kendimizi,toprağımızı,özgürlüğümüzü koruma uğruna savaşıyoruz.Çin’in Komünist Partisi Lideri ve Diktatörü Mao Zedong’un bir sözü vardır; “从战争学习战争– Sung cencing şöşi cencing -Savaş sanatı savaşta öğrenilir”. Her şey tecrübe edinerek öğrenilir.Doğu Türkistan’da yeterince silah,mühimmat ,askeri araç ve gereç mevcuttur. Genç mücahitlerimiz zamanla savaş sanatını öğrendikçe o silahları nasıl ele geçirecekleri konusunda da uzmanlaşacaktır. Doğu Türkistan toprakları çok büyüktür.Doğu Türkistan’ın Kuzey,batı,güney sınır hattında 8 komşu ülke ile 5 bin 600 Km. uzunluğunda sınırı bulunmaktadır.Gerilla savaşı için yurdumuz coğrafi olarak bulunmaz özelliklere ve avantajlara sahiptir.Bizim için ilk etapta başarmak değil, devamlılık önemlidir.
Uygurların ezici çoğunluğun yaşadığı ve Anavatanı Doğu Türkistan’da kayıp edeceği fazla bir maddi varlığı yoktur.Ama Çin devletinin,göçmen Çinlilerin kaybedeceği çok şeyleri vardır.
Örnek verecek olursak,Türkiye’nin PKK ile 30 yıllık mücadelesinin maliyeti 300 milyar dolardır.
Amerikan Brown Üniversitesi Watson Uluslar arası Etütler Enstitüsü’nün 2011.de açıkladığı verilere göre,El Kaide örgütünün 11 Eylül terör eylemi için harcadığı para 500 bin doları geçmiyor.
ABD’nin El Kaideye yönelik Afganistan,Irak savaşından sonra ve Bin Laden’i ölü ele geçirene kadar süre içinde harcadığı para miktarı 2.3 trilyon dolardır. ABD için bu konuda yapacağı harcama henüz tamamlanmış değildir.
Biz ne El Kaide’yiz,ne PKK. Biz sözün bittiği yerde işgalcilere karşı öz vatanımızda özgürlük savaşı vermeye mecbur olan, yurdumuza istikrar getirmek için istikrarsızlığa karşı koymaya zorlanmış mazlum Müslüman Uygur’larız. İşgalci Çin komünist Yönetimi’nin 65 yıldan beri ülkemizden elde edilen zenginliklerimizi çalmak ve sömürmek için topraklarımızda kurduğu dev sanayi, ulaşım ve enerji yatırımları, altı yapı tesisleri sürekli zarara ve tahribata uğramaya başladığında Çin ekonomisini çöküşe sürükleyebilir. İşgalci Çin Komünist Yönetimi,bir Milleti kendi topraklarında tamamen imha etmeye yönelik güç gösterisinin ne kadar büyük maddi zarar ve dev mali yük getireceğini gitgide iyi anlayacak ve bu masraflara katlanmaya mecbur kalacaktır. Çin yönetimi şimdiden Doğu Türkistan’a ayırdığı bütçenin %40’a yakınını güvenlik için harcamaktadır. Uygurların hayat standartlarını artırmaya harcanmayan bu paralar,Uygurları kendi vatanında imha etmek için kullanılmakta ve sürekli arttırılmaktadır. Böylelikle İşgalci Çin yönetimi Doğu Türkistan’da güvenliğe dayalı suç ekonomisini çoktan şekillendirmiş bulunmaktadır.
Uygur mücahitlerin silahsız olmalarına rağmen, savaş tecrübesi kazanmaya başladıklarını büyük bir memnuniyetle müşahede etmekteyiz. Uygur Mücahitler Doğu Türkistan davasını uluslar arası toplumun dikkatine sunmak ve duyurmak için mücadelesini Merkezi Çin’e taşımıştır. Hatta 28 Ekim 2013 Tienenmin saldırısı ile Çin’i kalbinden vurmuştur.Bu durum ABD.’lı ünlü Tv.programcı ve Yorumcu Dr.Farid Zekeriyya tarafından şu cümlelerle takdir edilmiştir, “ Uygur Mücahitlerin son Tienenmin eylemi çok akıllıca ve stratejik olarak planlanmış , büyük ve ses getirici olmuştur.”
Mücahitlerin şu andaki hedefleri Stratejik noktalar, Polis Merkezleri,askeri Karakollar ve baskı ve zulmün yönetildiği yerlerdir. Uygur Mücahitler,sivil Çinlilerin zarar görmesinden özellikle kaçınmalıdır.Çin halkı topyekün bizim düşmanımız değildir. Bizim düşmanımız ve hedefimiz, bize zulüm yapan Çin yönetimi ve onların zulüm aracı olarak kullandığı Çin Silahlı Kuvvetleridir.
İşgalci Çin yönetimi, etnik savaş çıkarmak için sivil Çinlileri kasıtlı ve sinsice Müslüman Uygurların üzerine sürmekte ve her yerde Uygur toplumunu tahrik etmek için güç gösterisi yapmaktadır. Çin Sosyal medyasında İslam’a,Uygurlara yönelik çirkin yayınlar sürekli yapılmaktadır. Bunlar ise sinsice programlanmış bir tuzaktır. Bu tuzak, Uygurları sivil Çinlilerin üstüne gitmesini temin ederek sivil Çinlilerin ölmesini,zarar görmesini sağlamak ve mücadeleyi etnik zemine kaydırmaktır. Böylelikle bu propaganda malzemesi ile tüm Çin toplumunu etkileyerek,onların nezdinde Doğu Türkistan’da Uygurlara yönelik soykırımı meşru hale getirmek istemektedir. Dünyanın bilmediği,ama biz Uygurların çok iyi bildiğimiz önemeli nokta şudur; ÇKP yalanlar özerine inşa edilmiş bir partidir.Bilhassa Uygurlar söz konusu olduğunda,yalanlar tükendiğinde çaresiz bir iki doğru söz dile getirebiliyor. Şark’taki güler yüzlü Çin Faşizm’ın Lugatinde “Utanma” kelimesi yoktur. Uygurlar bu kurnaz,ama sinsi ve kurnaz olduğu kadar da bir o kadar acımasız hakimiyetin tuzağına kesinlikle düşmemelidir. Bizim gayemiz,Doğu Türkistan’da yaşayan hiçbir insanı etnik kökeni,dini ve renginden dolayı dışlamamak olmalıdır. Hiç kimse, Etnik, ayırımcı ve farklı muamele görmemelidir. Bizim amacımız bütün insanların eşit,özgür,mutlu bireylerden oluşan adalet ve hakkaniyet temeli üzerine kurulu bir düzen ve barışçıl bir refah toplumu oluşturmaktır. Çin komünistlerinin bize yaptığı ırkçı ve faşist baskı ve zulümlerin aynısını biz başkalarına yaparsak, Çinli zalimlerinden bir farkımız kalmayacaktır.
Doğu Türkistan’ın Güney bölgelerinde güvenliği sağlanamayan etnik göçmen Çinliler bu topraklardan yavaş yavaş ve zamanla ayrılacaklardır. O zaman Lojistik alt yapısı eksik ve sağlam olmayan Çin İşgal güçleri ile daha başarılı mücadele etme ortamı oluşacaktır. Oluşacak bu ortamda Çince sosyal medya kanalları aracılığı ile Doğu Türkistan’ın güney bölgelerindeki sivil Çinlilerin gitgide artacak savaş ortamından zarar görmemesi için kendi vatanlarına dönmesini teşvik edecek Çinlileri çok iyi tanıyan ve Çince yazabilen bir Medya ve Kalem ordusunun oluşturulması ve bu ordunun ivedilikle harekete geçmesi çok önemlidir.
Ölümü göze alan bir insanın hedefine ulaşması için engel diye bir şey mevcut değildir. Bizim yurdumuza bizimle savaşmaya gelen Çin işgal askerlerinin her biri, kendi ailesinin tek şımarık çocuğudurlar. O ölürse o ailenin soyu sona erecektir.Yerine tekrar asker verme imkanı yoktur. Çünkü,yıllarca doğum kontrolü ile Çinli ailelere bir çocuk sahibi olma hakkı tanınmıştır. Üstelik Çin toplumu maddi olarak refaha kavuşmuştur. Bizim toprağımızda Onlar için uğrunda ölünebilecek bir şey yoktur. Bizim köy,kasabalarımızda her ailede en az 4, en çok 13 çocuk bulunmaktadır. Aslında Doğu Türkistan’da her kasaba bir kolordu’dur.İnsanlarımızın hepsi yoksulluğun,dışlanmanın,hor görülmenin ve aşağılanmanın ne olduğunu çok iyi bilirler. Her mahallede,her ailede İşgalci Çin’den eziyet görmeyen,acı çekmeyen Uygur hemen hemen yok gibidir. Varsa da çok nadır görülür.Bizde hayvan gibi yaşamaktansa,insan gibi ölmeye hazır pek çok insan kaynağı ve Fedailer Ordusu bulunmaktadır.Çünkü biz vatanımızı,onurunuzu koruma uğrunda öleceğiz.Üstelik bu uğurda öldükten sonra Allah katında şehitlik mertebesine yükseleceğimizi çok iyi biliriz.Eğer avantajlarımızı doğru ve verimli kullanırsak, hem özgürlük menziline doğru daha çabuk ve çok yol alacağız,hem Çin’in tehdidi altındaki komşularımızı Kardeşlerimizi Çin saldırısından uzaklaştırma ve onları koruma adına önemli katkı sağlamış olacağız.
Bugün Doğu Türkistan’da Çin İşgal Yönetiminin elindeki maşa olarak Uygurlara karşı kullanılan ve onlara aşırı derecede zarar vermeye başlayan hainler öldürülerek cezalandırılmaktadır. Hiç bir insan bünyesindeki hastalıktan kurtulmadan kendi sağlığa kavuşamaz.Milletler de böyledir. Uygurların ,paraya,Makama satılmış,düşman ile iş birliği yapan,öz halkını imha etme projesinde aktif rol üstlenen vatan hainlerini içinde barındırarak milli mücadelesinde başarıya ulaşması mümkün değildir.Aksine ,bu mücadelede işbirlikçi hainler yok olmaya mahkumdur. Kendi içimizi temizlemek sağlıklı milli bünyeye kavuşmamız için her şeyden çok daha önemlidir. İşgalci Çin’in tarihten beri sinsice uyguladığı “Uygur’un eli ile Uygur’un başını kesme” projesi kesinlikle bozulmalı, tamamen ortadan kaldırılmalı ve tarihin çöplüğüne ebediyen atılmalıdır. Uygur Mahalle, köy,kasaba ve şehirlerinde düşman, komşular, akrabalarımız ve kardeşlerimiz hakkında hiçbir istihbarat bilgisine erişemeyecek kadar safımız sıklaşana kadar bu mücadele sürmelidir. Kendi aramızda ve içimizde birlik beraberlik ortamı yaratılmadan düşmanla olan savaşı kazanmamız asla mümkün olmayacaktır.
Ezilen Çin toplumu, Çinli Aydınlar ve muhalif Çinliler,ÇKP’nin baskı ve zulmünden kurtuluşunda, ümit kaynağı olarak biz Uygurları görmektedir.Tibetliler de kurtuluş yönteminde Uygurları ilham kaynağı olarak gördüklerini dillendirmeye başlamıştır. Milli kurtuluş mücadelesinde sorumluluk üstlenen Uygur önderler,tefekkür sahipleri,aydınlar tarihi sorumluluğun bilincinde olmalıdırlar. Biz Çin’in değil,Çin Komünist Partisi rejiminin çökmesini istiyoruz.Özgürleşen ve demokrasi değerlerine kavuşan insan haklarına saygılı yeni bir Çin yönetimi biz Uygurların yararınadır. ÇKP’ni ortadan kaldırmak için Tibetlilerle,Muhalif Çinlilerle nasıl bir işbirliği ve koordinasyona gidilebileceği konusunu da düşünmeliyiz.
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesi çok uzun soluklu, çok çetin ve zorlu bir mücadele sürecini içermektedir.Çin komünist iktidarın devrilmesi ile iş bitmeyecektir. Bizim meselemiz ve mücadelemiz toprak dini ve etnik meseledir. ÇKP giderse de,1.5 milyar nüfuslu Çin toplumu yine yerinde kalacaktır.Milletler kanla kazandığı toprağı kansız asla terk etmeyecektir.Biz Uygurlar 1.5 milyar Çinli ile savaşıp tükenmeyecek kadar nüfus yoğunluğuna sahip değiliz.Bu yüzden geniş ve derin düşünmeliyiz.Bugünkü dünya dengelerini çok iyi takip etmemiz,tarihte yaptığımız hataları bir daha tekrarlamamız gerekmektedir.
1990’lı yıllardan başlayarak Uygurlar dünyanın dikkatini çekmeye başlamıştır. Bugün Dünyada Uygurları tanımayan ülke veya Millet yoktur. Uygurların tanınmasından İşgalci Çin çok rahatsızdır. Pekin son yıllarda Uygurları uluslar arası teröre bulaştırmak için hatırı sayılır bütçe ayırmış ve dış dünyada oluşturduğu ağlarla beraber bazı organizasyonda bulunmaktadır.
Uygurlardan Müslüman ülkelerdeki savaş bölgelerine gidenler mevcuttur.Onlar kendi vatanlarında çok zulüm görmüş,ibadet ve özgürlükleri elindin alınmış dindar,vatan sever ter temiz insanlardır. Onlar savaş bölgelerine Askeri eğitim görmek,silah kullanmayı öğrenmek için gittiklerini ifade etmektedirler. Ancak,savaş bölgelerindeki savaşçılar “Cihatçılar” olarak adlandırılıyor.Ancak,bu “Cihatçı”ların karşılarında gayrimüslüm bir düşman bulunmamaktadır. Savaşan tarafların hepsi Müslümandır.Bunların hepsinin koynunda Kuran_i Kerim vardır. Namazlarını ve diğer dini vecibelerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu “Cihat^’ta ölen de öldüren de “Allahuekber” diye tekbir getiriyorlar. Suriye de 1000 den fazla Cihatçı grup olduğu biliniyor.Aslında Kuran’a inanan Uygurlar için burası hiç uygun ortam değildir.Ancak, onlardaki İslami heyecan ve bilinmeyen ellerin yönlendirmesi, kararsız ve gidebileceği hiçbir yeri olmayan bir kısım ateşli gençlerimizin bu ateş çemberi içine girmesine neden olmuştur.Bu bölgede bulunan Uygur guruplar,savaşçılar tarafından sürekli el değiştirilen bu topraklarda değişik ideolojideki gruplar ile temas kurma ve hareket etme durumunda kalıyorlar.Bu durumun oluşmasını sabırsızlıkla bekleyen ve bölgeye gönderen gazeteci,ajanları ve hatta kiraladıkları yabancı ajanları kanalı ile elde ettiği bazı kanıtları ele geçiren Çin,bire yüz katarak abartmak sureti ile Çin ve dünya kamuoyuna Uygurları “Uluslar arası terörün bir parçası” olarak göstermek için kesesini cömertçe açmaktadır. Amaç, Çin medyasını ve bazı yabancı medya kuruluşlarını harekete geçirmektir. Hatta Birleşmiş Milletlerde “Terör Mağduru Zavallı Çin” rolünü oynayarak,yörüngesi altındaki bir çok (çoğu Müslüman ve Türk) ülkeyi yanına alarak Uygurlara karşı karalama kampanyası yapmaktadır.En üzücü olanı ise, Çin’in sıkılmadan ve utanmadan ,bir kısım Uygurların Suriye gibi ülkelerde bulunmasında direk Türkiye’ni sorumlu tutmasıdır. Pekin,Anadolu Türkü ile Uygur Türkünün arasını açmak için elinden gelen tüm sinsi, hile ve hain planlara baş vurmakta ve bunun el’an de devam ettirmektedir.
Doğu Türkistan’ın içi ve dışındaki mücahit Liderler, Uygurları uluslar arası arenada zor duruma düşürecek hareket ve söylemlerden özellikle sakınmalıdırlar.Çünkü,bu husus çok önemlidir. İslamı heyecan ve cehalet körlüğünün akınına kapılmadan, akılcı hareket etmeliyiz. Tarihte olduğu gibi milyonların canı bedeline gelen özgürlük ve bağımsızlığımızı akıla değil,duyguya kapılarak elden çıkardığımız hataları bir daha tekrarlamamalıyız.
Doğu Türkistan’ın dört bir yanında yanmakta olan alevler,müsait bir ortamda tüm yurdu saran büyük bir yangına dönüşmesi kaçınılmazdır.Çünkü,Doğu Türkistan benzinle doldurulmuş bir denize benziyor.Ateş belli bir alanı kapladığı zamanda tüm denizi sarmasını kimse önleyemez.Savaş ortamı oluştuğunda yabancı savaşçıların Doğu Türkistan’a akın etmesi kaçınılmazdır.Müslüman’in Müslüman’a yardıma koşması imanımızın gereğidir. Gerçek bir Müslüman şu ayeti çok iyi bilir; “Ne oluyor size ki zayıf ve aciz erkeklerle ,kadınlar ve çocuklar, Rabbimiz bizi ahalisi zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla deyip dururlarken siz, Allah yolunda savaşmıyorsunuz? “ (Nisa süresi 75.ayet)
Dünyanın dört bir yanından cihatçıların bize yardıma gelmesi elbette bizim gücümüze güç,moralimize moral katacaktır.Ancak biz,bugün kan ve göz yaşı deryasında gark olmuş ülkeler gibi olmak istemeyiz. Ülkeleri tamamen harap olmuş Afganistan,Irak,Suriye,Libya olmak istemiyoruz.Biz Çine karşı özgürlük savaşı verirken,batı karşısında “terör yuvası bir bölge” haline gelerek hedef tahtası olmak ve kendimizin toplu imhası için ortam hazırlamak istenmiyoruz.Biz özgürlük savaşında başarı ve istikrara kavuşan Müslüman halkların izinden gitmek istiyoruz.Mesela,Bosna-Hersek,Kosova vebenzeri bölgeler gibi. Bosna-Hersek Müslümanları soy kırıma uğradı,sonunda ülkeye NATO ordusu girdi barışı sağladı.Hayat kalanlar,şehitlerin toplu mezarlarını bulma ve cenazeleri defnetme,savaş suçlularının izini sürme,acılar içinde tekrar ülkeyi kalkındırma fırsat ve imkanlarına kavuştular.Kosova da NATO sayesinde soy kırımdan korundu ve bağımsızlığına kavuştu.Irak’ta hala kan oluk oluk akarken bazı bölgeler çok zeki ve akılcı diplomasi yürütmesi sayesinde barış ve refaha kavuştu. Doğu Türkistan’daki Müslüman halk soykırım tehlikesi altında kaldığında elbette bizde NATO’ya baş vurma seçeneğini masada tutmalıyız. NATO uzakta değil,komşumuz Afganıstanda mevcudiyetini sürdürüyor.Bir adım doğusu Doğu Türkistan topraklarıdır. NATO Çin’i dengeleyebilecek bir güçtür.NATO’ da Uygurların Kardeşi ve her şeyi Türkiye önemli bir üye olarak yer almaktadır.Türkiye NATO’nun sigortasıdır.NATO’nun Doğu Türkistan’a girmesini komşumuz Hindistan ve Orta Asya da ki tüm Türk cumhuriyetleri,hatta Rusya da destekleyecektir ve zamanı gelince katkıda bulunacaktır.(bunun nedenlerini ayrı bir yazıda kaleme alacağız)
Çünkü,Doğu Türkistan’da Çini dengeleyecek bir tampon bölgenin oluşması her kesin rahat nefes almasını sağlayacaktır.
Uygurların solcuları,sağcıları,dindarları,aşırı dindarları her kes bu konuda tefekküre geçmeli,fikir alış verişinde bulunmalıdır.Uygurların konumu,Çin’in dünyadaki yeri,Çinin komşular ve büyük devletler ile olan ilişkilerin seyri,Kaçınılmaz savaş hazırlığı içinde bloklara ayrılan Asya ülkelerinin görünen ve görünmeyen karmaşık ilişkileri,güç dengeleri rasyonel bir şekilde incelenmelidir.Çin’in şu an komşuları ile kronikleşmiş sorunları,çevre ve dünyadaki dost,düşmanları sabitlenmiştir ve bu durum değişmeyecektir.Ancak,Çin’de komünist rejim çöker,yerine demokratik rejim gelirse Çin’in bazı dost ve düşmanları yer değiştirebilir.Bütün bu tarihi süreç içinde Uygurların doğru zamanda,doğru yerde,doğru tarafta durabilmesi milli geleceğimizi belirlemede hayatı önem taşıyacaktır.
Bir milletin milli karakteri o milletin kaderini belirler. Biz Uygurlar siyası olgunluk yolunda hayli mesafe aldık. Uygurların milli karakteri kahramanlık,cömertlik,iyi kalplilik ve saflığın birikiminden oluşmuştur. Geçmiş esaret devirlerinde karakterimizdeki kahramanlık çok zayıfladı, hatta yok olma aşamasına geldi.Fedakar Uygur analar 1980-1990’lı yıllarından başlayarak kahraman Uygur çocukları doğurmaya başladı. DNA’mizdeki kahramanlık tohumları yeşermeye ve hayat bulmaya doğru yol aldı. Şimdi sıra karakterimizdeki saflıktan sıyrılmaktır.Saflığın içine ahmaklık gizlenir.Yakın zaman tarihimizde bizim başımıza ne gelmişse milli karakterimizdeki saflıktan gelmiştir.Çetin şartlar bir ocaktır,milli karakter zaman sürecindeki o ocakta tavlanıp çelikleşecektir.Biz Uygurlar,Hun ve Oğuzların soyundan geliyoruz.Bizimle aynı soydan gelen,aynı kanı taşıyan Anadolu Türkü 3 kıtada 24 milyon km toprak özerinde 600 yıldan fazla hakimiyet sürdürmüştür.Çanakkale ve kurtuluş savaşlarında gösterdikleri kahramanlıklar insan aklını zorlayacak cesaret ve fedakarlıkla doludur.Bir milletin hakiki karakterinin nasıl olduğu, o milletin vatanı düşman işgali altında kaldığında kendini belli edecektir. İnsan anne babasız yaşayabilir,ama vatansız yaşayamaz.İnsan vefat eden çocuğunu toprağa gömüp dayanabilir,ama vatansızlığa dayanmak zordur.Her peygamberin bir vatanı olmuştur.Peygamberler de önce kendi kavmine,ondan sonra bütün insanlığa mal olmuşlardır. Vatansız insanın sokaktaki sahipsiz başı boş gezen Mahluklardan bir farkı yoktur.Biz Uygurlar bunu yaşıyoruz. Çin ne kadar güçlü olursa olsun,dünya bize yardım etsin yada Çin’e yardım etsin,Uygurların kadarını belirleyecek faktör yine Uygurların kendi elindedir. ”Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyorduk. Ve (istiyorduk ki) onları yeryüzünde ‘iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım’, Firavun’a, Haman’a ve askerlerine, onlardan sakındıkları şeyi gösterelim.” (Kasas süresi 5-6.ayet). Allah,bizim gibi “güçten düşürülenler” le beraberdir.Mesele,Biz günümüzün Firavun,Haman’larına karşı Allah’ın yanında sarsılmaz sadakat ile yer alabilecek miyiz?Allah bizi ‘iktidar sahipleri’ yapmaya söz vermişken,neden köle olmaya razı olalım?
Uygurlar şunu bilmeli; Çin sınırları içindeki Moğollar tükenirse,Moğolistan vardır.Moğolların soyu sürecektir.Çin sınırları içindeki Tibetlilerin soyu tükenirse,Tibet kökenlilerin çoğunlukta olduğu Butan krallığı vardır. Doğu Türkistan’daki Kazak,Kırgız, Özbek, Tacik kardeşlerimizin nesli tükenirse, Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan,Tacikistan vardır. Çeşitli Türk boyları olarak onların soyu ebediyen devam edecektir.Biz Uygurların yaşayacak,koruyacak,soyumuzu devam ettirecek tek bir vatanımız vardır. O Doğu Türkistan’dır. Bizim bu vatandan başka hiçbir vatanımız yoktur.Bu vatanı kimseye veremeyiz ve kimseyle de paylaşamayız.Bu vatanda yabancılara köle olarak bu vatanı ve bu vatan için 10 bin yıldan beri kan,can ve bin yıldan beri de şehit vererek bize emanet eden ecdatlarımızın ruhunu inciterek utanç içinde yaşayamayız.
Biz Uygurları çok zor ve çetin bir gelecek,ama bir o kadar de parlak bir istikbal beklemektedir. Bu yolculukta herkese bir görev,bir sorumluluk düşecektir.
Allah mazlumların yanındadır. Allah bize yardım edecektir….
Kaynak:
2.Ayrılıkçı PKK Terörünün Ekonomik Maliyeti- Prof. Dr Servet Mutlu
3.Suriye krizi: Silahların ardında kimler var?
4.中国抓捕10名涉嫌变造护照的土耳其人
5. 10名土耳其人涉帮助维族人偷渡至叙利亚 外交部回应
土耳其确认公民在华被捕,未提涉恐
Etiketler:
Çin »
Din »
Dünya »
E-Kitap »
etnik Çatışma »
Gündem »
Makale Analiz »
Siyaset