Son Dakika
Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar başta, diğer Türk toplumlara karşı uyguladığı nüfusu eriterek yok etme politikaları ile ilgili olarak yayınlanan bir rapor, 18-49 yaşları arasından Türk kadınlarının doğurganlık yeteneğini kaybettirmek suretiyle doğrudan kadınları hedef aldığını, doğurma yaşındaki Uygur kadınların yüzde 80’ine bu kısırlaştırma önleminin bir daha çocuk sahibi olamama şeklinde uygulandığı açıklandı.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Çin’in , Doğu Türkistan’daki Uygurlar ve diğer Türk orjinli toplumlara yönelik nüfusu eritme çabalarıyla ilgili yayımlanan bir rapor, Pekin yönetiminin 18-49 yaş arası kadınları doğrudan hedef aldığını ortaya koyuyor.
Uygurların yoğun yaşadığı bazı şehirlerinin örnek verildiği raporda, Çin’in kadınların yüzde 34’ünü kısırlaştırmayı planladığı gözler önüne seriliyor. Raporda, Pekin’in kendi hükümet belgelerinin Doğu Türkistan’da potansiyel soykırım suçlarına yol açan kısırlaştırma planları yer alıyor.
Elde edilen rakamlar, 1998 ile 2018 yılları arasındaki 20 yıllık süreçte Çin genelindeki kısırlaştırmadan daha fazla olduğu anlamına geliyor. Sincan sağlık otoritelerinden elde edilen rapor, 2019 ve 2020’de Doğu Türkistan’ın güney bölgelerini hedef alan daha geniş kapsamlı projenin bir parçası olduğunu gösteriyor.
Sadece Hoten kentiyle ilgili 2019 aile planlaması bütçesinin bulunduğu raporda iki cümle, şu şekilde yer alıyor;
Hedef -1 : Rahim içi kontrasepsiyon (doğum kontrol) cihazının yerleştirilmesi
Hedef- 2 : Kısırlaştırmalar için hedef nüfus 14 bin 872 kişi
Raporda, Çin yönetiminin, 2017’den bu yana Doğu Türkistan’da 1,8 milyon Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer Türki azınlıkları gözaltına aldığına işaret edilirken Foreign Policy’nin haberine göre bu rakamlar, Holokost’tan (Yahudi Soykırımı) bu yana yaşanan en büyük etnik-dini azınlığın hapsedilmesi anlamına geliyor.
Sürgünde yaşayan Uygurlar ve Çin uzmanlarına göre Çin’in söz konusu faaliyetleri, ‘kültürel soykırım’ olarak nitelendiriliyor.
Ancak Alman vatandaşı Çin uzmanı Adrian Zenz’in Washinton merekzli Jameston Vakfı’yla birlikte hazırladığı yeni rapora göre, Pekin’in Doğu Türkistan’daki doğum kontrol önlemleri ve kısırlaştırma faaliyetleri artık ‘fiziksel soykırım’ olarak tanımlanabilir.
Zira, Çin’in bu bölgedeki faaliyetleri, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin (SSECS) ikinci maddesinde belirtilen kriterlere uyuyor.
Sözleşmenin 2’inci maddesi ‘fiziki soykırımı’, “Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi amacıyla yapılan faaliyetlerden herhangi biri” olarak nitelendiriyor.
Maddeye göre, “Grup üyelerinin öldürülmesi, grup üyelerine bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasten bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması ve / veya çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” ifadeleriyle tanımlanıyor.
Eski toplama kampı tutuklusu kadınların verdikleri tanık ifadelerine göre, 2018’den itibaren kamplarda tutuldukları sırada kendilerine aylık adet döngülerinde değişikliğe veya kadın hislerinin tamamen kaybolmasına neden olan ilaçlar enjekte edildi. Diğer kadınlara ise ya spiral takıldı veya çeşitli operasyonlarla kısırlaştırmaya tabi tutuldular.
Aynı yıl, Doğu Türkistan’daki doğal nüfus büyüme oranları da sert düşüş kaydetti.
Uygur nüfusun yoğun yaşadığı Kaşgar ve Hoten kentlerindeki doğum oranları 2015 ile 2018 arasında 1,6’dan yüzde 0,26’ya geriledi. 2018’de bazı Uygur kentlerinde doğumlardan fazla ölümler yaşandı.
Doğu Türkistan’da 2019’daki doğum oranları genel olarak yüzde 24 daha azalırken, etnik azınlıkların yoğun olduğu bölgelerde bu rakam yüzde 30 ile 56’ya varan seviyelerde düşüşler gösterdi.
Çin genelinde 2018 ve 2019’da ise bu rakam sadece yüzde 4,2’ydi.
Öte yandan endişe verici bir şekilde, Uygur bölgelerindeki son doğum oranı rakamları yayınlanmaz oldu. Her yıl mart veya nisan aylarında yayımlanan Hoten’in yıllık raporu, temmuz olmasına rağmen yayımlanmadı. Ancak eyaletlerinden biri negatif nüfus artış oranı bildirdi. Kaşgar’a dair yıllık rapor da yayınlanmadı ve ölüm oranları da açıklanmadı. Ancak kentin Uygur nüfusu bir önceki yıla göre azaldı. 2020 doğal nüfus artış hedefini açıklayan Kızılsu bölgesi ise hedefini sıfıra indirdi.
Adrian Zenz’in, Jameston Vakfı ile yayımladığı araştırma raporuna göre, Uygur doğum oranlarının, Kültür Devrimi yıllarında bile sabit kaldığı göz önüne alındığında, son düşüşler endişe verici bir yeni gelişmeye işaret ediyor.
Kitlesel gözaltıların doğum oranlarını olumsuz etkileyeceği belirtilirken bununla birlikte, bu durumun nüfus artışını bu denli düşük seviyelere indiremeyeceğinin altı çizildi.
Hükümet belgelerinden elde edilen kapsamlı yeni kanıtların, bu gelişmelerin azınlık doğum oranlarını bastırmaya yönelik sistematik bir devlet kampanyası olduğu belirtildi. İlaveten hükümetin, Han Çinli yerleşimcilerin Doğu Türkistan’a göç etmesini teşvik ettiğine atıfta bulunuldu.
“Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) Doğu Türkistan Valisi Chen Quanguo’nun toplama kampları fikrinin hayata geçirilmesi, azınlıklara yönelik doğum kontrolleri için eşi benzeri görülmemiş bir ‘fırsat’ sundu” ifadelerinin kullanıldığı raporda, toplama kamplarında hedef kitlenin öncelikli olarak erkekler olduğunun altı çizildi.
Raporda, “Hükümet belgelerine göre, bazı bölgelerde nüfusun yüzde 50’si toplama kampı ya da cezaevine gönderildi. Bu da çocuk sahibi olmaları tamamen engelledi” denildi.
Çin’in 2016’da bir çocuk politikasından geri adım attığına atıfta bulunulan raporda, Han Çinlilerin çok çocuk sahibi olmalarının teşvik edildiği bir ortamda azınlıkların bu haklarının ellerinden alındığı ve engellendikleri belirtildi.
Doğum kontrol uygulamasını ihlal edenlerin toplama kampı cezasıyla cezalandırıldığı belirtilen bilgide, dünya genelinde doğum kontrol spirallerinin en fazla Çin’de kullanıldığı ancak Çin’deki rahim için engelleyici araçların (RIA) yüzde 80’inin de Doğu Türkistan’da kullanıldığının belirlendiğine işaret edildi.
Oysa Uygurlar ve diğer Türki grupların Çin nüfusunun yüzde 1,8’ine denk geldiği bilgisi paylaşıldı.
Bölgesel yetkililerin, Doğu Türkistan’a getirilen Han Çinli yerleşimci erkeklerle Uygur kadınları evlenmeye zorlama ya da teşvik etme gibi bir plan uyguladığı kaydedilirken, Uygur erkeklerin toplama kapı, çalışma kampı ya da cezaevinde bulunduğu bir ortamda Doğu Türkistanlı kadınların bu kişilerle evliliklerinin ‘daha kolay’ olduğu vurgulandı.
Raporda, doğum önleme taktiklerinin ‘etno-ırksal tahakküm stratejisi’ni andıran unsurlardan sadece biri olduğuna işaret edildi.
Çin’in Doğu Türkistan’daki faaliyetlerinin, BM tarafından belirlenen fiziki soykırım kriterlerinden en az beşini karşılayan bir kampanya olduğuna işaret edilirken uluslararası toplumun hızla önlem almasının zamanının geldiği uyarısında bulunuldu.
Ayrıca Pekin’in Doğu Türkistan’daki politikalarının kültürel soykırımdan demografik soykırım biçimine doğru ilerleyip ilerlemediğine dair değerlendirme de dahil olmak üzere işlenen insanlığa karşı suçlarla ilgili uluslararası bir soruşturmanın gerekliliği dile getirildi.
BENZER HABERLER