Bütün dünyanın duyarlılık gösterdiği ve en fazla duyarlılığı göstermesi gereken ülke olarak Türkiye’nin ise kulağının üzerine yattığı Uygur Türkleri meselesinin sessizce kapanması mümkün değildir.
Çin rejimi teklif ve teknolojik destekle zulme devam ederek kapatamıyor. Dünya da itirazını yükselterek bu konuyu kapatmıyor. İki arada başı gezinen Türkiye ne kadar sessiz ve uzun süre kalınmaya devam etse de gerçek değişmiyor.
Hafta içinde Ankara’ya gelen Çin Dışişleri Bakanı’nın gördüğü hüsnükabul gösteriyor ki Ankara bu meseleyi açmamıştır. Açıldıysa ve bir hassasiyet iletilmişse de kamuoyuyla paylaşılamamıştır.
Özetle, Uygur Türkleri / Müslümanlarına yönelik zulüm ve baskı konusunda herhangi bir Avrupa ülkesi kadar ses yükseltememe halimiz devam ediyor. Gayet tabii eylemsizlik Türkiye’nin mağdur Müslüman veya soydaş halklarla dayanışma iddialarını zayıflatıyor. Fakat ne kadar sessiz kalsak, görmezden gelsek, konuşturmamaya çalışsak da durum değişmiyor. Çünkü Çin’in zulmü günden güne artarak devam ediyor ve zulme karşı sessizliğin sesi her geçen gün yükseliyor.
Türkiye bu konuda sınıfta kalmış durumdadır.
Özellikle, AK Parti ve MHP gibi böyle bir konuda en fazla reaksiyonu göstermesi beklenen iki partinin koalisyonunda yaşanan kayıtsızlık izah edilebilir değildir. İzah da yok!… Görünen, bilinen ve yayınlanan rakamlara bakıldığında “Çin’e ekonomik mecburiyet iddiası“da durumu izaha yetmiyor. Çünkü, iki ülke arasındaki dış ticaret dengesi tamamen aleyhimizedir. 2019 rakamlarına göre Çin’den ithalatımız 18,5 milyar Dolar’ı aşarken bu ülkeye ihracatımız sadece 2,5 milyar dolar seviyesinde kalmıştır. Geçen yıldaki oran da önceki yılın bir benzerdir. Yani, ekonomide şu sıralarda başımıza bela olan cari açığın yarıya yakını Çin ile aramızdaki orantısız alışverişten gelmektedir. Uygur konusunda ses çıkaramamamızın sebebi ekonomiyse tablo ortada. Merkez bankaları arasında swap vs, gibi başka bir ekonomik gerekçe varsa da bu açıklanmalı. Bunlar değil, mesele aşı ise de dünyada pek az ülkenin sipariş verdiği Sinovac için, herhalde yine Çin rejiminin Türkiye’ye müteşekkir olması gerekir. Onları Avrupa pazarına biz açtık…
İslam dünyasının acınası halinden umut yoktur. Büyük çoğunluğu Çin’e boyun eğmiştir. Ama bizdeki duyarsızlık, tepkisizlik her açıdan cevaba ve izaha muhtaç bir tutumdur. Bırakın sert tepkiyi, hükümetten, Cumhurbaşkanı’ndan, Dışişleri Bakanlığı’ndan sıradan bir memnuniyetsizlik cümlesi dahi duyulamaması gariptir. Neden, ne için veya neyin beklentisi için Çin’e ses çıkarılamadığını anlamamız gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bu tür konularda tavrı, tarzı, tepkisi bilinen bir liderin Uygur Türkleri/Müslümanları bahsinde sessiz kalması asla anlaşılabilir değildir.
Böylesi durumlarda uygulanan gerekli standart diplomasiden çekinen ülke olmak iyi bir görüntü vermiyor. Çin ile ilişkiler elbette devam edebilir ama hassasiyet ve baskı da aynı anda sürdürülebilir. Bütün dünya bunu yapıyor. O sayede de zulüm hiç olmazsa gündemde düşmüyor. Uygur’un sesi cılız da olsa duyulabiliyor.
Biz ise hiç olmazsa o sesi duyan ülkelerden birisi bile değiliz.
Bütün dünya, birçok küresel şirket, birçok aydın ve sanatçı ısrarla Çin’i protesto ederken, kendi alanlarında boykot uygularken kendi halimiz tarihe düşülen kötü bir kayıttan ibarettir. Unutulmaz ve ileride dönüp dönüp bakılacak bir kayıt…
KAYNAK: https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-karaalioglu/birisi-artik-uygur-sessizligini-izah-etsin-1588950