logo

trugen jacn
14 Mart 2025

TÜRKİYE, UYGUR TÜRKLERİNİ SOYKIRIMDAN KAÇTIKLARI ÇİN’E ASLA İADE ETMEMELİDİR!

BASIN AÇIKLAMASI | Türkiye, Uygur Türklerini Çin’e İade Edemez!
İstanbul 16. ve 18. İdare Mahkemeleri, Çin’deki baskılardan kaçarak Türkiye’ye sığınan Mahemuti Anayeti ve Aierken Abuduwaili’nin doğrudan Çin’e iadesine karar vermiştir. Göç İdaresi’nin sınır dışı işlemine yönelik iptal başvurusunun reddine dayanan bu karar, Türkiye’de yaşayan tüm Uygur sığınmacılar ve diğer göçmenler için emsal niteliğinde ciddi bir hukuki ve insani tehdit oluşturmaktadır.
Daha önce üçüncü ülkeler üzerinden gerçekleştirilen sınır dışı işlemlerinin aksine, bu karar ilk kez doğrudan Çin’e iade öngörmektedir. Böyle bir karar, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani ve vicdani bir krizdir. Çin’e iade edilen her Uygur, ağır insan hakları ihlalleri, keyfi tutuklama, işkence ve zorla kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.
Sınır Dışı Kararı Hukuken ve Vicdanen Kabul Edilemez
Sınır dışı kararının hukuka uygunluğu büyük tartışma konusudur. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. ve 55. maddeleri ile Türkiye’nin taraf olduğu BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceyi Önleme BM Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmesi, hayati tehlike veya insanlık dışı muamele riski bulunan ülkelere iade işlemlerini kesin olarak yasaklamaktadır.
Mahkemenin, “zulme maruz kalacaklarına dair somut maddi delil olmadığı” yönündeki gerekçesi hukuken sakattır. Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri, uluslararası kuruluşlarca belgelenmiş ve dünya kamuoyu tarafından bilinen açık gerçeklerdir. Çin’in iade edilen kişilere yönelik sistematik baskı politikaları, Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından defalarca raporlanmıştır. Dolayısıyla mahkemenin bireyselleştirilmiş bir ispat yükü talep etmesi, hukukun temel ilkeleriyle çelişmektedir.
Masumiyet Karinesine ve Adil Yargılanma Hakkına Aykırı Uygulamalar
Davacının Uygur kökenli olmasına rağmen Türkmenistan vatandaşı olduğu iddiası, özensiz bir değerlendirme riskini düşündürtmektedir. Dahası, davacı hakkında hâlihazırda bir takipsizlik kararı verilmiş, isnat edilen suçlara ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Buna rağmen istihbarat şüphesinin yeterli görülerek sınır dışı işleminin gerçekleştirilmesi, masumiyet karinesini ihlal etmekte ve hukukun temel güvencelerini sarsmaktadır.
Bu durum, hem uluslararası hukukun hem de Türkiye’nin iç hukukunun açık bir ihlali olup, bireylerin suç isnadı olmaksızın sınır dışı edilmesini meşrulaştırabilecek tehlikeli bir emsal oluşturmaktadır.
‎12 kişi, kalabalık ve ‎şunu diyen bir yazı '‎SOMUT BELİL AMOYSAL ANAYSAL ANAY HAKLAR HE Zinnetgül iade YOR? SOMUT DELİL EΛΑΟ ÇINİN ADALETİ ET! HLIVENC อ SOMUT DELİLM YOK DELL AMAYSA SAL HAKLAR SEPFDE? metgun ち SM আ Zimetgül झাল ANAYSAL HAKLAR NEREDE? W Zinnetuu iadeedil olduri ÇİMMİÇON ÇİN MÌ ÇON GÜVENLİ? لم‎'‎‎ görseli olabilir
Göçmenler Üzerinde Artan Korku ve Savunmasızlık
Bu tür sınır dışı kararları, yalnızca doğrudan iade tehdidi altında olan Uygur Türklerini değil, Türkiye’de yaşayan tüm göçmenleri de etkilemektedir. Göçmenler arasında yaratılan korku atmosferi, herhangi bir hukuki süreçle karşı karşıya kalma ihtimalini bir sınır dışı tehdidine dönüştürerek, savunma mekanizmalarını zayıflatmaktadır. Bu endişe, yalnızca idari ya da hukuki süreçleri değil, bireylerin gündelik yaşamlarını da olumsuz etkilemekte; mağduriyet yaşayanların kolluk kuvvetlerine veya idari birimlere başvurmaktan çekinmesine neden olmaktadır.
Bu durum, göçmenlerin adalete erişimini engellemekte, onları savunmasız bırakmakta ve temel insan haklarını kullanmalarını fiilen imkânsız hale getirmektedir. Türkiye’de hukukun herkes için güvence altına alınması, temel insan haklarının korunması ve zulümden kaçan kişilerin ikinci kez mağdur edilmemesi için, hukuki güvencelerin artırılması ve sınır dışı kararlarının uluslararası yükümlülüklere uygun şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin Tarihi ve Vicdani Sorumluluğu Nedir?
Uygur Türkleri, Türkiye ile kültürel ve tarihî bağları en güçlü topluluklardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti, geçmişten bugüne soydaşlarına sahip çıkma ilkesini benimsemiş, Uygur halkına yönelik baskılar karşısında uluslararası arenada duyarlılık göstermiştir. Ancak bugün alınan karar, Türkiye’nin tarihsel sorumluluğuyla açıkça çelişmektedir.
Türkiye, insan hakları, adalet ve mazlumları koruma misyonuyla öne çıkan bir devlet olarak, zulümden kaçan insanları güvende hissettirmek zorundadır. Bu nedenle, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani ve vicdani bir sorumluluk taşımaktadır. Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ve tarihsel misyonu, Uygur Türklerinin zorla Çin’e gönderilmesini değil, onlara güvenli bir liman sunmasını gerektirmektedir.
Bizler, insan haklarına duyarlı tüm kişi ve kurumları, bu hukuksuz ve vicdansız kararın geri alınması için harekete geçmeye çağırıyoruz!
Uygur Türklerinin Çin’e iadesi, insanlık suçu olacaktır ve buna izin verilmemelidir!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, yargı organlarını ve ilgili tüm yetkilileri, uluslararası hukuk ve vicdan çerçevesinde hareket etmeye davet ediyoruz.
Uygur Türkleri sahipsiz değildir! Zulme sessiz kalmayacağız!
Share
115 Kez Görüntülendi.