logo

trugen jacn
20 Eylül 2014
Genel

ABD-RUSYA-ÇİN: “BÜYÜK ÜÇ”ÜN ORTA ASYA SAVAŞI

IMG_AFB664-A8AF9C-470C4F-40DBBD-F2E464-7222E8-537x250
Medyada dünyanın büyük devletlerinin jeopolitik mücadelesinin yeni seviyeye kalktığı hakkında analitik yazılar çıkmakta. Esasen Orta Asya doğrultusunda onların daha etkin olduğu vurgulanıyor. Fakat ABD, Rusya ve Çin farklı işbirliği modelleri öneriyorlar. Bunlardan hangisinin başarılı olacağı hakkında kesin bir fikir söylemek hayli zordur. Mücadele ise gittikçe daha gergin nitelik kazanıyor.

Üç Bütünleşme Modeli

Didier Chaudet Fransa’nın “Le Huffington Post” yayınında vurguluyordu ki, Avrupa siyasi düşüncesi için Orta Doğu bölgesi dışında da güncel jeopolitik sorunların varlığını kabul etmek zordur. Bu ciddi yanlıştır. Deneyim gösteriyor ki, büyük devletler dünya çapında kendi çıkarlarını sağlayan siyasi hat gerçekleştiriyor ve burada Orta Asya esas yerlerden birini tutuyor. Fransız uzman bu fikirleri sözgelimi ifade etmedi. O, aynı bölgede ABD, Rusya ve Çin’in son zamanlarda attığı adımları tahlil ederek bu kanaate vardı (bkz.: Дидье Шоде. Китайская политика в Средней Азии: как реагируют Запад и Москва? / “İnosmi.ru”, 29 Eylül 2013).

Gerçekte Orta Asya’da büyük devletlerin jeopolitik mücadelesi karmaşık diplomatik gidişatları ve çok disiplinli politikaları bünyesinde birleştiriyor. Onların etkinliği aslında daha geniş mekanı kapsar. Somut olarak, Rusya, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri Orta Asya bölgesini jeopolitik açıdan Transatlantik mekan bağlamında değerlendiriyorlar. Onun içerisinde Avrasya’nın jeopolitik özellikleri özel bir yer tutmaktadır. Nihayet bunlardan sonra Orta Asya eski Sovyet mekanının önemli bir parçası olarak görülmektedir (Bkz.: Пламен Димитров. Средняя Азия и Кавказ: Между Россией и США / “Центр Политических Экспертиз”, 12 Haziran 2003).

Analistlerin kanaatine esasen, şimdi aynı bölgede bütünleşme meseleleri daha çok önem arz etmektedir. Somut olarak, ABD, Rusya ve Çin kendi modellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Burada dikkati çeken esas husus şudur ki, her üç büyük devletin Orta Asya’yı parçalamak değil, tek bir sosyoekonomik, kültürel ve jeopolitik mekan haline getirmek amaçları mevcuttur.

Bu bizatihi olumlu bir durumdur. Endişe veren onların birbirinden farklı bütünleşme modeli gerçekleştirmesidir. Hatta arada olan fikir ayrılıkları bazı anlarda o dereceye varıyor ki, ihtilafların oluşması tehlikesi kendini gösteriyor.

Aynı bağlamda uzmanların Washington ve İstanbul’da Orta Asya’da bütünleşmenin perspektifini ele alması büyük ilgi uyandırıyor (Bkz: Майлз Смит. США: Политики и стратеги обсуждают перспективы интеграции в Центральной Азии / “EurasiaNet”, 4 Kasım 2013). Düşündürücüdür ki, etkinlik katılımcıları bu konuda ABD’nin siyasi çevrelerinin önde gelen bölümü ile somut faaliyet gösteren orta tabaka çalışanları arasında görüş farklılığının mevcut olduğu kanaatine varmışlardır.

Zira Orta Asya’da faaliyet gösteren Amerikan diplomatlar ve iş adamları Washington’un bölgede etkin faaliyet gösterdiğine şüphe ile yaklaşmaktadır. Dış siyaseti şekillendiren uzmanlar ise “Yeni İpek Yolu” gibi bütünleştirici stratejik mahiyette planlardan bahsetmişler. Washington’daki etkinlikte Pentagon’un temsilcisi James Bullion’un bir haberi katılımcıları şaşırttı. O bölgede iş ve istikrar sorunları ile uğraşan Çevik grubun yetkisinin 2014’te sona erdiğini söyledi. Bunu uzmanlar ABD’nin bölgeyle ilgili net stratejisinin olmaması gibi değerlendirmişler.

Sebep şu ki, NATO askerleri işte bu yıl Afganistan’dan çıkarılmalıdırlar. Demek ki, Washington bundan sonra Orta Asya’da etkin olmak niyetinde değildir. Rastlantı değil Hollings Merkezi’nin İstanbul’da düzenlenen etkinliğinde Orta Asya’da işbirliğinin geniş perspektifi ile ilgili şüpheler ifade edildi. Tartışma katılımcılarından biri vurguladı ki, ” Üç büyük gücün her biri – Rusya, ABD ve Çin, bölgede rekabet nitelikli bölgesel bütünleşme modeli teklif ediyorlar, ancak birçok durumda onların ilgi ve niyetleri köklü biçimde birbirinden farklıdır” (Bkz.: önceki kaynak).

Nüfuz Uğruna Savaş: Rekabet Güçleniyor

ABD’nin bu tür tutumu Rusya ve Çin’in bölgede etkinliklerinin daha da artması fonunda düşündürücü görünüyor. Çin Orta Asya’ya daha büyük miktarda mali yatırımlar yapıyor. Örneğin, Pekin 2015 yılında Kazakistan’la ticaret hacmini 40 milyar ABD dolarına kadar artırmak niyetindedir. Dikkate alsak ki, şu anda bu gösterge 25 milyardır, kısa sürede ek 14 milyar doların bulunmasını uzmanlar “fedakarlık” gibi değerlendiriyorlar (Bkz.: Китайские цели в Центральной Азии / “CentrAsia.ru”, 12 Kasım 2013).

Çin yönetimi kendi stratejik hedeflerine ulaşmak için büyük miktarda mali harcama yapmaya hazırdır. Son zamanlarda Uygur meselesinin tırmanmasıyla başkent Pekin Orta Asya’da daha somut planlar gerçekleştirmeye çalışıyor. Bir yandan bölge devletleri ile ilişkilerini genişletiyor, diğer yandan ise muhtemel teröre karşı önlemlerini alıyor (Bkz.: Владислав Гулевич. Уйгурский вопрос для Китая / “Международная Жизнь”, 6 Kasım 2013). Bu bağlamda ABD’nin Afganistan’dan askerlerini çıkarmasının arkasında gizli hususların olabileceği ihtimalini istisna etmiyorlar.

Fakat Pekin için mesele sadece ABD’nin “stratejik tuzakları” ile sınırlı değildir. Medya Rusya’nın Çin’i kışkırtmadan gerçekleştirdiği bazı jeopolitik planlardan yazıyor.

Zachary Keck Japonya’nın “The Diplomat” dergisinde yayınlanan makalesine “Rusya Çin’i ablukaya almakla kendini sigortalıyor” başlığını seçmiş (Bkz.: Zachary Keck. To Hedge Its Bets, Russia Is Encircling China / “The Diplomat”, 5 Kasım 2013).

Kremlin Japonya, Vietnam, Kuzey Kore, Güney Kore ve Hindistan’la ilişkilerini yeni düzeye yükseltmek yönünde ciddi adımlar atıyor. Bu ülkelerin her biri ile ekonomik, enerji ve askeri alanda işbirliğini geliştiriyor. V. Putin ve D. Medvedev’in Uzak Doğu ülkelerine gezileri sırasında birçok anlaşmalar imzalandı. Tokyo’da “2+2″ formülü ile Rusya-Japonya görüşmelerinin yapılmasını tarihi olay gibi sunmaktadırlar. V. Putin Vietnam’la birkaç işbirliği anlaşması imzalayabildi. Ayrıca, Moskova Kuzey Kore’nin SSCB döneminden kalan milyar dolarla borcunun büyük bölümünü silmiş. Kalan 1 milyar dolar borcu Pyongyang 20 yılda ödeyebilir. Taraflar iki ülke arasında demiryolu hattının çekilmesi hakkında anlaşmaya varmışlardır.

Rusya Güney Kore ve Hindistan’la da ilişkileri genişletmektedir. Seul’la ticaret hacmi 25 milyar ABD doları civarındadır ki, onu daha % 3 oranında artırmak hakkında anlaşmaya varılmış (Bkz.: önceki kaynak). Hindistan-Rusya işbirliği yönünde yeni adımlar atılıyor. Burada, özellikle, askeri teçhizat ve gemi yapımı alanlarında işbirliği meselesi tartışılıyor.

Şunu diyelim ki, tüm bunlar Moskova’nın Pekin’le de işbirliğini geliştirmesini engellemez. İki ülke arasındaki ticaret hacmi şu anda 90 milyar ABD dolarına yakınsa, 2015 yılında bu rakamı 100 milyara ulaştırmayı düşünüyorlar.

Rusya’nın attığı adımlar bizatihi Çin’in çevresinde bulunan ülkelerde Moskova’nın konumunun güçlendirilmesi demektir. Bir bakımdan bu, Pekin’in Merkezi Asya’daki aktifliğine cevaptır. Şöyle görünüyor ki, Çin Rusya sınırları yakınlığında kendi jeopolitik nüfuzunu, esasen, ekonomik – mali faktörlerle güçlendiriyorsa, Kremlin Çin sınırları çevresinde bulunan ülkelerde esas olarak askeri-ulaşım altyapısı oluşturuyor. Bu yöntemlerden hangisinin daha etkili olduğunu zaman gösterecektir.

Böylece, ABD, Rusya ve Çin’in Orta Asya’da jeopolitik nüfuz uğruna mücadelesi içerik bakımından yeni bir seviyeye ulaştı. Burada çok sayıda faktörleri dikkate almak gerekiyor. Mevcut aşamada bölgede Moskova ve Pekin’in daha aktif olduğu izlenimi doğuyor. Fakat uzak stratejide hangi ülkenin şansının çok olması hakkında acele fikir söylemek risklidir. Washington dünyanın en güçlü devleti olarak sürprizler yapabilir.

Kaynak: Newtimes.az

Etiketler: » » » » » »
Share
2064 Kez Görüntülendi.