Son Dakika
Abdurrahman Hasan Kaşgar doğumlu ve halen istanbul’da yaşayan Doğu Türkistanlı bir aktivist. Geçtiğimiz Ocak ayında İngiliz Yayın kuruluşu BBC. ile Japon medyası başta olmak üzere bir çok Türk Tv.larına yaptığı açıklamalar ve bir çok yerli ve yabancı medya’ya verdiği raportajlar ile dikkati çekti. Bu açıklamalarında en dikkati çeken sözü ise Çinli İşgalcılara olan bir çağrısı idi. O, Çin İşgal yönetimine yaptığı çağrı’da ” Çin Nazi Kampınıza Hapsettiğiniz Annemi,eşimi ve 2 çocuğumu öldürün. Masraflarını ben Karşılayacağım ” yollu açıklaması çok ilginç ve dikkat çekici olduğu kadar de bir o kadar dramatik idi. Doğu Türkistan’daki Çin baskı,zulüm,soykırım uygulamaları ile insanlık dışı uygulamalarının da bizzat şahidi olan Abdurrahman Hasan Haber Sitemizde yayınlanmak üzere yaptığımız raportaj talebimizi kabul etti. Kendisine teşekkür ediyor ve kendisi ile yapılan raportaji da aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.
UYHAM : Çin İşgal yönetimi Doğu Türkistan’da Kadınlara da ayni Şekilde baskı ve zulmediyor muydu ?
A.HASAN : Çin İşgal yönetimi Doğu Türkisan’da baskı zulüm ,işkence ve soykırım yaparken genç yaşlı erkek kadın çocuk çoluk ayırmıyor. Kadınlar için her hangi bir ayırıcalık söz konusu değil.Üstelik baskı zulüm ve soykırımda eşit ve bu uygulamalarda Çin’in adaleti var. Zulüm ve baskı herkese eşit şekilde yapılıyor.
Kadınılara yapılan baskılar erkekelerden daha fazla diyebilirim belki. Şöyle ki,kadınlar istediği gibi giyenemıyor.Kıyafetlerini seçemiyor sokaklarda serbestçe dolaşamıyor.Medyaya yansıyan görüntülerde uzun etekli kadınların etek boyları Çin işgal güçlerince makas ile yol ve sokak ortasında kesiliyor.Baş örtüleri zorla çıkarılıyor. Uzun ve dini inançlarına uygun tesettürlü ve kapalı kıyafetlerine el konuluyor. Günümüzde ise onların tesettürlü ve uzun kıyafetler ile sokağa çıkmaları yasak ve imkansız. 01 Nisan 2017 tarihli Terör ve Aşırılıklar Savaş yasası İnançlarına Uygur tesettürlü ve uzun giyinen kadınlar ve sakal bırakan erkekleri Radikal ve Terörcü olarak tanımlıyor.Hanımlarımızın kendi çocuklarına geleneksel kültürlerini,örf adetlerini sofra kurallarını hatta yemeği başlarken yapılan duaları öğretmeleri terör suçu ve ağır cezalara sebeptir.
UYHAM : Doğu Türkistan’dan Ayrıldığınızdan Beri Ne Yapıyorsunuz,Hayatınız Nasıl Geçiyor ?
A.HASAN : Ben ülkemden ayrılırken görülmemiş, ve kapasamlı büyük bir baskı,zulüm ve soykırım dalgasının ayak sesleri geliyordu. Çünkü,2013’de ÇKP. İktidarını ele geçiren ve bütün siyasi rakiplerini yok ederek ÇKP genel sekreteri olan Xi Jingping Doğu Türkistan sorununu daha doğrusu bu toprakların tarihi sakin ve sakinleri olan Müslüman UYGUR.,Kazak,Kırgiz ve diğer Müslüman Türkleri bu topraklardan ebedi olarak yok etmek düşüncesini gerçekleştirmek istiyordu.Bununu için ilk icraat olarak ÇKP genel Sekreteri olarak Tibet’te görev yapan, acımasız ve vahşi uygulamaları ile Tibat Canisi olarak ünlenen Çin Çuvenggo isimli bir Çin Irkçı-Nazisi eski Ordu mensubunu Ağustos 2016’da Urumçi’ye ÇKP.Blgesel Sekreteri yanı Diktatör- Hükümdar olarak atadı. Yeni atanan bu ÇKP Sekreteri ilk olarak Uygurların ellerindeki pasaportlarına el koyarak işe başladı. Daha sonra ise, ticaret,öğrenim, hayatını yurt dışında devam ettirmek ve benzeri amaçlarla yurt dışında bulunan Uygurların ülkelerine geri dönmesini istedi. Doğu Türkistan’da bulunan ailelerini tehdit ve şantaj yaparak onların geri dönmelerini sağlamaya çalıştı. Geri dönenleri ise daha hava alanında göz altına alarak Eğitim merkezleri adı ile açtıkları Çin Nazi Kamplarına süresiz kapattı. Daha sonra ise ülkenin hava ve kara yolu bağlantısını tamamen kapattı. Telefon,internet dahil bütün iletişim kanallarını engelledi.Günümüzde Doğu Türkistan halkının yurt dışındaki yakınları ile hiçbir şekilde bağlantısı yok.Tam Mao’nun karanlık devri yeniden yürürlüğe konuldu.
UYHAM : Ailenizle Haberleşebiliyor musunuz ?
Kaşgar’dan ayrıldığım tarihten yanı yaklaşık 2 yıldır aile hakkında hiçbir haber alamıyorum. Annemin.eşimin ve çocuklarımın Eğitim merkezleri adı verilen Çin Nazi Kamplarında tutulduklarını haberini aldım.Onlarla hiç bir şekilde haberleşmem olmadı ve imkansız durumda.Ara sıra tek tük Kaşgar’dan gelenlerden ufak de olsa çok az haber alabiliyorum. Aldığım haberler de tam net ve açık değil elbet.
Annemi ve Eşimi Kurşuna dizin, Masraflarını Ben Karşılayacağımı Açıkladım !
Ben 2 yıldır cehennem hayatı yaşıyorum.Annem,eşim ve evlatlarımdan ayrıyım ve üstelik hiçbir şekilde onlardan haber alamıyorum.Neredeler ? Ne yapıyorlar ve sağlıkları nasıl ? hiçbir bilgi yok.Geceleri kabuslar görüyorum ve sürekli depresyon halindeyim.Ben ailem hakkında açık kimliğimi açıklayarak açık ve net bir şekilde konuştum,bir çok yerli yabancı medya’ya dekmeçler verdim ve açıklamalarda bulundum. Ülkem ve ailem hakkındaki düşüncelerimi aktardım.Bu arada Çin yönetimine medya aracılığı ile şu çağrıyı de yaptım ; ” Yeniden Eğitim Merkezi adını verdiğiniz Nazi kamplarında tuttuğunuz annem,eşim kurşuna dizin,öldürün. Bütün Masraflarını ben ödeyeceğim ! ” dedim.
Bu açıklama ve çağrımın amacı ve sebebi ise, Rehin tutulan annem,eşim ve çocuklarım bir an evvel Çin’in şu fani dünyanın Cehennemine çevirdiği ülkemde, onlar Çin baskı,zulüm ve işkencelerinden kurtulmalarını sağlamak için yaptım.Çünkü, Çin’in onları Ölüm Kamplarında belirisiz süreler ile tutmalarının esas amacı ailemi ve diğer tüm Uygurları yavaş yavaş baskı, zulüm, işkenceler yaparak yavay yavaş öldürmelerine fırsat vermemekti. Çinlilerin onları aç bırakarak ile,hijyenik ve uygun olmayan olmayan şartlarda yaşamaya mecbur ederek onları maksatlı olarak çeşitli hastalıklara düçar ederek,onların hastalıklarını tedavi ettirmeyerek yavaş yavaş toptan ölmelerini sağlamaktır. Ben bunun bilincindeyim.Bu yüzden ailemin bütün bu acımasız zulümlerden daha çok istirap çekmemesi için ve ailemin ve diğer Vatandaşlarımın dramatik durumuna dikkat çekmek ve uluslar arası topluma ve dünya kamu oyuna yansımasını sağlamak için bu ifadeleri kullandım.Yanı Çin Nazi kamplarında işkence çektirilerek öldürülmektense bir an önce hayatlarına son verilmesini yanı öldürülmeleri daha iyidir mesajini vermek istedim.
UYHAM : Uygur toplumu ve siyasiler içinde arabuluculuk yapmaya çalışanlar veya Çin işgal yönetimi ile dialog kurmak isteyenler var midir sizce ?
A.HASAN : Çinli işgalcılar Doğu Türkistan toplumunun aile,sosyal ekonomik,düşünce hayatı,örf adet,gelenek ve göreneklerini ve siyasi hayatlarını baskı zulüm ve sert müdahalelerle tamamen tamamen çökertmiş ve tahrip etmiş durumda. Toplumun bu özelliklerini kendi işgallerini sürdürmelerinin önünde engel görmektedir.Bunun için Toplum ve kanaat önderlerini din adamlarını tahsilli ve yurt dışında yaşamış ve dünyayı tanıyan aydınları özellikle din adamlarını bir şekilde katlederek yok etmekte ve onları ortadan kaldırmayı sürdürmektedir.Bununu yanında ÇKP yönetiminin uygulamaları tamamen etnik temele dayalı yanı Çin ırkçılığına dayanmaktadır. Çin yönetiminde etnik guruplarla bir arada paylaşarak barış içinde yaşama bilinci ve niyeti yoktur.Onlara göre ya Çinli gibi olacaksın,onlar gibi yaşayacaksın ve onlar gibi Çince konuşacaksın ve bir etnik Çinli gibi düşüneceksin.Yoksa burada olmayacaksın, fikri hakimdır.
Uygurların Vicdanı Olarak anılan Dr.İlham Tohti Örneği
Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi ve Uygurların vicdanı olarak bilinen Doç.Dr.İlham Tohti’nin akibeti bu sorunuza çok yerinde bir cevaptır.Dr.Tohti Çin toplumu ile insanı olarak diyaloğ kurmak istedi. Etnik Toplumlar arasında eşitlikçi,adalet ve hakkaniyete dayanan barışçıl bir ortam kurmak istedi.O. şimdilik Doğu Türkistan Çin’den ayrılsın ve bağımsız bir devlet olsun demedi.Ülkesinin yine de Çin’in toprak bütünlüğü ve idaresinde kalmasını ama Uygurlara da bölge’de yaşayan etnik Çinli göçmenlere tanınan hakların verilmesini barışçıl yollardan talep etti.Çin anayasası ve özerk bölge yasalarında yanı Çin’in sözde UYgurların de içinde bulunuduğu Çin vatandaşlarına tanıdığı hakların ülkesinde yaşayan Uygurlara,kazaklara ve diğer azınlık olarak tanımlanan Çin vatandaşlarına da uygulanmasını istedi. Bu yasal taleplerini yaşadığı Pekin’de yazılı ve sözlü olarak ifade etti.Çin işgal yönetimi buna dahi tahammül edemedi ve kendisini 2014’te tutuklayarak ÇKP.İşgal rejiminin emrindeki güdümlü Çin Mahakemesinde ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.Diyalog kurmak isteyen Dr.Tohti’nin akibeti bu oldu.Allah kendisini en kısa zamanda özgürlüğüne kavuştursun.
ÇKP Yönetimi Uygurları Eşit Çin Vatandaşları olarak Görmüyor
ÇKP İşgal yönetimi, Çinli olmayanı muhatap olarak dahi kabul etmemektedir. Böyle olunca Uygur toplumu ile uzlaşmak diye bir şey söz konusu değildir. ÇKP’ye boyun eğmek kayıtsız şartsız her emredileni kabul etmek vardır. Böyle olunca toplumsal uzlaşmadan bahsetmek imkansızdır. ÇKP reijmi etnik Çinli olmayanı muhatap olarak daha açık bir deyişle kendisi gibi eşit bir insan olarak görmemekte ve kabul etmemektedir. Örnek vermek gerekirse Çin,ÇKP üyesi olarak 40-50 yıl hayatı boyunca kendilerine hizmet eden sadık Uygur işbirlikçi Memurları dahi bu Nazi Kamplarına kapatmaktadır. Geçtiğimiz günlerde bu kamplarda ölen bu gibi insanlar olmuştur.Uygur kökeninden olmak Çin’in kendilerine rakip ve rejimlerine düşman olarak görmesi için kafidir. Günümüzde Çin’de hakim olan ÇKP rejimi iddia ettikleri gibi eşitlikçi,insancıl ve sosyalist bir rejim asla değildir.,Çin ırkçılığının ve Han Faşizminin ÇKP masakesi altına gizlenmiş 21.yüz yıldaki bir versiyonudur
UYHAM : Bundan sonra Ne yapmayı Düsünüyorsunuz?
A.HASAN : Tarih şunu göstermiştir ki,zulüm hiçbir uzun ömürlü ve ebedi olmamıştır.Zalimin ve zulmün sonu mutlaka vardır ve akibeti de hüsrandır.Bir gün mutlaka Çin’deki bu insanlık dışı Han ırkçılığı ile Çin faşizmine dayanan rejimin çökeceğine inanıyorum.Çin bugün dünya’ya her türlü mal ihraç ediyor ve bütün uluslar Çin malı her türlü tüketim malzemelerini kullanıyor.Çin artık küresel toplumun bir üyesi olmuştur. Çin ekonomik olarak dünya’ya entegre olurken,sosyal,siyasi olarak ve en önemlisi temel insan hakları,eşitlik ve adalet gibi temel insanı kavramları de benimsemesi ve ona göre bir politika izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Çin’in Doğu Türkistan’daki etnik ayırımcılık,etnik sömürgecilik ve ırkı farklılıkları temel alan dışlayıcı uygulamalardan vaz geçmesi gerekir.Kendisinin bizzat imzaladığı BM.evrensel İnsan hakları Sözleşemesi başta olmak üzere bütün uluslara arası anlaşmalar ve yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Ben Türkiye’ye geldikten sonra ülkemdeki Çin’in insanlık dışı uygulamalarırını elimden geldiğince Türkiye ve uluslar arası topluma duyurmak için gayret göstermekteyim. Şimdiye kadar BBC.,Japonya başta bir çok dünyanın önde gelen ve önemli yayın kuruluşlarının ve ajaslara ülkemdeki dramatik durum ile kendi kişisel durumumu anlattım.Annem,eşim ve çocuklarım Çin’in elinde esir olduğunun farkındayım ve benim bu konuştuklarımdan dolayı onlara daha fazla baskı ve zülmedeceklerini de biliyorum.Ama,birilerinin Doğu Türkistan’daki Çin baskı,zulüm,insanlık dışı cinayet ve soykırım uygulamalarını anlatması ve ifşa etmesi lazım.Çin’in Alman Nazilerinin Kamplarını örnek alarak ülke genelinde kurduğu Toplu Cezalandırma Kamplarının açıklanması gerekiyor.Uluslara arası toplumun ilgisinin Doğu Türkistan üzerine yoğunlaştırılmasının sağlanması gerekiyor.Bunun için de ben her şeyi göze alarak yapmaya çalışıyorum.Özgürlüğün ve insanlık onurunu korumanın de mutlaka bir bedeli vardır.Ben bu bedeli ödemeyi kendime görev edindim ve bedelini de kendim ödeyeceğim.Ülkem bir gün insanların normal hayatlarını yaşayabileceği bir ortama kavuşacak ve ben de geri dönerek Annem,eşim,çocuklarım ve ailem ile yeniden buluşacağım.Güzel ülkemde özgür, huzurlu ve mutlu yaşayacağıma inanıyorum.(2.bölümün ve yazının sonu)
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER