Son Dakika
İshaan THAROOR
( The Washington Post gazetesi Diplomasi, Strateji,Tarih ve Jeopolitik Yazarı – 17.08.2018 )
Çin Yönetimi Müslüman Uygurları Devletin Düşmanları (Enemies of the State) olarak tanımlıyor
Çin yönetimi, Pakistan ve Orta Asya’daki diğer ülkelerle dağlık sınırları boyunca uzanan ve Pekin’e çok uzak bir bölge olan Doğu Türkistan’dan ( Sincan’dan) haber ve bilgi akışını epey uzun zaman öncesinden beri zorlaştırdı. Bu ülkede olup bitenleri haber yapmak isteyen yabancı gazeteciler, bölge’de gazetecilik yapmak istedikleri her yerde yerel güvenlik güçlerince sürekli takip edilmekte ve kendilerine konuşan ve Kizilay Escort
temas eden kişiler ve haber kaynakları kendilerinin sürekli olarak tehlike altında olduklarını belirtiyorlar.
Ancak geçtiğimiz hafta, üst düzey Çinli yetkililer bölge’de ceryan eden önemli olaylar ile bazı uygulamaları kamu oyuna açıklamak zorunda kaldılar. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne bağlı Irkçılıkla Mücadele Komitesi, insan hakları uzmanlarından oluşan bir Heyet ile birlikte BM.’nin Cenevre merkezinde Uygurların mevcut durumu ile ilgili bir toplantı düzenledi ve bölge’de en az 2 milyon kadar insanın Çin’in Yeniden Eğitim Merkezleri adını verdiği çok büyük ve yüzlerce adet geniş ve büyük Gözaltı kampında zorla tutulduğu iddialarını belge ve kanıtlara dayanarak hazırlanan bir ropuru kamu oyuna açıkladı,
BM.Örgütü’nün bu son toplantısında de belirtildiği gibi Sincan ‘da, Çin makamlarının bölgede yaşayan Müslüman azınlıkları “Yeniden Eğitmek” adı altında dünyadan tamamen tecrit edilmiş bir durumda ve hiç bir hak ve hukukun olmadığı çok iyi gizlenerek varlığı örtülmüş Toplu Ceza Kamplarında tuttukları belirtildi. Tutuklu bu insanların içinde sadece Uygurlar değil, bölgede yaşayan diğer Müslüman ve Türk azınlıklar ; Kazaklar,Kırgizlar ve diğerleri de bulunmaktadır.
Sincan Escort Bayan
Washington Post’ta Çarşamba günü bu konuda bir yazı yayınlayan bir editör şunları yazıyor ; ” Raporda Pekin ‘in Sincan’ daki Müslümanlara “devletin düşmanları” algısı ve şüphesi ile bakmakta olduğu ve bu Müslüman Türk azınlıkları Teröre ve rejime karşı Ayaklanmaya eğilimli olduklarını ileri sürerek onları bastırmaya çalışmaktadır. Çin yönetimi Eğitim Merkezleri adını verdikleri bu Toplu Cezalandırma Kamplarında, tutuklulara siyasi ve ideolojik olarak propaganda bombardımanına tabi tutmaktadır. Bu kamplarda hapsettikleri tutuklulara siyasi sloganlar söyletmek ve kendilerine verilecek yiyecek karşılığında onlara Markist ideoloji içerikli ve Çince şarkılar söylemeye zorluyorlar. Onları dini inançlarından vaz geçmelerini bunun yerine ÇKP tüzük ve söylemlerini kabul etmeye mecbur ediyorlar. Müslüman azınlıklara İslam dini inançları gereği ibadet ve inanç temelli uygulamalarından vazgeçmeleri için baskı yapıyorlar”
Geçen hafta ÇKP Rejim karşıtı Çinli muhalifleri tarafından yapılan bir açıklamada , Çin’in Eğitim merkezleri adını verdikleri bu Toplu Tutuklama merkezlerde tutuklulara yapılan çeşitli baskı ve işkenceler sonucu ölüm olaylarının yaygın hale geldiği de özellikle belirtiliyor. Çin’in günümüzde Uygur bölgesinde yürüttüğü bu baskı ve Toplu Cezalandırma uygulaması kampanyalarının , rejimin Kültür Devriminden bu yana üstlendiği en büyük ve en acımasız baskı ve zulüm uygulamaları olduğunu açıkladılar. Myanmar’ın Müslüman Rohingya azınlığa karşı yürüttüğü etnik temizlik konusunda ülkelerin ve uluslar arası toplumun takındığı hassas tavır’in aynı zamanda Uygur bölgesindeki bu insanlık dramına çok daha fazla dikkat çekmesi gerektiği de ifade edilmiştir.
Pekin’in Cenevre’deki BM.Irkı Ayırımcılığı İle Mücadele Komitesinin geçtiğimiz hafta yapılan 98.dönem toplantısına gönderdiği Çin heyeti bu Komitenin Çin’in Uygur bölgesindeki Kamaplar ve baskı uygulamaları hakkında güvenilir bilgi ve kanıtlara dayanan raporları ve kendisine yöneltilen iddiaları açıkça ve tümden reddetti.
Associated Press’e göre , Çinli delegasyonu Başkanı Hu Lianhe, Komite’de yaptığı cevabi konuşmasında ; “Yeniden eğitim merkezlerinde 1 milyon Uygurun tutuklu bulunduğu argümanı tamamen yanlış ve asılsız ” dedi . O, Çin’in bölgedeki Müslüman azınlıklara karşı uygulamalarında “etnik azınlıkların bastırılmasının ya da terörle mücadele adına dini inanç özgürlüğünün ihlal edilmesinin söz konusu olmadığını” de iddialarına ekledi.
Fakat Çinli yetkililer bile, burada bu iddiaları yalanlama ve boşa çıkarma çabalarının kapsamını reddedemez ki bu da, son on yılda bölge’de meydana gelen terör içerikli eylemeler ile şiddet ve ayaklanmalara karşı her zaman tepkilerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Birkaç yıl önce, Başkan Xi Jinping, ” Uygur bölgesini ( Şinjiang’ı) “ dünyadan gökyüzüne kadar uzanmış ve yayılmış çelik ağlar ile öreceğiz ” talimatı ile bölgeyi çok yaygın ve kapsamlı bir gözetleme aygıtları ile donatarak gözetleme ve kontrölü sürekli hale getirmiştir. Günümüzde Uygur bölgesinde yaşayanlar sık sık Ankara Escort
rastlanan kontrol noktaları ve polis muhabirleri, katı çevrim içi sansür ve sürekli hükümet gözetimi ile başa çıkmaya çabalıyorlar.
Uygur bölgesindeki (Sincan’daki) Komünist Parti Gençlik Örgütü Bölgede yaşanan son durum ile ilgili olarak şu açıkılamayı yapmış bulunuyor ; Yeniden Eğitim merkezlerinde ( Toplama Kamplarında) tutulan şüpheli İslamcılar ideolojik bir hastalıktan etkilenmiş kişiler olarak görülüyor.”
Cenevre’deki BM.Irk Ayırıımcılı ile Mücadele Komitesinde konuşan Çin Delegasyonu Başkanı Hu, “ dinsel aşırılıktan dolayı kandırılanlara … yeniden yerleşim ve eğitim yoluyla yardım edilecektir” uyarısında bulundu.
Çin’in otoriter liderliği için, istikrar mantığı her şeyden çok daha önemlidir. Nitekim benim meslektaşım Emily Rauhala bu kampların içine süpürülen etnik Kazakların bu kamplarda yaşadıkları hayat ve başından geçenleri ve deneyimleri onların ağzından kaleme alarak açıklamıştır.
Çin dışişleri bakanlığı Pekin’de yaptığı açıklamada “ Bölge’de yaşayan azınlıklara mensup toplumun genel durumu iyi durumda olup, azınlık halklar istikrarlı ekonomik gelişmenin ivmesinde en iyi ivmeyii yakalamış olarak diğer etnik gruplar ile uyum içinde yaşamaktadır. Çin bu gibi ısrarlı sözleri ile uluslar arası toplumu bölge konusunda ikna etmeye çalışıyor.
Uygur Bölgesi (Sincan) günümüzde Çin’in coğrafi sınırları içinde olabilir, ancak bu Ülke Orta Asya Tarihinin tam kalbidir .Çin seddinden Akdeniz’in kıyılarına yayılan bölgeler Türk halklarının orijinal ve dogal yurdu ve aynı zamanda Türk dillerinin ve Türk kültürünün kaynağı ve potası olarak biliniyor. Issız Çöller ve yüksek dağlarla çevrili tozlu İpek Yolu kervanlarının geçtiği bu topraklardaki köyler, kasabaları ve kentler , yüzyıllar boyunca ticaret kültür ve medeniyetlerin tam anlamıyla düğüm ve kavşak noktasını oluşturmuştur.
Ancak etnik Çinlilerin bu topraklarda yaşadıklarına dair bilgiler çok nadir olup,Çinliler bu bölge’ye ancak 18.yüz yılda ayak basmışlardır. Bu bölge ilk olarak 18. yüzyılda Qing Hanedanlığı zamanında Çinliler tarafından ele geçirilmiştir. Bölgenin büyük ve yeşillikler arasında büyük bir vaha konumunda olan tarihi Kashgar şehri ve diğerleri geçmişte ve bir zamanlar doğudaki Pekin’den daha çok batıda bulunan Kabil’e ya da Bağdat’a daha çok yakındı ve buralara daha çok benziyordu . Ancak son yıllarda, Çin Uygur ayrılıkçılığının izini sürmek için bölgede büyük çabalar sarf etmektedir. Çin yönetimi Tarihi ve orijinal eski Kaşgar şehrinin büyük bölümünü buldozerle yıkarak yok etmiştir. Tarihi Kaşgar kenti Uygur kimliğinin bu merkezinde bir mimari mücevher değerinde olduğu bilinmekte ve kabul edilmektedir. Çin yönetimi kendi etnik dili olan Çin dili lehine Uygurlar, Kazaklar ve başkaları tarafından konuşulan yerli dilleri önce engellemiş ve daha sonra yasaklayarak bastırmıştır.
Bölgenin tarihi sakinleri olan azınlık grupları, Çin’in gözetim teknolojilerinin 21’inci yüzyıldaki yetenekleriyle birlikte gözetleme ve kontrol etmeye çalıştıkları ve gittikçe şiddeti arttırılan bu uygulamalara karşı Uygur bölgesinde (Xinjiang’da )yaşayan Uygurlar zaman zaman şiddetli ve giderek daha sert bir şekilde protesto gösterileri düzenliyorlar. Bir tahmine göre , bölgede yaşayan ve etnik Çinli olmayan Müslüman azınlıklar toplam Çin nüfusunun yalnızca % 2’sini oluşturuyor olsa da, geçtiğimiz yıl ülkede yapılan tüm tutuklamaların beşte birinden ( 1/5) fazlası bu bölgede yaşayan Uygurlar,Kazaklar ve diğer Müslüman azınlıklar oluşturuyor. Çin yönetiminin baskıları sadece bölge’de değil, bölge sınırların ötesine kadar uzanmaktadır. Çinli yetkililer yurt dışında yaşayan Uygurlar onların ülkede yaşayan ailesi ve yakınları üzerinden tehdit etmekte ve onların bulundukları yurt dışından bölgeye dönmeye zorlamaktadır,Ayrıca, son zamanlarda Pekin’de bulunan bir Uygur akademisyen’in de kaybolduğu söylenmektedir.
The Economist Dergisi bu yılın başlarında bölge ile ilgili yayınladığı bir haber-yorumda şunları yazıyordu ; ” Urumçi’ye ÇKP’nin parti Bölgesel patronu olarak atanan Chen Quanguo, 2016’da ÇKP genel sekreteri olarak görevine başlamıştır. Çin Çuvenggou yönetimi Uygurlar,Kazaklar ve diğer Müslüman azınlıkların faaliyetlerini kontrol etmek ve Uygur halkının inançlarını devirmek(dönüştürmek) için yapacağı icraatlarda harcayacağı bütçe miktarı ile ve çabalarını büyük ölçüde arttırmıştır, ÇKP’nin bu yeni bölgesel Patronunun bölgedeki uygulamaları tam manası ve Çince özellikleri ile “Apartheid” rejiminin uygulamalarının aynısıdır. denir. ÇKP. Rejimi, bölgede yaşayan ve Çinli olmayan Müslüman azınlıkların hayatlarının her yönünü etkileme ve dönüştürme amacındadır. Çin yönetimi kendinden olmayan diğer insanlara karşı ırkçı, umursamaz ve totaliter bir tutum sergilemektedir. Yeni ÇKP.patronu Çin, bölgeyi Tam teşekküllü bir polis devletine dönüştürmüştür. Bölge dünyadaki en kapsamlı,en kötü ve bilinçli olarak ihmal edilen insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir bölge imajini de üstlenmektedir.”
Berlin’de Avrupa Kültür ve İlahiyat Okulu’nda ders veren bölge uzmanı Adrian Zenz New York Times’ gazetesine verdiği bir demeçte şunları ifade etmiştir ; “ Biz burada Uygur bölgesindeki insani bir acil durum hakkında konuşuyoruz . Çin’in bölgedeki Müslüman azınlıklarına karşı uygulamaları tam bir distopik bir yönetim tarzıdır. Uygurlar ve diğer azınlıklar ancak, yoksunlukların karşılaştıkları ile ancak kıyaslanabilir Ama bir taraftan Myanmar Rohingya Müslümanlarının içinde bulunduğu zor durum çok daha fazla ilgi toplayabiliyor ve küresel bir ile gündeme getiriliyor. Aynı şekilde Müslüman olan Filistinlerin ve yine aynı şekilde Müslüman inancına sahip olan Keşmirlilerin özgürlüğünü savunanların sesi her nedense onlardan daha kötü durumda olan Uygur Müslümanlar konusunda çok daha az ölçüde çıkıyor.” demiştir.
Tüm bölge uzmanlarının bu konuda şöyle bir görüş birliği içinde oldukları görülüyor ; ” Çin dünyanın dört bir yanında yükselen milliyetçilik akımlarının güçlendiği günümüzde kendisini kendi anayasacılık biçimini kullanarak silahlandırıyor gibi görünüyor.
İngiltere’nin eski hükümet üyesi James Millward‘in bu konudaki görüşleri ise, şöyle: “ ÇKP, çeşitliliğe karşı yaklaşımında oldukça liberal olan, çoğunluk etnik Han ulusalcılığı imajındaki Çin kimliğini yeniden tanımlamak ister gibi görünüyor. Bu durum Çin’in belki de dünyanın diğer bölgelerini kasıp kavuran ve kendisinden başka her şeyi süpürüyor gibi görünen radikal Nativizm ( Aşırı Milliyetçilik) versiyonudur” diye yazmıştır.
Bölge hakkında uzman bir Tarihçi görüşlerini şöyle ifade ediyor ; “ ÇKP.bölge Sekreteri ve Eyalet patronu olan Çin Çuvenggou ve diğer Çinli yöneticiler, şu anda Çin devletine karşı bir tehdit olarak tanımlanan etnik farklılıkta olan azınlıkları yanı etnik Çinili olmayan bölge’de yaşayan Müslüman Uygur.Kazak,Kırgiz ve diğer azınlıkları bastırmakla ve onların kültür toptancılığını hedeflemekle kenedi rejiminin güçlenmiş olacağını düşünüyor veya öyle hissediyorlar.”
Kaynak : www.washingtonpost.com/world/2018/08/17/chinas-dystopian-rule-over-muslim-minority/?utm_term=.ad1bb26893a0
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER