logo

trugen jacn

ÇİN VE İSRAİL’İN SOYKIRIMLA TOPTAN YOK ETMEK İSTEDİĞİ DOĞU TÜRKİSTAN VE FİLİSTİN

 E.Emin Öztürk

E. Emin ÖZTÜRK

ÇEDES Projesi kapsamında Başiskele Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin düzenlediği anlamlı bir etkinliğe katıldım. Etkinliğin teması, son derece önemli iki mesele üzerineydi:   Doğu Türkistan ve Filistin.
Salondaki atmosfer, öğretmenlerin ve öğrencilerin yürekten hazırladığı bu programın sıcaklığıyla doluydu.
Hatta beden eğitimi öğretmeni Selda Hanım, Filistin üzerine yazdığı duygu dolu şiiri okurken, hem kendini hem de bizleri derinden etkiledi.
Program sırasında Filistin ve Doğu Türkistan üzerine yapılan konuşmalar ise beni geçmişe, yıllar önce yaşadığım bir olaya götürdü.

Doğu Türkistan ve ÇEDES!

DOĞU TÜRKİSTAN DİYE BİR YER Mİ VAR?

Ürdün’ün başkenti Amman’dan Vadi Musa’da bulunan Petra Antik Kenti’ne doğru yola çıkmıştım.
Yanımda oturan 25 yaşlarındaki iki gençle kısa sürede sohbete koyuldum.
İlginç bir ikiliydi:
Biri Danimarkalı, diğeri ise Çinli.
Danimarkalı genç, sonradan Müslüman olmuştu ve Körfez ülkelerinin birinde İslami eğitim alıyordu.
Gözlerindeki coşku, yeni bir inanca sarılmanın heyecanını yansıtıyordu.
Çinli olan ise doğma büyüme Müslümandı.

Konuşma döndü dolaştı dinlerden kültürlere, oradan da farklı coğrafyalara geldi.
Sonra sohbet, beni hâlâ derinden etkileyen o kırılma noktasına ulaştı: Doğu Türkistan.
Çinli gence, gayet iyi niyetli bir şekilde, “Doğu Türkistan’da da çok Müslüman var, değil mi?” diye sordum.
Genç, birden duraksadı.
Gözleri kısıldı, yüzünde aniden alaycı bir ifade belirdi.
Bana küçümseyici bir bakış fırlattı ve ardından gülümser gibi yaptı.
Ama o gülümseme samimiyetten tamamen yoksundu.
Sanki benimle dalga geçiyormuş gibi bakıyordu.
Sonra beklenmedik bir şekilde sesini biraz yükselterek sert bir ifadeyle, “Ne dediniz? Öyle bir yer mi var?” diye çıkıştı.
Bu basit ve içten sorumun, böyle bir tepkiyle karşılanacağını asla tahmin edemezdim.

Bir an ne diyeceğimi bilemedim.
Şaşkınlıkla, “Evet, Doğu Türkistan” diye tekrar ettim.
Ancak Çinli genç, sanki söylediklerim çok komikmiş gibi bir kahkaha attı.
Ardından, kendinden çok emin bir ses tonuyla, “Ben Çinliyim. Öyle bir yeri de hiç duymadım! Ama galiba Xinjiang’ı (Sincan) kastediyorsun” dedi.
Söylediği kelimeler bir tokat gibi yüzüme çarptı.
Tavrı ise beni daha da sarsmıştı.
Bir an sustum.
Çinli genç, sanki bir galibiyet kazanmış gibi gülümsedi ve yanındaki Danimarkalı arkadaşa dönüp başka bir konudan bahsetmeye başladı.

Bu olayda beni en çok üzen, Çinli bir Müslümandan bunu duymaktı.
O an fark ettim ki Doğu Türkistan’ın adı hem resmi kayıtlardan hem de insanların zihninden silinmişti.
Çin’in yalnızca sınırlarını değil, aynı zamanda kimlikleri, dilleri ve hafızaları da nasıl ustalıkla dönüştürdüğünü o gün daha iyi anladım.
Hafıza da bir savaş alanıdır.
Ve bu savaşta kaybedilen yalnızca coğrafi isimler değil; o isimlerle birlikte insanların tarihleri, kültürleri ve ruhlarıdır.
Dolmuştan indiğimizde yollarımız ayrıldı.
Danimarkalı gençle kısa bir vedalaşma oldu.
Ancak Çinli gençle aramızda, tarif etmesi zor bir sessizlik vardı.

…………………..

KAYNAK : https://www.enkocaeli.com/makale/22868395/eemin-ozturk/dogu-turkistan-ve-cedes

Share
103 Kez Görüntülendi.