Son Dakika
Mustafa Sabri BEŞER
Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin maruz kaldıkları zulümlerin, işkencelerin sistematik bir şekilde asimilasyon merkezli olduğunu daha önceki yazılarımda dile getirmiştim.
Ramazan ayında oruç tutan Doğu Türkistanlı Müslümanlara Çinlilerin yaptığı işkencelerin sadece “buz dağının görünen kısmı” olduğunu zikretmiştim. Hafiften de olsa Ramazan ayında tutulan oruç münasebeti ile gündemimize girebilmiş olan “zulüm ve acıların bayramı” nasıl olur siz düşünün!
Ve ardından görmediğimiz bilmediğimiz acılar ve zulümlerin yaşandığını anlatarak meseleye dikkatlerinizi çekmeye çalıştım.
Bizzat Doğu Türkistan’da doğmuş, büyümüş, Çin’in yaptığı zulmü yaşamış ve bir yolunu bularak Türkiye’ye kaçabilmiş Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin anlattıklarına tercüman olabilmenin telaşı ve sorumluluğu yazılarıma yansımış durumda.
Birkaç yazıdır dertlerine ortak olup duyurmaya çalıştığım Doğu Türkistanlı kardeşlerimin anlattıklarında bir şey dikkatimi çekti. Doğu Türkistanlıların dünyasında Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayrı bir yeri var.
Türkiye’den ve Erdoğan’dan bahsederken bir başka bahsediyorlar. Ülkemizden ve Erdoğan’dan beklentileri çok büyük.
“Acaba niye?” diye merak ettim.
Suudi Arabistan, Mısır, İran gibi ülkelerden ve liderlerinden niçin beklenti içerisinde değiller?
Onlardan niçin Türkiye ve Erdoğan’dan bahsettikleri gibi bahsetmiyorlar?
Bu soruyu yönelttiğim Doğu Türkistanlı kardeşim şu cümlelerle cevap verdi bana: “Herhangi bir İslam devletine gitmiş olmamız durumunda endişe etmeyen Çinliler Türkiye’ye gelmemiz durumunda endişe ediyorlar. Çünkü diğer İslam devletlilerine istediklerini yaptırabiliyorlar.”
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bu durumun somut yansımasını Mısır’a gittiklerinde görmüşler. Mısır’a gittiklerinde karşılaştıkları tutumu şöyle anlatıyorlar: “Sisi hükümeti yönetimindeki Mısır’a gittiğimizde çocuk yaşta olan biz kızlar tutuklandık Uygur olduğumuz için. Sisi, bizi tek tek tutukladı ve Türkistan’a geri gönderdi. Gitmek istemeyen kardeşlerimizi hapishanelerde öldürdüler. Sisi hükümetindeki Mısır’a dinimizi öğrenelim diye gittik ama tutuklanarak geri gönderildik!
Bir İslam ülkesi, bizi, dinimizi öğrenmek istiyoruz diye Çin hükümetinden gelen baskıdan dolayı önce tutukladı, Mısır polisi bize işkence etti ve Türkistan’a geri gönderildik.”
Hatırlatmakta fayda gördüğüm için bir önceki yazımda dile getirmiş olduğum bu pasajı yeniden bu yazıya aldım.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin aileleri Mısır’ın bu tutumundan sonra canları pahasına çocuklarını bir yolunu bulup Türkiye’ye göndermişler. Tabii bu anlaşıldığında Çin hükümeti tarafından tutuklanıp hapse atılmışlar. Çocukları şu anda kendilerini Türkiye’ye gönderen anne babalarından haber alamıyorlar. Sağ veya ölü olup olmadıklarını bilmiyorlar.
Mısır’daki tutumun ardından Türkiye’de gördükleri sahiplenilme Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin gönül dünyasında çok farklı şekilde karşılık bulmuş.
Diyorlar ki Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz:
“Biz önce Allah için sonra Türkiye için şehit olacağız.
İnşallah vatan demek bizim için bundan sonra Türkiye, Türkiye’den çok şey bekliyoruz. Türkistan çok şey bekliyor Türkiye’den.
Türkistan zulüm altında ama biz burada şu anda çok rahatız.”
ÇİNLİLERİN TÜRKİYE VE TÜRK KORKUSU
Aslında Çin’in yaptığı tüm bu zulümlerin arka planında çok büyük bir korku yatıyor. Çinliler korkuyorlar. Hem Türkiye’den hem de Uygur Türklerinden.
Bu korku öyle bir paranoya halini almış ki Doğu Türkistan’da her bir evin mutfağında sadece bir tane bıçak bulundurulabiliyor.
Kardeşlerimiz bu durumu şöyle anlatıyor: “Çin devleti evlerimize geliyor. Her tarafı arayarak bir’den fazla bıçak var mı diye kontrol ediyor. Bir adet bıçağı da devletin yapmış olduğu bir düzenek ile mutfakta duvara zincirliyorlar. Zincire takılı olan bıçakla kesilmesi gereken gıdalarımızı kesiyoruz. Korkularından sadece bir adet bıçağa izin veriyorlar onu da zincirleyerek. Bu korku hem İslam’dan hem Türklerden… Olur da bir gün o zincirler kırılırsa bize saldırır diye korkuyorlar. Sessiz sedasız her şeyi yapmaya çalışıyorlar Türkiye duymasın diye… Olan bitenleri Türkiye’nin duymasından çok korkuyorlar. Erdoğan’ın Doğu Türkistan’ı dile getirmesinden çok çekiniyorlar. Çünkü biliyorlar ki Türkiye’ye ve Erdoğan’a diğer ülkelere yaptıkları gibi söz geçiremeyecekler, baskı yapamayacaklar…”
Evet, Çin; Mısır’dan, Suudi Arabistan’dan, İran’dan veya başka bir ülkeden korkmadığı, çekinmediği kadar Türkiye’den korkuyor ve çekiniyor. Sisi’den korkmuyor ama Erdoğan’dan korkuyor.
Peki biz Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için ne ifade ettiğimizin farkında mıyız?
Onların bizlerden beklentilerinin farkında mıyız?
Maalesef farkında değiliz!
Eğer farkında olsaydık Doğu Türkistan bu kadar mazlum, Çin bu kadar zalim olamazdı…
Mübarek Ramazan bayramına Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin farkında olarak girebilmenin umudu ile Bayramanızı tebrik ediyorum…
Kaynak : http://www.internethaber.com/turkiye-ve-erdogan-faktoru-dogu-turkistan-4-1880055y.htm
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Röportajlar » Siyaset
BENZER HABERLER