Son Dakika
Dünya Liderleri Çin’in toplama kamplarında hapiste tuttuğu bir milyon Müslümanın insani hakları yerine Çin’i parası için tercih ediyor.
ABD’den Rusya’ya, Suudi Arabistan’dan İran’a kadar bir çok ülke , Çin para birimi YUAN üzerinden kendi tercih ve arzusunu uluslararası toplumu birleştirmek adına gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu durum da günümüzde zaten umutlarını yitirme noktasına gelen Uygurların umutsuzluklarını daha da arttırıyor.
Ekber Şahid AHMED
(Huffingtonpost Diploması Muhabiri ABD.)
Birleşmiş Milletler uzmanlarının Çin’in Müslümanların yaşadığı Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman azınlık Uygur topluluğundan en az bir milyon kişiyi Eğitim Merkezleri adını verdiği Toplama Kamplarına hapsettiği yönünde geniş çaplı raporları hazırlayarak onayladıkları bir raporu açıkladı. Çin hükümetinin bölge’de krizi azaltma adına yaptıkları radikal ve devrim niteliğindeki uygulamaları durumu eskinden daha da kötüleştirdi. Çin’in bölge’de yaşayan Müslüman azınlıklara (Uygurlar,Kazaklar,Kırgizlar ve başkaları) icra ettiği baskıları belgelendiren aktivistler ve muhabirler bölge’deki mevcut krizle ilgili olarak durumun belirsiz olduğundan endişe ettiklerini söylüyorlar. Bu konuda Çin yönetiminin her hangi bir farkındalık yapacağı ihtimalinin şu an itibariyle mümkün olmadığını belirtiyorlar. Ancak ABD başta AB. Ülkeleri hükümetlerinin uzmanları Çin’in bu durumu değiştirmesi ve baskılara son vermesini sağlamak için gerekli olan uluslara arası baskılarla zorlanmasını gerekli gördüklerini belirtiyorlar.Ancak, yönetimler ve uluslararası kuruluşlardan henüz bu baskı yapma konusunda kesin bir irade ortaya konulmuş gözükmüyor.
George Washington Üniversitesi profesörü ve eski ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı görevlisi Sean Roberts, “Dünyada Müslüman Uygurların durumuna ilgi duyan çok az ülke var. ABD, bu konuda Çin’e yaptırım yapabilecek ülkelerin en başında gelir ve bu baskı konusunda başka her hangi bir ülkeden daha fazla başarılı olabilir.Ancak Çin de ekonomik olarak ABD. üzerinde çok fazla etkiye sahiptir ve bu konuda ABD.büyük risk altına girebilir. Netice itibariyle eninde sonunda bunun ele alınabileceği yerin Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve sadece bu örgüt tarafından ele alınabileceğini düşünüyorum.” Sözleri ile ifade ediyor.
Dünya liderlerinin ikilemi, küresel ekonominin çok büyük bir kısmının artık Çin’e, Çin imalatına, Çinli tüketicilere ve Çin yatırımına dayanmasıdır. Çin hükümeti ülke ekonomisine bu denli sıkı sıkıya bağlı olduğundan, insan hakları ihlalleri gibi iş dünyasından uzaklaştırılan politikaları bile eleştirmek ekonomik yollarla bir politik intikam hedefine dönüşme riski taşıyor. Pekin, aşırılıkları bile kabul etmekten kaçınmak için insanların gelecek endişe ve korkusundan yararlanıyor. Bazı durumlarda ise,komşu diğer hükümetleri de , kendi sınırları içinde yaşayan Uygurları teslim etmesi ve bu ülkelerin kendilerine yardımcı olması için onlara baskı dahi yapıyor ve onları buna zorladığı geçmişte sık rastlanan bir durum olarak hala hafızalardadır.
Yıllardır, özellikle yeni Çin Lideri Xi’nin iktidara gelmesinden sonra durum daha da kötüleşmiştir. 2016 yılında Uygur bölgesinde ÇKP bölgesil Sekreteri olarak atanan Çin Çuvenggou görevi devraldı. Müslüman Uygurlar,Kazaklar ve diğer Müslaman azınlıkların evlerine onların günlük yaşamlarını kontrol ve gözetlemek için Komünist Parti yetkililerini zorla yerleştirdi. Ayrıca yeni kontrol. daha sıkı, sert gözetim uygulamalar için önlemler almaya başladı. Pekin yönetimi bölge’de yaşayan yaklaşık 10 milyon Müslüman Azınlığı genel sağlık taraması ve kontrol ettirme altından Hastanelere celp ederek onlardan kan ve DNA örneklerinden büyük arşiv oluşturdu. Uygurlar ve Müslüman-azınlık topluluklarının diğer üyelerine uygulanan bu işlemler uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen hayata geçirildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde kıdemli bir araştırmacı olan Maya Wang, “ İnsan haklar grupları ve analistlerden gelen eleştiriler benzeri tepkiler yabancı hükümetlere caydırıcı bir tepki olarak asla yapılmadığı gibi bu kez Çin’e de bu konuda her hangi bir baskı olmamıştır.”dedi. Çin hükümeti bütün bu yasal olmayan uygulamaları cezasız kalınca daha sert ve kötü uygulamalarını devam ettirmektedir. Ülke genelinde açılan kamplara ek olarak yeni Kampların inşası, Çin yönetiminin daha çok insanı bu Kamplara hapsetme uygulamasını devam ettireceğini düşündüğünü gösteriyor.” Dedi.
Bazı durumlarda, Çin ile ticari ilişkileri olan küçük ama etkili ülkeler, bu konuda Çin’i bu ve ebenzeri uygulamaları için Çin’i koruyor. Geçen yaz Yunanistan , Çin’in insan hakları siciline ilişkin sayısız Avrupa Birliği tarafından alınan kararların açıklamasının engellenmesini sağladı. Bir diğer AB.üyesi Macaristan da 2016’da Çin’in bölgesel yayılmacılığına ilişkin ayrı bir AB açıklamasını veto ederek önlemiştir.
Çin gibi Yunanistan da diğer AB. ortaklarından gelen argüman, bu tür konuların özel olarak daha iyi tartışılması gerektiğidir. Ancak, Çin’in hedefinde olan Uygurlara reva görülen Çin’in baskılarına karşı dünya’da genel bir sessizliğin var olduğu açıkça görülüyor. BM.Irkçılıkla Mücadele Komitesi uzmanı ve Komite Başkan Yardımcısı Gay McDougall’ın “ Haksızlık ve Hukuksuzluğun Hakim Olduğu Hak Olmayan Bir bölge” olarak adlandırdığı Uygur bölgesinde Çin’in uygulamaları sonucunda insanların ortadan yok olduğunu açıklamıştır.
Çin Başbakanı Li Keqiang Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras ile 4 Temmuz 2016 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’nen başkenti Pekin’deki Payk Sarayının Büyük Salonunda düzenlenen imza töreninde görüşmüştür.
Dünya Uygur Kongresi, Huffington Post’a gönderdiği bir e- posta mesajinda şunları açıklıyor ; “ Çin yönetimi, geçmişte Tibet’te olduğu gibi günümüzde Doğu Türkistan’da kurduğu Kamplarda bir milyon Uygur ve Kazak Müslümanı keyfi olarak gözaltında tutmaktadır. Bu konuda geçmiş yıllarda dünya çapında Tibet’in savunuculuğu yapan uluslar arası kurum ve kuruluşlar Doğu Türkistan’daki bu Toplama Kampları için de güçlü bir şekilde tepki göstermelidir. Kamplarda hukuksuz olarak tutulanların daha güçlü ve etkili bir şekilde gündemle getirilmesi bu kurum ve kuruluşların çalışmalarının bir kanıtı olan uluslararası topluluğun çok daha güçlü bir şekilde kınanmasını sağlayabilirdi. Bu tepkiler belki de Çin yönetimini Doğu Türkistan’de geçmişte Tibet’te uygulanan bu çok aşırı ve radikal uygulamalarından daha az şiddette olmasına sebep olabilirdi. Ülke’de Çin’in baskılarının bu kadar tavan yapmasının ve Uygurların bu kadar zulüm ve istirapla karşılaşmasının temin edilememesi, son üç yıldan beri Uygurlara karşı etnik ayrımcı politikalar uygulaması uluslararası toplumdan gelen tepki eksikliğinden kaynaklanıyor.” dedi.
ABD.’li Prof.Dr.Sean Roberts, Çin’in günümüzde Sincan’daki politikasının, ülkenin Kültür Devrimi sırasında yaşanan acımasız ayaklanmalardan bile daha kötü “akut” olduğunu ve bu nedenle bu baskı uygulamalarının ayrıntılı olarak planlandığından ve özellikle etnik ve dinsel azınlık grupları olan Uygur,Kazak ve diğer Müslüman Türk soylu halkları hedef aldığını söyledi.
ABD,’de devlet destekli yayın yapan Radio Free Asia Radyosu Uygur haber servisinde çalışan Uygur gazetecilerin yıllardan beri tutarlı bir çizgiyle çalıştığı ve bu yöndeki çalışmalarının bedelini Çin yönetimine karşı en azından dudak hizmetinin bedelini ödemiştir.
Washington, DC’deki Uygur İnsan Hakları Projesi’nde çalışan ve kendisi de bir Uygur olan Zubayra Şemsettin’in sözleri şöyle ; “ Çin’in Doğu Türkistan’daki baskıve zulümleri ile Çin Nazi kamplarında tutulan bir milyon Uygur ve Kazak’ın dramatik durumunu ABD hükümeti ve BM’ gündeme getirmemiş olsa ve uluslara arası toplumun ayağa kalkması için bu çabaları olmasa Uygurlar’in bundan sonraki durumunu varın sizler hayal edin” dedi.
Doğu Türkistan’da yaşayan ve azınlık olarak tanımlanan Uygurlara mensup en az bir milyondan fazla insanın artık günümüzde Çin tarafından yöneltilen Doğu Türkistan’ın (Çin’in) dışında yaşadığını tahmin ediyor. Bunların esas olarak çoğunluğu Orta Asya Cumhuriyeteleri,Kazakistan,Kırgizistan,Özbekistan ve küçük bir kısmı ise Tacikistan ve Türkmenistan’da yaşıyorlar. Avrupa genelinde 10 bin, ABD.’de 5 bin ve Avustralya’da ise yaklaşık 3 bin kadar DOğu Türkistanlı yaşamaktadır. Uygurlar ile tarihi ve kültürel bağları aynı olan Türkiye’de ise 50 bin civarında Doğu Türkistan asıllı Uygur, Kazak ve diğer Türkler yaşamaktadır.
Sonuç olarak ; Doğu Türkistan’daki kriz yabancı ülkelerde yaşayan Uygur vatandaşları da etkilemektedir. Uygur İnsan hakları Projesi çalışanı Zübeyre Şamseddin Çin’in tutukladığı Uygurların sayısının 1 milyon kişiyi aştığını ifade ediyor.Ayrıca,ülke’de yaşayan her Uygur ailenin en az bir üyesinin Çin Nazi kamplarına hapsedilmiş olduğunu de belirtiyor. Bunun yanında her ailenin bir yakını veya arkadaşının gözaltına alınmış olduğunu ifade ediyor. Çin’in tutuklayarak Çin Nazi Kamplarına kapattıkları Uygur ve Kazak tutukluların Komünist Partisine sadakat yemini ettirildiği baskı çeşitli şekillerde şiddet ve işkencelere tabi tutularak ideolojik ve siyasi içerikli eğitime zorlandıklarını de söylüyor.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan ve bu ülkelerin uyumlu ve üretken vatandaşları olarak tanınan Uygurların yaşadıkları ülkelerde normal olan bir çok şeyin ana vatanlarında yaşayan aile ve yakınları için, onların normal yaşamlarını engellediğini Mısır ve Malezya gibi ülkelerlerde yaşayan ve bir kısımı ise tutuklu bulunan Uygurların ise, şimdi de Çin’e zorla geri gönderilmeleri endişe ve korkusuyla yaşadıklarını de bildirdi.
Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman Uygurlar için Çin’in baskı, zulüm ve soykırım uygulamaları ile ilgili dünya’da ve uluslar arası toplum nezdinde mevcut kaygı ve algı eksikliği onduğunu belirten Zübeyre Şemsettin “ özellikle israil’in baskı ve zulmüne maruz kalan Filistinliler ve Myanmar’da zulüm gören Rohingya azınlığa gösterilen ilgi ve bu zulmü yapanlara karşı tepkiler Müslüman Halklar ve hükümetlerden de gelmektedir. Bu konuda seslerini en fazla çıkaran ülkelerin başında İran ve Pakistan gibi Çin ile yakın ilişkileri olan Müslüman ülkeler geliyor. Ama,bu ülkeler başta diğerleri Uygurlar konusunda susmayı tercih ediyorlar.Bu durum ise Çin’in Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayarak kit’aları yaklaştırmak ve birleştirmek isteyen ve Çin’in küresel proje olarak ortaya attığı “Bir Kuşak – Bir Yol “ kalkınma planından yararlanmak düşüncesinden ileri gelmektedir.”dedi
Zübeyre Şamsettin kanuşmasıhı şu ifadeler ile sonlandırıyor; “ Ben çok dindar biri değilim, ama en azından dinimizin ilkelerini iyi biliyorum. Eğer sizin Ana baba,kardeşleriniz aileniz ve yakınlarınız acı çekiyorsa, siz de aynı şekilde acı çekiyorsunuz demektir. Müslüman dünyasının neden benim dinimin bana anlattığı ve Allah’ın Müslümanlara emrettiklerini niçin takip etmediklerini ve yerine getirmediklerinin nedenlerini hala anlayabilmiş değilim. ve bilemiyorum.”
13 Ağustos 2018 Pazartesi günü sona eren BM.Irk Ayırımcılığı ile Mücadele Komitesi oturumunda, Çin’in Uygurlara karşı ırkı ayrımcılık uygulamaları gündeme getirildi ve uluslara arası toplumun bu konuya dikkati çekildi. Çin’in 2017 yılının Kasım ayı için planladığı insan hakları konusundaki yaklaşımının bir başka büyük uluslararası incelemesinden birkaç ay önce gerçekleşmesi nedeniyle ivme yaratabilirdi.
Bölge üzerindeki çalışmaları ile tanınan Prof.Dr.Sean Roberts, Çin’in tüm cephelerde ticaret savaşını hızlandırmasıyla yüzleşmek isteyen Trump yönetiminun konuyu bir kez daha dikkati çekmek ve vurgulamak için bazı girişimlerde bulunması sonuç alma bakımından yararlı olacaktır. örneğin Trump yönetimi Çin’e karşı güçlü yaptırımlar uygulamak suretiyle Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman azınlıkların kollektif olarak gözaltına alınmasının önlenmesine faydalı olabilecektir.” dedi.
Prof.Roberts ayrıca şu çok önemli hususa da dikkat çekti ; “ Bir hükümetin kendi halkına baskı yapmasını engelleyemezsiniz, Ancak,bu konudaki baskıların (Gelgitlerin) Çin’e en azından bu kampları kapatmaya yetecek kadar etki yapıp yapmayacağı sorusunu akıllara getirmektedir.”dedi.
Uluslararası İnsan Hakları Servisi program yöneticisi Sarah Brooks ise düşüncelerini şöyle ifade etti ; “Önümüzdeki Kasım ayında Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman azınlıkılara karşı Çin’in insan hakları ihlalleri sorunu BM.İnsan Hakları Konseyi’nde bir kez daha gündeme getirilecektir.Ancak.Trump yönetimi BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesiyle Konsey’deki rölünü kaybetmiş ve işler biraz daha zorlaşmıştır. Bu durumda konu AB. Üyesi ülke yönetimlerine kalmış ve onlar için daha önemli hale gelmiştir. Fakat bunlara rağmen BM. ve diğer uzmanların bölgedeki hak ihlalleri ile ilgili eşi görülmemiş kanıt ve haberlere dayanan raporlar ve buna bağlı olarak Çin’i daha fazla eleştirilmesine karşı ihtiyatlı hale getirebileceğini tahmin ediyorum. BM. Ve bağlı hükümetlerin Çin’e karşı dışsal değişim çağrılarına biraz daha açık hale geleceğine dair yaptırımlarına zarar verebileceğine inanıyorum.” dedi.
Kaynak : https://www.huffingtonpost.com/entry/world-powers-know-they-want-business-with-china-they-dont-know-how-to-handle-its-crackdown-on-millions-of-muslim-citizens_us_5b771105e4b05906b41
BENZER HABERLER